Sİ te e). evli erkek Size bugün anlatacağım hikâyeyi bazı evli erkeklere ithaf ediyorum; €vli olup da çapkınlığı bırakmıyan ba- 7 erkeklere. (Yani şöyle böyle bütün evlilere)... Lâf aranızda, vak'a benim başımdan geçti. Her kadın gibi benim karım da pek kıskançtı. Fakat, bu beni korkutmu- Yor, ve arasıra kaçamaklar yapmak- tan alıkoymuyordu. “Karda yürürüm. İzimi belli etmem, diye düşürüyor. dum. Netekim belli de olmuyordu; ya- but ben öyle zarinediyordum. Karım benim ne matah olduğumu biliyor, sk sık kulağımı bilküyordu: — Eğer bir hıyanetini görürsem, Seni öldürürüm!. — Bensiz nesil yaşarsam karıcığım ?! — Kendimi de öldürürüm! Yapar mı yapar. Neyse uzatmıya- yım. Bir gün bir baloya davet edildik. Ecnim böyle civeivli yerlere gitmemi pek İstemezdi ama, bu sefer icnbete mecburduk — Bana bak, dedi, eğer yanımdan Ayrılacaksan, münasebetsiz kadınlarla bakışacaksan bil ki fena olur! Yeminler, tövbeler ettim. Baloya git tik. Benim sadakat yemini oraya kadar) sürdü. Masaya oturupda etrafi bir görünce, kendimi unuttum. Aksi gibi nekadar güzel kadın varsa, hepsi bizim masanm civarında yer almışlardı. Ma- Sada ahbaplarımız vardı. Karım nasi. hatlerini, tehditlerini açığa vuramı- Yordu. Bir aralık kıskançlıktan, iha - netten açıldı, Bizimki: — Ben kocamı son derece serbest bırakırım. Mütekabil itimatsız yaşan. maz, diye bir konferans verdi. Böyle olmakla beraber masanm altında ayak lariyle bu konferansı tekzip etmekten geri kalmıyordu. Ben etrafa daldikça tivri ökçesiyle ta nasırımn Üstüne bir bahiyordu ki.. Fakat iş işten geçmiş, benim niyetim bozulmuştu. Bu güzel gecenin vereceği herhangi bir fırsatı kaçırmıyacak, kısa günün kârı bir iş çevirecektim. Ne olursa olsun, deyip kısmetimi aramıya başladım. “Sinek pekmezeiyi tanr!,, derler; elbet ben de aradığımı bulacaktım. Acaba şu esmer kadm mı? Yoksa $u yeşil tuvaletli mi? diye bakınıp du- rurken aradığımı buldum. Bu #arı saç- Ir, pek güzel bir kadındı. Ben gözümü basi ondan ayırmıyorsam, © da sıcak bakışlarmı benden ayırmıyordu. Niha- Yet pekmezeiyi bulmuştum. Gel gele- lim bu pelrmezci ile nasıl anlaşacak- İk. Onum yanı kalabalıktı, Ben ise hocasiyle gezmeye çıkmış bir papas Mektebi talebesi gibiydim, bir yere kı- Pırdanamıyordum. Karım fırsat bul dukça bana doğru dişlerini gıcırdatı- Ea orta ve şehadet parmakla- Me ibüdieıye. . — Tencere değil , Bu kadınm başmdaki fes taklidi EĞİ, sozum ona şepkadır ve alomin yumdan yapılmıştır. Moda bakalını kadınların başma bu tencereden son- *a bahce kovası taklidi. şapkalar da yerleştirecek mi? Çapkınlık yapan my — Senin iki gözlinü oyarım! diye 8e8siz tehditler savuruyordu. Derken Ikimiz dansa kalktık. Hiddetli hiddet- li söylendi: — Gözüniü kadınlardan ayırmıyor. sun, bir şey arıyorsun galiba. — Benim karım gibisi var mi diye aranıyorum. Sen bir tanesin! — Dikkat et, biliyorsun ya! — Biliyorum karıcığım, evvelâ ken- dini, sonra beni öldüreceksin! — Hayır, evvelâ geni, sonra kendi - mi! Bir aralık sarısın kadınım masasmın yanma geldik. Ben karımla konuşur- ken gene gözlerimle ona ricalarda bü- Tunuyordum. Onur da bir yaramazlığa hazır olduğu belliydi. Kolaymı bul- makta da benden daha kurnaz davran- dı. Gözleriyle mülâkatımızı kesmeder çantaşmı açtığını ve bir kart çıkardı- ğmı gördüm. Bu vestiyerin kartı idi Üzerinde numarası vardı. Derhal anla drm, bana vestiyerde bıraktığı palto- sunun numüârusını veriyordu. Oraya bir kart, bir püsla birskebilecektim Numarayı okudum ve başımla teşek- kür ettim. On altı, Aman bu rakamı unutmıyayımı, Bizimki hiç farkında olmadan otur- duk. Ben kabıma sığamıyordum. Bir biçimine getirip: — Bana bir dakika müsaade, dedim şimdi gelirim. Karım biraz evvel verdiği “milteka. bil itimat,, konferansının cezasmı çek- ti. “Ben de geleceğim, diyemedi. Hemen bir kâğıt yazdım. Burada gö rüşemediğimize pek mütecasif olduğu" mu söyledikten sonra bir buluşma ye- rİ ve saati tayin ettim. Altına da kep- dimi anlatmak için “Gözlüklü, iye bir imza attım. Koştum vestiyere.. Ka- pıda ihtiyar bir garson uyukluyordu. — Dediğimi yaparsanız, size iki lira veririm, dodüm. Adam bu işleri iyi biliyormuş me * ğer. Ben fazla bir gey söylemeden #or- du: — Hangi numara? — On altı, Evvelâ bakınız bir kere, bu numarada kaç pâlto var. İçeri gitti, geldi. “Bir kadın bir de erkek paltosu var,, dedi. Kâğıdı ver- dim. On alli numara kadın paltosunun cobine koymasını, yahut cebi yoksa bir iğneyle astarıma İliştirmesini Söyle dim, savuştum. ... Buluşma günü siz bendeki hazırlığı görmeyin, Sarışın kadma bekâr bir arkadaşımm apartımanının adresini vermiştim. Ahbabım o gün için evini bana bıraktı, Kadm saat ikide gelecek ti. Gelir mi, gelmez mi diye dişini. yor ve merak ediyordum. Bu merakir dakikalar geçti. İkiye çeyrek var, iki ye on var.. beş var. Kapı çalındı, ben de sevinçle “Ob,, çektim. Telâşımı belli etmemek için bir aynaya baktıktan sonra koştum, açtım ve: Yıldırım gibi iki tokat, yüzümün i- ki tarafını yaktı, sanki. — Şrrrrak... Şırrrrak.. Kimin geldiğini anladınız değil mi? Evet, o.. Karım, Nasıl öğrenmiş, nasıl anlamış, bu - rayı nasil bulmuş, düşünemiyorum. Hiddetimden ve korkumdan ağzım n- çık kalmıştı, O hem alay ederek gülü- yor, hem de ateş piiskürtiyordu: — Ulanmıyorsun değil mi. Şimdi ne yapacağız, söyle bakalım, Her zamanki tehdidini yapmıya kal. kar diye ödüm koptu. Hiddeti geçer gibi olunca korka korka sordum: — İkimizi de öldürmiyeceksin ya? — Hayır... Eğer bu son ise alfede- ceğim., Sen utanmak nedir biliyorsan, bü ceza yeter sana, dedi. Süklüm püklüm eve döndüm ve kor- kumdan bu gibi işlere tövbe ettim. Karımın nasıl olup da beni yakala- dığını merak ediyorsunuz değil mi? Bunu ben de çök mersk ettim, sonra öğrendim. Meğer sarışın kadın bana elindeki kartım numarasını ters göstermiş. 16 numara bizim paltoların numarasıy - mış, bizim kart karımın çantasında du- HABER — Akşam postası Tonton Amca Purö Sigarasını pek sever HABER AKSAM POSTASI IDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Posta katasu: İstanbul 214 Telgraf adresi: istanbul HABER Yazı iştari telafonu « 21479 idare vellân . : 34376 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eemebi 1400 Kr. 2700Ke. 730 . *as9 00 etik Sahibi ve Neşrryat Müdörü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası HABEN'in Güzelik Do toru Kuponu: ruyordu. Ben işin farkında olmadım. Onunki de her halde 91 olacak ki, ra- kamları ters okuyunca ben 16 sandım. Anladınız ya, benim mektubum ka-| rım paltosunun cebine konmuş. İn- san karda da yvürüse izi belli oluyor, kulakta küpe olsun! 8. Salih 3öZ2 senses evveli buzün Mahmut efendi Viyanaya fevka- lâde sefir olarak gönderildi Büyük hediyeler almak hülyasiyle yaşayan Mabmuda, kaitaydan bir tabut hediye edilerek içine konuldu Tercüman Mahmut efendi Viya naya sefir olarak gidiyordu. Dostları, ahbapları etrafını alıyor, her kes bir hediye getirmesini istiyordu. o Mah. mut efendi memnundu: — Getireceğim, dıyordu. Hepi- nize bütün tanıdıklarma O hediyeleı getireceğim. Mahmut efendiye ısmarlanmıyac hediye yoktu. Herkes bir şey söylü- yor: — Getirmezsen iki elim yakanda kalır.. diyoilardı. Sefir, yola çıktığı gin başı kazan gibi idi söyle düşünüyordu: — Söz verdim. o Getirmezsem günah olacak. Ama nasıl hediye ge- tirmeli.. Kaç kisiye hediye getirmeli? Zavallı adam hediyeleri düşün- dükçe tüyleri diken diken oluyor: — Ben bu işin içinden çıkamıya- cağım.. diyordu. ... 1584 yılı 4 ilkkânun günü, 352 sene evvel bugün, büyük bir tantana ile yola çıkan sefir, sekiz sene için yenilenen ahitnameyi götürüyordu. »#; Halbuki (o payitahtm vaziyeti arap saçı gibi karışmıştı. Padişah Selim öleli günler olmus, yeni pa dişah da tahta çıkmamıştı. Mahmu - dun hareketinden iki gün sonra Mu- rat o İisahilân edilerek tahta çıkmeca iş büsbütün değişti. Sefir olarak gön derilen Mahmuduu O vazifesi daha başka olmak lâzım gelirdi. İmpara tora . »itname değil, eulüs tebliği gö türmesi İizimidi. Murat: - — Bütün hükümdurlara | cülüs tebliğ etmek gerek. Tiz Mahmudu ge- ri çağırtm, dedi.. Vezirler şaşırdılar: — Fakat şevketlüm, (o dediler, Mahmut gitti, Yeni padişah biraz düşündü. Son- ra Eseri hazırlıyan Kısaca ifade etmek lâzım gelse ü ) den bir oyun olduğu halde topun çok çüncü bek sistemi oyun son derece! basit olmakla beraber bu oyunu tat bik edecek oyuncunun son (o derece sabırlı ve bıkmaz bir izbiatte olması lâzımdır deriz. İç muhacimlerin geri oynamaları ile hasıl olan W sistemi oyunda san- trbafın üçünü bek olorak oynaması zaruridir. Takımın mihverini teşkil eden oyuncudan hakkiyle istifade et sek isteniyorsa W «istminden basko çare yoktur. Herhalde kugün İngilte- rede oynanan oyun tarzı budur. MÜDAFİ OYUNU: Futbolda son müdafaa hattı oldu ğu için beklerin intikabında çok dik katli davranmak icap eder. Müdafi, muhacim gibi çalışmakta, sürüşte son derece mahir olmıyabilır. Fakat uzun boylu, cüsseli her iki şekilde hâkim ve her yağmı da ayni kuvvetle kullanan bekler elbet. teki diğerlerine müreccahlır. Yerin- den süratle çıkıs yapan ve kısa mesa” feler dahili; fevkalâde seri, çabuk, kırılmaz ve ümitsizliğe düşmez bir karakter müdafi oyununun başlıca vasıflardanddır. Bilhassa uzun boylu ve cüsseli bekler vücutça ufak te- feklerden her cihetçe daha elverişli dirler, "“KLERDE KAFA VURUS LARI Futbol yerden oynanmak icap e“ “adehler, dokuz bin ekü altm vesaire. :' Nüzhet Abbas il muhakkak surette takın arkadaşlarım — Arkasından bir tatar koştu. © run. İki gün sonra bir çavuş, mevcut vasıtalarm en süratlisi ile yola çıktı ve Mahmuda yetişti. Lr İmparator Maksilmiyi, noel yor tusu günü sefirlerini Selimin ölümü ile hükümsüz kalabilecek olan kapi- tülâsyonların yeniden tasdiki için di- vana gönderdi. Divan da: — Tasdik edilir elbet. Ama bu, cülüs hediyesinin gelmesine talik o- © lunmak gerek.. cevabı verildi. Tercüman ve sefir Mahmut da, İstanbuldan ayrılırken duyduğu se vinç ve üzüntüden çabuk kurtuldu. Büyük vazifesini yapmadan Prag“ IN da gözlerini yumdu. Mahmut, yeni padişahın cülüsu haberini aldığı va” © kit: ji — Cülüsiye hediyesi ile bana da © hediyeler düşer, dostlarıma istedikle. © rini götürürüm., demişti. i Mahmudun naşi, o kalaydan bir © tabuta konarak nakledildi. Ertesi sene de, he liyeler geldi. Fa * kat Mahmutsuz. Gümüş saatler, altın Bunlardan başka fevkalâde hediye- lerde olmak üzere #adriâzama do- küz bin, ikinci vezire iki bin, (diğer * vezirlere biner, Budin £ velisine üç bin, devlet tercümaama da bin sekiz yüz ekü gönderilmişti. bin ekâ yani otuz bin Macar altını idi. Mahmudun yerine gelen tercüma nım bin sekiz yüz ekü almasına mu“ kabil o, ancak bir kalay tabut alabil. $ mişti, i YARI”: Mozartm ölümünüğ yıldönümü. Sanatı, ese:leri ve hayatı, defa havaya kalktığı ca şüphe götür # miyen bir hakikattir. Bilhassa top, | latınm paslariyle kale ağzında çokk zaman havadan oynar. Bu itibarla müdafi için sıkışık vaziyetlerde topu kurtarmak için kafa vuruşundan baş WE ka tedbire tevessül *rıkânı kalmadığı © zamanlarda kafa vuruşlarmda isa bet kat'i bir şart halini alır. Kafa vuruşlarınm esaslarmı ev. velee tarif ettiğimiz için burada tek- rarlamağa hacet görmiyoruz. Bur da ancak müdafi için kafa kurtarışla rını izahla iktifa edeceğiz. Müdafi bir hasmın müdahalesine maruz kalmadığı ve nisbeten serbest © 1 olduğu zamanlarda kafa vuruşu ile dan birini bularak topu ona vermeli” dir. Serbest vaziyetie var kuwvetiys ii İe ve gelişi güzel kafa vuruşu sakat bir usuldür. | 2 — Bir hasım tarafından yetişil- X8 mek ihtimali olduğu tekdirde kafa pasmı arkanızda duran bir arkadaşa © vermek caiz ise de bunu kafa vuruş» larda kati isabetlerinden emin olm yanlar tetbik etmemelidirler. Ayni b zamanda bu tabiyeyi sık sık tekrar. lamak da çok yanlış bir harekettir. (Devamı var)