GANİ TLRTE b GÜLLLLA VE e Öhlisalik son muh atebeleti Iı 94 — Ii '918b8 Yazanlar : el ordusu hava zebitlerinden Kenneth Brown Gollirs, Meşhur seyyah ve muharrir bovveli Tnomas Bütün ordu sağa çarketti Ve bir saniye bile tereddüt etmeksizin ileriye yürüdük, dağları tırmanmağa başladık Başka türlü de hareket edemezlerdi. nkü Yahudiye tepeleri içine olan a- “muz onları tamamile tecrit etmişti. kıp gitmeğe E--bi-lular, Bu da ğa Allenbinin ne iyi bir kumandan Iğunu göstermeğe kâfi idi. Yafayı adam kaybetmeksizin O kazanmıştı. Yle bir zafer pek de yabana atılamaz. DDES ŞEHİR KURTARILDI Yahudiye dağları arasından kendimi: bir yol açmanın yegâne çaresi, Türk hizan için bırakmıyarak onları müm N olduğu kadar hızla takip etmekti: yaptık. Bütün ordu kocaman bir Pt gibi sağa çarketti. Cephesi Şefelab #larının eteklerine geldi ve bir saniye duraklayıp tereddüt etmeksinzin Ye yürüdük, dağları tırmanmağa ladik. Bu çok güç bir tırmanıştı. Aşağıdaki ların dayanılmaz sıcaklığı şimdi Ya- “iye kışlarının sağnaklı yağmurlarma “ip etmişti. Hava çok soğuktu. Be » ince*ik bir battaniyem vardı. Emir erim Benson ile telsiz telgraf opera ü Hampsşayr, bir tek battaniyeyi pây yordu, Her üçümüz birleşerek bat İyeleri üstüste koyduk ve çifte bat- İye altımda üç kişi açık havada yan- yattık. Etrafımızda yerlilerin körgir evleri »Ydr. Fakst bunlara girmeğe cesaret *mezdik. Burası düşman toprağr ii Uyuyan bir askerin boğazını kesiver- çok kolaydı. Yağmurlar hemen hiç durmadı: ça- dizlere kadar çıkıyordu. Yürü- Cok'âcı ve zalimdi; fakat ben mesut- g seven 304 Kudüs, altın şehir, &z ilerimizde bizi bekliyordu! Hampşayr de sevinç içinde idi; ona yeni bir telsiz telgraf cihazı vermişler di. Bu sayede ben de muhabere ve mu- vasala servisine biraz yardım edebili- yordum. Türkler Latron da bir manastırda idiler. Onları manastırdan çıkarıp sür- dük. İkinci hedefimiz Sarisdi ve bu bize korkunç bir kâbus oldu. Köye giden yol sekiz kilometre içinde hemen hemen 500 metre irtifa kesbediyordu. Bardaktan boşanırcasına yağmur ya- ğıyordu ve hava çok soğuktu. Efradın sırtında İncecik mintanlar, bacaklarında kısa pantalonlar vardı. Türkler her tepeye (o piyadelerin! her kayanın arkasma makineli tüfekler! tabya etmişlerdi. Onları cepheden çul- lanarak püskürtmenin imkânın: bula- madrk. Ne yaparsak yapalım, hücum! ederek kuşatmak mecburiyetinde kal dık, Saris köyünü böyle aldık. “Enab ise Saristen sadece dört kilomet- re uzakta olmakla beraber zaptedilmez bir halde idi. Bereket versin ki tabiat imdadımıza yetişti de ortalığı sizle kap- ladr. Yoksa kabil değil orasını alamaya- caktık, Sisleri ine gizlenen Someretr kıtaları görünmeksizin köye yaklaşabil. diler. Burada yapılan çok şiddetli bir süngü muharebesinden sonra Türkler Enab köyünü terkettiler, Bundan sonra aslan yürekli Rişarın diz çöküp de “ eğer senin düşmanları” sın elinden mukaddes şehri, kurtarmak nasip değilse, Den orasını hiç görmiyes GÜZEL PRENSES yim,, diye dua ettiği Nebi Samücl dağı vardı. Kudüsün önündeki Türk müdafaa hatları müstahkem bir hale konmuş bir sıra dağlarâr, Nebi Samücl de bunların anahter noktası idi. Gencral Maklinin Tivası top ve makineli tüfeklerinin yay- —24— km ateşleri altında dik yokuşu son hız- la tırmandı. Fakat hiçbir insan oğlu bu fırtınaya kafa tutamazdı. Hücum dalgamız eridi Türkler bizi geriye püskürttüler. Tom- miler ortalık kararmcaya kadar bekle- Dilimize çeviren: A. E, diler ve hücumu tekrar denediler. Bu sefer geriye dönmediler, Nebi Samüel bizimdi! Orada tanyeri- nin ağarmasını sabırsızlıkla bekliyerel soğuk bir gece geçirdik. Güneş ortalığı ağartırken Kudüsü gördüm! (Devamı var) Bizim görüşümüze göre Filistin muharebeleri ag 2 — Bir makineli tüfek taburu. Al fiğar makineli tüfekle üç makineli tü fek bölüğü (bu tabur 1917 de Birsebie gelmiş ve kumandası Baviyeralı binba- şı Mayre verilmişti. Bir middet ben de bu kıtanın Birsebi de tabur yaver- liğini yapmıştım.) 3 — Herbirinde iki makineli Mifek bulunan üç süvari takımı 4 — Üç bomba topu milfresesi (her müfrezede dört hafif bomba topu) $ — İki hafif obüs batarya (toplar en yeni yani 1914 modeli idi) 6 —DBir sahra bataryası (toplar 1916 modeli idi) 7 — Yukardaki bataryalar için karı- gık bir hafif cephane kolu 9 — Bir piyade top tolams (yanında ye de hafif cephane kolu) 40 — İlci cebel obüs takımı (yöntm- da bir de hafif cephane kolu) 11 — Bir tayyare top balaryan 12 — Hafif bomba topları için bir olomobilli cephane, kol... 55 13 — Bir istihkâm bölüğü ” 14 — Alev saçan bir takım 15 — Hafif köprühcül takımı 16 — Bir istihkâm bölüğü 11 — Bir telefon bölüğü 18 — Üç tane ağır telsiz telgraf is- tasyonu 19— Beş tane hafif telgraf istasyo-| nu, ' 20 — Dört tayyare müfrezesi j #1 — Bir sıhhiye bölüğü 22 — 218 ve 219 numaralı iki seyyar hastahane ve sayısız otomobil kolları. | Kudüslin düşmesiyle neticelenen Bir | sebi - üpüncü Gazze muharebesi esma. sında Müşir fon Falkenhayn yildirim ordular grupu karargâhiyle aşağıya gelerek bilfiü harekâtı eline almış ve Kkademinin uğruna bakın ki ilk iş ola rak conupta en mühim şehirlerimiz. den biri olan Kudüsü düşmana terkedi vermişti, Halife Ömer #amanındanberi mils- Tümanların elinde olan, bütün Avruna kların bir araya gelerek tertip ettikle- . Ti müuhtelil ve birçok ehlisaliplere vağ- mon müaltimanlar tarafından bir tür. beklerlerdi. lü hıristiyanlığa teslim edilmiyen Ew düsü, ne gariptir ki, gene bir hıristi- yan kumandan, hiristiyan ordularına vermiştir. Değil Kudüsü, bu şehirdeki Eama- me kilisesinin anahtarım Dile hiristie yanlar kendi aralarında paylaşamaz. lardı. İsa peygamberin gömülmüş ole duğu sanılan bu kilise katolikler, or!ö dokstar, Habeş - kıptileri, ve ermeniler arasında bir türlü paylaşılamaz. Bina nım İçinde her mezhebin Kendine mah- sus ibadet yeri vardır ve âyin esnasint- da bu yerin sınırları içine öteki meğe hepten birisi girerse, kilisenin içinde kavgadan kan gövdeyi götürür. Noel yortusu ile büyük paskalyada rum patrikhanesinin talebi üzerine bir bölük süngülü Türk askeri kilise. nin içine girerek muhtelif yerlere nöbetçiler diker ve “Sağ yanağına Vi ran olursa solumu da çevir,, diyen ba rış ve sükün peygamberi İsanm kul. ları birihirini öldürmesin diye nöbet (Devamı var) GÜZEL PRENSES 301 götürecekler, dedi. İhtiyar kadın memnun bir tavırla: — Pekâlâ, dedi, Kalırım. Yalnız ne bir şey yer, ne de bir şey içerim. — Niçin? Kral size iyi bakılmasını emretti. İstediğin kadar yiyip içebilir- sin, — Hakkınız var. Fakat ben burada bulunduğum müddetçe (o hayatımdan emin olamam. Beni zehirlemek istemi- yetekleri ne malüm? Ben sadece oğlum gelinceye kadar bekliyeceğim. İhtiyar kadın, muhafız zabitleri takip ederek üst kata çıktı. Onu orada bir odaya koydular, Kapıya da bir nöbetçi diktiler. Kral, kızı prenses Vera ve damadı Dük Jorj ile beraber bir odaya çekil mişti. Odaya girince bir iskemleye otur du. Elile başmı tuttu. Düşünmeğe baş- Tadı, Zavallı adam ağır bir yükün altın- da ezilmiş gibi bir anda çökmüştü. Bir müddet bu halde kaldıktan sonra başını kaldırdı, Gözlerini kızını dike rök: , — Bana bak Vera, dedi. Bana doğ- ruca cevap vereceksin. Bu ihtiyar kadı- mn sözleri doğru mu? Zevcin de bura- da. Şerefine sürülmek istenen bu lekeyi herhalde temizlemelisin. Dük Jorj söze karıştı: — Evet Vera. Babana cevap ver. Ha- kikatı söyle. Koca karının sözleri altın- da kalmamalısın. Seni hayatımdan ziya- de sevdiğimi bilirsin. Bu ithamlar pek müthiştir. Her şeyi açıkça anlatma- kısım. Beni bu elim vaziyetten kurtar. Gönimm dir türln senin kabahatli oldu- ğuna inanmak İstemiyor, İnanamıyo- Rum. Sen günahkâr olamazsın, değil mi? Anlat, cevap ver.. Vera, babasından ve kocasından işit- ———— tiği bu sözler üzerine titremeğe başla- dr. Birkaç saniye mütereddit ve çekingen göründükten sonra başını kaldırdı. Yü- gü kıpkırmızı olmuştu: — Sevgili babacığım. Bana böyle bir sual sormağa lüzum var mıdır? Benim nasıl bir kız olduğumu pek iyi bilirsi- niz. O sefil kadının iftiralarına nasıl inanıyorsunuz? Vera sözlerini bitirince hıçkırarak ağlamağa başladı. Kozasmın boynuna atıldı, Dük Jorj karısını kucaklayarak krala döndü: — Hayır, haşmetmaap, dedi, Evlâdı. Biz temizdir. Ben hiçbir zaman ondan şüphe edemem. O, dünyada yalnız beni sevmiştir. Haline, göz yaşlarına bsk nız. Zavallı bu hadiseden çok mütcessir oldu, Bir çingene karısirm kim bilir ne maksatla ortaya attığı iftiralarla Vera gibi temiz ve asil bir kadın İekelene- mez, Kocasının bu sözleri Veraya ünit verdi. Her ne yapıp yapıp kocasile ba- basının önünde temize çıkmağa azm- etti. Kral, kızını dikkatle süzdükten son- ra; — Hayır evlâdım, dedi. Sen kabahat li olamazsın. Kalbim böyle söyliyor. Haydi kızım bana günahkâr olmadığına dair yemin et de iyice kanaat getireyim. Vera, hiç tereddüt etmeden yemin etti: — Babacığım, cenabıhakkın namına yemin ederim ki ben masumum ve bi- günahım — Şu halde koca karınm yalan söy- lemiş oldugu anlaşılıyor, Bir kral kızı- na iftirada bulunmanın ne demek oldu- unu cezasını görünce anlar. Bu hare- ket ona çok bahalrya mal olacak, Vera, hemen atıldı? mudur? Oraya giren (o bedbahtların ne hale geldiklerini biliyor musunuz? Müşavir Zello: — Şimdi anladım, dedi, Oğlunuzu o- raya götürmüşler. Fakat cinayet işlemiştir. Çünkü oraya cani ve katillerden başka kimseyi koymazlar. Mahkümiyette bir haksızlık iddia edi- yorsanız oğlunuzun dosyasını tetkik &- deceğimi vaadediyorum. Bu memlekette her şey kanun ve nizamlara uygundur. Nizamsız hiçbir şey yapılamaz. Ihtiyar kadın gene çenesini açtı: — Hakkınız var nazır (o efendi. Ben de böyle biliyorum. Fakat oğlumu öyle bir yere attılar ki şimdi sağ mı, ölü mü bilmiyorum. İşin garip tarafı ne önü#n şikâyet ve ne de kendisini dava (eden vardır. Hiç bir mahkemede muhakeme edilmemiş ve hakkında hiçbir dosya ya- pılmamıştır. Oğlum da bir cürüm işle memiştir. Bir gece kile ile oğlumu ora- ya götürüp vahşi bir hayvan gibi kapat tılar. herhalde bir! ———————— — yurunuz da bu çirkin komediyaya bir nihayet verilsin. Bu kadın çıldırmıştır! Kendisinin yeri burası değil timathane- dir! İhtiyar çingene karısı pürhiddet ce vap verdi: — Timarhane mi? Yağma yok. Sizi rahatsız edenleri timarbaneye attırmak adetinizdir, Hakikatı ortaya çıkaranları hep oraya attırdınız. Timarhanede husu- si bir odanız var. Kendiniz için tehlikeli gördüğünüz insanları ora; ttıriyorsu- nuz, Fakat bu defa işin bütün iç yüzünü babanıza anlatacağım. Hükümdardan adalet istiyorum. O zamana kadar böyle bir şey vuku bulmamıştı. Salonda hazır bulunanlar. dan bazıları muhafız zabitlere seslendi- ler: — Bu kadını dışarı çıkarmız. Ne söy» lediğini bilmiyor. Hastadır. Vera, bunu işiterek müşkül vaziyet- ten kurtulacağı için sevinmeğe (başla- mıştı. Fakat tam bu sırada kralın sesi Kadının bu sözlerini dinliyen kral hiddetle mukabele etti; İ — Bu memlekette böyle kanunsuz bir şey olamaz, Yanılıyorsun. Sosel, hemen cevap vredi: — Olamaz mı? Olmuş da öteye bile geçmiş. Size bunu isbat etmek pek ko-| laydır, Anlatayım: Oğlumun hiçbir ka- bahati yok iken Kara kaleye niçin gö- türüldüğünü ve ayaklarına neden zincir vurulduğunu şurada oturan Düşes Vera pek iyi bilir. Oğlumu oraya kimin gö- türdüğünü de benden çok daha iyi bilir! Bakınız, ne kadar da sarardı. Iztıraptan kıvranıyor. Nihayet yakayı ele verdin Güzel prenses) Düşes Vera oturduğu yerden birden bire ayağa kalkarak babasıma döndü: — Artık yetişir, Babacığım emir bu- işitildi : — Kimsenin bu ihtiyar kadına de- kunmasını istemem. Benden adalet isti- yor. Benim de yegâne emelim memle ketimde adaleti hakim kılmaktır. Unut- mamalı ki bir hükümet reisinin vazife- lerinden biri de fakir ve zayıf olanları himaye etmek haksızlıklara uğramaları» na meydan vermemektir. Kral Kristiyan bunları söyledikten viri Zelloya şu emri verdi: — İsticvaba devam ediniz. Hakikatı öğrenmek istiyorum. İhtiyar kadın ser. bestçe söylesin ve delâilini de göstersin, Müşavir Zello, Düşes Veranın peri» şan ipe görünce ürperdi. Düşesin çok mevkide kalmış olduğu sezi- . İhtiyar Sozelin yalan söyleme. diği ve işin içinde büyük bir sır bulun- roy, ak İNİ, k — alinan,