ayan Rebianın, eh şöyle böy- le, oldukça e ya 7 < geliri i iz U sayede, ki iri geliratı vardı imseye muhtaç olma” An Yaşayıp gidiyordu. ufak tefek “kırıntısı, ! yü bulmuştu. Her gün, m cinayet haberlerini o- t, olduğu vu; Sazeteleri, yordu, ei ,kadmların parasına ta- işidiyorge ini iğ vam u. İşte biricik üzüntüsi ira el Üzüntüsü, Ya kendi başına da $0y gelirse?... — Bir köpek al.. Eğer eve hir e lr düL' öz ber edersiniz, yahut dü. ürüp konu komşuyu başı - hiza toplarsınız! Diyorlardı. Fakat, Bayan Rebia, köpekten nefret ederdi. Bu hayvanı mekrüh sayardı. Onun bir yerine okunursa namaz kılamıyacakmış fikrinekapılırdı. Hele köpekten Kuduz geçeceğini, köpeğin ken - disini isıracağını düşününce kor « büsbütün artıyordu. Kadıncağız, boğazına düşkün. dü. Hele ördek, tavuk, bıldırcın “tlerini pek severdi. Sene başın - dan evvel, Noelde, hıristiyanlar, Sok kaz yerler, işte piyasaya, bu! *sbeple kaz geliyordu. Bayan Re- bia, çarşıyı gezerken bunları gör. Yaklaşacak oldu. — Aman, ne güzel hayvan... Tasa... Kaz tısladı. — Aman aklıma getirdin... İyi buldum... Bu kaz, yabancı görün. ce böyle tıslar, değil mi?... Dükkünci alay etti: — Elbette tıslar.. Keseyim! mi?... — Yok... Allah esirgesin... Kes. trirmiyim kazımı hiç?... Epeyce uzun süren bir pazar - İsktan sonra, kadın, kazı aldı. E. Yine götürdü. Apartımanma koy. du. Adımı da taktı: Anka., “> Artık, Anka aşağı, Anka yu - karı... Herkes evin icinde kaz bes-| ! lendiğinden bahsediyordu. Misafirler, şaşıyorlardı: böyle bir) pis, ! İ duyduğu, için, gurur bile duyuyor. i Evin içinde, badibadi, yürüyen, Arada sırada nazeninane gekla -| Yan bu hayvan, bütün mahallenin olmuştu. İ a. - kalkışıp ta kaz tarafından kışlar. tılınca, artık, Ankanın şöhreti arts) ti. Fakat, hayvan hastalanıyordu. Buna yalnız Bayan Rebia değil, bütün mahalle dertlendi. Hemen baytara... Ekser ihtiyar kadınların kedi - lerine, köpeklerine besledikleri muhabbete kıyasla, Bayan Rebia- nın Apkaya karşı duyduğu his, kat kat fazlaydı. Baytar dedi ki: —- Hanımefendi, bu hayvan, kırlarda, çayırlarda, su kenarla - vanda 'dolaşmağa alışmıştır. Halbu- ki apartrmanın içine kapatmışsı - nız. Tabiatile hastalanır... Kalbi yağ bağlamış. i — Aman... Allah esirgesin... Ölmesin sakın... — Hayır, hayır... Açıklık bir yere götürürseniz bir şeyciği kal. maz, inşallah... Ben yalnız bir iki hap vereyim... Yutturursunuz., ... Evini barkını sattı, Açıklık bir yerde ev aldı... Fakat, hayvanı ba- şı boş bırakmağa korkuyor... Par- çalarlarsa?... Onun için, dere ke - narında gezmeğe Anka ile birlik- te çıkıyordu. Civardakiler, ona kaz anası lâka| bın: taktılar. Bu adı biliyordu. Fakat, hiç ev- lâdı olmamıştı. Bu hayvana karşı bir ana hissi du, — Kabvede kumar oynayan mektep kaçkını bir evlâdım ola cağma kaz anaşı olayım daha i - yi! diyordu. Nakleden : (Hat. Sür.) | Tefrika No. 6 Yazan: Murad Sertoğlu Fakat ancak üç dört adım atmıştıki altında gizlendiği ağacın dalından üzerine elinde sivri | bir hançerle maskeli bir adam atladı Geçen kısım'arın hülâsası Rodosta Kanlı Balta meyha- nesinde Kırmızı osekaliı Jak.| muavini Valero, diğer korsan:| larla Sultan Bayezidin o Rodos gövalyesine gönderdiği > yirmi| bin dükayı ele geçirecel lerini düşünür a meyhane ye iki yabancı giriyor ve orta. lığı altüst ettikten sonra orta-| dan kayboluyorlar. Şimdi Rodos kalesinin duvar. | ları dibindeyiz. Vekit geceyart- se. Bu yabancılardan biri olan Acelloyu takip edelim, İşte bu çalılıkların birisi bir- denbire aralandı. Ve iki keskin göz kale duvarlarmı tetkike baş- ladı. Gece yarısı böyle on, on beş insan boyu yüksekliğindeki kale- leri tetkik eden kimdir? Ve bu tetkikte güttüğü maksat nedir? Biraz dikkat edilecek olursa bunun bir saat kadar evvel Kanlı| balta meyhanesinde sır olarak ga-| iplere karışan ve Valeronun şey-| tan olduğuna yemin ettiği Sicilya- lı Ancello olduğu kolaylıkla an- aşılır. Ancello yalnızdı. Kendisini bü- yük bir ustalıkla gizliyor ve kale- yi dikkatle tetkik ediyordu. Bir müddet bu çalımın dibinde kal- dıktan sonra etrafı tenha ve mü- sait bulmuş olmalı ki kaleye doğ- ru daha ziyade yaklaşmağa ka- rar verdi. Ve çalının yanından sıy- rılarak ileriye doğru iki adım at- vu. Fakat birdenbire olduğu yerde kendisini yere attı. Ve öylece kal- dı. Çünkü bir anda kendisinden yirmi beş adım kadar ötede ken- disinden gizlenen bir gölge gör- müştü: — Mahvoldum! diye mırıldan- dı. Habersizce takip edildiğini ve sarıldığını zannediyordu. Derhal kılıcmı sıyırdı ve etra- fa kulak vermeğe başladı. Haya- tını pahalı satmağa karar vermiş- ti. Böylece gizlendiği çalının di- binde beş dakika kadar kımılde- madan bekledi. Fakat hâlâ bir hücuma uğramaması onu hayrete düşürüyordu. Yoksa hayal mi gör- müştü? Hayır.. O, hayalâta inan- mıyordu. Kendi kendine: — Her halde sarılmadım, diye| düşündü. Eğer sarılmış olsay- dım, şimdiye kadar çoktan hücu- | ma uğrardım. Galiba beni bir tek AKSAM POSTASI IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgra! awresi : istanbul HABER |! Yazı isleri telotonu : 23872 idare ve ilân : 24070 ABONE ŞARTLARI Türkiye 1400 Kr. 730 3 ayık o 400 * ayık (O1SO , Oo 300 İLÂN TARİFESİ risaret Nânıarının satırı 12,80 | Resmi ilâmarın 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası seren 5 “ " kişi takip ediyor. Şunu başkaları- na haber vermeden hakizmalı- i yım! Diyerek demin gördüğü karaltı i| istikametinde'yavaş yavaş, büyük bir dikkatle ve kendisini gizliye- rekten ilerlemeğe başladı. Heye- | candan nefesi sıklaşmıştı. Her an | üstüne atılacak bir düşman bekli- yordu. Yalnız karşıda pırıl piril ! parlıyan sakin denizden gelen ha- ! fif bir rüzgârona soğuk kanlılığı- İ nriade ediyordu. Böylece yerde sürünür gibi de- İ min gördüğü karaltınm kulundu- ğu yere varmıştı. Burası bir ağaç altıvdı. . Fakat or kimse yoktu. Es- rarengiz adam ya k 15, yahut da biryere g Kesi gövdesini per ederek Karanlığı! delmeğe ç i araştırdı. du. Bu sırada on beş, yirmi adım kâdar ötede bir çalı kümesinden! bir hışırtı duyuldu. Kimbilir, belki bu bir gece kuşunun yaptığı ufak! Fakat sinirleri ta- Ancelloya bu ses çok kuvvetli Kılıcı elinde olduğu halde yüzünü boynundaki! şalla gizledi ve kendisini sakla-| mağa lüzum görmeden bu çalıya doğru yürümeğe başladı. Fakat ancak üç dört adım at mıştı ki altında gizlenmiş olduğu yle etrafı| y görmüyor-| bir gürültü : mamiyle g ağacın dallarından birinden elin- de kısa bir hançerle maskeli bir adam üstüne atladı. Bu atlayış o kadar âni ve o ka-| dar beklenmiyen bir anda ve şe- kilde oldu ki Ancello hiç bir mü- dafaa vaziyeti almağa imkân bu-| lamadan yere yıkıldı. Kılıcı tutar eli vücudunun altında kaldığı için tamamiyle kımıldayamaz bir hale gelmişti. Bir an yıldızların ışığında parlı- yan kısa, fakat çok sivri uçlu han: çeri gördü. Kendisini kurtarmak bir teşebbüse girişmedi. girişemezdi de.. için hiç Esasen Gözlerini yumdu... Ve göğünü delecek hançeri beklemeğe başladı. Yüzü ıstırapla buruşmuştu. Ve kısılan dudakları arasından son bir: — Allah! kelimesi döküldü Fakat! Hayret. Sicilyalı Ancel- lo, yani cedbeced katolik olmasi i cevap verdi. lâzım gelen bu adamın ağzından dökülen bü kelime lâtince de- gil, türkçeydi. Bu, meçhul maskeli adamı da alâkadar etmiş olmalı ki altında» kinin göğsüne saplamak için kal) dırdığı hançerli elini yavaş yava» aşağıya indirdi. Ve öbür eliyla| de Ancellonun yüzünü sıyırdı. Bu sırada Ancello da gözlerini açmıştı. Maskeli adamla Arcelle» pun gözleri karşılaşır karşılaşmaz | maskeli adam ayağa kalktı. An- çollorun da kalkması için kendi | sine yardıma etti. Ve hemen: n Ah, siz misiniz? Acaba bir yerinizi acıttıra mı? diye sordu. Ancello da hemen bu sesi tan dı. Busesi biriki saat evvel Kam- | lı balta meyhanesinde ışıkları sön dürüp kırmızı Jakın azgın adami- larının elinden kurtardığı, şayana hayret bir maharetle kılıç kulla» | nan, genç delikarlının ince sesi; di. Onu tanıyınca hayret etti. Bi raz evvel atlattığı bütün korkular rı unutmuştu. Esasen bu sadmeden | de fazlaca hırpalanmamıştı da: 7 — Hayır, bayır, diye cevap ver. di. Fakat ya siz? Siz burada ne ş- si di Onunla daha bir saat evvel ay» rılmışlardı. Kanlı balta meyhane- sinden kapıdaki iki nöbetçiyi serip onu yarı baygın bir halde cağında kaçırdıktan sonra kırmızı Jakın adamları birbirleriyle be guşurlarken genç yabancı kendisi: ne gelmiş, hafifçe çizilen alnım Ancellonun verdiği bir m sardıktan sonra kendisine çok çi teşekkür ederek ondan ayrılmış İ rıyorsunuz? Yoksa-beni mi ediyorsunuz. Fakat biraz hayatımı bağışladığınız için halde işiniz benimle değil. (Devamı var) | Birinciye 5 lira, ikinciye büyük bir | bisküv!, üçüncüye bir şişe kolonya Bugün küçük okuyucularımıza! kısa bir hikâys anlatacak ve on- Jara “Niçin böyle yapmıştır?,, su alini soracağız. Hikâyemiz şu: Bir şimendifer kumpanyası di rektörü, şimendifer yollarını kon trol etmek için bir seyahate çık- mak istediği zaman çoktan beri tanıdığı ve sevdiği hat gece bek çisi kendisine: — Bugün seyahate çıkmayınız Dün gece bir rüya gördüm. Bir kaza olacaktır. Başınıza bir felâ ket gelmesinden korkuyorum de miştir. yabate çıkmış, hakikaten bir trez kazası olmuş, fakat kendisine hi) şey olmamıştır. Direktör seyahatten o döndüğü İ zaman rüya gördüğünü, kaza ! cağını kendisine evvelden habe: veren bekçiyi, kendisine 500 lir vererek vazifesinden çıkarmıştır Niçin böylz yapmıştır? J Buna doğru cevap verenlerdei iki yüz kişiye muhtelif hediyele vereceğiz, Cevaplarınızı geciktirmeyiniz. ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 11 —1 — 936