15 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

15 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a ela dai. 5 Kadı huzurunda, mahkeme he- yeti huzurunda, vaazlarını sönük bırakan bir talâkatla Eminenin Tevfikden çektiklerini anlattı. Hiç hâkim efendi, kendi heiâlini yaruagyar nazarında bütün mal» remiyetiyle teşhir eden müslüman bir erkek görmüş müydü? Haşa... Görmemişti. Muhakemeyi (o dinliyenlerden; Tevfiğe tatlı saatler borçlu olan- lar bile, imamın sözlerinin tesiriy- le Tevfiğe kızdılar. Teyfik Emi neyi boşamağa mecbur oldu. Fa kat vak'a bununla kapanmadı Dedikodü çoğaldı. Din, imân gi- diyor, şerrüşerife mugayir şeyler| olüyor, diye önüne gelen padişar ha curnal veriyordu. Efkâr tes kin için saray, Tevfiği bir zaman İstanbuldan ayırmağa karar ver- di. Teyfiği idareten Gelibolüya sürdüler. Bir sene geçmeden şen ve ver fasiz İstanbul, vaktile o kadar sev. diği san'atkârı da, san'atkârm gü- nahını da unutmuş gibiydi Yak nız Sinekli Bakkal Eminenin ku- cağında Tevfiğin kızmı görünce onu hatırladı. Tevfiğin kızının adinı Rabia koymuşlardı. o Rabia, zamanındaki bütün ak- ranları gibi, beş yaşında tabla dökmeğe, kahve fincanı yıkama: “ğa başladı. “Yedi yaşında adama kıllı ev işi gören bir kızdı. Hele büyük babasının hizmetine hep o bakardı. Bunlar Sinekli Batikal- da her kız çocuğu için o zaman ta» bii olan şeylerdi. .Rabiayr: öteki çocuklardan ayıran şey, imamın tesirine bu kadar erken maruz ol- masıydı. Başka çocuklar, o yaşta nasıl baytam salmcağı, kukla oyunu ile âşına iseler, Rabia da o kadar cen- net ve cehennem denilen yerlerle âşına idi. İmam Hacı İlhami efen- di torununa bu iki yeri kendisine göra bütün hususiyetleriyle tanıt» tı. Cehernem onda daha derin alâ- ka uyandırırdı. Büyük babası söylerken dişleri kilitlenir, arkası ürperirdi. Fakat gözlerini açar din lerdi. Evvelâ imam, Dante'yi sol da sıfır bırakacak bir dehşetle bu ukubet diyarını ocanlandırıyor, sonra Rabianın yalnız admı işit tiği babasının, ezeli yurdu, orası olduğunu, şüphe götürmez bir ka- tiyetle söylüyordu. Kız, cehen; nemden korktu, fakat imamın ta» rif ettiği cenneti de pek cazip bul- madr. Muhayyilesisde, ortasın dan sessiz bir dere geçen bir ça» yırlık canlanıyor, orada büyük ba- basma benzer kocaman sarıklı, asık suratir imamlarla, annesine benzer yaman yüzlü kadınları eler le vermiş, sabahtan akşama ka- dar, makamı insana uyku veren, bir ilahi söylediklerini görüyordu. Dimağmın ilk tasavvurları bu ka- dar çetin olan bu küçük kız, ha» yatının ilk senelerini etrafr mem nuat duvarlariyle çevrilmiş, böyle bir muhitte geçirdi. Belki bundan dolayı çocukluk hülyalarını kafa- sında saklamağa, yüzünün ifade- sine kadar hâkim olmağa, yani iradesini kendi kendisine terbiye etmeğe mecbur oldu. Bu devirde muhitine bir tek isyanı oldu. O da li TM “bebek,, dikmeği “suret halkeir meğe,, müsavi bir günah addeden büyük babasının emirlerine rağ- men, mısır püskülünden yapılmış uzün saçlı, mavi boncuk gözlü bir tek kırmızı boncuktan ağız konulmuş bir bez bebek dikti, sakladı. Eminenin keskin gözle- ri bu günahını keşfedince büyük babasiyle karşı karşıya geldi. Ha» cı İlhami efendinin mektep hoca- lığı günlerinden kalma, deynek- le yediği ilk ve son dayağı, sene ler geçtikçe unuttu. Fakat bebe- ğin çamaşır kazanının altında ya- nişmı hiç unütmadı. Sarı misir püsküllerinin ateşte büzülüp yan» ması, mavi borcukların beyaz bezden ayrılması; bunları sahi- den bir çocuk yanmış gibi hisset- ti. Boğazında acı bir yumru, göz» leri kupkuru, yüzü koyun mütfa- ğın taşlarına kapandı, uludu. Bu meşhur vak'adan sonra ana- sının ve büyük babasınnı şikâyet edebileceği bir yaramazlık yapma» dı. Artık etrafındaki kuvvetleri, | ölçmüş, kendi aczini sezmişti. O kadar uslu oldu ki mahallede her ana onu kızına nümüne diye gös- teriyordu. Nefsini müdafaa için etraflarının rengini alan kuşlar ve böcekler gibi o da yüzünü, tav- rını ve sesini, muhitinin gülmiyen, eğlenmiyen sıkıntılı ifadesine uy»| durmuştu. Hacı İlhami” efendi “Emine - Tevfik macerasından ağzı yaridı- ğı için torununu mahalle mektebi ne göndermedi. Rabianın ilk tah- silini kendi eline aldı ve derhal bambaşka ve yüksek bir kabiliyet karşısında olduğunu anladı. Na maz sürelerini bu kadar çabuk ez- berliyen bir hafıza. henüz görme- mişti. Bir taraftan da Emine ço- cuğun bir defa işittiği bir şarkıyı tatlı ve yaşma göre kalın bir ses le, iş görürken söylemesine dik kat etti. Baba kız aralarında dü-| şündüler, taşındılar, kızı, hafız) yapmağa karar verdiler, İmam İş» tânbulda hafız yetiştirmekle meş- hur değil miydi? Bir zaman Rabia her” sabah büyük babasının önünde küçük! bir rahleye diz çöküyor, zayıf el-| leri dizlerinde, “büyük bal rengi gözleri imamın gözlerinde, iki tar| rafa sallana sallana Kur'anı" €7-! berliyordu. Evvelâ, bilmediği bir lisanda bu kadar uzun ezberleme ona bi- raz güç geldi. Fakat bu da çabuk geçti. Arap dilinin ahengi, telâ vetin icap ettirdiği yarım sesler- den geçen makamların tesiri, âyet sonlarında hummalı bir nabız gi- bi sesin son heceye vuruşu, bum İar, hep onu gaşyeden bir musiki heyecanını verdi. Yeşil benekli altın gözlerini duman bürüyor, ince yüzü sararıyor, dudakları ku- ruyor, tâ kalbe giden pürüzsüz sesi, şellâleden dökülür gibi ahenk döküyor ve küçük vücudu bu a- henge uyarak geniş zaviyelerle yandan yana, önden arkaya bir saat rakkası iniizamiyle sallanı-| yor, sallanıyordu. (Devamı var) (Nakil, tercüme ve iktibas hak. kı mahfuzdur.) Kaya Oğlu hayvanlarla ve Tabiatta, vahşi birbirleriyle boğazlaşan insanların ,nheyecanlı romanı, , Yezai: Rosny'âin6 * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet Kaya Oğlu Yaban Domuz Oğullarını takip etmiye karar vermişti... Geçen kısımların kısaltılmışı | Yaban Domuzu oğullarından Ge- yik Kizı Çiğdem, gizli o varlıklara kurban edileceğini (bildiği ablası Papatyeyi ölümden kurtarmak için kaçırmıştır. Yaban Domuzu oğullarile, Kızıl yarımadada oturan Gökırmaklılar arasında daimi bir düşmanlık var - dir, Yaban Domuzu oğulları, Gök- ırmaklıları ortadan kaldırmak is - terler. Yanâr dağlardan, akan ldvlar Yaban Domuzu oğullarının karıla - rını öldürmüştü. Gökirmaklılara hü cum edip onların karılarını almak istediler. Gökırmaklıların erkekle » ri avda İdi. Göktrmekli Kaya oğlu ulusunu kurtarmak için etrafta do- Jaşıyordu. Yaban Domuzu oğulları- nun hücumüunu gördil. Kalabalık ol- duklarından bir şey yapamıyacak - #. Fakat gene gizlice Yaban Domu- zu oğullarından birini öldürdü. Kalabalık ulusunu o mahcetmiş, küçük büyük hemen herkesi öldür - müştü, Kaya oğlu Kızıl yarımadaya girdi- gi vakit. güneş kızıl renkteydi, Topla” nan kurtlar, köpekler yerlerde: serili ölüleri (o koklüyorlar, kuşlar boğuk | kanat gürültüleriyle iniyorlar, çakal | Jar taze kan kokusuna usul üsul ya - maşıyorlardı. Gök ırmaklılarm yaban domuz o - Zulları gibi mezarları yoktu. Onlaren| Gök ırmaklılar leyleğin çocuklarıydı. Leylek kaplandan daha güçlüydü. Gök ırmaktan doğmuştu. Bunun için leyleğe büyük bir saygı besliyorlar. | dı. Yaşlıların sözlerine, inanışlarına | göre, ava gidildiği vakit oku bulutla-! ra doğru fırlatmak, ölmüşlerin ruhla” Tt ile konuşmak gerekti. Savaşçı homurdandı; — Gök ırmaklılar, Yaban domuzlu- ları ortadan kaldıracaklardır. | Kargalar, çakallar, sırtlanlar bu! bol etlerden sanki şaşırmış gibi gözü” küyorlardı, Kaya oğlu yerlerde yatan ölülere baktı. Göğüslerden hiç kan akmamış- tı. Annesi öleli on sene olmuştu. Kız kardeşleri yoktu. Babası ve erkek kar deşleri savaşçılarla avdaydı. Çocuk koşa koşa geliyordu. Anne - sinin, büyük babasının ölülerini bul- muştu. Keskin bir kin ince göğsünü doldurmuştu... Yavaş yavaş akan kanlar kara bir renk alıyordu. Bar - saklar mavi ipler gibi orada burada sürünüyor, kafataslarından fırlıyan beyinler görülüyordu. Kayn oğlu adadaki adamların hep- sinin öldürüldüğünü, bir tek adam kal madığını sandı, Bir yaşlı gözüktü. Göğsü kanlar içerisindeydi. Sık bir çalılıktan genç bir kadm çıktı... Ar - kadan da birkaç çocuk... Yavaş yavaş! birkaç adam daha... Kadılar ve ihti-| yarlar çıktılar, Savaşçı söyledi: — Kaya oğlu Yaban domuz oğulla- rının izleri üzerinde yürüyecek. Geç « tiği yollara kireçli taşlar dökecek. Tahta parçaları bırakacak... Toprağa , çubuklar dikecek... Böylece savaşçılar dönerken onun izlerini bulacaksınız... Her yerlerinden kanlar akan vara- Yı ihtiyarlar bu sözleri bir başdön - mesi İçerisinde bir mırıltı gibi işite. biliyorlar, ne söylendiğini anlamıyot” lardı, Yaralı olmıyan bir kadın söyledi: — Ceylân oğlu kızı Kaya oğlunun bu sözlerini savaşçılara söyliyecek!.. Gün batıyordu, Ak, dumanlar gibi ince balutlar arasmdaki bu gün -batı- mı görülmemiş, bambaşka bir dünya canlandırıyordu. Fakat bu dünya çok dâha parlak, daha değişik, daha ge- miştL.. Irmaktan kalplere yeis veren bir daman çıkıyordu. Sırtlan - Jar, çakallar bu tatlı avların bütün bolluğunu, bütün lezzetini tadıyor - Jardı. Kaya oğlunun köpeğiyle-kurdu da bu adam etlerine koşmuşlardı. Ka. ya oğlu onları çağırdı. Kızıl yarıma” dadan çıkarken çocuk koştu, ölülerin arasmda küçük kardeşlerini bulmuş- tu, Bir kurt yavrusu gibi inliyordu. Kaya oğlu söyledi: — Tavşan oğlunun yürteği yufkadır. Kendisini ele verecek... Yaban domuz oğulları onu öldürecekler... Tavşan oğlu burada kalacak savaşçıları bekli- yecektir... Kaya oğlu bu sözleri söyliyerek gö- Je doğru bir ok fırlattı. Anlaşılmaz sözler mırıldanarak arkasından ge - len iki köpeği ve kurdu gözden silin- di. Ölümden kurtulan . birkaç köpek ortaya çıkmıştı, Onlar da sırtlanlar, çakallarla ölüleri parçalamağa baş - Jadılar... v Çayırlıklara, otlaklara ılık gölgeler yayılıyordu. Yıldızlar biribiri ardısı- ra sönüp yanan kandiller gibi gözük- meğe başlamışlardı. Kaya oğlu düşmanların İzi arkasın” dan gitmek için zorluk çekmiyordu. Köpeklerle kurt üzerlerine düşen işi | anlamış gibiydiler. Hiç yanılmaz bu- runlariyle koklıyarak durmadan iler- liyorlardı. Kaçırdıkları kadınlarla yürüyen Yaban domuz oğulları yavaş yavaş yürüyebiliyorlardı. Kaya oğlu araştırarak “yürüyordu. Onun da burun delikleri köpekleri ve i kurdu gibi yanılmazdı. Onu görseler kovalasalar bile çevikliğine güveni - yordu. Batan güneşin ölgün ışıkları dağı- yordu. Yıldızlar küçük eam tozları gibi-pt- rıldıyorlardı.. Kaya oğlu Yaban domuz oğulları - na epeyce yaklaşmıştı. Şimdi onların seslerini, (o kıpırdanışlarını işitmeğe başlamıştı. Köpekler ve kurt kulakla- rmı dikerek sessiz duruyorlardı. Otlaklarda yanan bir ateşten çıkan alevlerin aydınlığı yükselmişti. Kaya oğlu kendisini iyice gizlemek için kü- çük bir tepenin arkasına saklandı. Gözetlemeğe başladı. Beş yerde nteş yakmışlardı. Şimdi savaşçıların, ka » dınların gölgelerini iyice seçiyordu. Bunların arasında kendi kadınlarının en gencini görüp tanıdığı vakit kız - gınlıktan çene kemikleri çatırdamağa başladı, Yavaş ve boğuk bir sesle söy- lendi: — Yaban domuz oğulları alçak ça” kallar gibidir! Gök ırmak adamları onlarm kemiklerini parçalıyacaklar, kadınlarını geri alacaklardır. Düşmanları saymağa uğraştı: On - lar Kaya oğlu savasçılarından üç kez daha çoktular. Kadınlar kaygılıydı - Tar. Bir yandan da başlarına gelene alışmış görünüyorlardı. Kaya oğlu derin bir kıskanelık duy du. O, kadınların bu boyun eğişlerine şaşmıyordu. Kadinlar köpek yavrul#” Tı gihi titreşiyorlar, ölmek istemişof” lardı. Uzun uzun gözetledi. Onun bütüf kini başkan üzerinde toplanmışik Gözlerini onun hantal gövdesinde” faze kana benziyen kızıl çehresindöf ayıramıyordu, Karanlıklar içerisin * de topuzunu kaldırıyor, yaymı hırnçif geriyordu. Vuruşmak, onu öldürmü isteğiyle deli gibiydi. Bunun kendi bile bile ölüme atmak olduğunu dü” şünerek yumruklarmı sıkıyor, göl parça parça oluyordu. Bu kadar çok Yuğa karşı bir tek kişi ne yapabilir” di?.. Bir bayır arkasına saklanarak yaf tığı ateşte bir karaca etini kıza! Köpekleri, kurdu ile paylaştı, Son uyumak için uzandı, O, kulakları ufak bir gürültüyü bile işiterek, buf” nu en İnce kokuları duyarak uyu Yanmdaki köpeklerle kurt onun vsf Yığmın bir parçası gibiydi, Yaban domuz oğulları beraberle " rinde sandallar da götürü, Kadmlarla, sandallarla. yürüyüşle çok ağırdı. On birinci gün #ki bölüğe ayrıldı * lar. Büyük bir kömesi gene © yoli ilerledi. Ötekiler sanki bir av çerif " mek ister gibi dağıldılar. Kaya oğlu bunlarm arasmda yarımada adamlarının öldürülürk# tepede gördüğü adamı görerek tan!" dı. Bu, onların başkanlarıydı. Köpeklerle kurdun gözleri yeşil sf böcekleri gibi parlıyordu. Tüy dimdik olmuştu. Efendileri onl#” ses çıkarmayı yasak ettiği için rinde duramıyor, titzleniyor, sık # soluyorlardı. Birçok günler bu ads ların arkalarmdan yürümüş! Şimdi.bunlarm pek kofkunç düşmi” Tarı olduğunu iyice anlamışlardı. Kendisini göstermiyen Kaya ol” geriye doğru çekildi. Şimdi izi kaf betmekten korkmuyordu. Yaban Domuz oğullariyle kendi * rasında.uzun bir yer bıraktı, 7 Üzerindeki bir kayalığa trrmandi rada saklanarak bekledi. Saklans lana yürüyerek bir çınar orman gitmeği tasarlamıştı.. Bekleyiş di silrdü. Irmak geniş bir çarşaf dümdüzdü. Kaya oğlu adalar ars” da büyük bir kayık gördü. - Kürek çekenlerin kadınlar oldi nu görerek şaşırdı. Sağ kıyıdan p yorlardı. Hareketleri çok mey | çok umutsuzdu. Kaya oğlu savaş | rm bindiği başka bir sandal dahâ? . dü. Kayık kadmları kovalıyor, a ra yetişmek için çabuk çabuk İl 0 yordü. Kadınlar sağa döndül yi çüncü kayık bir adayı dönerek İ alrın üzerine geliyordu. Kaya oğlu karanlıkta sürüme soluk soluğa yürümeğe başladi” ir yalarım arasından bir gölge w gör Kaya oğlu başını çevirdi, Çocuf” dü. (Devami e)

Bu sayıdan diğer sayfalar: