29 Eylül 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam postfaBı BAA Lâstik bebek Bâr hafta evvel boşanmış — olan karı kocta o gün son defa evlerinde buluştu- lar. Beraber yaşamıyacaklarını anlamış - Jardı, müşterek hayat her ikisi için de artık bir azap olmuştu. İki senedir biri- birlerile en ehemmiyetsiz bir — mesele hakkında bile anlaşamadıkları — halde nihayet bir noktada aralarında tam iti- l1âf olmuş, ayrılmağa — beraberce kat'i surette karar vermişler, hemen işin mua melesine koyulmuşlardı. Mahkeme ni- hayet ayrılmalarına eşyalarının taksimi- ne karar vermişti. İşte şimdi, son defa — buluşmalarının sebebi, altı senelik müşterek hayatların da birikmiş ufak tefek şahsi eşyalarını aralarında dostça taksim etmekti; gele- cek resmi heyetin belki hiç ehemmiyet vermiyeceği, fakat karıkocadan herbiri- nin nazarında maddi değerle ölçülmiye- 'cek birer kıiymeti olan hatıralar... Evlilik payatlarımn son iki senesinde olduğunun aksine, o gün aralarında hiç münakaşa çıkmamıştı, münakaşa ve ih- tilâf mevzuu, nikâh bağı çözüldükten sonra kalmamıştı sanki... Kendilerine a- it ufak tefeği gürültüsüz kavgasız ya- rim saattir ayırmaktaydılar. Bir aralık, erkek, o zamana kadar bakmadığı bir çekmeceyi açmağa davrandı, kilitliydi. Anahtarı istedi. — Anahtarı kaybettim. Fakat pek heyecanlı ve şaşkım görü- nüyordu; elinde tuttuğu anahtar deste- sini kocasından gizlemek ister gibi bir harekette bulunmuştu. Erkek elini u- zattı: — Anahtarları ver de bakayım açabi- lecek miyim? — Anahtar kayboldu! — Allah Allah! Sen ver anahtarları bana! ğ Kadın geriledi, anahtar destesini avu cunun içinde asabiyetle sıktı. — Vermek istemiyor musun? — KEvet! Vermek istemiyorum! — — Niçin? Niçin vermek ıstcmıyor- sun? — Sebebini sorma! Erkek hiddetlendi. Demek karısı, huy suzluğundan, geçimsizliğinden — başka üstelik onu aldatmıştı da! — İhtimal bu çekmecede âşıkından gelen mektupları saklıyordu. Bağırdı: — Sırlarını öğrenmemden koörkuyor sun değil mi? * — Israr etme rica ederim. Yemin e- derim ki şüphelerin doğru değil! Adam hiddetlenmişti, üzerine yürü - dü: — Anahtarı ver! diye yoksa... Cevap olarak kadın çekilmek istedi., 'âkin erkek fena halde hiddetlenmişti. Üzerine atılâr, bileğinden yakalayıp bük tü. Sonra yere düşen anahtarları alarak, başı ellerinin arasında sessizce ağlayan kadına bakmadan, çekmeceye koştu, aç- tı. mzerem İçeride hiç de mühim bir şey gözüne çarpmamr'ştı. Sinirli sinirli ka - rıştırdı. Fakat nafile, çekmecede kauçuk bir bebekten başka bir şey yoktu, kü - Çük, basıldığı zaman ses çıkartan mini- mini bir bebek... Afallamıştı. Eliyle alnının terini sil- dL Ve anladı.. .Mazinin derinliklerin - den bazı hatıralar zihninde belirdi: Bu bebek, iki buçuk yaşında ölen kızlarının Bölmeden evvel istediği son — oyuncaktı. Zavallı, hasta yatağında bu bebeği koy- nuna alınca, yanaklarına renk — gelmiş, sölük dudaklarında sevimli bir tebessüm belirmiş, öyle sevinmişti ki.., Mazi, hafrzasmda birden, canlandı Çocuğun ölümünden sonra hayatları değişmişti. Karısı — kederle çıldıracak gibi olmuş, kendisi ise eve gelince ağlamak- tan gözleri şişmiş zavallı bir — kadınla karşılaşmağı, yavaş yavaş, — tahammiül edilmez bulmağa başlamıştı. Evet, za- wallr çocuğunun ölümüne o da çok Üzül müştü ama ne yapmalı, ölenle ölünmez ki! Karsırnım bu kadâar uzun zaman ma- tem içinde kalmasını aklı almıyordu. Hem onun bu halini doğru da bulma- mamaktaydı. İnsan akşama kadar çalı- şıp türki zahmet ve meşakkat çektik ten sonra evine döndüğü zaman karşı bağırdı, ver, sında güleryüz görmek istemez mi ya Yavaş yavaş #ve geç gelmeğe, sonra bazı geceler yemeği dişarıda yemeğe nihayet bazı geceler hiç uğramamağa başladı. O zamana kadar mes'ut geçmiş olan hayatları bozulmuştu, Ufak tefek münakaşalar, an geçtikçe büyüme- ğe, biribirlerini krracak sözlere, ciddi kavgalara varmıştı. Ve işte nihayet bu şanmışlardı. Bebeği yavaş yavaş, ölen yavrusuna vaktile uyurken — yaptığı gibi, okşadı. Sonra gözleri nemli, çekmeceyi sessiz- ce kapadı. : Karısı, deminki vaziyetinde ağlıyor du. Yanına yaklaştı: — Affet! Kadın ses çıkarmadı. — Affet Şaziye! Bilmiyordum. Bile- mezdim. Niçin derhal söylemedin? Kadın yavaş yavaş başını — kaldırdı, karşısında hakikaten samimi olarak af- diliyen adama baktı. Yaşla dolu gözlerin de şikâyet, serzeniş ifadesi yoktu; yal- nız derin bir hüzün farkedilmekteydi Mırıldandı: — Neye yarardı ki? — İnanmayacak- tın. Göstersem anlamıyacaktın. Anlama- na da imkân yoktu. Bunu iki sene evvel yavrum öldüğü zaman isbat — etmiştin. Anne değilsin kil Erkek, başmnı önüne eğmiş dinliyoör- du. Heyecanla devam etti: — Hem bu bebeği almak istemenden de endişe ediyordum. Evet, ehemmiyet vermezsin ama belki de sırf bana azap olsun diye böyle yapacaktın. Halbuki ben ondan ayrılamam, — anlıyor musun ayrılamam? Bu bebek zavallı çocuğum- dan kalan tek hatıra... — Çocuğum değil, çocuğumuz de Şa-| ziye! Hıçkırarak ağlamağa — başlamış olan kadın hayretle başını kaldırdı. Erkek başka bir şey söylemedi; heye JŞo sanını belli etmemek için pencereye gi- dip dışarı bakmağa başladı. Akşam olmuştu. Bulutlarla — kapalı gökten sanki teşrin akşamının — bütün hüznü yağmaktaydı, — sıkıntılr, berbat bir hava..: Aşağıda kâlabalık halk, ace- le acele gidip geliyor, herkes biribirini itip kakarak başlamak üzere olan yağ- murdan evvel gideceği yere biran önce varmağa gayret ediyordu. Biraz sonra gidecekti? Bu kalabalığa karışacaktı. Fakat nereye gidecekti? vine mi? Evi yoktu ki! Boşanmalarma sebep olan son kavgalarından sonra e- vinden çıkmış, davalarının sürdüğü üç ay müddet zarfında hep otelde kalmış- tı. Şimdi de gene bir otele gidecekti. İçini çekti. Kendisini toplamağa ça- İıştı ve: — Yapılacak şey kalmadı zannederim dedi, ayırdıklarımı yarın aldırrm. Kapıya yürümeğe davrandı. Bir lâhza mütereddit kaldı. Sonra Şaziyeye doğ- ru ilerliyerek elini uzattı: — Allaharsmarladık Şaziye! Şaziye ayağa kalkmıştı. Hemen cevap vermedi, bir şey düşünür gibi görünü- yordu. Nihayet mahcubane mırıldandı: — Bu akşam yalnızım. Beraber ye-| mek yesek... Erkek başını eğdi, etmemeğe çalışarak: — Peki, dedi, nasıl istersen! Fahire Muâ'lâ heyecanını belli HABER AKSAM POSTASI ıDARE EVİ Iİstanbul Ankara Caddesi * Posta kütüusü 4 Istanbul 214 ; Telgrar adresi Istanbul HABER Yazı işleri telofonu ı 24872 ldare vellân * ( 24370 ABONE ŞARTLARI Fürkiye Eenebi Sandilk YAĞORE 7700 Kr. 6 aylıik 730) « 14850 «a$ 3 aylık dü0O » 800 * * aylık 150 » 300 » Sahibi ve Neşriyat MüdürĞ: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası j W * $ D V’ Yü hei Teoenton amca avlanıyor cg a — Otobüs alıyorum Acele olarak 14 - 16 kişilik bir oto büs almak istiyorum. Satmak isti- yenlerin her gün Sirkeci Balıkesir o telinde Bay Bedriye müracaatları. Fatihte Acele satılık arsa F'atihte Kıztaşında Sofular cadde sinde üç tarafı murtazam cadde, öeni ze nazır, tramvaya ve çarşıya pek ya. kın, civarı kâmilen mamur, 702 met. re murabbar, kısmı âzamı mülk müs tatilüşşekil ve altı parçaya mufrez arsa acele satılıktır. Taliblerinin saat on. dan bire kadar HAÂABER gazetesinde Dün ve Yarın Tercüme Külliyatı İlk beş seri yani 50 kitabı ta- mamlanmıştır, 6 ıncı serinin 8 kita- bi çıkmıştır. Bay Fethiye müracaatları. Almız ve okuyunuz! Müracaat mahalli: VAKIT kitap evi UN GS TARİH Yazan : Niyazi Ahmet 143 sene evvel bugün Avusturya ordusu Fransanın Lil şehrini muhasara etti Muharebe yedi gün sürdü. Avusturyalılar 60 bin gülle atarak 2000 kişi öldürdüler * Avusturya kumandanı Dük Alber, 15,000 kişilik bir kuvvetle Lil şehrini muhasara etmişti. 143 sene evvel bu gün, 1793 yılı 29 eylül günü korkunç top ateşleri başladı. Bu ateşler yedi gün sürdü ve Lil şehrine 60,000 gülle yağdırıldı. 2000 kişi mermilerle parça- landı. Fakat şehri müdafaa edenler bundan yılmıyorlardı. — Şehri bir tek insan kalıncaya ka- dar müdafaa edeceğiz. Harp ephesini bırakıp kaçan valan hainidir. diye ba- ğırıyorlar. Sokak ortasında dolaşan dellâller: — Başka milletlerin boyunduruğu altında yaşamanın azabını çekmek is- temiyorsanız çocuklarınızın geri ka- ların saadeti için cephede can veriniz, Ülke uğrunda ölmek insan için en bü- yük şereftir.. diyorlardı. Bu birbirlerine cesaret verme halkı coşturuyor ve: — Müdafaa, müdafaa.. diye haykı- rışlar artıyordu. Cephede dövüşen topçu kumandanı müdafaanın en çetin bir anında karı- sından şu haberi aldı: “Doğuruyorum. Çok ağır hastayım, Çabuk yetiş.,, Topçu yüzbaşısı karısına şu haberi gönderdi: : “Vatan için çarpışıyorum, Top ba- şindân ayrilamam. Allâh kolaylık versin. Sağ dönersem görüşürüz el- bet. Ölürsem çocuğuma doğarken ben ölümle karşı karşıya bulunduğumu, kendisini görmek için gelemediğimi söylemeği unutma.,, Maris adında berber: — Top ateşinden kaçmak mümkün değildir. Nereye gizlensek mermiler- den kurtulamayız. O halde hiçbir şey yokmuş gibi şehrimizde dolaşalım. Cepheye gitmek sırası gelinceye ka- dar, Diyordu.. Bu berber bir gülle parçasını traş leğeni yapmış, sokakta traşı uzayan-| ları görür görmez: — Gel şuraya otur, seni traş ede- yim.. diyordu. Maris bu suretle tam on dört kişi traş etmişti. Cepheler cehennem gibi uğulduyor, sağa sola demir parcaları ölüm yağ- dırırken ihtiyar berberin bu hali bir saniye sonra başlarına geleceğini bil- miyen halka adeta neşe veriyordu. Fakat bu çok sürmedi. Adım başın- da bir adam inliyerek yere seriliyor. can veriyordu. Düşman biran dinmiyen toplarile nefes aldırmıyordu. Ülüyorlardı. Bi- le bile, göre göre ölüyorlardı. Bir şe- hirli: — Peki dedi hepimizin ölümü ile ne kazanılacak, Eğer bununla düşmanır şehre girememesi temin edilecekse ölelim.. Fakat işte düşman bir tek İn- san kalıncaya kadar bütün halkı kı- racak ve ölülerimizi çiğneyerek şehire girecek. Teslim olmakta» "saba anre yoktur.,, Doğru söyliyordu, — Öyle yapalım.. dediler, Fakat “Üyle yapmak,, kendilerinin |- elinde değildi. Cephede harp eden muhafız asker kumandanına bildir- mek teslim bayrağını orada çekmek lâzımdı. Kumandan halkın bu arzusunu du- | yunca, biran tereddüt etmeden şu ce- - Kumanda etmekle iftihar ettiğim askerler ve ben teslim olmaktansa bu kale enkazı altında ölmeğe karar ver- dik.. Haydi işinize gidiniz.., Kumandanın bu kararı, bütün asker lerin cesaretini bir kat daha artırdı. —— Asker: — Düşman krılrer altında can ver- — mektense, düşman Üülkesi altında, kahramanca ölelim.. diye bağrıştılar. Biraz sonra imdat da yetişmişti. A- — vusturyalılar muhasarayı bırakmağa — mecbur oldular. Lil şehri kurtulmuş: tu Yarın Kleopatranın ölümü ve Antoniyos 4 ile Oktaviyanosun Aksiyom muhare- — beleri 1968 sene evvel, Büyük Müsabakamızda Tam bilenlerle derece derece - eksik bilenlerin numaralarını — ' neşrediyoruz 3 derece eksik bilenler 4—5— 11 — 28 — 37 — öt — 56 — 66 TÜ — 89 — 923 — 93 — 103 — 121 — © Mi —— 48 —4 — Mb — | 126 — 128 — 188 — 184 — 189 — 210 — 218 — 222 — 252 — 264 — 275 — 277 — Slü — 8li — | 348 — 349 — 358 —) - 555 — 5638 — 578 — 575 — 576 — 597 4 derece eksik bilenler 1—0—- 1T —H — 05 239 — 256 — 283 — 321 — 8dü — 357 — | 864 . 899 - 410 — 423 — 454 — 464 — 488 — | 475 — 492 — 523 — 568 — 594 — W 5 derece eksik — bilenler B t0 — Oün— 107 —4 — WT — M e 185 — 180 — 229 —— 288 — gTe — L 292 — 208 — 306 — 8i0 — 834 — 842 ( &56 — 400 — d0t — 412 — 429 — 480 — — 446 — 474 — 482 — 486 — 516 — 5586 — 559 — 565 — 590 — 605 — 6 derece eksik AU bilenler B 18 — Si — 39 — Si — İi5 — 164 — 376 HLA öi plleimi Y Kd d, el dd LO gy G Bd A k | — 871 — 885 — 888 — | 394 — 416 — 485 — 488 — — 472 — 483 — 499 — 500 — 519 — 520 — | — 219 — 520 — 257 — Süd — 335—360-— | 362 — dül — 408 — 405 — dHll — 424 — 427 — 445 — 447 — 456 — 470 — 493 — — ©80 — 589 B 7 derece eksik bilenler ix ğ0 — 85 — Yök — 10ğ — 110 —— 100 d 183 — 166 — 197 — 2438 — 249 — 253 — 282 — 299 — 812 — 353 — 354 — 573 Vİ 583 — 88k. — 402 — 406 — 407 — ÜĞ — 419 — 433 — 455 — 405 — Sö01 — bZ5- g. 5ST — 562 — 581 — 582 — 585 — 8 derece eksik bilenler 29 — S0 — 82 — 101 — 111 186 —'145 — 192 — 198 — 184 288 — Bti — Zdk — 250 — 258 288 — 297 — 844 — 880 — 306 — 125 — LSL - 18 — 420 — 448 — 450 — 461 — 496 — ÖÜT —| 509 — 584 — 539 — 593 ’— 9 derece eksik bilenler 18—26—31—53——100—-112_’,, ızo.ım.ı'n-ıao—ıas—ıss——ıo'&'—— 208 — 228 — 287 — 24 — 350 — m 202 — 269 — mr—ssâ—snı—aa'r 481 —— YöR — 430 — H0 — a LA 468 — 476 — 181 — 484 — 400 i

Bu sayıdan diğer sayfalar: