sağıda yanacaklar demiştiniz. 49 — İşte sıcak tabakaya geldiler. Şimdi ya- nacaklar. Ben size dememiş mi İdim? — Artık size inanmıyorum. Siz 4 kilometre a. re aşağıdalar ve yaşıyorlar. 52 — Salamon hağırdı: — Burada ölmek istemem beni yukarı çıkarı . nız! 3 , PARDAY Janı şehirde herkes tarafından hür - met görür. On, on beş senedir bu evde! oturdukları halde hiç bir dedikoduya hedef olmamışlardır. Bu annenin . hakkında herkesin bildiği şey, kızını prenseslere lâyık bir surötte terbiye ve tahsil ettirmek için bütün hayatı - ni harcamasıydı. Şimdi bu kız oku - mak, yazmak; nakış işlemek bilir, Son derece güzel, hattâ güzelliğin tim . sali bir melektir. Şövalye, koruduklarınızı o kadar iyi o kadar hararetli bir suretle mü. dafan ediyorsunuz ki onlara karşı o - lan teveccühüm gittikçe artıyor. Söy.| Jeyiniz, bunlar hakkında ne yapmak . Uğımı istiyorsunuz? İ — Monsenyör, biraz sabırlı olunuz. Şunu söylemeği unuttum: Asıl ismi bilinmiyen bu anneye herkes siyah el-| biseli kadın der. Çünkü kendisi ebedi bir matem içindedir. Ru saf ve temiz kadınm hayatı bir felâkete uğramıştı. | Pardayan sözünün alt tarafına tit. rek bir sesle devam etti; — Bu felâketi de ben kanımın pa. hasına olarak ödiyeceğim. Çünkü bu- na ailemden biri sebep olmuştu. — Nasıl Şövalye?.. Bu felâkete a . İlenizden biri mi sebep olmuştu? — Evet. Babam Mösyö lö Şövalye dö Pardayan! — Tuhaf bu nasıl olmuş? — Monsenyör, bu kadınm uğradığı felöketi anlatarak onu da söyliyece -| gim, Bu kadın evli idi. Ve kocası uzun | zamandanberi ortadan kaybolmuştu. Sörüyorsunuz ya bu da tıpkı dostunu- san hikâyesine benziyor. — Devam ediniz Şöralye! — Kocasının gidişinden beş altı ay sonra bu kadın bir çocuk doğurdu. ! Halbuki 27 kilomet- ANLAR Birdenbire kocası geri döndü. İşte babam da cinayeti o zaman işledi. — Cinayet mi? Gözlerinden iki damla o sicak yaş dökülen Pardayan: et Monsenyör, cinayet! Söy.- lediğim bu sözü eğer birisi tekrar et. meğe cesaret etse sözünü bitirmeden onu öldürürdüm. Babam, bu - küçük kızı çaldı ve çocuğuna tapan, onun damla gözyaşına karşılık ölmeği ter- cih eden zavallı anne de ya kocasının gözünde bir fahişe olmağa yahut ço. cuğunu ölmesine ses — çıkarmamağa mecbur tutuldu.. sözleridi söyledi. Fransuva dö Monmöransi dehşetli bir surette sarardı. Nefesi kısıldı. Şid detle ceketinin yakasını açtı. o Boğuk bir sesle: — Bunun ismini söyleyiniz! diye homurdandı, — Monsenyör, bu ismi söylemek ba. na ait değildir. Ayağa kalkan Fransuva: — Bunları nereden öğrendiniz! de- di. — İşte hikâyenin sonu budur. Bu iki kadın yakınlarda oturmakta oldukla. rı evden kaçırıldılar. Bana da bir bü. yük senyöre verilmek üzere bir mek » tup bıraktılar. Pardayan bir dizini yere koyarak ceketinin cebini araştırıp: — O mektup da işte budur Mon - senyör! diyerek sözünü bitirdi. Monmoransi Şövalyenin kralın kar, gısında alman vaziyetine dikkat etme. diği gibi bu anda fedakârlığınm dere, İ cesini anlatan yüzüne de bakmıyordu. Yalnız kendisine uzatılan mektu » bu gözden geçiriyordu. 50 — Bu zamana kadar toprak altı (seyahati çok zevkli ve rahat geçiyordu. 51 — Sıcaklık mütemadiyen artıyor. Jorj eri - miş hava ile sıcaklığa karşı koymağa çalışıyordu 53 — Buna mecbursun. Beni (o kurtaracaksın! Jorj kehdisine saldıran S4lamonu eliyle itti, Salamon»tabaneasını çekti: — Ya beni beni kurtar! Yahut seni öldürece; PAKDAYANLAR 2271 e —— $ğÇ—Z—Z—M—MÇM————”...——— Mektuha bakar bakmaz elini alnı . na götürdü. Acaba rüya mı görüyordu. Bu deli. kanlı Jan dö Piyenin macerasını ân - latıyordu. Ah, gerçi o isim söylenme - diyse de kalbinde (gökgürültüsü gibi tarakalar koparıyordu. Jan sağ olsun! nı tahsil ettir. mek için âdi bir işçi gibi (o çalışsm! Demek ki dünyaya bir kızı da gelmiş- ti. Jan masumdu. Of! Zavallr ama, bütün bu acılara bu çocuğu kurtar . mak için katlanmıştı. Acaba bu mümkün mü idi? Ya bu mektup! Ateşli bakışları al. tında duran bu kâğıt parçasi! Demek Ki bu facianın bütün tafsilâtı bu mek- tupta toplu idi. Pardayan: | — Okuyunuz Mensenyör okuyunnz. Okuduktan sonra da beni sorguya çe.i Gerçi bu vakayı gözümle gör . imse de nefretinize uğrıyacak Gir ma oğluyum. Bununla (o beraber o bana; erveles anlryamamış olduğum şeyler söylemişti. Fakat o sözler ak - lımda kaldı. Okuyunuz o Meonsenyör! diyordu. Ovvakit Marşal mektubu yakaladı. Fakat şimdi mektup eleirinde titriyor sallanıyordu, Fransuva kendi kendine; — Waydi hakalım, bunların hepsi ir rüyadan ibaret, Biraz sonra bu kı. sa süren ümit anından sonra bana da- ha müthiş görünecek olan bir vaziyet içinde uyanacığım. Ah bundan dşha acı felâkete dayandifım halde böyle! sahte bir sevince niçin tahammül et . miyeceğim. Bunların hepsi hir rüya . dır, Bu del h bir cadı ve bu mek. tap bir hayaldir. Hayır, İnarmiyo - rum, İnanmak istemiyorum. Şimdi 0. kumağa başlıyayım diye düşündü. Derhal, Jünım el yazısını otanıdı. Elinde tuttuğu bu kâğıdı öpmek iste » ğine zorla karşı koydu. Mektubu okurken sanki bir ses Ja. mn masumluğunu iddia ediyormuş gibi kulaklarında çınlıyordu. İki'üç Kere harfi harfine (Ookudu. Okumayı bitirince resme döndü. Deh. şetli hıçkırıklar içinde döşemenin ü » zerine düşürdü, ellerini yeisle kalk - miş olduğu halde uçuk dudakların - dan: — Beni affet!.. Affet! sözleri dö « küldü. Sonra birdenbire donmuş, taş be « silmiş gibi bir halde kaldı. Şövalye kendisine doğtu koştu. Imdada çağırmak, böşle bir facia « ya uşakları şahit etmek zamanı de * gildi. Pardayan, Marşalın ak? başına getirmek için bir çare buldu. Kolla - rından tutarak sarstı ve basını soğuk su ile ıslattı. Ceketinin düğmelerini çözdü, Birkaç dakika içinde Marsal ayi « larak gözlerini açtı. Tekrar ayağa kalktı. o Gözlerinde tuhaf bir ışık parlıyordu. Serinç, a€w kuvvetli bir ümit, uçurumlar okadar derin hir yeis gibi biribirine zıt duy - gular beyninde çarpışıyordu. Pardayan bir şey söylemek istedi. Fransuva 3 « : — Susunuz! Susunuz sohra s#öylers siniz! diye mırildahdı. Sonra mektubu kalbinin üzerine sokarak odadan dışarıya fırladı, He - men ahıra koştu. Bir hâyvaha ejef vurarak konağın kapısını açtrtıp dört nala uzaklaştı.