e Emi mia MA A a A N “Haliç Vapurları idaresinden : © birer sene müddetle ve açık arttırma suretiyle Miki Afrikada haydutlar peşinde ÇÜNKÜ ŞÜPHELENDİĞİ- Miz ADAM DÜNYANIN BÜTÜN PoLiS HAFIYE- LERİN: TANIYOR... İŞTE BİZDE DEN PoLi$ BUNU ARIYOR HAF YESİ LE DEĞİLİMKİ -./ NEZARETİN. DEN ÇâöLNAN PLANLARI BULMAK İ YAZIFESN, VERİ YORLAR BU PLANLAR BAŞKASINA SATILMADAN ÖNCE ELİNE GEÇMELİDİR...” — BAK Miki HEPİMİZİN UMİDİ SENDE..SEN DE KA» BULETMEZ- , SEN FEL KET..? Anado mes ürkiyenin en büyük sicorta şirketi Bir milyondan fazla sermaye ve ihtiyatlı tamamen memleketimizde bulunan OZ TURK müessesesidir SERMAYEDARLARI: Türkiye iş ve Ziraat bankaları man a gi İsianbul, Yenipostahane kar büfeleri kiraya verilecektir Fener büfesinin ihalesi 30 Eylül, Kasımpaşa büfesinin 14 İlkteşrin | ve Köprü büfesinin de 17 2. Teşrin 1936 saat (10,30) da Galatada © Mehmet Ali paşa hanında 51 No. lu İstanbul Belediyesi Haliç v..pur ları İdaresi Müdürlük Komitesi huzurunda yapılacaktır. Şartname İdaremizin Fener, Kasımpaşa ve Köprü iskelelerindeki — İlk, Orta ve Lise ında, Büyük Kınacıyan ban »- Telefon: 24293 KAMİLE EZER İSTİKLÂL LİSESİ DiREKTOÖRLÜUGÜNDEN : kısımları için kız ve erkek, yatılı ve yatısız talebe kaydına devam saat 10 dan 16 ya kadar okula müracs mezun olan veya tasdikname ile ayrılan tal girmek istiyenlerin biran e d şartlarını bildiren tarifname gönderilir. “57,5 nispetinde pey akeçleriyle yazılı gün ve söatte (1558) anları, Şehzadebaşı, Polis karako'u t edilebilir yerine az miktarda yeni talebe alına” I müracaatları tavs olunur. orkasıuda, Telefon: 22534 z90 MAĞLUP FAUSTA vermişti. Buş artıyordu. Kendi kendine: — Acaba bunun aklından bir zoru mu var? diye düşündü. Fakat Pardayan bunu Kriyonun yüzünden anlamıştı, Gülerek: — Zünnedersem, dedi, Şimdiye ka- dar söylediğim sözlerde hayret edi-| lecek bir şey yoktu. Evvelâ kralı öl) yorum, bütün ün'ise bu hayret dahaj tavırla bahseden bu adama hayretle bakıyordu. — Benden istediğiniz şeyin ne ka- dar mühim ve tehlikeli olduğunu bi- liyor musunuz? dedi. — İşin ehemmiyetli olduğunu esü- sen evvelce söylemiştim, zannederim.. — Sizi pek az tanıdığımı bilirsiniz. — Evet ama, ben sizi pek iyi tanı- mesele de bundadır. razı değilim! dedim. ça söyleyin, güceneceğimden kerk- — Fakat kralı öldüreceklerini ne- reden haber aldınız? — Anlıyorum ki merakınızı tatmin etmek Tizım; cünkü bu suali soruyorsunuz., Evvelâ şunu bilin kralı öldürmek istiyenlerin son içti- manda hazır bulundum. mediğim bir şey söyliyeceğim. Fakat m ki sizden şüphe ede- Kriyon sapsarı oldu. — Kim bunlar? — Eğer onların isimlerini bilmiyor» "sanız tekrar etmem faydasızdır. Fa- kat, sizin de onları benim kadar tanı- dığınızdan emin olduğum için hepsi- nin hulüsası olarak bir isim söyliye- ceğim: Dük dö Giz.. Kriyon artık yiyip lçmeği biraka- rak; — Giz mi? dedi. — Evet yaln'z şunu söyliyeyim ki, eğer bana yardım ederseniz kralı kurtarabilirim. Bana yapacağınız yar- dım da yalnız beni krala takdim et- acaklır.. Fakat demin söyledi- i krala değil. Kralın sartiyi- Seni orada İster saklayın. ister ayın bence hepsi bir. Yalnız iz veya adamları beni kralın dairesi #trafinda görmesinler, çünkü plân'm bernter, Eriyon hem düşünüyor, hem de böy Te müthiş bir şeyden gayet sakin bir dürmek istiyorlar, sonra da ben bunu) Rica ederim, ne düşündüğünüzü açık- — O halde söyleyiniz! dedi. yliyeyim azizim; kralı kurta- rde onu öldürmek ihtimaliniz de var. Ne ise bunu geçelim, bu adüm- ların içtima ettiklerin! « değil mi? t, kralı öldürmek ii i konuşulan şeyleri tamamen 7 vliyordunuz işittiniz?., — Evet. Sizin soframda bulunmu- nız, gerçi benim İçin bir şerefse de. sizi asıl bundan bahsetmek için davet ettim. Fakat ne için içmiyorsunuz?., Yoksa şarabımı beğenmediğiniz. ve ziyafetimi hakir gördüğünüze hükme deceğim. Kriyon, birkaç dakika kadar sus- tuk$an sonra: — Demek, dedi, Krala bunun için takdim edilmek istiyorsunuz? — Hayır, mösyö. Her işittiğimi krala haber verecek bir hafiye reisi değilim. Dük dö Giz, kralı öldürmek istiyor, Bu, onun işi,, Binaenaleyh MAĞLUP FAUSTA 291 bana bir aidiyeti yoktur. Bana ait olan bir şey varsa, o da benim bu ölü me razı olmadığımdır, İşte, bunun için meseleye karışmak istiyorum. — Anlayamıyorum. — Bugün olmazsa yarın her halde! anlarsınız. Asıl mesele oburadidır!. Kralı öldüreceklerine inanıyor musu- nuz? — Evet, çilnkü bili, orum! — Benim onun ölümüne razı olma» dığıma da inanıyor musunuz? — Evet, çünkü siz söyliyorsunuz! — Teşekkür ederim yüzbaşım. Eğer bu iki şeye inanıyorsanız gerisi kendi- liğinden anlaşılır. — Kendiliğinden mi? — Niçin olmasın? Şunu da söyliye- yim ki, siz istemeseniz bile, ben öraya zorla gireceğim. Halbuki böyle bir me- selede sizi kendime dost görmek is- terdim.. — Ben de öyle! Size tamamen İti- mat ediyorum, ne İstiyorsinuz baka hım — Lüzumunda ister gündüz ve ister gece olsun, saraya girmek isterim, Fakat gizli girmek ve öyle bir yerde bulunmak isterim ki, kraln yanma girmek İçin mutlaka beni çiğnemek lüzim olsun, — Kabul!,. Yalniz buzün veya ge- ceden nasıl haberda: olacağım?, — Size itimat ettiğim bir adamı göndereceğim, Bu cihet k tırıldıktan sonra iki arkadaş başka bahislere geçtiler. yon bu işin mutlaka olacağını ve belki de neticede krallık taliinin de-| ği hi düşünüyordu. Pardayana Fince 0, artık bu meseleyi unutmuş- tu Saat yediye yaklaşınca Kriyon kal- karak: — Gece nöbetçilerini tanzim etmek zamanı geldi, dedi. Yalnız şunu anla- mak istiyorum, adam:nızı gönderme- | den evvel sizi bir daha görmekliğim lâzim mıdır? — Aziz kur'andanım, benim. bura- dan kımıldadığım yok. Tıpkı odasına kapanmış bir çariki dünyaya benziyo- rum Iki arkadaş bir daha birbirlerinin ; elini sıktıktan sonra ayrıldılar, Kri- yon gittikten sonra Jak Kleman'içeri girdi. Pardayan: — İşittiniz mi? diye sordu. Jak Kleman cevap verdi: — Evet hepsini işittim ve anladım!, XXX NOBEL YAKLAŞIRKEN (Son) Rluva da hâlâ mevcut olan oteller- den birinde parlak bir içtima vardı. İçtimam parlaklığı yapıldığı yerden ziyade iştirak edenlerin yüksek “mev- kili kimseler olmasında idi. İçtima edenlerin kalabalık olmamas'na rağ- men otelin etrafı üç sıra nöbetç İle çevrilmişti. Zavallı Frer Timotetin son yeme- ğini viyip hazmetmeğe bile vakit bu- lamadan öbür dünyayı boyladığı ma- hut otelden akşamın sekizine “doğru birisi çıktı, Bu Moröverdi: İhtiyatla yürüyor, mantosunun altındaki eli sımsıkı bir bçak tutuyordu. Koyu ve soğuk bir karanlık içinde birdenbire bir düşman veya hırsıza rastgelmemek “için yürüdüğü yeni yolu kontrol edi- yordu. Fakat buralarda hırsız filân bulun olunmaktadır.