28 SONTEŞRİN — 1935 — Hışşt! baş... — Ne o? Kim o? — Kalk... Benim... Korkma... — Aman, ödümü kopardım... — Kalk diyorum , Hatice... ee Canım, ne var?... ., 7 Gürültü etme... Yavaş konuş. Aba terliklerini giy... Ayaklarmın Wcuna basarak yürü... — Nereye gidiyoruz? — Mutfağa... — Ne münasebet? — Hırsız girmiş... >— Allah Allah... Ben, kapıları Misile kilitledim... varlarımız sur kadar yüksek Ye kalın... Evimize hırsız girmesis Ve imkân olmadığını hepimiz bil. muyuz? — Fakat. girmiş işte... Gözümle Brdüm, ,, Ben tabancamı alıyorum... Sen de elektrik fenerini al. — Peki. Mutfağa doğru yürüdük... Gü Miltü çıkarmamağa gayret sarfedi Kapı aralığından baktım. akta, hakikaten, bir ışık Yar... İlci insan gölgesi harekette. Biran durup dinledik ve gözet: ledi, İnsan gölgesi dediklerimden bi. » bizim ahretlik Gülizar... On ye:| a on sekiz yaşlarında, güzel fa- * hayli ahmak bir kızcağızdır Allah selâmet versin... Üyesi gölge ise, kasketini göz”! by Üsdeine İğmiş, boyün atkısın iL kadar sarmış çaplmır! a, lan, kıza sarkıntılık ediyor.) Kendi keridime şöyle düşün düm; — Meğer bizim bay, “hırsız w derken yanılmış. Gülizar “MIŞ, içeri bir adam almış. İşte,! Ni iü meğhut halinde yakalıyo- Aralarındaki muhavereyi dinle| Tr anladım ki, kazın ayağı öy! de değilmiş... ilizar tiril tiril titriyordu: iç Vallahi bağıracağım... Bilâ- bağıracağım... Bana dokunma. | Kasketli; e, Hele ağzını aç... Çarpılaca Bündür... Ecinni olduğumu gör Mü Yrd Gördüm... Kuyudan çıktığımı Yin, üm... Fakat, kuzum ecinni, car k inni... dokunma bana... Kor Kanketii; — Korkacak ne var?.. Yamri ai eciş bücüş ecinilerden kor N Bense, gencim, güzelim, sa- * da bir ziyanım dokunmaz. | Alaş bakalım... hatam, birdenbire, ile ortaya çıktı. a enne! yakarım! diye i. * eller yukarı... elinde ta mag sketli, neye uğradığını şaşı- ellerini yukarıya kaldırdı. Teslim! teslim! aman, ber iz etmeyin!... Belerine ilerilerdim... ve a m eğilmiş kasketini im. suratını meydana çıkar l — in Herifin Osümüz birden haykırdık: AA Meğerse bizim merhum endinin haylaz oğlu imiş...) Kocam: — Utanmıyor musun sen?... « * diye çıkıştı. . baban gibi bir zatın | oğlu iken hırsızlık ediyorsun. Gi- celeyin evleri geziyorsun... Alemin mzma tecavüze kalkıyorsun! Hem, demek ki, bunca yıldır ku yulara musallat olan, yemekleri aşi ran sendin ha?... Fakat, ben, kocamın ittihamın. da bir mantıksızlık bulurdum. Zira mahallemizde , kuyularda ecinni olduğu belki kırk senedir rivayet edilir. Halbuki bu oğlan ancak yirmisinde! Nitekim ağlamağa başladı: — Kusurumu affedin. Vallahi, yukarı tırmanmağı ilk defa olarak yapıyorum.. Ah, ne demeğe baba- mın nasıhatini dinlemedim... — Babanm nasihati mi? ne münasebet ? — Evet, bana bu usulü hoca efendi öğretti. İşin içinden bir hikâye mev- zuu çıkacağını anlıyarak, polise vermiyeceğimi vaat edip oğlanı ipice istintaktan geçirdim. Nihayet, her şeyi itiraf etti: — Babam, gençliğinde bir güt tamir için kuyuya inmiş . Su yolin- rı sayesinde her evin kuyusundan öbürüne geçilebileceğini keşfet- miş... Mahallelinin âdeti malüm: soğusun, yahut bozulmasın diye ötedenberi yemekleri kuyuya sal. landırılır!.. Artık, o gündenberi evi! mizde yemek pişmek âdeti kalk- inış. Zira babam kuyu kuyu dolaşıp nafakasını toplamağa başlamış.... Fakat kimse bu zararı olmasın diye işi nöbete bindirmiş! her kese iki üç ayda bir nöbet geliyor. Bu se- beple, kuyularda ecinni vardır di. ye dedi kodu çıktı... Bana nasihat şuydu: “Kuyuda zikkımlan, lâ kin sakın ha! yukarı çıkmağa kal. kışma...,, Ah, ne eltim de sözünü dinlemedim, şeytana uydum... Mü safirleriniz olduğu için bu akşam güzel yemekleriniz vardı: Börek- ler, etler, tatlılar... tıka basa ye- İ dim.. iki kadeh te şarabmızı içtim, Fakat hizmetçinizin “gel, gel mini İ mini yavrum, gel, gel!,, diye sert söylediniz duyunca, kendimi tuta- madım .. Yukarı tırmandım.. Zi- yafet tamam olsun diye düşün. düm... Yakayı ele verdim... İşte ba» ba sözü dinlememenin neticesi... Nakleden : Hatice Süreyya Çocuk babaları Kendiniz ve kendiniz yaşta ola! lar için aldığınız gazetede yavru larınızı da alâkalandıracak kısın lar bulunmasını temine çalışm HABER socuklarımızı Ohem eğlendirecel hem de kendilerini memnun ede cek bir iş yapmak maksadiyle: Sizden şunu istiyor Mektebe giden çocuklarınızın bize resimlerini gönderiniz Bu fotozrafların arkasına çocu gunuzun ismini, yaşını, devam et tiği mektebin ismini, hangi sınıf olduğunu ve mektep numarası dr Kaynar, HABER — Akşam postası inebolu kazasından ibret dersi çıkaralım Tecrübeli bir kaptan Vapurlarımızda kurtarma tertibatını tenkid ediyor Bu feci vaziyetin düzetilmesi Için ne lâzımsa derhal! yapılmalıdır İnebolu faciası dolayısile ga * zetelerde intişar eden (yazıları meslek hasebile takib ve alâka ile okudum. Facia hakkında muhtelif meslek mütehassısları ve hatta an barcılar bile mütalen beyan ede rek kimi hatayı kaptanda, kimi si geminin eskiliğinde, kimisi faz la yük yüklenmesinde, kimisi iş tifin bozuk olmasında ve birisi de Ticareti bahriye mektebimizde buldu. Bir meslektaş da “Geminin battığı yer bile belli değildir. Söy- lenenlerin hepsi mahlle kahvesi dedikodusudur!,, dedi. Ve hiç bir risi asıl mesul ve kabahatliyi söy lemedi. İnebolu faciası mahiyeti itibarile, değil yalnız mezkür ge mi mürettebatınm hatta bütün denizcilerimizin yüzünü kızarta* cak bir hadisedir ve tekerrürünü menetmek için çalışmak da he “ pimizin vazifesi olmalıdır. Kazaya gelince: Söylenildiği gibi fazla yükten olmamıştır. Ve fazla yük alan bir gemi bu şekilde batmaz ancak ge minin fazla yük aldığı muhakkak- tar, Ve bunda idarenin bir emri veya rekabet veyahut müretteba” ta verilen prim saik olmuş olabi" lir, Fakat idarenin menfaatleri bu hali görüp neden menetmemiş? İnebolu fazla yükten yolda muhak kak batacaktı fakat Cenabıhak f gindeki diğer masumlara acımış © lacak ki gemi, hava sâkin ve de niz rakip olarak İzmire kadar gel” miş. Yoksa facia çok daha büyük olurdu. Geminin körfezde batması se“ bebine gelince: Sureti katiyede denizcilerin de ğil fakat herhangi bir şahsım bile yapamıyacağı bir şekilde yükün fena istif edilmiş olmasından ge- minin rüzgârla yana yatması ne" ticesi burda veya güvertesindeki bir menfezden giren suların talr liyesi ve geminin kurtarılması i- çin tedbir alınmıyarak telâş edil mesi ve bu telâşm panik haline in kılâb etmesi neticesidir, Bu vazi- yet karşısında ise süvariden ziya” de ikinci kaptan, serçarhçı ve di ğer mürettebat vazifedardır. Ge- mi süvarisi gemiyi karaya büktür mediğinden müshaza edilemez. Çünkü vaziyeti hakikiyeyi bilmi” yebilir, Bazı ahval ve şerait olur ki gemi sahile gittiği takdirde fe lâket ve facia büyüyebilir. Maha za hiç şüphe götürmez bir haki - kattir ki kaptan ve diğer mürette” bat çok hata etmiştir. Fakat bu - nun kabahat ve mesuliyeti deniz yolları idaresinindir. Çünkü Mehmet Ali kaptanm 22 senelik deniz hayatmda gerek kendisi ve gerekse diğer arkadaş ları 22 dakika olsun gemilerde vu” kuu melhuz herhangi bir kaza es- : nasında ne suretle hareket edilece i Bi ve vaziyete göre ne tedbir alım ması lâzım geleceği hakkında ta" lim ettirilmiş, öğretilmiş midir? Şüphesizdir ki hayır. Ve maalesef değil yalnız İne- boluda ve fakat diğerticaret ge - milerimizin hemen hepsinde vazi” yet aynidir ve mürettebat değil böyle bir faciada ve fakat bir tek adamm bile denize düşmsinde ne yapacaklarmı ve fenni bir şekilde Mehmed Ali kaptan mahkeme huzurunda adamın nasıl kurtarılacağımı bil- mezler çünkü talim ettirilmemiş öğretilmemiştir. Ticareti Bahriye mektebimize kabahat bulmak haksızlıktır. Çün kü bu mekteb dünyanın en müte * kâmil bir mektebi dahiolsa me - zunlarına her mektepte olduğu gi bi meslek kütüphanesinin anah - tarmı vermekten başka ne temin edebilir? Asıl hüner kütüphaneyi açtıktan sonra çalışmak, yetişmek ve yetiştirilmektir. İnebolu mü * rettebatmın kısmı azaminin ken di canlarını kurtarmaktan başka bir şey düşünmedikleri ve gemi - nin tahlisiye vesaitini bile denize atmadıkları meydandadır ve bu da intizamsizlık, disiplinsizliğin bariz bir delilidir. Acaba Mehmet Ali kaptan dün yanm en sayılı kaptanlarından bi- ri olsaydı bu vaziyet karşısmda ne yapabilirdi? Ve acaba bir parça ileri gitmesinin hayatma mal ol muyacağmı kim temin ederdi. De- niz yolları idaresi müdürünün, is“ tikbal vapura giden mürette - batm kâtip, aşçı ve ateşçi gibi kur tarma işile alâkası olmıyan efrat* tan ibaret olduğunu söylemesi de hakikat dahi olsa bir mazeret teş- kil etmez ve bu bareket de hata - dır. Çünkü geminin kurtarma işi- nin ve diğer hizmetlerde ikinci| kaptanın emir ve nezareti altmda geminin bütün mürettebatı vazife | alır. Fakat acaba ticaret gemileri - mizin vaziyeti hazırası bu disip - lini korumak ve bu çalışmayı te min etmek için müsait midir? Ma- alesef hayır. Bir kere gemilerde kamarottan aşçı yamağına kadar bir zümre vardır ki bunlar değil ikinci kaplanın emrini yapmak hat ta kendisine selâm bile vermek lü| zumunu hissetmezler ve kamara şefine veya memuruna merbuttur | lar. Makine mürettebatı da keza| makine şeflerine bağlı bulunur -| lar. Güverte mürettebatı ise bil hassa diğer kumpanyalarda ekse” riya hısım akraba teşkil ettiği için bunlar da değil ikinci kaptanı din lemek ve fakat bazan kendisini yerinden etmek kudret ve nüfuzu nu bile haizdirler. Ve kaptanlar da hukuklarını siyanet edecek bir merci bulamadıkları için nâçar herşeye katlanarak otururlar. Ve gemilerdeki vazifeleri de anbarla ra giren, çıkan eşyayı kontroldar (kâtip ve kâtip muavinlerine ait vazifeyi yapmaktan) ibaret kalır. Şüphesizdir ki bu şerait tahtında sefer yapan gemilerimizde zaptü rapt, disiplin ve intizam ve maa “ zallah böyle bir hadise esnasında da vazife ve iş beklemek abestir, Sonra gemilerimizin bir kısmının vesaiti tahlisiyesi çürük, noksan ve bir kısmı da deniz einemiyecek bir haldedir. Sahillerimizde çalı * şan birinci sınıf gemilerden bili * rim ki vesaiti bir saat uğraşılan denize indirilemez ve bir kısım can kurtaran salları da çürüktür. Bunu zavallı kaptanlar bilirler fakat haber veremezler ve verir * lerse ekmeklerinden olmak ihti * mali yüzde yüzdür. N Hülâsa faciadan Deniz yolları idaresi mesuldür. Mürettebatma bu gibi anlarda ne yapılması lâ * zmgeldiği hakkında hiç bir talim yaptırmamış ve öğretmemiştir. Bu gibi faciaların tekerrürünü arzu etmiyorsak gemilerdeki ka * mara saltanatı kalkmalı, gemile rin bütün mürettebatı umumi ve * zaifinde ikinci kaptanların emrine verilmeli gemilerde süvari ve mü tehassıslar nezareti altında sık sık umumi talimler yaptırılmalı ve berkese vukuu melhuz herhangi bir vak'ada ne yapacağı öğretil meli ve kabiliyet göstermiyenler * de kullanılmamalıdır yoksa kap * tanlık gemiyi götürmekten ve çarhi çılık da makineyi çalıştırmaktan ibaret değildir. Ve millstin canı ve malı da oyuncak değildir. 7 sedir Tıbbi eserler müzesi kurulacak Üniversite Tıp Fakütesi için bir “Tıp tarihi kütüpbanesi,, ve “Tıbbi eserler müzesi,, tertip edil. mektedir. Bu işle Tıp Tarihi Ens « titüsü meşgul olmaktadır. Bizde bu yoldaki çalışmalar çok eski ols duğundan bu kütüphane ve müzes nin çok zengin olacağına şüphe e dilmemektedir. Birçok eski doktorların çocuk» ları ve torunları babalarından kal ma elyazması ve matbu eserleri ve tıbba ait tekemmül etmiş veya yarım kalmış eserleri enstitüye ver meğe başlamışlardır. 3 ——— Sebze hâlinin inşaatı bitmek bilmiyor! Sebze halinin rıhtım kaldırımı. ları yapılmaktadır. Bundan sonra sokaktaki kaldırımlar da yeniler necektir. Halin Unkapanı istikametine doğru yeniden bir kısını ilâve e « dilmesi evvelce kararlaşrmaıştı. Bu nun için tetkiklere baştanmıştır. 936 senesi bütçesine 'bu kısmm yapılması için tahsisat konacak tır, Yeni yapılan yer bittikten sonra kavun karpuzla birlikte kuru s0 « ğan ve diğer kuru sebzeler de has le almacaktır. Şişli Ktfajl hastanesinde (Gö? mütahassısı doktor Rıfat Ahmed Gözberk C. Halk Fırkası sirasinda kız ti *sil karşısında 32 numarada Mua j »ene santleri anat 15 ten Ie .>j