Onu, en çok çileden çıkaran şey; “Genç Türklük,, lâkırdısıydı. En keyifli olduğu akşam, mutlak bir Genç Türke sopa attırdığı, işkence ettiği, vapura koyup sürdüğü gü- Bün akşamıydı.. Kaç defa: “Hil minin Genç Türk olduğunu gör tem, tabanlarmı didik didik ede- cek bir falakaya çeker, sonra Fi- zana sürerim,, demişti. Halbuki Hilmi de bir taraftan annesine acaip bir şeyler okuyor, Genç Türklükten bahsediyor, hattâ pa dişaha dil uzatıyordu. Fazla ola. rak, arkadaşları pek garip, pek züppe gençlerdi. Kiminin saçı Uzun, kimi hep frenkçe konuşur.. Bütün bunları Sabiha hanım genç- liğin geçici terahürleri diye gör“ mekle beraber, gene içine kurt düşmüştü. Ya Hilmi ihtiyatsızlık eder, başma bir belâ gelirse? Pa- şa, himaye değil, bilâkis kendi oğ- lu diye, Hilmiyi daha fazla eze cekti, Maamafih arkıntılı düşün- celerle zihnini yormağı sevmiyen Sabiha hanım, bu gizli endişesini de çabuk unutur, onun İdaresi sayesinde konak, eski muntazam ve,şen hayatımı sürer, dururdu. Rabinnm konağa geldiği srra- larda, Sabiha hanımm yeni bir nev ile için için devam eden ve ga. libiyetin ne tarafta kalacağı tah. min edilemiyen bir mücadele. Dürnevi Sabiha hanım küçük ak Mış, terbiye etmiş, iyi bir tahsil vermiş, nihayet oğluna nikâh edi” vermişti. Genç Çerkezin daima kendisine muti ve ikinci safta ka lacağını ümit ederek, dışardan İ gelin almamağı tercih etmişti, Fil- İ bakika kendisi konağın her köşe- İ sinde hâzm ve nâzır olduğu günler İ de, gelinin sesi çıkmamıştı. Faka' Tomatizması onu köşe minderine bağlıyalı, iş değişmiş, genç kadm Ona sormadan sağa sola emirler Vermeğe cesaret etmişti. Sabiha hanım geline haddini bildirmek için müessir bir çare düşündü, Kanarya İsminde $a Tışın, güzel bir Çerkes kızı satın Aldı. Zahiren kıza oyun dersi ver "iyor ve Abdülhamidin kadmla- tından birine hediye edileceği “öyleniyordu. Hakikatte bu, ge- lini tehditten başka bir şey değil- di. Halbuki evvelâ Dümev ihti Yar kadının beklemediği bir yol- dan, mukabil taarruza geçti. Ka Baryamn can dostu oldu, musıki Ye oyun dersleriyle alâkadar ol- du, ve mütemadiyen saraya gide Sek kızın oyununu ve tavrını tef- İş için kendisine daima müşfik Ve müsaadekâir davranan kaym odasma davete başladı. Sabiha hanım Selim paşaya bir senç halâyığın üstübaşı, oyunu ile Meşgul olmanın ona yaraşmıyaca” ğı söylediği vakit, paşa en cid- Ül tavriylez “Beh zatı şahanenin emniyet üzüntüsü daha vardı; gelini Dir |: d iç işlerini iki ihtiyar kadın konu- şarken Rabianm orada olduğunu unutuvyermişlerdi. Kâhya Fikriye hanım nihayet: “Vakit epeyce geç, çocuğu gön- dersek...,, dedi. yemekten evvel aldırırım.,, dedi, sonra çocuğun arkasından seslen- di: “Annene söyle, yatsıdan son- ra, o da gelsin!,, İM Uzun etekli, ipek entaris!. Kos tozu, elmasları, hattâ şefkat nişa- nınm “Gran korkon, uyla kol tuğa kurulmuş, tebrike gelenler için deyneğine dayanarak ağır ağır kalkıyor, mağrur fakat lw tüfkâr, bir kraliçe kadar vakur... Koltuğun dibindeki yer minderi- ne büzülen Rabia, bu muhteşem kadınm iki gece evvel o kadar teklifsiz ve dost ihtiyar olduğuna İnanmak için müşkülât çekiyor: Evvelâ Sabiha hanrınm üvey kızı, on altı yaşlarında silik, sönük kız, sonra ev halkı, birer birer geldiler. Hepsi birer “Nice senelere,, ile savuldu. Her halde tebrik merasimi on dakikadan fazla sürmedi, sv halkı, hepsi kâbya kadının arkasından çıktı- lar, gittiler. Aralarmdan bir ta- nesini Sabiha hanım alakoydu. Hemen Rabianm gözleri bu kr. za dikildi... Boy uzun, omuzlar ge. niş, kalçalar bir erkek çocuk gibi dar, ten ipek gibi yumuşak ve be- yaz, gözler iki büyük mavi mine çiçeği gibi... Arkasında dümdüz penbe bir entari, belinde gümüş bir kemer vardı. Halâyıklar ara» sında bir o, başını bağlamamıştı. Sarı saçlarını bir örgü örmüş, ucuna penbe bir kurdelâ bağla- mış, arkasma salıvermişti. Rabi- anm adetâ ağzı hayretten açık, bu! başka, lâtif mahlüku seyrediyordu. Fakat onun en çok gözünü alan şey: biri ötekinden daha yüksek duran kal kık, çekik, kumral kaşlarıydı. Ne- den biri ötekinden yüksekti? Ra- bis, bunun, bazı Çerkeslere mah - sus bir şey olduğunu henüz bilmi- yordu. Bu kız Kanarya idi, Sabiha hanım sordu: “Dürnev nerede?,, “Şimdi gelecek, efendim?., Ve Dürnev hanım geldi. Ufak tefek bir genç kadın. İri kestane renginde gözlerine bir çocuk ba- kış vermek için bir düziye göz kapaklarını yukarı kaldırıyor. Ii» na'ile yolunan siyah kaşlar. iki ince hilâl gibi.. Alirk, sürme yer- li yerinde, küçük yüzünde açık bir ifade var. (Devamı var) | | | | | 19 İLKTEŞRIN — 1935 Savaşçıların sandalları gene görün dü. Birisi doğrudan doğruya üzerle rine geliyordu, İkincisi © kıyının pek yakınından, otlara sürünerek gidiyor- du. Böylece kaçanların oraya çekil - melerinin önüne dalları önüne Ge a Ya Çiğdem ırmağın sağ kıyısından İ Jerlemeğe başladı. Artık yorgun ve bitkindi. Korkudan ye gibi ©. lan Papatyeyi görerek kurtuluş umu- dunu kaybetmişti. Her şey bitecekti. Bunca urun kaçış cesaret , Yil mamazlık, bir sürü (sa Şimdi onların işkenceleri (büsbütün korkunç olacaktı, Yaban Domuz oğulları intiharı bi lirlerdi, Çiğdem kardeşine söyledi. — Papatye ile Çiğdem kıyıya çık . sınlar, eğer Papatye isterse kendileri. ni öldürsünler.. Papatyenin acrlarlar dolu gözleri ırmağa doğru kaydı. Sonra bakışlarını — Eğer kendimizi ırmağa atarsak Yaban Domuz oğulları bizi çıkaracak. lar, Mızraklariyle delik deşik edecek. ler. Kıyıda ellerimiz daha olacak. ii Çiğdem böyle söylemekle beraber onda gizli, bellisiz bir kurtuluş duy - gusu vardı. Bu duygu onun işkenceli, yavaş bir ölümle öleceği çağa değin kargı koyduruyordu. kızıl, Kıyı çok yükselmişti. — Sert, girintili çıkıntılı kayalıklardı. Çiğdem başını eğdi. Gözlerinden yaşlar yuvar. lanıyordu, Genç göğslinde yaşamak L çin büytk bir istek vardı. Daha ölmek istemiyordu. Bir çok tatlı düşünceler, güzel hatıralar bütün varlığını sarı - yordu: Gecenin karanlıkları içerisinde savuşturdukları korkular, güzel, yeşil çimenler, gizli güzelliklerle dolu or . manlar, çayırlıklar.. Güzel, çirkin, kor kak, yılmaz, hayvanlar. Yüreğini bir. denbire dolduran derin sevinçler. Bunların hepsini bırakmak ona ne acı geliyordu, Ağlamak istiyordu, Ova ne| güzeldi. Orada yaşamanın, teneffüs etmenin bütün güzelliklerini tatıyor - lardı, times Savaşçılarım sandalı yüz metre öte. de göründü. Papatye küçük bir inilti çıkardı. Çocuğunu olanca sevgisi ile tuttu. Bu küçük de yaşamayı seviyor .. du, Onun bu sevgisi büyüklerden daha | daha cansız, daha yavaş, daha düşündürücü idi, Çiğdem söyledi. — Öneş Papatye çıksm. Papatye uysal, gözlerini o yaşlarla dolu sandaldan çıktı. Çiğdem baltası. nı, mizrağını tutuyordu. Kendisinde pek yakın bir ölümün verdiği cesaret ve yılmamazlık duydu. Bağırdı; — Yaban Domuz oğulları murdar, korkak adamlardır! Horlıyan gülüşler ortalığı çınlattı. Bir savaşçı karşılık verdi: — Gizli varlıklar Geyik oğlu kızını parçalamak için bekliyorlar! Çiğdem ölümün iyice o yaklaştığını anladı, Yavaşça söyledi: — Papatye hazırlandı mı? Genç kadın ağlıyarak karşılık ver. iz ukları korkular ve tehlikeler neye yaramıştı. — Papatye hazırdı. Birinel sandal elli metre daha ilerle | mişti. Birdenbire kayalıklarda çınla - yan bir ses yükseldi, Bir ok suların ö- zerinden geçerek savaşcının hoğazma saplanâr. Bir kurt uludu. OKöpekler havladılar. Kaya Oğlu Tablatla, vahşi hayvanlarla ve birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı * Yaza RSSRV aln& * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet No.9 Saklanan adamlar bizi kurtarmak istiyorlar / Geyikoğlu kızları dileklerini landı. Ses gene yikseldi, Bir Yaban öküzü gibi gürlüyordu. Yaban Domuz oğulları korkak de- gillerdi. Fakat yasaları körü körüne ölüme atılmaktan onları alıkoyuyor . du. Karşısında İki sandal geriledi, Ka dmlar umut, korku ile titriyerek ka. yalığa doğru bakıyorlardı. Bir baş - çıktı. Bu baş gençti, Kıml saçlarla kaplı idi, Yaban Domuz oğullarının başlarına benziyordu. Sonra gene biri çocuk başı kıvrıntılı, dolaşık kayalar arasından çıktı. İlci kadının anlama . dığı sözler söyliyerek dik, sert tepeyi gösteriyordu. Kadmlar çocuğun dilin. den hiç anlamıyorlardı. Yalnız çocu- ğun hareketleri, ellerini kollarını oy .! natması şunu gösteriyordu: Saklanan! adamlar onları korumak istiyenlerdi.. Çocuk kadmların hemen sandala! girmelerini söylüyordu. Yalnız bunun | niçin olduğunu anlatamıyordu. Yaban Domus oğulları çocuğu gö - rerek kıyıya yanaşacak gibi oldular. Gene gürliyen bir ses onları bundan saydırdı... y “Çiğdem söyledir © © - » — Saklanan adamlar bizi kurtar. mak istiyorlar! Geyik oğlu kızları de . diklerini yapsınlar. Böyle söylemekle beraber güvene . miyorlardı. Yalnrs yapacağını çabu - Sandal savaşçıların önünden akm. tıya doğru kaymaya başladı. Çocu - ğun başı gözükmez oldu. Şimdi kaçan kadınlardan, savaşçılardan başka or- tada hiç bir adam izl gözükmüyordu. Yaban Domuz oğulları bu görülmiyen düşmana sövüp sayıyorlardı.. Boğazın dan yaralanan adam sandalm dibinde yatıyordu. Omuzundan vurulan yara . sından akan kanı durduramıyordu.. Derin bir yaşamak isteği, gizli bir umut gene iki kardeşi canlandırmıştı. Dik kayalıklı kıyıdan uzaklaşmaksızm hızlı huzlı kürekleri çekiyorlardı, Şim. di ba kıyı dik, sert bir uçurum, mağa - raları atmaca, yarasa, leylek, yuva - larile dolu göztiktiyordu. Çiğdem eği. Terek baktı, Kara bir boğaz gördü. Büyük bir süratle akan sular orada bir girdap yapıyordu. Bir ses işitti, Kürekleri bıraktı. Kayalıklardan bir erkek, iki köpek, bir kurt, bir de çocuğun hızlı hızlı in- diğini gördüler. Papatyenin korku . dan çenekemikleri biribirine çarpıyor-! du, Kürekleri bırakıyermişti. Bu görü. | nüş Çiğdemi hiç korkutmamıştı. Er . leğin boyu Karaboğa oğlundan daha yüksekti. Daha ince, daha çevikti, Çeh resi genç, ırmak rengindeki gözleri kehribar pırıltılariyle parlıyordu. EL lerini kollarını sallıyor, yumruklarını; sıkarak Kara Yaban Domuz oğulları - nı gösteriyordu. Çiğdem düşünmeden kıyıya yanaştı. Erkeğin o kolunu bir kaldırmasiyle köpeklerle, kurt, çocuk da kendisiyle beraber sandala girdi. Yabancı söyledi: | — Yaban Domuz oğulları Gökrrmak İ Wların karılarını aldılar! Kaya oğlu onların arkasından gidiyor. Papatyenin elinden klrekleri al - dı. Keskin görüşüyle Papatyenin ar - kadaşından daha çelimsiz, daha kor . kak olduğunu anlamıştı. Sandalı cok hızlı dönen sulara bıraktı, Çiğ . | demin bütün kurantuları gitmişti, Ya.| . Çiğdemle Papatye © On iki savaşçı iki kadınla bir erkek 5 yapsınlar Yaban Domuz oğulları büyük bir şaşkınlıkla gürekleri bıraktılar, İkin. <i bir ok bir savaşçının omuzuna Gap. ban Domuz oğulları gibi yassr yüzl olmıyan, biraz kendisine beniziyej parlak çehreli, çelik kollu şu adan kendi soyunun adamlarından (dah gok beğenmişti. Ona yardım — edecel ona uyacaktı, Sular sandalı kaldırıyor, boğaz doğru atıyordu. Sular başdöndürüc bir hızla akıyordu. Yaban Domuz oğullarının birin sandalı yaklaşmıştı. Kaçan sandı boğazın karanlık sularına daldı. Savaşçılar Çiğdemle O Papatye i| kaçan yabancının çocukla (o köpekle kurttan başka arkadaşı olmadığını ar lamışlardı.. İri omuzlu bir savaşçı söyledi: — Yaban Domuz oğulları sanda! kovalıyacaklar! İki adamın yaralanması ötekileri ni biraz sarsmıştı, Birisi söyledi; Tetik davranalım. Belki (o ötekile kayalıklara saklanmışlardır! İkinci sandaldaki savaşçılar bu söz leri işittiler, İçlerinden birisi, Yiloğl alayla söyledi: Eğer başka savaşçılar olsaydı hi kaçarlar miyri nünde korkarak geri mi çekilecekler İki savaşçımız yaralandı. Karabe: oğlu körü körüne ileri atılmayın de . memiş miydi? Fil oğlu gene alayla, horlayıcı biz yüzle gülüyordu. Onun güçlüğü Kara boğa ile birdi. Gizli bir umutla başa geçmek İsti - yordu. Gene söyledi,: — Karaboğa oğlu bize alçaklık et meyi söylemedi!.. İki savaşçı kıyıda a- raştırmak için benimle beraber gelsin ler. Eğer saklanmış adamlar o yolan Kara Domuz oğulları Çiğdemle Pa - patyeyi kovalasınlar. Sesi bir başbuğluk sertliğini almış. tı. Dediğini yaptı, Sandalı kıyıya ya. naştırdı. İki arkadaşiyle çabucak san. daldan çıktı, Her yeri araştırdılar. Ne kayalıkların arasında, ne çayırlıklar . da adam bulamadılar. Eğer Gökırmak savaşçıları oralarda pusu kurmuş ol - saları mızraklar, otlara atacaklar - dı. Çabucak yapacağını tasarladı: —Yaban Domuz oğulları kaçan san- dalm arkasından gidecek, Birinel sandalın başı bu işi yerinde bulmadı. — Böyle yapmıyalım.. Karaboğa oğ Yunu kızdırırız.. Sonra bunu bize çoğn maleder.. — Karaboğa oğlu bir tek kişiyi ka. valıyan altı adama ne diyebilir!. Kı - zil ulus adamları onun kölesi değil . dirler. İkinci sandaldakiler kızıl ulus 9 . damları idi. Onlar gözlerinin p leriyle, hoyrat ele avuca sığm. kın duygulariyle pek korkunç id Karaboğa oğlu hunları idare etmet;t çok güçlük çekerdi. Filoğlu böbürlenerek gene söyled — Karılar gibi ne konusup duru - yoruz! Artık susalım! savaş istiyo - ruz. Öfke ile kürekleri yakaladı. San . dalı hızla sürmeğe başladı. Akıntı pek hızlı idi, Bu sandal için korkulu idi, Sandaldaki altı #dam O kayalıklı iki kıymın ortasında idiler, Arada bir pa. yet Iri bir dalga kayığı hızla sarsı yordu. Karahoğa oğulları sulara, su . ro bütün duraklarma alışkın idi . er. (Devümu var) DA, ça vr