NM İİİ 2 LİLİ .. aze alayı tozlu yol üzerinde sür) rükleniyordu. Zavallı fazla sıcaklardan! ölmüştü. Geçen cumartesi günü, onu ber za- manki gibi pazarda görmüşlerdi. Ne çok sıhhatli idi, ne de hasta... o Tavukların: sattıktan sonra, köpeği “Ateş,le bera- ber bir kahveye gitmişti. Onu, burada her zamanki gibi (o karşılamışlardı. Ali babaya ne istediği o sorulmazdı, çünkü istediği şey dalma ayni idi: Az şekerli bir kahve, köpeği için bir çanak serin sik... Alibaba yalnız yaşıyordu. Epeydir. görmediği ebeveyni bir tarafa bırakılır. sa, bütün sevgisini çok o hoşlandığı 2 peği “Ateş, için besliyordu. o Köpekle insan arasındaki bu yakınlık Z bir şeydi. Sanki köpek efendisini taklit edeyim derken yürüyüşünü değiştirmiş» ti, onun yolda başmı omuzuna alıp, ba- caklarını sürüyerek yürüyüşü çok ko - mikti, Sanki ayaklarında muhayyel bir tahta ayakkabı vardı. Alibaba gerek kahvede, gerek dostis- rmdan birinin evinde olsun, girdiği her yerde kahve içerdi, Dört öyaklı dostunu da kendisile beraber bir şeyler içmeğe liştırmıştı. Bazan, köpek Busamamış olur, sahibine nezzket olsun diye sadece di- ini suyun Üzerinde dokundurmadan do- laştırırdı, Ne zarar, efendisi ondan mem nundu. Alibaba keyifli olduğu zaman, “Ateş, İn bir şekerden ibaret olan tayınmı ve- rirdi, Fakat, sannetmeyin ki, © şekeri kapmak için her köpeğin yaptığını ya: pardı.! Hayır, hayır! Şeker (beklerken filozoflara yakışan bir eda ile öyle sa- berlr bir hali vardı ki. Bu, onun, İster“ seniz böyle (düşünebilirsiniz bir nevi isteyiştarzı idi. İhtiyar köylü şeker parçasını evvelâ “iğrM atar, yiyormuş gibi yapardı. — Bu benim! Neye öyle yan yan ba- kıyorsun, seni hergün Şekerle mi besli- yeceğim sanıyorsun? Sonra, gülerek, şekeri ağımdan çı- karıp eline alırdı. “Ateş,, kulakları hafif dikilmiş, efendisine bakardı. Sonra, Ali baba, merhametli bir tavırla, boş elini köpeğe gösterirdi; O da evvelâ boyun bükerek, sonra da zaruret neticesi havla yarak cevap verirdi. Epey süren bu Üz. meyi mütcakip, “Ateş,, şekerini kemir- meğe başlayabilirdi. Şekerini bitirince, $efkatten ıslanan altın sarısı gözlerini efendisine diker, sonra da güzel başını *fendisinin dizleri üstüne koyardı. Cumartesi günü Ali babanın cesedini keşfeden ekmekçi olmuştu. o Arabasile dönerken uzaktan, merak uyandıracak bir yığın görmüştü, Yaklaştı, korkmu- yordu. İhtiyar Alibabayı tanımıştı. Za- valir ihtimal dimağ nezfinden ölmüştü. Ağlayacak bir halde olan köpeği, başu- cunda oturmakta idi. La Merhumun ailesi, matemi evde top- İanmıştı. Yüzlerinde hiçbir o heyecan Alâmeti yoktu. O kadar ki, bazılarmın | 2 — Tinci, 10 uncu veli inci yer yoktur. 3 — İstiyenlere kayıt şartlarını lir, Şehzadebaşı polis karakolu bakışlarında, odadaki (o mobilyelerin ne kıycmt edebileceğini düşünen bir müra- bahacının tecessüsü vardı. “Ateşi koğmak istediler, fakat, kö- pek garip bir ısrarla cenazenin etrafında dolaşıyor, her tarafını kokluyordu. ». . Şimdi, cenaze alayı başta İmam camic doğru ilerliyordu. Ovaya ağır ve bunal- tıcı bir sıcakirk çökmüştü. Kalın elbise- leri içinde sıkılanlar, mendillerile ahn- larmın terini siliyorlardı. Hiç (kimse köpekle meşgul olmryordu. Zavallı hay! yan kalabalığı uzaktan takip . ediyor; sanki onlara kendini göstermekte, pek sebebini bilmediği bir mahzurun mevcudi yetini hissediyordu, Fakat, hiçbir kuv- vet onu, insanların kolları âstünde taşı- nan kutu içindeki çok sevdiği adamdan ayıramazdı. Herkesin, heyecanda oldu- ğu bir anda şaşkınlaşmasından istifade ederek, camiin avlusuna girmiş, bir kö- şeye, muslukların bulunduğu yerin ar- kasma gizlenmişti. Birden, toprağı bir şey araştırıyormuş gibi kokladıktan son ra başını kaldırdı; sonra da, Acı ve üzün bir inledi, iki ayağı fzerine dikildi. Du- vara dayandı; bu sanki efendisine olan sevgisinin alâmeti idi, Ağzıyla msluğu! açtı, yüzünü su ile yıkadı. Sonra, başı önünde, artık şeker yemekten ilelebet mahrum kaldığını anlayarak (o yürüdü, ve kalabalıktan uzaklaştı. Nuh CEM FP üyük Müsabakamızda Tam bilenlerle derece derece eksik bilenlerin numaralarını naşradiyoruz 15 derece eksik bileni 139 — 205 — 580 16 derece eksik bilen 32 20 derece eksik bilen 167 21 derece eksik bilen 6 22 derece eksik bilenler 5718 — 401 23 derece eksik bilenier S9 — 610 — 615 43 derece eksik b ilen dı 4ââ derece eksik bilenler #4 —ız9 —906 —a4ar. sız 45 derece eksik bilenler 401 — 488 — 516 < Gi4 erlr mn istiklâl Lisesi Direktörlüğünden: 1 — Kayıtlara devam olunmaktadır. sınıflara nehari talebe için bildiren tarifname gönderi arkasında. Telefon 22354 Harbiye BELVÜ Bahçesinde Bu akşam ve Melike Cemal - Sabriyel yarın akşam mamummş Arap revüsünün VEDA müsameresi HABER — Akşam postam ton amca kedisine ceza veriyor HABER AKŞAM POSTASI “DARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi * Posta kutusu: Istanbul 214 , Telgraf adresi; istanoul HABER Yazı işleri telotonu : 21672 idarevalân ABONE ŞARTLARI #24370 Türkiye 1400 Kr ” 180 4 Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (YAKIT) matbaası uy RL zJününe — Yazan : Niyazi Ahmet 14 sene evvel bugün Mudanya konferansına başlandı 10 sene evvel bugün Sarayburnundaki Atatürk heykelinin kö#sat resmi yapıldı a 300 s:ne e vvel bugün Rakoçi bile se Osmanlı ordusunu bozdu | Zavallı Bekir paşa divandan | girerken bir kılıç parladı ve kafası yere 3 birinci teşrin 1922, Mudanya kon-! feransına başlandığı gündür. Bu as-| keri konferansın sebebi şu idi; Türk askeri garbi Anadoluyu kurtardıktan sonra bir koldan İstanbul boğazı üze- rine, bir koldan da Çanakkale boğazı! üzerine yürüyordu, Vaziyet itilâr) devletlerini telâşa düşürmüştü. Türk ordusu'rın bilhassa boğazlar üzerine olan hareketini durdurmak istiyorlardı, Bunun temini için, İstan- buldaki Fransız fevkalâde komiseri general Pele ile Ankara itilâfnamesi- ni imza eden eski Fransız nazırların- dan Franklen Buyyon, İzmirde bulu- nan Türkün halâskâr Mustafa Ke- male gönderildi. Ayrıca itilâf devletleri Hariciye na- urları, başkumandana ve Hariciye vekâletine notalar göndermişlerdi, Burada alâkadar devletlerin müurah- hasları ile sulh müzakeresi başlaya- eağını, Türk murahhaslarının tayini- ni ve boğazlara karşı yapılmakta olan askeri hareketlerimizin durdurulma- $ı isteniyordu. Konferans yeri Mudanya olarak sararlaştırıldıktan sonra Türk ordu su başkumandanı numına fevkalâde salâhiyetle murahhas olan garp cep- hesi kumandanı İsmet paşa tayin edildi. Başlıca müzakere mevzuu, Şarki| Trakyanm Yunanlılar tarafından tah| lyesi ile Türkiyeye iadesi, boğazlar ve İstanbul hakkında sulh akdi idi. Neticede Edirne dahil olmak üzere Şarki Trakyanın Meriç ırmağının sol sahiline kadar on beş gün içinde Yu- nan ordusu tarafından tahliyesi ve bundan sonra da Yunan memurları- nın her işi devretmeleri kararlaştırıl dı, Bu suretle Şarki Trakya, muhare- besiz Büyük Millet Meclisine, yani sahibi olduğu Türk milletine geçti. Mudanya mütarekesi 11 birinci teşrin günü izzalandı. İ Bekir paşanın başı 1926 yılı üç birinei teşrin günü, on yıl önce buzün, Saray burnu parkın- da ilk defa olarak dikilen Gazi hey- kelinin açılma töreni yaprldı. Gazi heykelinin açı'ıma töreni Macaristan kralı ölmüştü, Üç Tran silvanyalı Etiyen, Sekel Mozes ve Ra- koçi birhirlerile uğraşıyorlardı. Bir rTüyerek Slatina da Rakoçinin askeri Fakat bu anlaşma Etiyenin hayatına; mal olacaktı, Rakoçi rakibini ortadan kaldırmak) ver; için tertibat alırken, dahs önce vazi-| yeti anlayan #tiyen kaçarak Budin valisi Nasuh paşaya iltica etti. Nasuh paşa vaziyeti Babı hümayu- na bildirdi. Aldığı emir şu idi: — Etiyeni silâh kuvveti ile Transi)- vanyaya yerleştir. On iki bin süvari, on bin yeniçeri ile birkaç sahra topu hududa doğru yü- rüyerek Stalina da Rakoçinin askeri ile karşılaştılar. Rakoçinin kuvvetleri! yarim ay şeklinde vaziyet almışlar, ya yenmeğe veys ölmeğe hazırlan- mışlardı, l Etiyen, altı yüz kadar askerin, di- ğer Macar askerlerinden tefrik edile- bilmesi için kollarına birer mendil bağlatmıştır. 1686 yılı 3 birinci teşrin günü, 300 sene evvel bugün, Rakoçi, Etiyenin yuvarlandı bu usulünü keşfederek kendi askerle rinin de kollarına mendil bağlatar: hücum etti, Kollarma mendil bağlı askerler, Etiyenin ordusuna kolay yaklaşabiliyorlardı. Neticede Osma Mr askerleri büyük bir bozguna uğra dılar. Nasuh paşa, mahir hareketlerle Rakoçinin askerlerini hezimete uğrat tı. Fakat ordu bir defa dağılmış bu lunuyordu, muvaffakiyet temin et mek müşküldü ve edilemedi. Bu harbın enteresan tarafı, bütün mesuliyetin Bekir paşaya yükletilme- sidir. Nasuh paşa, İstanbula gönder diği mektupla hataları zavallı Bekir paşaya yüklemekte idi, Bu haber tanbula gelir gelmez kapıer başı Beki paşayı davete gitti. Paşa, niçin İstanbula çağrıldığını bilmeden yola çıktı. Divana girerken içeri adım atarken de bir şey bilmiyor! du. İkinci adımını atmıştı. Havada bir parıltı gördü. O kadar, Başı ye yuvarlanmıştı. Montekârle lifâs tehlikesin dedir (Monte Karlo hususi muhabiri! den) Monte Karlo bu yaz hem de eskisine den büsbütün daha şiddetli olmak ü re iflâs tehlikesindedir. Monte Karloyu bu tehlikeye liyen ne bir kumaror, ne de sistem dâs hilinde oyun oynayan bir kumar dikağıdır. İşsizliğin sebebi Monte Har loya karşı gösterilen lâkayıtlık ve A Tupada turist fanliyetinin eksilmiş ol masrdır, Gazino bogtur. Kasaları da tara ta kirdır. , Bütün Fransiz gazinolar; aynı m Ni vaziyettedir. Ru mevsim zarfımdı iflâslar birbirini takip etmiştir. Cih ikttssdi bubranındanberi Monte Kal lo en kötü günlerini yaşamaktadır. İspanyadaki dahili ihtilâl ve Fraj sanım iç mücadelesinden beynelmiiiğ hadiseler çıkabilmesi korkuslle binler ce yabancı turist Monte Karlo için tkları angajmanları sildirmişlerdir. Bundan başka Le 'Toüguet, Devi ve Fransızların Notimândi ile Britar ayfiye ve eğlence yerle »avalarn fena gitmesinin di iri vardır. N daha iyicedir. n Biyaritze bir Pi felâket mi getirdi ği çe anlaşılamamı"tır. Çün da pallamakta raki orâya gittiği gibi, top gür lerindan canları sıkılan binlerce terfi de oradan uzaklaşıp başka ye? gitmişlerdir. ik Riviyeraya en büyük darbe ei sekizinci Edvardm Kan civarında K raladığı Şato dö Lorizon da geç'te Zi yaz tetilinden vazgeçip Akdeniz seyahata çıkmasıdır. 7 Fransanın sabik turizm nazırı mö yö Gaston Gerard 1936 da Frans ziyâret edenlerin sayısınm yüzde İdi eksilmiş olduğunu söylemisitr.. — |