—30 AĞUSTOS — 1036 ABER — Akşam Postası —— #vukat, müdafaasını üstüne al- ün kadının yüzünde kötülük C€ceğimi anlatır çizgileri aramağa ; o't'clu. m Un kalkık başı, göz — yaşından kiy ' bir çocuk yüzü taşıyordu. İki ef iiıe Yorgun gözün yardım arayan i vardı. Biraz — kalın olan alt &t korkudan titriyordu. Ğ t müteessirdi. — Yarım saattir, ?îl. kendisini buraya sürükleyen 4 ne olduğunu izah etmesi için Ordu. Kadın bonmarşede, çok Mdiği bir para çantası — karşısında düş:nü;. o kadar... t genç kıza eğiliyor ve parma- h. Ha düşen esmer kâhkülünü dü- "—yordu. "Hayd, haydi, söyleyin. kif f müzekkeresini, istintak rapo-| ı’k“dmı:ı. Geçen güne kadar polis ormuş. İki sene evvel Balıke İltlnbula gelmişsiniz. Evlenmek de imişsiniz. Evinizde — herkes * Memnunmüuş. Buradaki dostları- k“mşularmız bu hırsızlığa inanmak İ'Orlar Kocanız ise, çok muztarip b dir, İşini bırakmış, deli gibi sokak- Ola;ıyormuş Ben sizi — müdafaa * Söyleyin! h Ka ağlıyordu. Elinin zayıf parmak h *Vukatın avuclarında idi. Sakinle - “anlatmağa başladı: İnleyiniz. Sekiz gün evvel mağa- ni ' anlayınca elimi çektim. Fakat y . Cümistim, Bu hareketimle çanta- '*hîbı kadına: “Kendinizi kollayın, C8I Çalarlar!,, mr demek - istemiş - parasını — çalmağa mı niyet ? Bunü bilmiyorum. Bana ina- değil mi? edı ğevct Size ınanryorum De- : Şlnıdı, mücrimim! Perşenbe günü edildim. Bir gün evvelki çarşan- ü dCııı * Kendi kendine gayrikabili ta- bil' ihtiyatsızlık yapıp yapmadığını t' bariz bir soruşu vardı ki, genç Hi&' korkmadan söyliyebilirsiniz, Ncak ifşa edilmesini istediğiniz : ifşa edebilirim. Benim vazifem teİlherhlı etmek ve sizi korumaktır. Ekıl Pazartesi günü M. mağaza- Dt % dim. Alık alık öteye beriye bakı- İ Parasını sarfetmek üzere gel - İıhhdmhrı çarpa çarpa dolaşıyor - dbnüyordu. Benim de onlar bü'&'OE şeylere ihtiyacım vardı. | HYüzimü farkedemiyordum. O ka- ; l ı Saate bakıyor, saatin kaç olduğu 5 Rllı €miyordum. p %_ h'hkta elimden çantamı di.ışür- ' hî. içın eğildim, elimi uzattım, ı'ilrm ötede katlanmış bir kâğıt | Bördüm. hl'kla artık ağlamıyordu. Saçlarını 4 | Tmın arkasına atmıştı. Ve yüzü İ öen Meydanda idi. İtirafın harare- e sleri büyümüş, mavi bakışları sert * Ve sabit gibiydi. Bir şey verecek- & istiyecekmiş gibi kollarını u- %xâğlt Para. Onu çantamla beraber '“lclımda sakladım. Sonra sür- t utanarak mağazadan çıktım. | l'q Müddet yürüdüm. Kalabalıktan İih ONca baktım: Bir elli İiralık. Şim . Wleçm%d“ tlime bu kadar büyük para $ti. Kocam hayatını kazanmı- - A lğğldi ama elli lira da — büyük bir hü,l idi demki, ben bu paranın sa- h;' lhı, llterıem onu parça parça e- | teyi ıstersem onunla kendime Yyler îlndım N ir Samaşırı, makyaj takımı, ne bile-| Sök seyler aldım. Evvelâ, kork lrsız kadın L e KA fu MA? j N olursa olsun, bir mucizenin bahtıyarhğı_ rnr düyüyor ve yaşıyordum. Eve gelince, hezap ettim. Zardamh Yb rısından fazlasını sarfetmiştim. Kendi kendime: “İlk sekiz günde yalnız eldi- venleri ve çorapları giyerim, sonra da kokuları sürünürüm.,, diyordum. Giymeye korktum. Korkum, kocamın parayı, çorapları, çamaşırları görmesin- dendi. “Bunlar nel,, diye — sorarsa, ne cevap verecektim. Soyunurken titriyor- yordum. Kocam sordu: — Bugün öğleden sonra ne yaptım? Sokağa çıktın mı? — Mağazalarda bir gezinti yaptım. Başını salladı. Çünkü bu hareketimi ötedenberi hoş bulmaz. Üstelik kıskanç- u. | tır da. Eğer, ona paradarı bahsetseydim, derhal bunu bir başka adamdan aldığı- mı zannedecek ve sonra.. Yatağa girerken: — Neyin var! diye sordu, — Sorma Allahın aşkma! Hiç bir ger yim yok. Uyudu, Ben ise çok güşlükle uyuya- bildim. Boğazımı sıkan bir şeyler vardı. Şafakta uyandım. Şimdi, boğazımı sıkan bir şeyler yoktu. Ortalığın aydınlanma- sını, kotamın gitmesini — bekliyordum. Çünkü, yirmiden fazla lirayı arzularımı tatmin için yeniden ve bolbol sarfede - cektim, Sokağa çıktım. Bir gün — evvelki ge- zintilere devam ettim. Bir şeyler almak bitti... Sıdıka başını avukata doğru kaldırdı. ve garip bir asabiyetle bağırdı: — Bana inanıryor musunuz? İki gün sonra büyük mağazalardatı birine gir - dim. Yemin ederim ki, çalmayı bir daki ka bile düşünmedim... Önüme bir kadın çıktı, elleri paket yüklü idi, — elbisesine vapısmısş çocuklarını kalabalıkta sürük- |lükyordu. Her gördüğünü alryor, bu ka labalıktan biran evvel kurtulmak isti - yordu. Bir şey alacağı zaman satış masa larının üstüne eğilirken elindeki şeyler- le büyük bir çanta arkada — kalıyordu. O zaman, denemeğe kalkıştım. Bu para çantasının içinde epey para bulunmalıydı. Yeniden zengin olabilir - dim. Gene arzularımı beri alabilirdim. Evet tecrübe ettim, Fakat: “Bu ka- dına, parasının — çalınacağını evvelden haber vermeliyim!,, diye düşündüm. E- limi uzattım, para çantasını yakaladım. Anlıyor müsunuz? Bu hareketi yapar- ken kendime de maliktim. Eğer, bu sıra da kolumdan yakalanmasaydım, — belki hirsiz olmayacaktım? arsa Yakacığın en güzel yerinde Sana- toryom caddesinde gayet ucuz fiyatla| satılıktır. Arzu edenler Şeref otel müstecirine müracaat, Bir muhasip İş arıyor Muzaaf usul üzere defter tutmağa muktedir bir muhasip, çok müsait bir ücretle iş aramaktadır. ADRES: Küçükpazar cami: kar- Şısında Şark fotoğrafhanesi vasıtasi- le S, B. İstanbul ıoârîlşarîw Caddesi HA Posta kutusu : İstanbul 214 Telgrar adresi; Istanbul HABER Yazı İşleri telofonu ; 23872 idare veliân ,, : 24370 ABONE ŞARTLARI tatmin için öte| | sini Büyük Önderden dinliyelim: Yazarı Niyazi Ahmet eT ı_._ —— tdA yıl 0 14 yil önce bugün — bugün Hakiki halâs güneşi Bütün şaşaasile Ufuktan doğdu Türk milleti, yabancı kuvvetlerin tehdidi altında iken, onu kurtarmağa ve lâyık olduğu mevkie çıkarmağa az- metmiş olan Atalürk şöyle düşünü- yordu: “Memleketimizde bulunan düş- manları silâh kuvvetiyle çıkarmadık- ça, çıkarabilecek mevcudiyet ve kud- reti milliyemizi fiilen isbat etmedik- çe, diplomasi sahasında ümide kapıl- mak caiz değildir. Filhakika bir fert için olduğu gibi, bir millet için dahi kudre! ve kabiliyetini eserlerile izhar ve isbat etmedikçe itibar ve ehemmi- yet bekleyip durmak beyhudedir. Kud- ret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz. İnsanlık, Aadalet, mürüvvet icabatımı, bütün lu evsafı haiz olduğunu gösterenler istiyebilir- ler.,, (Büyük nutuk, sayfa 397). İşte, buna inandığı içindir, ki Baş- kumandanı bulunduğu ordusu ile, bü- tün dünyanın “artık öldü,, diye dudak büktüğü Türkü, bütün dünyanın gözü- nü kamaştıracak varlıklara ulaştır- 6 Ağustos 1922 de gizli olarak ta-| arruz hazırlıkları emri verildi ve 20 Ağustos günü de Başkumandan oto- mobiliyle Ankaradan hareket ederek GĞGarp cephesi karargâhının bulunduğu Akşehire geldi. Herkes onu, Ankarada biliyordu. Atalürk erkânı harbiyei umumüiye rcisi Fevzi, Cephe kumandanı İsmet ve ordu kumandanları ile grüştük- ften sonra 26 Ağustos yünü sabahı ta- arruz emrini verdi. 26 Ağustos gününe kadar yaptık- ları ile etrafında toplananlara, Tür- kün azmedince her güçlüğü yenebile- ceğini o kadar kuvvetle telkin etmiş- ti, ki taarruz emri büyük bir sevinç ve neşe ile karşılandı. Her Tük, en büyük âmirden nefere kadar bir an önce gürümek, Türk sınırlarının 8s0- nunu bulmak istiyordu. Başkumandan, emri verdiği gün muharebeyi idare edeceği mevkie, Ko- catepeye geldi. Taarruz, ufuklaf ağa- rırken topçu ateşiyle başladı ve akşa- ma kadar aman vermeden sürdü., En || ve Cenuptan ikinci ve birinci ordula- rımız, Şimal ve Garptan süvari kolor- dularımızla çevrilmişti. İşte, bu harpten sonradır ki, Baş- kumandan Mustafa Kemal: — Ordular! İlk hedefiniz Akde- nizdir, ileri.. emrini verdi, Türk orduları, emri aldıklan son- ra durmadan ilerledi ve yurdu, kud- ret ve kuvvetiyle düsşmandan temizle- di. Dünya harp tarihinin emsalsiz bir sayfası olan 30 Ağustos muharebe- “Tıbkı bugün gibi geçen 38 senesi Ağustosunun 30 uncu günü saat iki-|| de, şimdi hep beraber bulunduğumuz bu noktaya gelmiştim. Bu üzerinde Beni uyandıran Tevfik beyin gös- terdiği haritaya baktım, Hemen ya- taktan fırladım, Arkadaşlar, harita- da gördüğüm şey şuydu, ki orduları- mız düşman kuvayi mühimmesini Şi- malden, Cenuptan, Garptan ihataya müsait bir vaziyet almış bulunuyor- lardı. Şu halde tasavvur ettiğimiz, a- zami nefayici temin etmesini ümit et- tiğimiz vaziyetler tahakkuk ediyor- du. — Derhal Fevzi ve İsmet paşaları çağırınız.. Dedim. Üçümüz toplandık. Vazi- yeti bir daha mütalea ettik ve gördük ki Türkün hakiki halâs güneşi otuz Ağustos sabahı ufuktan bütün şaşa- asiyle tulü edecektir. Bir müddet birinci ordu karargâ- hında kaldım. Ordu kumandanına şi- fahen vaziyeti izah ettim ve dördüncü kolordunun tekmil fırkalariyle ve sü- rat ve şiddetle, işte bu köyün (Çal- köyünün) garbındaki düşman kısmı küllisini ihata edecek surette muha mehal imha olunacaktır, Mütemadiyen gelen muhtelif rüt- bedeki esir zabitanla görüştüm. Bun- lardan biri erkânıharp zabitiydi. Za- vallı verdiği malümat meyanında istemiyerek başkumandan vazifesini alan General Trikopis ve ikinci klordu kumandanı General Diyenis'in bizim çevirmek istedifimiz çenberin içinde bulunduğunu ifade etmiş oldu. Derhal yanımda bulunan ordu kumandanına : — Kemalettin paşayı hıılunuz Bizzat Trikopis ile beraber bütün düş man şenerallerini behemehal esir et- mesini söyleyiniz.. Dedim. Esir zabit, bu emrimi işi- tir işitmez, ikram ettiğim çayı İçmi- Holivudun en güzel dans A bacakları bulunduğumuz sırtlarda kahraman| © 11 inci fırkamız şu karşıki tepelerde| &7 | muharebeye mecbur edilen düşman| ? kuvayi askeriyesine taarruz için ya- yılarak ilerlemekte bulunuyordu. Çarköyü alevler ve dumanlar i- çinde yanıyordu. Beni buraya kadar getiren saikin ne olduğunu izah ede- şı Garp cephesi harekât şubesi müdü- rü bermütat o saate kadar muhtelif yerex büyük bir baygınlık geçirdi. Arkadaşlar, saatler ilerledikçe gözlerimin önünde inkişaf eden man- zara şuydu: Düşman kumandanının şu karşıki tepede son gayretiyle çır- pındığını görür gibiydim. Bütün düş- man mevzilerinde büyük bir heyecan ve helecan vardı. Artık — toplarının, tüfeklerinin, mitralyözlerinin ateşle- rinde sanki öldürücü hassa kalmamış- Bu ovadan, Şimalden ve Cenuptan birbirini velyeden avcı hatlarımızın guruba yaklaşan güneşin son şuar ile parlıyan süngüleri her an daha ileri- de görülüyordu. Bataryalarımızın fasılasız ve a- mansız ateşleri düşman mevziini içinde barınılmaz bir cehennem haline geti- riyordu., Güneş guruba yaklaştıkça. ateşli, kanlı ve ölümlü bir kıyametin kopmak üzere olduğu bütün ruhlarda hissolunuyordu. Bir anda cihanda bü- yük bir inhidam olacaktı ve bekledi- ğimiz halâs güneşinin tulü edebilme- V S Ç ğ , ger * rebeye mecbur etmesini emrettim ve a > e : Ü birinde elimi bir çantaya dal- s_arhoglugıuı.nll:;caîndan ğci’;î“e tg“î_abîia dı. ği ilâvg Si kıi- di îr D behı;- #i için bu inhidam lâzımdı. Hakika- * içinde bir para çantası — bulun-| b8Z1mın sı AT GT v ğ ten semanın karardığını bir dakika da Türk süngüleri düşmana doğru, sırtlara hücum ettiler, Artık düşmanda bir ordu, kuvvet kalmamıştı. Bakiyetüssuyuf bir kitle, kendile- rinin dediği gibi, pürhaf ve lerzan firar için fürce eriyordu. Artık ge- cenin koyulaşan zülmeti bitince gözle görmek için güneşin tekrar şarktan tu lâuna intizarı zarüri kılıyordu, — Ertesi gün, tekrar bu muharebe meydanını dolaştığım zaman gördü - ğüm manzara beni çok mütehassis et- ti. O karşıki sırtlarla gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, vütün mahfuz ve mestur yerler bira'ırlmış toplarla, otomobillerle ve bütün met- rukâtın aralarında yığınlar teski! e- den ölüler, sürü sürü karargâhlarımı- za sevkedilen esir kafileleri ile haki- katen bir mahşeri andırıyordu, bir Bu dar ateş ve savlet çenberinden kurtulabilenler birkaç bin kişiden i- baretti, Fakat, onlar da daha büyük Türk çenberi içinden çıkmağa muvaf- : lıq ©Ş gibiydim. Mağazadan çıkar - Nuh CEM | kubvetli mevkiler ele geçirilmişti. Mu- y Nh:,îdım' har geyi; kocafar, evimi n harebe 30 Ağustosa, 14 sene evvel bü- fak olamıyarak, başkumandanları i- , "'ııı tum. Yürüyordum, fakat hiç bir| Yakacıkta satılık —| güne kadar sürdü. Düşman, Şarktan çinde bulunduğu halde beyaz bayrak çekmeğe mecbur olmuşlardı. » & » Bursa istikametinde çekilen düş- man kuvvetlerini mahvetmekle bera- ber bütün orduyuasli ile, bilâ ârâm İzmire yürüyecektik, Bugünden sonra İzmirde, Akde- nizi, Müdanyada Marmarayı güörmek için sekiz, dokuz günlük bir zaman kâfi gelmiştir; fakat hatırlatayım. ki bu yanık Çalköyüne gelebilmek için yalnız Sakaryadan itibaren sarfetti- ğimiz zaman bir senedir. Tes'it etti- ğimiz zaferi ihzar edebilmek için bir seneyi çok bulmazsınız zannederim; çünkü efendiler, muharebe yalnız kar- şı karşıya gelen iki ordunun çarpış- ması değildir. Harp, milletlerin çar- pışmasıdır. Meydan muharebesi mil- letlerin bütün mevcudiyetleriyle ilim fen sahasındaki seviyeleriyle. ahlâk- lariyle ve harslariyle, hülâsa bülün manevi ve maddi kudret ve fazilet'eri ile ve türlü vasıtalariyle çarpıştığı bir imtihan sahasıdır.,, qî&ııç düşünmeden bir mağazaya gir iERERİ ı:âğiâ',, ’Şgb'ı“" yim: SETEEETTETİETİTTNYETTELETEEDSESTTTTREEDETTETTRNNN 4 6 aylik 730 « 1450 » : ü & | bi bi ddi bit eken di eeei :::..î birçok Şeyler, — eldiven, ipek ço- T aide E YalUr | 1 GDÜ bü 29- 30 Ağustos gecesi, sabaha kar-| Kım:yager | a Hüsameddin T e A T e Ş S AA L ÖT L GüA — l h'ni tey kî;m geri çevirirler, yahud da karargâhlardan ve her taraftan gelen|* olivudun en güzel 2 ns bacalları- Ei Tam idrâr tahlil 100 kurıstur Bil v öve ıx;—'derleı-:ı—:? Elimde onar lira- Sahibi ve Neşriyat Müdürü: raporlara göre harita üzerinde tespit yg,, sahip olan Lorin Krovford — son |3 Utunm tahlilât, Eminönü Emlök ves$ — ;'Jlğ madeni paralar görün- Hasan Rasim Us ve işaret ettiği vaziyeti umumiyeyi hafta zarfında Londrar:a — Dorçester !İ Eytam Bankası karşısırda — izzet ir dondurma yedim. Ve Basıldığı yer (VAKIT) matbaası cephe kumandanı İsmet paşaya gös-|<rhnesinde danslar yapmağa başlamış|i # Bey Hanı, H Meüe bir taksıye atladım. Her şey Anti İi d M 8e 'Rla termiş ve o da derhal “Paşaya göster,, ; « İngilizlere de hakikaten harıkuladcl ARRTERAZELARTAKERETEANELEZERSERAZANSIEAMLE EREİM İN emriyle bana nndmış“— gtüzel bacaklı olduğunu tacdik ötmistir sunadeua