Te klslmlarm hulâsası; %'3' Türklere karşı hücuma geçen * küvvetleri arasındaki iİrtibatı te b “tmek Vvazifesile çalışırken çölde Üzerine basmış ve bunu ev Hnnet.mişü Fakat küfrederek lq’[ kalkan bu adamın peşinden daha Börünmüştü. Bıçaklarmı çeke ” Toda Gilneyin üzerine hücum etti : î“ney kaçtı. Adamlar da arkasın umda ayağı kaydı düştü. Ayni ç. lekller de sendelediler. Gilney bu ' hen © Üzerine ateş etti. Onun ateş h. " iyi neticeleri görüldü. Gerek M Btrek Türk — hatlarından silâh -,:,_ lummeyeı ve üzerlerine kurşun %_y Yağmaya başladı. Yüzükoyun yatarak ve sürüne 1“*3“& hattma gelmiş fakat kendi J' eden Araplar bu ateş yağmu M kıpırdanamamışlardı. harbini "Türkler kavbetmiş Zzayiatının beş mislini ver qu% Ric'ate başladılar. bu sırada Port Salde dönmek #T zan “Mİr aldı. Generalin karşısma çıktı yit % Mmahrem ve sevindirici haber y Löndra nihayet karar vermiş A mîmü“ Ortasma kadar ilerletecekler : kleri Arzı müukaddesten - çıkara — Bu haber — Gilneyi — çok se : Yı.nmdan ayrıldıktan sonra ! Eiderken gözüne bir kadın iliş ıı"lrlı kadınlar gibi giyinmişti. t_v kim öldütimü — tanıdı. Bu 3rluta idi. Hani şu — kendisini k:ğ;"ıeek kadar akıllılık — göste Bi Bunun nasıl geriye döndüğü ü ÜI Fo di 4 nîcfu goıdigını anlamak onun vazife ee ü MMM—MW&M —amee ei aedaği ÇA Lİ < 'a ,'GÜZEL PRENSES Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lavvell Thomas Yeşil gözlü kadının oturduğunu sandığım evin kapısını kırıp içeriye girdik vag/î[îbalib m uİı arebele'ti l9l4——l9l - 6 n Bir saldırma ile Alinin başı ikiye yarılmıştı £ Başı tesli iri yarı bir adam *“Ya Allah!,, diyerek üzerime sıçradı Todd Gilney sözüne devam etti: Acaba köntes beni tanımış mıydı? Fakat daha mühimmi de var: Acaba benim kendisini gizlenmiş olduğu kı- lıkta bile tanımış olduğumun farkma varmış mıydı? Bunda biraz şüpheli- yim., Hayretimin ani ve büyük olması- na rağmen bereket versin ki, tanıdı- gımı hiç belli etmemiştim. Bundan başka değiştirmiş olduğu kı lığına herhalde büyük bir itimadı ol- malıydı. Bir tek bakışla kendisini ta- nımış olduğumu aklından bile geçirmi- yecekti. Bu da bana kendisini yakala- mak için fırsat verecekti. Hem de bu sefer faaliyetleri hakkında iyice iza- hat verdirmeden Mısırdan uzaklaşma- sına meydan vermemek niyetindeydim Kaçıp gitmesine müsaade edemez- dim de... Yoksa zararımız büyük olur- du. Ordumuz şimdi göllerin içine doğru epey uzaklaşmıştı.. Boyuna da Mısır- dan uzaklaşıyordu.. Bana bu kadının vaziyeti bir değil, birçok sebeplerden dolayı pek tehlikeli gibi görünüyordu. CASUS ALİ Ertesi sabah erkenden Ali Fariş ©- dama geldi. Gerçi Ali adi bir Mısırlı elbiseleriyle pek hırpani görünüyor- duysa da casuslarımın en kurnaz ve a- çık gözlerinden birisiydi. Şehrin arka tarafındaki bir evde o- turanlardn şüphelendiğini bildirdi. Alinin arkadaşları olan komşular, gecenin karanlık saatlerinde bu eve amson ve Dalila'nm günle rinde Filistinlilerin merkezi olan Gazza yüz bin nüfusile çok kalabelık bir şehirdi. Bu yazılar da okuyacağımız muharebeler den sonra ben oradan geçerken şehir tam bir harabe halindeydi. ' Hattâ modern camilerin minare lerile kubbelen bile yıkılmıştı. berin “Arzı Mev'udu,, ilk d,;ş:uo:ı larak nerede gördüğünü bir tür lü tesbit edememişlerdir. Kimisi Pisgah dağımnm Gazzanm yanı başmda olduğunu söylemekte dir. Bazıları ise bu dağın ölü de nizin karşısındaki Moab dağları arasmda olduğunu iddia eder. Her ne ise günün — birinde ben Gazzanın hemen cenubunda o lan bu Pisgah dağıma tırmandım. Hele bakmdı hele! İngiliz Jöyn leri bu dağın admı değiştirmişler, ve kendisine ( A ğaç çileği tepesi) admı takmışlar! Lowell Thomas — dum. Cevap veren bulunmadı. esrarengiz bir surette birçok kimsele- rin girip çıktığını söylemişlerdi. Eve sayısız sandık ve paketler de taşınmış- İL Bunlardan hiçbirisi tekrar dışarıya çıkarılmamış olduğu için ev her halde kocaman bir depo halini almış buluna caktı. Peki ama depo neyle dolmuştu?. Beni üzen nokta da buydu ve çok gecikmeden bu sualin karşılığını bul- mak istiyordum. Elbiselerimi giyerek Ali Fariş'in arkasından sokağa çık- trm. Evi bulduk. Kapısı kilitliydi. Arkasından sürgüleri sürülmüş; pen cerelerin pancurları çekilmişti. Kapıyı iki üç defa hızlı hızlı vur- İçerde en hafif bir ses bile yoktu. Yanımdaki Aliye arapça: — Haydi kır Ali!.. Emrini verdim. * * * KIL KALDI! Yüksek sesle verdiğim emir üzerine içerden birtakiım gürültüler işitildi. Kapı ard na ka Dilimize çeviren: A. E. dar açıldı ve içerde yer-| — — lilerden renk renk bir koölleksiyon mey- dana çıktı. Hepsi de, hep bir ağızdan konuşu- yorlardı.. Vallahi, billâhi, hiçbir şey- den haberleri yoktu.. Hepsi masum ve günahsızdılar. Bunlar, sözde ekmek pa rası için, durmadan çalışan ve verilen emirleri yapan zavallı rençperlerdi. Belki de dedikleri doğruydu. Fakat, ben buraya zavallı amelelerin boğazla- rına sarılmak için gelmemiştim.. Kon- tesi arıyordum. Bütün bu gürültünün arkasından o- nun beyni olduğuna emindim: — Ali bütün bu herifleri tevkif et! Ben içersini ararken onları burada a- lakoy!... Dedim. Alinin: — Sahib!... Diye haykırdığımı işittim. Ne iste- diğini bilmiyordum.. Fakat evin karan lık içine doğru giden eşiğine basarken biraz tereddüt ederek durakladım. Ali Fariş bir solukta yanıma sıçra- mış ve odanın içine adım atmıştı. Et bıçağı büyüklüğünde bir saldırma ba şının üstüne inerek ikiye yardı ve ba- şı fesli iriyarı bir adam zavallımım vü- cudu üstünden atladı; ağzından: j — Ya allah!.. b | Sözünü çıkararak benim üstüme fır- ladı. (Demmz var) GÜZEL PRENSES 133 kont seni nasıl olup da sevgisine inan- Iştı — Edvar, şunu iyi bil ki ben şu an- da gene onu düşünüyorum. Gene onu Seviyorum. Gece ve gündüz onün hatı- Tasile yaşıyorum. Edvar, biraz durakladı. Sonra bir ah Sekerek: — Hâlâ o, öyle mi? Halbuki ben zan- hediyordum ki... Anna, bana söyle, ar- tık beni sevmiyor musun? — Bilâkis seni seviyorum — Edvar.. ir hemşire kardeşini nasıl severse ben de seni öyle seviyorum. Sen benim için Sadık ve vefakâr bir dostsun, Hele şu Sırada senin gibi — hakiki bir dosta ne dar ihtiyacım var bilsen.. Bunun için tenden hakikati saklamağa gönlüm bir| türlü razı olmuyor. Yalan mar —söyliye- Yim? Tali bizi — biribirimizden ayırdı. Bununla beraber Adoları eksilmiyen bir Sşkla seviyorum. Belki onu bir daha gö Temiyeceğim, Fakat zararı yok. Kalbim * Onün sevgisile ölmek de benim için ir tesellidir. Bu sözleri hüzünle dinliyen — Edvar, Yeis ve çaresizlik içinde — yakınındaki Büyük bir taşın üzerine oturuverdi. Tit- Tediği görülüyordu. — Tüfeğinin soğuk ı"'a"ı"d!mıııı alnını dayamış, toprağa dikmiş düşünüyordu. Anna, Edvarın yüreğini sızlatan bir Sesle sözlerine devam etti: — Sevgili Edvar, beni himaye ve mu- faza edecek senden başka sadık dos- Yok. Senden bir şey rica edeceğim. t t cesaret edemiyorum, niçin bana k mıyorsun? ; gözlerini E."“!' Yaşlı gözlerini kaldırdı: — Niçin cesaret edemiyorsun? Hiç çekinmeden söyle.. Senin için her tür- lü hizmeti yapmağa hazırım. Söyle ne yaprmamı istiyorsun? Genç kız, biran tereddüt etti. Fakat sonra kararını verdi ve söyledi: — Ondan bir haber alamadan yaşa- mak çok azaplı.. Nerede bulunduğumu ona bildirmek istiyroum. — Adolardan mt bahsediyorsun? — Evet. Beni dinle Edvar: Bir vesi»- le ile payitahta git. Onu ya evinde ya- hud Helmano köyündeki şatosunda bu- lursun. Sana vereceğim mektubu ken- disine teslim eder ve cevabını alrısın.. Annanın bu teklifi delikanlının tees- sürünü bir kat daha arttırdı; — Beni rakibime gönderiyorsun öy- ie mi? Nihayetsiz bir muhabbetle sev- diğim bir kızı görmek için rakibimi bu- raya çağırayım, senden ona haber götü- reyim, Bu kabil mi Benden kalbimi is- te, göğsümü parçalayıp çıkarır veririm. Fakat böyle bir işi bana gördürme.. — Reddediyorsun, değil mi? Zaten bu teklifi kabul edeceğinden emin de- ğildim. O halde ben de postaya veririm. Fakat bugün zaman müsait değil.. Bizi yemeğe bekliyorlardır. Anrna bunları söyliyerek çiftliğe doğ- ru yürüdü, Edvar da onu — takip etti. Genç kız çiftlik binasına yaklaştığı sı- rada ona yaklaşarak: — Anna, dedi. Mutlaka lâzım ise.. O halde ne yapalım? Konta mektubu na- sıl olsa biri götürecek. Ben veya başka . Bunun ne ehemmiyeti var. Ben gö- tureyun İki gün sonra mektubun ceva- bınr da alhp getlrırım Bütün bunlar kararlaştırıldıktan son- ra ölem genç çkızın cenaze merasimi ya- pıldı. Çiftliğe bitişik olan köyün kili- sesinden sabahtan akşama — kadar çan sesleri yükseldi. Anyezin tabutu mezar- Lığa götürülürken gene kar — yağmağa başlamıştı. Köyün papazı bile kızın an- nesi, babası ve Edvar başta olmak üze- re çillikte çalışanlar ve köylülerden mü rekkep cenaze alayı mezarlıkta bir gün evvel açılıp hazırlanmış olan — mezarın başına geldikleri zaman — şaşırıp dona kaldılar. Bir gün evvel ve gece yağan karlar- la örtülmüş olan çukurun içinde karla- kolunun Cenaze ile rın altından doğru bir insan kımıldadığını görmüşlerdi. mezartlığa gelmiş olan köylülerin bir kıs mr korkarak evlerine kaçmışlardı. Ed- var hemen mezarın içine girerek üzerir den kalrarı açınca bunun genç - bir kız olduğu anlaşılmıştı. Üstü başı — param parça yüzü gözü kirden tanımmayacak bir hale gelmiş olan genç kızr hemen mezarcının kulübesine götürmüşlerdi. Kız, güçlükle neles alryordu. — Baygın bir halde idi. Soğuktan donmak Üüzere iken kurtarıldığı anlaşılrıyordu. Mezar- cı kızın göğsünü ve kollarını taze karla oğuşturmak lâzımgeldiğini söyliyerek kar getirmek için kulübesinden — dışarı çıktığı esnada Edvar kızı — yatağa ya- tırmış ve onun yüzüne ilk defa dikkatle bakmıştı. Fakat delikanlı, — büyük bir şaşkınlık içinde dona kalmıştı. Mezar- dan çıkarıp getirdiği bu kız İlk nişanlısı Anna idi. İlk hayretten kurtulur kurtul maz kızın bileklerini ve kollarını öğuş- turarak kendine getirmeğe çalışmıştı. Bu sırada geride kalmış olan — çiftlik; sahib Mülzer ile karısı Madam Hanml ve köyün papazı da kulübeye varmış- lar ve hep beraber uğraşarak genç kızı kendine getirmek — istemişlerdi. Fakat kız baygınlıktan bir türlü — kurtulamı- yordu. Madam Hanni, ölen kızlarının yerine bu kızı kendilerine Allahın gönderdiğin den bahsetmişti. Bunun üzerine papaz- da ayni şeyi söylemiş ve — Mülzere bu kızı evlât edinmelerini teklif — etmişti. İhtiyar çiftlik sahibi buna çoktan Tazı olmuştu. Çünkü baygın yatan Annanın masum görünüşü — ve içler acısı — hali adamcağızı çok müteessir etmişti. Edvar, kızın hüviyetine dair bir şey söylememeği daha münasip bulmuştu, Belki Anna hapse girdiğini ve asıl hü- viyetini söylemek istemiyecekti. Her- halde kendisine sormadan hıçb:r şey söylememeği daha muvafık gormuştu ÂAnnarnım nasıl olup da bu hale geldiğin ve mezarın içine niçin girmiş bulundu- ğunu düşünüyor, fakat bir türlü işin i- şinden çıkamıyordu. Yalnız sevgilisine tekrar kavuşmuş olduğu için yüreğin- den taşan saadetı belli etmemeğe çalışı- yordü Kızın bir türlü kendine gelmediğini görünce ve artık evlâtları olduğu iz'n onu mezarcının kulübesinden — çiftliğe naklettiler. Köyün doktoru — muntaza- man gelerek Annayrı tedaviye başladı. Tubi Mülzer ile karısı büyük bir endi şe içindeydiler, Doktor kızın soğuğun tesirile bir hümmaya yakalanmış oldu- ğunu söylemişti. Genç kız — haftalarza baygın bir halde yatmıştı. Ağzından güçlükle biraz süt — akıtabiliyorlardı, Fakat ne de olsa haftalarca — süiren bu baygınlığa gıdasızlık da eklenince kızı gittikçe zayıf düşürüyordu. Çiftlik sahibi ile karısı, Anna olma« saydı ölen kızlarının — acısını bir türlü