ON ALTINCI YI. Na: 5150 Makalle bölgesinde bir İtalyan -Habeş savaşı oldu delik DEVLET VE ANITLAR F.R. ATAY Bir zamanlar: — Şu mektebler olmasa, maarifi idare ederdim, di- yen bir osmanlı nazırını hâlâ Ahı- tırlarız. Fakat İstanbul ve diğer büyük küçük şehirlerde, eski yı * kıların, eski çeşme ve ı-ncdruelî - rin, sur parçalarının bayındırlığa engel sanıldığı günlerden uzak değiliz. İstanbul'da Karacaalımed me- zarlığının hâlâ niçin alçı hıv)uı.- lu, gül göbekli, çakıl mozaikli, Aziziye karakollarının ba_hçcaıııe benzer bir parka çevrilmemiş olduğuna kızan yeni fikirliler var- dır. Bunlar serviyi bile fes ve ka - vuk cinsinden, bir kaytaklık alâ- meti gibi örmektedirler. Biz ölülerimiz için yeni mezar- lıklar yapıyoruz. Karacaahmed'e artık türk ölüsü gömülmiyecektir: Fakat, İstanbul peyzajından ser - vileri şları ile Karacaahme silindiği zaman, De Amicis, F!ı_u- bert ve Thöophile Gautier gibi (Pierre Loti'den bahsetmiyorum) nice sanatkârlar, iskeletleri ile mezarlarından kalkacaklardır. Pierre Loti'den bahsetmeyişi - min sebebi, onun bizi mazi zında- nt içinde yaşamağa mahküm et - mek istemesindendir. Biz şimdi maziyi garblı kalasiyle düşünü - yoruz. Biz modern caddelerimiz - de, parklarımızda, villâ veya ev - lerimizde, tiyatrolarımızda yaşa - yacağız. Fakat şehirlerimizin hu - susi güzelliğini ve silüetini vücu - de getiren anıd ve peyzajları, eski zamanın pitoreskini garblılar ka- dar özenerek saklıyacağız. Çünkü biz bunların değeri bütün dünya - da anlaşıldığı bir devirde yaşıyo- «uz: Çocuklarımızı, bugünkü fran- sız çocukları gibi, zulüm ve tah - riblere atılmaktan — nasıl kurtar mak İlâzım geldiğini biliyoruz. Karacaahmed'ten servi kesilmek değil, oraya servi ekilecek, ve me- zarlar, şimdiki halleri bozulmuya- cak şekilde, berkitilecektir. Bu - nun nasıl olacağını sanatkârlar dan kolayca öğrenebiliriz. Karacaahmed son zamanlar - da sesviler hakkında gnelnlcıişle_ eçmiş olduğu için, gelişi güzel ıbir misaldir: İstanbul'da beş yüze yakın anıd vardır. Bü - tün Anadolu şehirleri böyled!r. Biz peyzaj ve anıdlarımızı, şehir- lerimizin modern kısmının yaran- da sakladığımız zaman, bundan yalnız kendimiz haz düuymakla kalmıyacağız. Baştan başa mano- tonlaşan dünya üzerinde, başka memleketler gibi, Türkiye'nin de turizm endüstrisini işletecek husu- siyetlerini öldürmemiş olacağız. Çankaya caddesi yeryüzünün heır' yerinde bulunabilir: Ankara kalesi nin önden ve arkadan silüeti yal- niz Ankara'da vardır. Ögüst ma - bedinin levhaları yalnız Ankara- da görülebilir. Bir şehrimizde su. larm yıkılmasından bahseden bir fransız bize yazdığı mektubta di.- yor ki: “Turizm demek, güzel bir otelin yanında bir harabe demek- tir. Güzel otel her yerde vardır: Sizin şehirlerinize gelecek olanlar, başka yerlerde bulunmıyanı gör nek için geleceklerdir.,, 1*) Yer altını kazıyarak, mazimi yin eserlerini tırnaklarımızla arı yoruz. Yer üstündeki hazır hazne- (Sonu 3. cü sayıfada) -[;] Bu mektubu üçüncü sayı- T ee 'a okuyunuz. Hopeide karışıklıklar Adımız, andımızdır Yunan kabinesi çekildi Bu haberteri iç sayıfalarımızda Edirne kurtuluşunu | Zecri tedbirler kar - heyecanla kutladı Edirne, 25 (A.A.) — Edirne, kurtuluşunun 13 üncü yıldönümü- nü bugün sevinç ve heyecan içinde çalkanarak yaşadı ve kutladı. Da- ha sabahtan itibaren bütün halk sokakları doldurmuş - bulunuyor- du. Uraylıkta, genel enspektörlük- te, ilbaylıkta ve Halk partisinde yapılan törenlerden sonra cumu- riyet meydanında toplanan halka karşı Edirne saylavı Şeref Ay- kurt heyecanlı bir nutuk verirken top sesleri halkın heyecanını gök- lere yükseltiyordu. Şeref Aykurt bülün samimiye- tiyle duyarak ifade ettiği bu nut- k Önder Atatürke ân nasrl sarsılmaz bir olduğunu — söyledik- ten s'.ım'a— o büyük dehanın bir pa çavra gibi fırlatıp attığı mazi ile (Sonu 3. cü sayıfada) okuyacaksınız. şısında Fransa Paris, 25 (A.A.) — B. Laval, dün öğleden sonra, İngiltere bü- yük elçisi Sir Corc Klark ile gö- rüşmüştür. Sir Corc Klark'ın fransız dış bakanlığını ziyaretten maksadı, zecri tedbirlerin petrol, kömür ve demire teşmili hakkımda karar vermek üzere, evelce 29 ikinci teşrin tarihinde toplanması karar- laşan 18 lex komitesinin bu toplan- tısının geriye bırakılması hakkın- da evelki gün B. Lavalin gösterdi- ği arzuya ingiliz hükümetinin mu- vafakat ettiğini bildirmekti. B. Laval, bu toplantıda bizzat hazır bulunmayı istemekte idi Fa- kat 29 ikinci teşrin tarihinde, par- lamento çalışmalarının yeniden başlaması yüzünden Paris'i terke- mecburiyetinde kalmış- (Sonu 2. ci sayılada) tır. Atina, 25 (A.A) Samajeste âyi getiren Elli kruvazörü, saat 9,30 da Faler deniz uçak karar- zâbı önünde demir atarak top ateşi Atinaya dönen yunan kuıralı Jo., ile karay: selamlamış ve karadan Likabet'deki bataryalar buna cevap vermişlerdir. Gerek bu toplar ge - rek Atina kiliselerinin çalınan çan - ları atinalıları kıralın dönüşünden ha- berdar etmiştir. Kıral, kruvazörden inerek kendi - sini karaya götürecek olan özel mo- torbota binmiştir. — İskelede, bütün bakanlar, milli asamble başkanı, es- ki Faler şarbayı, kara, deniz, hava Atina merkez kumandanı, Atina fırkası ku- mandanı, genel kurmayları başkanları, saray kumandanı, emniyet direktörü ve diğer devlet büyük me- murları kıralı heklemekte idiler. Kıral, tam saxt onda karaya ayak basmış ve haşbakan general Kondi - Yunan Atinada törenle karşılandı kıralı lis bütün bakanları kırala takdim et- miş eski Faler şarbayı da halkıa ta - zimatını bildirmiştir. Bu esnada ikin- ci fırka muzikası da milli marşı çal- miştar. Kıral, Singros mahallesinin niha- yetinde bulunan ve baştan başa mil- (Sonu 5. ci sayıfada) “Ülus, un dil yazıları 26 SÖNTEŞRİN, 19 Son haberler ikinci sayfada Heryerde 5 kuruş Oğle —— ğ J) Balkan anlaşmasının italya'ya cevabi | « öğle, öğley, öğleyin,, sözleri ile *ılık, ve “ hman,, tabirlerinin etimoloji. morfo. loji, fonetik bakımından analizi ÖĞLE Kelimenin etimolojik şekli; () (2) (3) (öğ -— ül 4- cö) (1) Öğ: Ana köktür, Burada şu manalarını göz önünde tutalım: (A) - Güneşin kendisi (B) - Güneşin sıcaklığı (C) - Yükseklik (2) Ül: (. 3 D, ektir. “Uzak, engin” gibi mefhumlarla obieyi sıfatlandırır. O halde: Öğ 4 ül — öğül: “Çok sıcak ve çok yüksek” manalarını if & der. Burada bu sıfatın sahibi “gü- neş” olduğu meydandadır. (3)Eğ: (.4 ö); (k,g. h, v... gibi) objeyi tamamlar, tayin eder. Buradaki obje, güneşin bize naza- ran en yüksekte bulunduğu ve ha- raretnini en fazla olduğu noktayı gösterir, ; —Öğül - eğ — Öğüleğ ÖĞLEY Son ek olan “g”, “y” dahi ola- bildiğinden kelime “öğüley” şek- lini dahi alabilir. Her iki kelime- nin son fonetik şekillerini yaza- kım: ÖĞLE, ÖĞLEY. “Öğley”, (zeval noktası) de- mektir. ÖĞLEYİN Öğley — in dir. İn: (. - n), ektir. Obje veya süjenin bitişik sahasında bir mev- cudiyeti veya hareketi işaret eder. Taze yolda, ağır trenlerin oldukça gecikerek Diyarbekire varması yüzün den Fevzipaşa — Diyarbekir hattınınaçılma törenini Bayındırlık Bakanı - mız akşam saat 20,5 de yapmıştır. Yukâardaki resim, Bay Ali Çetinkayanın, elektrik aşığında, kordelayı keserek hattı açtığını ve ilk tren'n girdiğini — göstarmekledir. mez sehizinci sayfamızdadır.) y a ' zi at aü A ue İ istasyona (Açılma törenini gösterca diğer Totoğrafları : > Burada öğley noktası bitişiğin- deki sahada hareket eden, tabil, güneştir. Demek ki güneşin bu va- ziyetinin ifadesi öğleyin dir; Ha- reket ve saha mefhumlarında ta- biatiyle zaman mefhumu vardır. Onun içindir ki öğleyin sözünden “güneşin zeval noktası etrafında bulunduğu zaman,, anlaşılır. Not: 1 — (Öğle) sözünün işaret ettiği anlam tam yerindedir. Ha- kikaten güneş öğley foktasına gel- diği zaman bize nazaran en yük- sekte bulunur; ve tepeden en faz- la hararet saçar. Not: 2 — Kelimenin etimolojik şeklini yazarken Öğül tipini al- mıştık. Bunun Öğel tipi de vardır. Manası, “yüksek, çok uzak güneş” yani “yıldız, burç,, tur. (*| “Büyüklük, çokluk, ziyadelik, fazlalaşma, kesret” mefhumların- da şu şekiller vardır. , | — Ökiliğ - Ökli Cesametlenmek, büyümek, yüt etmek teza- ll — Ökiliğ - Öklü (tmek) —< Tezyit etmek HI — Ökülüğ - Öklü (tmek) ; Ü- kiliğ - Ükli (mek) — Nemalandır- mak IV — Oğulığ - Oğlu Teksir etmek V — Ükiliğ - Ükil — Fazla Not: 3 — Malümdur ki güneş, (tmak) — öğleye (zeval noktasına) gelirken — ve oradan ayrılirken - çizdi. KT ÇZ eğilmek” melfhumları, güneşin, bu hareketinden alınmıştır. Bu manada şu kelimelere tesadüf e- deriz: 1-Eğ 4 il — Eğil (mek); Ey- Hil — Eyil (mek) — Kullandığı- mız kelime 2-Ök > öl — Ököl (ün) — Ö- | ne eğilmiş'olmak, eğilmek 3-ÖR <- öğ | öl — Ököll (ön) — “(Atın üzerinde oturan uzun boylu adam, hak) nasıl öne eğil- miş?” Bu kelimenin manası, ki “öne eğilmiş” demektir, bunu izah e- derken Türk bir süje tasavvur c- diyor; onu da nasıl tasavvur etti- ğini parantez içinde gösterdik. “At”, “uzun boylu adam”, “hak”, bütün bunlar güneşi tasavvurdan hasıl olan mefhumlardır. 4-Ök - öy - — Ököy, Ök P üy 4 — Öküy — Bükülmek, öne eğilmek, kamburlaşmak Not: 4 — Pekarski'nin Yakut Dili Lügatinden aldığımız şu ke- limeler de, bahis konumuz olan kelime ile ilgilidir. ıl - ay — İlay — Ay. “Kümmüt tahsan — ılayan erer Güneş sakin havada tatlı tatlı doğuyor.” U—iz—l ağ — an — İla- - Sayıfayı çeviriniz - (mek) <« —