Geçen kısımların hülâsası : Pİ) © altnda sarhoş bir halde cadde: ir Bdörken gözüne Mesirit bir kadın İliş GÜ Gsey cepheden Port Salde döndük | Kü sanma şefinden Taglz kuvetlerinin mişti. Bü sevinçli haberin düşün kadın uzun boytuydu. O Gözlerinden Yanın Kim olduğunu tanıdı. Yeşil gözlü İİ “dm. Run kontesi, bunun tekrar 3s e YT ” per sağl zi Yazanlar : Ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, Meşhur sayyah ve muharrir Lovvell Thomas ; l isalib nuh a'tebeleti —17— Kendine gelmesine meydan vermeden tabancamı kemiklerine dayadım ve ateş ettim Iki defa da Alinin öcünü almak için patlattım Bu ev bir silâh deposuydu. Kontes bu silâhları müslümanlara dağıtacak, bizim için de pirincin taşını ayıklamak güçleşecekti Ben geriye atladım. Saldırmanm göğsümü delip parçalamasına kıl kal- miştr. Paltomun düğmelerini çözdüm. Arsp öyle şiddetli bir hızla fırla mıştı ki, koca gövdesinin ağırlığıyla " baylu boyunca yere serildi, Kendine i camı kaburga kemiklerine dayamıştım bile. Bir an evvel öldürmek için teti- ği çektim.. Alinin öcünü alınak için de iki defa daha ateş ettim. Zavallı Al tehlikeyi bissetmişti. A- damların kapıyı açarak dışarıya çık- malarından bir tuzak kurulduğunu an- gelmesine meydan bırakmadan taban-! timi birkaç iş geciktirmişti. Loransm başlıbaşına bir tarihi vardır, onuda az sonra anlatırım... Belki benim an - latmama hiç de lüzum kalmaz. Nasıl olsa onu burada Kudüste çok geçme- den göreceksin. Çöle hareket etmeğe hazır bulundu- Zum gün şimendifer ve künk hatları çoktan Alıt noktasma varmış bulunu- yordu. Burası 1ssız çöllerin 120 kilo - metro kadar içindedir. Bu sefer Bensonla birlikte şimendi- fere binmiştik; açık bir furgona üst is te konarak kule gibi yükletilmiş oto- mobil lâstiklerinin tepesinde oturuyor» duk. AArkamızdaki furgonlara demiryolu; le suyolunu Yahudiye topraklarına ulaştıracak ray ve künkler yüklenmiş- ti. Yolun iki yanma küçük küçük haç- lar dikilmişti; bunlar ölen İngiliz as- kerlerinin gömüldükleri yerleri göste- riyordu. Fakat baçlar orada çok za- man kalamıyacaktı. Çünkü boyuna bir su gibi akan kum dalgaları bunla- rm birçoğunu daha şimdiden yutmuş- gibiydi. Bu çocuklara dayanıklı bir ge Dilimize çeviren: A.E. kilde yapabileceğimiz âbidenin “işi- miz,, olabileceğini düşünmekten ken » dimi alamadım. Hiç olmazsa bu “işi” yapmalıydık! Demiryolunun ucunda bitmez tüken mez didinme başladı. Raylar, külnkler ve lâstikler vagonlardan aşağı almdı. Yerlerine sürüklenerek (götürüldü. Künklerin her bir tanesi yarım ton a- Zırlığında idi, OBeazanen ve boyları yanlış çıkıyordu. Zavallı askercikler terliye terliye bunları yerlerine koyduk tan sonra uymadıklarını görüyorlardı, Heydi gelsin mühendisler ve düzelt - lamıştı. Bir keçi derisinin pazarlığın. da on para yüzünden saatlerce çene çalan Ali, hayatımı kurtarmak için bir saniye bile düşünmeden ölümüne sıçramıştı. Ev adetâ bir silâh deposuydu.. İçer- de altı yüz Alman mavzeri ile on bin fişenk bulduk. Hem bunları tam vak- tinde buluşumuz çok iyi olmuştu. Arn- dan daha bir iki gün geçmiş olaydı! Kontes bu tüfekleri müslümenlara da- Zıtacak, bizim için pirincin taşını ayık lamak çok gilçleşecekti. Sonra öğren- dim ki Köntes bir İspanyol gemisine BS 2 Mİ ş B E : 7 Kar nafile, Gilney yüksek sesle: AH!,, dive emir verdi. Bu sas üze *vds hareket başlı. Kapı kırıldı iş, van da içeride büyük bir kalaba ui, au arılaşıldı. Hepe de kabahat bahsediyorlardı.. Ro Mİ ima pin atlıyarak Barselona sıvışmıştı. NN aşkim mukayyet ... yi söyledi. Fakat tam bu sırada vi “dadan fırlayan iri yarı bir. adam em wöurtikter “girin #enra Cllneyin Üzerine atıldı. 149 GÜZEL PRENSES EE» diğini sen de biliyorsun. Elza hasta ol duğu zaman Lâlenka sekiz gün (sekiz gece uykusunu terkederek ona bakmad mı? | Petra, bir müddet cevap © vermedi. Sonra esefle başını sallıyarak: — Bütün bunlar doğru.. Lâlenka ha- kikaten bulunmaz bir kızdır. Fakat o, İbaşka birini seviyor. Bunun için benim ,Je evlenmez. Ona böyle bir teklifte bu- lunmağa bile cesaretim yok. Muhabbet- İe yaşamak ve mes'ut olmak için iki ta- rafın da kalbi serbest olmalı, Halbuki ben de hâlâ ölen karımın hatırasile meş gülüm, Bu sirada civarda bir arabanm dur- duğu işitildi. Çerkisinin dışında nöbet- $i olan çingene hemen ocağın © yanına Zelerek kalile reisi Petraya © kendisini bir adamın görmek istediğini bildirdi. Bunu müteakip ocağa doğru yaklaşan bir adam: — Petra, dedi. Benim Eski bir dostun. Vaktile İspanyada ne güzel günler ge Sirmiştile, Unuttun mu? Petra, karşısma dikilen bu uzun böy- n ve mantolu şahsa bakarak hayret et — Vay Sanşo Perz sen (misin. Bu Mümkün mü? Sevil şehrinin iri kestane altında görüştüğüm bir (dostu ,Simdi karşımda buluyorum. bu adam, üzerindeki mantoyu çıkararak “dağın başında Petranın yarma oturdu: — Niçin o kadar (o şaşryorsun, dedi. Dağ dağa kavuşmaz, insan insana ka- (“uğur derler, Biz de işte kavuştuk, İ 4,0 Akmma tam yedi sene sonra.. de- dil miz nl gagası gibi iğri burunlu, esmer aa boylu olan (o İspanyol Sanşo <evap verdi: a i, Adamın Sanşo Perz olduğu anlaşılan) — Sizi bulmak için hayli zahmet çek tim, Burada bulunduğunuzu Fransada» ki dostlarımızdan haber aldım. Fakat açlıktan ölüyorum. Bana biraz bir şey verin de sonra niçin geldiğimi sana an- latırım. Bunun Üzerine bemen misafiri bir ayr derisi üzerine oturtarak önüne bir bez yaydılar. Sonra ihtiyar Debura kadın, ateşin üzerinde kaynamakta olan ten-e- reden birkaç parça et çıkararak misafi- rin önüne koydu. Petra da bir kadeh şa- rap iksam etti, Misafir yemeğini yerken bir taraftan da Petraya sordu: — Hâlâ o kederini (o ünutmadın mı? Yedi uzun sene geçti. Zaman O insana her şeyi unutturur. — Nasıl unuturum © Perz. Bu, kabil mi? —Ben olmasaydım zevceni (tekrar bulamıyacaktın, Fakat ben sizin yeriniz de olsaydım o çapkın elimden zor kur- tulurdu. — Onu öldürmek istedim. Fakat kaç- tı. Sonra polis bizi huduttan dışarı çı- kardı, Perz, o adam hâlâ yaşıyor mu? — Evet dostum, Kont Ribera karısı ve kızı ile gene Sevil civarındaki ş3t0- sunda oturuyor. Yakmda bir prensese kayinpeder olacak. — Ah Perz. O gece ondan intikamı- mu alamadım. Fakat bunu elbet bir gün alacağım, Kızı güzel mi? —Çok güzel. O kadar güzel ki kıza “Sevil şehrinin gülü,, adını vermişler, Babası kızını o kadar çok seviyor ki gözlerinin içine bakıyor. Nihayet misafir Perz yemeğini bitir- di. Bu sırada güzel çingene kızı Lâlen. “ka da onlara yakın bir yere gelip oca» ğın kenarında oturdu sinler! Su yolu böylece bin bir zahmet ve yorgunlukla Werliyebiliyordu. Burası arı kovanı gibi bir faaliyet merkeziydi. Hele konuşulan yabancı dillerin sayısı burayı bir Babil kulesi- ne çevirmişti, Lowell.. sadece bunları dinlemekle hayalimin ufukları öyle ge nişliyordu ki. Sinanm ıssızlıklarında İngilizler, İskoçlar, İrlandalılar, Gal- liler, Avustralyalılar, Yeni Zelandlı - lar ve Maoriler hep bir araya toplan- mıştı. Hele bir düşün: Bunlar arasın- dn Cenubi Afrika çiftçileri ile Seylan adası çay sürraları vardı. Yalnız Hin- distandan gelenler arasmda dört tane ayrı rk göze çarpıyordu. Sikhler, Pen çaplılar, Bikanirler ve Gurkhalar... GÜZEL PRENSES 137 — Pâkat Kdvar, bü senin için büyük bir fedakârlek olacak. Bunu biliyorum. Fakat sen âlicenap bir adamsm. — Böyle âlicenablık neye yarar? Buj raya gelir ve belki de onu alıp götürür. O zaman bir daha onu göremiyeceğim. Fakat ben zaten kararımı verdim. Bi- ribirimizden uzak bulunmak için Ame- na delilik demek daha doğrudur. Şeni) rikaya gideceğim. Uzak iklimlerde bel- meyus etmek istemem. Mektubu hazır- la da öğleden sonra gizlice bana © ver. Akşama hareket edeceğim . Delikanlı ile kız eve girdiler. Yemek- ten sonra ihtiyar çiftlik sahibi Mülzere: — Bugün, dedi. Payitahta kadar git- mekliğim lâzım. Askerlik görülecek bir işim var. Müsaade eder misiniz? İki gün sonra mutlaka döne rim. Mülzer, Edvara istediği izni verdi ve ona selâmet diledi. Anna, Edvara minnet dolu gözlerle bektr, Sonra Kont Adolara gönderece- ği mektubu yazmak için odasma çekil di. Bu oda evvelce Matmazel Anyezin odasıydı. Anna, masanın önüne oturunca göz- leri yaşardı. Heyecandan elleri titriye- rek mektubu yazdı ve zarfı kapattı. An- na mektupta, Tubi Mülzerin çiftliğinde bulunduğunu, hastakktan O kalktığını ve kendisini görmek istediğini ve onun- la nereye isterse beraberce (o gitmeğe barır olduğunu yazmıştı. İki sâat kadar sonra bu mektubu giz- lice Edvara verdi. o Delikanlı da o ak- şam babalık ve snalığma veda ederek en yakın şimendifer istasyonuna doğru yollandı. İstasydna kestirme ( gitmesi İcin or- mandan geçmesi (olâzımdı. Dellkanir ormana dalarak süratle ilerlerken şöy- le düşünüyordu: — Nefsimle çok mücadelede bulun- ki de onu unutabilirim. Onun bulurdu» ğu yerde onsuz yaşamağa tahammül €- demiyeceğim. Edvar, bu düşünceler içinde dalgın bir halde bizle hezl: ilerlerken birden ö- nünde genç bir kadın hayali (gördü. şubesinde Birkaç adım daha yaklaşıp dikkatle ba- kınca şaşırdı, Bu kadın, gündüz or- manda Anna ile onu gözetl'“en ve son- ra da takip eden çingene karısı idi. Ed- var hayretle ona sordu: — Lâlenka, sen misin? — Evet, benim Edvar. Gizlice bıra. kıp kaçtığın Lâlenka... Siz çingenelere hırsız, yolkesici gözüyle bakar ve nef- ret edersiniz. İşinizi gördürdükten son- ta onları bırâkıp gidersiniz. (Halbuki biz öyle değilizdir. nankörlük yapma- yız! Genç çingene karısının kara gözlerin den ateşler saçılıyordu. Edvsr mütees- sir bir tavırla cevap verdi: — İhtimal ki bu sözlerinde haklısın Lâ- lenka... Çünkü hakikatem geceyarısı sis zi bırakıp bir hırsız gibi kaçtım. Fakat başka türlü de yapamazdım. Senin beni bırakam'yacağını biliyordum. İtiraf €- deyim Tâlernka, çingenelerin yaşayış'na uyabilmek bana çek zor, hattâ imkânsız geldi. Kendi kendimden iğrenecek de- receye gelmiştim. Bunun için eski yaşa- yışıma dönmek istedim. — İyi ama Edvar, ben sana kaç defa söyledim ki şayet böyle yaşımak iste- mez ve beni de alıp götürmek istersen seninle cehennemin dibine kadar gelme dum. Önü unutamıyorum. Rekibim o-| e hazırım diye.. Senin için soyumuzun lan âdem belki Annayı görmek için bu-! birçok #detlerinden vazgeçmedim mi?