ver mer . ! | | | , k gine kli yazan: a ela il 2 Parraalilarının gergin deri üstün de dolaşarak, vurarak çıkardığı seslerin, zillerin şıkırtısiyle imti. zacı pek hoşuna gidiyordu. Emine “Çingene saz”,. diye tah- kir ettiği defi, kızının çaldığmı duyunca hiddetinden babasına saldırdı: “Bu konak, bakalım kıza daha ne yüzsüzlükler öğretecek... Para yüzünden torununu çingene çalgı cısı yapacaksın. , İmam sakalını karıştırdı: “Sana kim def çaldırıyor, Ra bia?,, “Vehbi Dede.,, İmam nefes aidı sert sert bakarak: “Anlamadığın işe burnunu ne sokarim, be kad'n? Vehbi efendi: evliya gibi bir adamdır, mevlevi- ler defi, dünya zevkine âlet için ve Emineye çalmazlar.,, diye başlıyarak, uzun| izahata girişti. İmamın, def meselesinde Ra.) bianın tarafını tutması, tı. Ve çocuk deften sonra ud, ka- nun, hemen alaturka sazların hep- sini, Vehbi Dedeyi hayran bıra kan bir sür'atle, kabiliyetle öğ- rendi. Bir zaman sonra telli saz- sJarı, hocası kadar maharetle cal; mıyossa bile, pek kendisine mah- sus bir ateşle, heyecanla çalıyor du. Şimdi, artık, güya Kur'an oku mak için kaldığı Sabiha hanımın odasında, akşamları hep şarkı söylüyordu. Uzun günün çalışma sından bitap, ihtiyar kadının oda- sma gelir, arkasını sedire dayar ayaklarını uzatır, elinde defi, tab İı sesi, şarkıdan şarkıya atlardı. Ekseri akşamları Selim paşa da gelir; nargilesini getirtir, onu din- ler ve dinledikçe yüzünün sertliği, huşuneti gider, gözleri uzakla” ra dalar, kendi kendine gülümser di. Rabilinın Vehbi Dede ile devam eden musıki derslerinin tesirini konakta en çok alâka ile takip! edeü Hilmi olmuştu. Zaman za man o güzel sesin “Tenten terani,, lere feda edilişine, saçlarını yola- cak kadar sızlanırdı. Fakat kız. şarkı s5ylerken ister istemez o da anasının odasına sürükleniyor ve o güzel sesin “Peregrini,, gibi Garp musılğsinin üstadı olan bir hoca elind& ne emsalsiz şekil alacağını tahayyüle çalışıyordu. “Peregrini,, her perşembe ak» şamı — o akşamları paşa gece ya rısıma kadar dairede geçirdiği için — konağa gelir, Hilminin odasında toplanılır, konuşulur ve konser verilirdi. Hilmi, ancak Ra. bia derse başladıktan sekiz ay sonra kızı “Peregrini, ye dinlet meğe karar verdi ve anasının mu- vafakatini aldıktan sonra, bir per- şembe akşamı, Rabiayr, Şükrüye hanım, Hilminin odasmaçıkardı. çocuğu| musiki derslerinde serbest bırak», akkal (Nakil, tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.) Rabia yukarıya çıkarken ayak»! ları geri geri gidiyordu. “Peregri-| ni,, den biraz kerkuyordu. Selim paşa ile oğlu arasında sesinin ter- biyesi için geçen münakaşayı de rin bir dikkatle takip etmişti, pek sevdiği Vehbi Dedenin elinden “Peregrini,, ye geçmeği hiç iste- miyordu. Odaya ayaklarının ucu na basarak girdi. Piyanonun önünde dört kişi toplanmıştı. İskemlede Hilmi otu- ruyor, bir tarafında ayakta uzun boylu, keskin yüzlü esmer bir genç adam, öbür tarafında sarışın silik yüzlü daha genç bir adam, arka- sında Hilminin omuzlarına elleri» ni dayamış kocı boylu bir adam. Bunlar piyanonun yaninda olma- larına rağmen musikiden bambaş- ka bir şeyler konuşuyorlardı. Bil» hassa esmer adam - nafıa mühen- dislerinden Şevki bey « ellerile işa- İ retler yaparak “Mazini, Namık Kemal,, isimlerin! mütemadiyen tekrar ediyordu Çocuğun yumuşak halıda kay- bolan ayak seslerini evvelâ “Pe- regrini,, nin hassas kulakları sez” di ve birdenbire döndü. Ufak te- fek bir adamdı. Kuru yüzünü bir- birine bir örümcek ağı gibi geçmiş cizgiler kanlamız kaşları kalın, sakalı sivri, boyunbağı bir sanatkâr ihmaliyle göğsünün yarışmı kaplamış, belki otuz, belki kırk yaşında. “Bu bizim çocuk artist olacak,,, dedi ve elini Rabıaya uzattı. Kız — Belki her uzatılan eli öp» meğe alışık olmasından, belki el sıkmak âdetini bilmemesinden, belki de Peregrinin pürüzsüz türk gözleri cnkur. siyah çesinden onu müslüman sanma- sından - sanatkârın elini öptü bas şına koydu. Üç genç ellerile ağızlarıni örte- rek pufladılar. Fakat Peregrini memnun görünüyordu. Çocuk & nun zihninde ders verdiği alafran ga, zengin kız şocuklarile derhal bir mukayese uyandırmıştı. Onla- rin hepsi Avrupa çocuklarının #a- man kâğıdı kopyesi gibi idiler; halbuki bu kız arkasındaki üç sıkı kumral örgüsile, açık yüzile no- hudi yazma yemenisiyle İstanbul şehrinin, medeniyetinin, harsının, asırlar süren tekâmülünün vücuda getirdiği yerli bir örnek! Yeşil mevceli bal rengi gözleri ciddi ve vakur, biraz büyücek pembe sükün ve kudret var. Piyano hocasının gözleri küçüldü, dudaklarında do. ğan gülümseme yüzünün bütün çizgilerini derinleştirdi. Rabıa da gayri ihtiyari gülümsedi. Ötekiler çocuğun üstada söyliyeceği şarkt- yı münakaşa ediyorlardı. Hilmi bir parmağile piyanoda “gönül senden kimlere etsem şikâyet,,, şarkısını başlar. “Bunu söylete- lim, güzel söylüyor,, dedi. (Devamı var) dudaklı ağızda Kaya Oğlu hayvanlarla ve Tabiatla, vahşi “27 İLKTEŞRİK — 1935 — birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı * Yazan: Resmy alrı6 * Türkçeye çeviren! Naciye içi Onların No. 17 ölülerini yedikleri doğru olm akla X beraber çok sözlerinde » durur adamlardır Kaplan oğlu kızgınlıktan boğuk çıkan bir sesle söyledi: — Kaya oğlu, bir savaşçı bile de - gildir. Kaya oğlu Kaplan oğlundan kork - muyor. Kendine güveniyorsan gel de boy ölçüşelim!.. Bargılar yukarı kalktı. Başkan giz li bir dilekle yerini alacak olanın öl düğünü İstiyordu. Fakat Kaya oğlu - nun yenileceğinden korkuyordu. Hükmeden bir sesle söyledi: — Yaban Domuz oğulları yenilme .. den Gökırmak adamların&an hiç birisi yeni bir kadınla evlenemiyecektir. Öcalma çağına değin Gökırmaklı - lar karacalar, çakallar gibi uysal o - lacaklar. En iyi dövüşen adam istediği kadı- nı alabilecektir, Bu buyruk alkışlayan seslerle kar. şılandı. Savaşçıların bir (o çoklarının gözleri genç tutsağın güzelliğiyle ka . maşmıştı. Bir kıskançlık yüreklerini karartıyordu. Bir çokları da kendi karılarını kurtarmak, kaçıranları öl - dürmek isteğiyle yanıyolardı.. Baş -i kan böylece savaşçıları öyle güzel ye -. 1 getirmiş xi Kaya oyunun —BADISI Kaya söyledi: — Başkan çok doğru söyledi. Gök - ırmaklılar boyun eğeceklerdir. Kaplan oğlu bağırdı: — Kaya oğlu Kaplan oğlunukü. çülten sözler söyledi. Başkan sert bir sesle karşılık ver . di: — Ulus bütün savaşçılarının yaşa- masını ister. Gökırmaklıların ikisin , den veya her ikisi yaralansa Yaban Domuz oğullarının ekmeğine yağ sü. rülmüş olur. — Kaplan oğlu omuzafferiyetten sonra Kaya oğlunu öldürecektir! — Kaya oğlu Kaplan oğlunu geber. tecektir! Genç adam yüksek boyunu düşma. nınınki kadar yükselterek dimdik yü. rüdü. Kaplan oğlunun omuzları daha iri, daha kaba, siki etleri daha büküm. lü idi. Kaya oğlunun — bu pek gözlü * Tüğü savaşçıları o Şaşırtmıştı. Bu iri, bu güçlü adama karşı onun buyıl. mazlığını gizli gizli beğeniyorlardı. Çiğdem Kaplan oğlunun kendisine göz diktiğini anlıyarak o hiddelten ve iğrenmeden sapsarı kesilmişti. Savaşçılar ertesi günü yola çıka » caklardı. O günü mızraklarınr, kargı - larmı bilemekle geçirdiler. Gizli bir kuruntu Kaya oğlunu kemirmeğe baş Jamıştı. Orada, taş o sığınaklarındaki serseri yaşayışının ne tatlr, ne serbest olduğunu düşünüyordu. Eğer soyunun sevgisi, ve Yaban Domuz oğullarından öcalma duygusu içerisinde yaşama. mış olsaydı kaçmağı düşünecekti. Çiğdem de cok odonuktu. İlk yil. dızlar çıkinca korkutan, tüylerini ür- perten karanlıkların bütün ağırlığıyla zerine çöktüğünü duydu. Kaplan oğ Tu onun için Karboğa oğlundan daha korkunçtu. Kendisine büsbütün ya - bancı olan bu soya karşı göğsünde de Tin bir kin yükseliyordu. Onu bu adam| ların arasına getirdiği için Kaya of Tuna bile hınç bağlamıştı, Başkan Kaya oğlunu çadırına ça ğırtarak sordu: — Genç kız bizi Yaban Domuz o - gullarının ülkesine götürecek mi? Savaşçı karşılık verdi; — Evet götürecek. Yalnız kimsenin onu korkutmaması gerektir. Çiğdem ölümden korkmaz bir savaşçı gibi dö . vüştü.. Kimseye de boyun eğmez. E - ğer başkan genç kızm bize kılavuzluk etmesini isterse Aslan oğlunu ondan| vzaklaştırmalıdır. Genç kız yalnız Ka: ya oğlu ile konuşur. Başkan kaygılı bir yüzle dinliyor. du. üreğinin derinliklerinden Kaya oğlunu doğru buluyordu. Fakat Do. muz oğuMarınm ülkelerini basmaları, kadınlarını kaçıranları, bir çok kişi - lerini öldürmeleri onu gücsüz bırak » mış, üstünlüğünü sarsmıştı. Ulusu düşmanların elinde parça » Tandığımı, daha tetik, daha (ihtiyatlı davranmadığını, ulusunu korumasını bilemediği için bir çokları ona düşman kesilmişler durmadan çekiştiriyorlar dr. Kaplan oğlu pek kurnazdı. Birinci isteği başkanın yerine geçmekti. Ona hiç soluk aldırmıyordu. Kaplan oğlu - nun yaradılışı Aslan oğlundan büs - bütün başka idi. Aralarındaki rekabet pek erken doğmuştu. Daglen mim se kg e Büyük buyuruk değneğinin onun eline geçtiğini istemiyordu! Kaya oğluna sordu: — Kaya oğlu kadınları nerede gördü? Yaban Domuz oğullariyle ne rede dövüştü? Kaya oğlu yaptıklarını birer birer söyledi: Kızıl yarımadayı kasıp karurdukla rını, kana boyadıklarını, gizlice arka. Tarına düşüp kovaladığını, kaçan ka » dınları gördüğünü, ırmaktaki savaşı, taşlık sığınaktaki dövüşü inceden in - na parlak muzafferiyetleri (başkanı şaşırtmıştı. Kaya oğlu, Yaban ökü - zü avcılarının hepsinden daha genç olmakla beraber gücü herkesçe tanı). mıştı. Yanılmaz bir doğrulukla ok a tardı. Gün geçtikçe gücü (boyundan daha fazla çoğalıyordu. o Aslan oğlu genç adamın iri kaplan oğluyla (boy ölçüşebileceğini anladı, Kaya oğlu ulusun en yılmazların « dan, pekgözlülerinden olursa başkan- ların başkanı için ortada bir düşman kalmıyacaktır. Bu kadar genç bir a. dam başkan olamazdı. Kendi kuvveti. nin gittikçe azaldığını biliyordu. Ya - şının İlerlemesi etlerini (o gevşetmiş, çevikliğini azaltmıştı. Şimdi en aşağı yanında yedi sekiz arkadaşı olmadan savaş yapamıyordu. Yalnız düzenleri, kurnazlığı ile ulusun haşı olabiliyor . lardı, İşte şimdi bir yıkım kendini gös, termişti. Yaban Domuz oğulları iki kuşaktan. beri onların ülkesine o gelmemişlerdi. Batıya doğru gittikleri (sanılıyordu. Bir başkan kendi varlığını gösterecek böyle bir düşüncesizlikte bulunmıya - caktı!,. Söyledi: — Domuz oğlu kızı bizi kendi ülke. lerine götürmek için kılavuzluk yapa. cak genç kızı kimse Aslan oğlunun köpekleri gözetliyecek, Kaya oğlunun yüreği keskin bir acı ile burkundu: Onun başkanların baş- kanma bile inancı yoktu. Ertesi sahah Aslan oğlu savaşçı - Yarını saydı, Altmıs yedi kişi 1d1, Hep. si yorgunluğa karşı koyabilirlerdi. Balta, kargı kullanmakta usta idiler. Kaya oğlu söyledi: — Yaban Domuz oğulları bisi pek çoktur.. Bir Gökrrmaklıya üç ” ban Domuz oğlu düşüyor, Başkan karşılık verdi: Eskiden Yeşilgöl savaşçılar! bizimle birlik idiler, Kaplan oğlu homurdandı: Yaban Domuz oğullarını bastırmalı! Aslap oğlu donuk bir gülüşle #İ dü: Gökirmaklılar ırmağın öteki # sındaki ormanlardan geçecekler... ce adamlariyle birlik olmağa çalı caklar. Kaplan oğlu sert sert mırıldandı? — Gece adamları ölülerini YÖ gücsüz çakallardır! Kaya oğlunun babası Kaya ari girdi: — Gece adamları çok çevik adi” Yardır. Tuzak kurmakta da çok dırlar, Iki kuşaktanberi Gi ların dostlarıdırlar.. Kaya ons” birlikte büyük avlar avladı. Bir savaşçı söyledi: aa ani a / ru olmakla beraber çok (o gözleri durur adamlardır. Gökırmaklılar sağlam yapılmış * yük dokuz sandal içerisinde. 1 geçtiler.. Orman çok derin, karışık Yalnız sayısız bir çağ içerisinde £“)| geçen soylar oraya bir yol kazmışl! dı. Çok gezler mamutlarla Yaba" küzleri de bu yoldan yürürlerdi. sandalı nöbetleşe dört adam götü yordu. Yürüyüş ağırlaşmıştı. Aşa! tepeler geçildikten sonra oyükseki”| ırmağa varılacaktı.: Orada ırmak Uh akıyordu. Savaşçılar bütün bir gün yürüdü ler. Yalnız yemek için duruyorli Orman bitip tükenmez gibi özi Uzaklarda yalnız güneşin son kı ları görünüyordu. Gün battıktan # ra Gökırmaklılar ateşlerini Bu büyük alevli ateşler arkasın! Gökırmaklıların hiç bir yırtıcıdan kuları olamazdı. Şimdi mamutlar€ bile daha kuvvetli idiler. Yalnız iki ayaklı mahlâklar kö kunçtu. Bu ormanlarda yüzlerce ağaç kovuklarında (yaşıyan gece! damlarmdan başka kimse tanrla dı. Çiğdem konaktan biraz uzakç3 yerde yerleştirilmişti. e Savaşçıla” de bir tutuşan gözlerini ona çevli lardı. Kaplan oğlu nasıl yaklaşabi”, ceğini düşünüyordu. Aslan oğlu ©” çevresine iri köpeklerini ve Kaya U lunun babası Kaya ile birkaç sav” yı nöbetçi koymuştu. Kaplan oğlu adamlarma söylü du: —Aslan oğlunun bu kızı bu ks korunmasına bakılırsa kendisi ale Kıllarla dolu kızıl yüzünü Çiğ“ çevirdi. Çiğdem kinden, korkudaf çaya oğluyla beraber Kizil ” daya geldiğine acı acı pişman ol# du.. Ona acımaksızın kardeşinden * mışlardı. Genç kız o gece büna ayi” landı, Sonra karşı koymanın için İyi olmıyacağını anlıyarak se” Şimdi gene kardeşile beraber 15817 * Tara düşmeği düşünüyordu.. — (Devamı var)