“Köinelia ne varsa hepsi vehim ve hayal, ya aynalara vuran akisler veyahut gülgeler.., Dünkü defrikanm hülâsası ; Sönatli Bakkal, Öyle bir ma. halle, ki evleri iki katlı, köhne çatılı, Sürülü kafeslerin ardın. da kocakardar, arada bir pen. cereden pencereye * dedikodu yapiyorlar. Kapı eşiklerinde mahalle kızları sakız çiğniyor, yalınayak, başı kabak mahalle oğlanları sw birikintilerinde kâğıttan kayık yüzdürüyor... Çeşme başında doğuran kadın bile olduğu rivayet edilen bir mahelle... Bu mahalleye ayak basania- ra ild şew gösteriliyor? Jma . mun üç katlı eri ile, Mustâfen- dinin o “İstanbul bakkaliye, dükkân, Mustafendi hasis, tr- yeki bir mahalle bakkalı. 1 - mam kallâvi sarıklı, burgu gi” bi keskin gözlü bir adam. 0. nun için hayatta gülmek, oy.| namak, rahet etrek büyük gü. nâh. Böyle şeyler yapanlar değil, katla düşünenler ce - henneme gider. Hazıa sevince dinmeyen bir kini, affetmeye bi anlığı var. Karısını genç kaybetmiş, bir daha da erlenmemiş. Gergin tenli, pen- be menaklı, titiz, hamarat, su» ralsız, gülmez kızı Emineden başka kimsesi yok. Temizdi, hamarattı, titizdi, ma- halle çocuklariyle oynamağa te- nözzül etmezdi. Suratsızdı, gül mezdi, imamın akides'nin biricik Ünseli gibiydi. Fekat ınsanları “omadılları yerden vuran aksi ali imama Emirenin eliyle en âcr 3 darbe indiedi. Kız on yedi ya- tında iken mahöllede kaylazlığı ile meşhur zenne ro'üne çikan “Kız Tevlik,, lâkaplı bir delikan-! liya kaçtı, Esasen münasebetleri! Wwektep sırala ndan başlamıştı. | İki çocuk ayni rahle önünde diz sökmüşler, ayni kalfa pesinde mek! tebe gitmişler, ve başlanma alay”; larında “Şol cennetin ırmakları ilihisini bir ağızdan söytemişlerdi.| Diy ve içi hiç birbirine benzemi- Yom bu iki çocuğu, tabiat hesaba, Mantığa sığmayan hilemetiyle bir-| İeytirivermişti Tevfik tâ 5 zamar'n.ds uzun bacaklı, gürbüz, kestane rengi göz| leti bir kız çocuğu gib! tatlı kir) Mt dudakları durmaan söyler. Yaramaz, maskara bir oğlandı Yürüyüp söylemeğe başladığı andan itibaren herkesin taklidini Yetfiyı, bütün mahallev! güldür- Üstü Üul annesiyle dayısı bakkal Mdstâfendinin evinde yatar kal- Kard. İhtiyarm bütün israrma Tğmen ne bir yere çırak oldu, ne ds bir san'ata girdi. Başıboş, 19- tanbul sokaklarında sürter durur- du, Bütün bu havailikse beraber| Sene (stanbulun hüdai nabit ye: tiştirdiği halk san'atkâ-iarının hu» swsiyetlerini de gösteriyordu. San'atkârir şöhreti pek erken, dâyısmnn bahçesinde Ramazan geceleri Karagöz oynatırken baş- İ file bunu çabuk anladı. lada, Bu işten oğlana cep harç- İliği çıkacağını hesap eğen Mustâ- endi itiraz etmedi. Mewmulünden Sok kolay kopardığı izti alır al- maz, Tevfik, tavan arasından €es- ki mukavva kutuları srttadı indir. di: dükkândan teş on tenkli ka- lem aşırdı; anasının dikiş makası Ar elde etti; dir hafta mütemadir |Yen kesti, biçti, boyadı; bir alay kâğıttan sanatkâr ortaya attı. Hattâ Karagöz takımma bir iki yeni sima bile ilâve etti Başlıcaları Mustâfendiye ben- ziyen bir bakkal, imama benziyen, yerden bitme, koca sarıklı bir ih- tiyar imam. Sir de Eminenin eşi küçük bir mahalle güze... Tevfik perde kurup, şcm'a yakıp “zillü hayal, göstermeğe başlıdığı ge“ cenin haftasında çocuk seyircile- rin arasında bir sürü yaşlı başlı as dam peyda oldu. Haftanm bir ge. cesinde yalnız kadınlara oyaıya- cak kadar maaallede rağbet ka- zandı. Bakkal ile imamın karıkatür- leri perdede belirince büyükler a- rasında hafif bir fısıltı başlıyor. mahalle güzeli çıkar çıkmaz, ço- cuklar ayaklarını yere vurüyor, “Ewinedir Emine,, diye bir ezgi tutturuyorlardı. Ön dokuz yaşında, Tevfik. kar dım rolüne çıkan orta oyuncuları- nin en meşhurlarından olmuştu. Oyun Çırpıcı çayırına gelince, ma- balieli, ne yapıp yapıp onu seyre giderlerdi. Erkekler kendisine pex yüz ver» mezlerdi. Ne de olsa semtlerinde yetişmiş bir gencin, yüzüne lâden- den ben koyup kaşına rastık, gör! züne sürme çekip kırıtması cinsi haysiyetlerine dökunuyordü. Fw kat en çiddisi bile onun,maskara- lığına gülmekten kırılırdı. civarin kibar tarafında konağı 0©- lan Zaptiye nazırı Selim paşa da Tevfiği görmeğe gitmiş, şinma| yaraşmıyacak bir hafiflikle kah» kaha salıvermişti. Ayni sene Tevfik birbiri ardın- ca dayısını ve anasını kaybetti. Birinden dükkân, ev ve #rkasında- ki böstanımsı bahçe kaldı; ötekin- den yüreğine bir türlü dolmıyan bir boşluk, bir hüzün yerleşti. Bu iki hâdise başka başka sebep'erle, esasen kafes arkasından, kapı a- ralığından devam ededuran Emi» ne - Tevfik münasebetini körükle: di. Istanbul bekkaliyesi işlek bir İ dükün işini bilen bir bakkal, o- rain pek âlâ para kazanabilir. E- mineri, bu pek düşündürdü. Esa- sen Tevfikde gözü vardı. Bütün mütebakkim tabiatler gibi oda, balmumu gibi kalıptan kalıba gir ven Tevfikde, ideal bir koca sezdi. Tevfiğin ağzından, oyunculuğu bırakıp. bakallık edeceğine dair! söz alır almaz, imamın evinden kaçtı. İmamın burnunu kırmak i- çin bu münasebeti körükliyen ma- halleli, gençlere yardım etti Ni. kâhları başka bir mahallede kyıle dı. İmam kızı, Tevfiğin evine geldiği gün imam mahalle huzu- runda Emineyi reddetti. bekleni- bakkal başka. Tsv- O beyaz! çarpıntı veren “Ce, şimdi vırıltıyı, saga Köşe başlarında yolu len imamın kızı başka, Tevfiğin karısı Emine yüzde kalbe penbe dudaklar, dırıltıyı yüksek san'atlar der?ce- sine çıkaran aksi bir ağız. Tev- fiğin damarlarında kanı eriten si> HABER — Akşam Pos Kaya Oğlu hayvanlarla ve Tablatla, vahşi birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı * No.z2 Kaya oğlunun gücü, dinçliği korkunçtu. Kızıl yarımadada ona karşı çıkacak yok gibiydi. Dünkü nushamızdaki kismin kısaltılmışı Güçsüz, kuvvetsiz kadınların öl- dürüldükleri, gizli kuvvetlere kurban edildikleri devirde Ya. ban Domuz oğullarından Geyik oğlunun kızı Çiğdem, ablası Pa- patyanın zayıflığı ve kuvvet- sizliği yüzünden bu gizli kun. vetlere kurban verileceğini bil. diği için onu kaçırmaya ve ö- lümden kartarmaya karar ver. mişti, Sebep, yalnız bu değil- di. Kendisini karı olarak alacak olan Karaboğa oğluna derin bir kin besliyordu. Avdan dönü- günde genç kızın iki ön dişini kıracak ve kendisine karı ola. rek alaraktı, Öküze benziyen kafası, ça- kal gibi kokusu, çipil gözleriy- le genç kazı tiksindiriyordu. Ortalıktan el ayak çekildi. ği zaman Papatyayı çocuğuyla beraber aldı ve uzaklara sürük- ledi, Nereye gideceğini bilmi- yordu. Fakat tasarlamıştı. Yanar an kükreyip, «ira. “a eşten nekilez sali BiZ sırada yola düştüler. Yolda Parsa rasladılar. Çiğdem, Parsla döğüştü. Pars uzaklaştı. Fakat Papalya: — Gene gelecek, dedi. Çiğdem yerden taş alarak fır- dattı. Bunlar Parsın arkasın. dan gelen çakalların gözlerine raslamıştı, Papatye aldanmamıştı. Parsın acr- sı gittikçe azalıyordu. Tekrar iki ka. dına yaklaşıyordu. O gene arkasında çakallarile birlikte sökün edivermiş - UN Genç kız bağırdı: — Çiğdem parsın dişlerini parça - uyacak, Gökgürültüsü gibi bir gürültü top. rak altından bomurdandı. Irmak kı . zil bir renk aldı. Dağ titriyordu, Bü - tün ovalar çarpıntıya uğrıyan bir yurek gibi kabarıyordu. Çiğdemle Papatye iri otlar arasm- da yürüdüler. Toprakta açılan bir çu- kur parsı gözlerden saklıyordu. Ça . kallar inlediler, Ağaçlardaki iri kuş . Tarım hep birden kalkmasiyle dallar çatırdadı. Kızıl alevler ayı o kapamış ovayı gündüz gibi aydınlatmıştı. Çiğ - dem uzaklara doğru baktı. Kayaların çatırtılarla, mağaralarm üzerlerine yıkıldığını keskin gözleriyle gördü. Papatye içini çekti: — İşte gene gizli varlıklar! dedi. Çiğdem cevap verdi: — Evet gizli varlıklar! Onlar u - Yusu öldürdüler. Halbuki sen yaşı - yorsun! Pars gözükmüyordu. Fakat ça . kallar ırmağın kıyılarını koklıyarak ilerliyorlardı. Kan isteklerini arttır .! mıştı, Uluyorlardı... Alt üst olan oya-! da, ırmak kıyılarında o ağaçlar inli | yorlar, çatırtılarla ( devriliyorlardı. | Bütün canlılar durmadan kosuyorlar- dı. Topraklar yavaş yavaş çöküyor -! du. Çiğdem istediğini buldu. Yaban! Domuz oğulları bir sandal bırakmış -' lardı. İşte! dedi, Şimdi bununla uzak.! yah gözlerin sıcaklığı yerine, şi'n- lara, bilmediğimiz yerlere gidereğiz. di o gözlerde, daha çok buz gi soğuk ve hain ışıltılar (Devamı var) bi! Papatyenin yüreğindeki umut gene görülüyor! canlandı. imdi hepsini, bütün çektiği korkuları unutmuştu. kimdi onun taş-; kın ve vahşi sevgisi çocuğu ve karde « şi üzerinde toplanmıştı. Yaban Domuz oğullarının mağa - raları kadınların, çocukların, yaşlı . larm mezarı olmuştu, Fakat (ihtiyar Sırtlanoğlu ölmemişti, O gene yaşı . yordü. Bu kaya Üzerinde ayakta du - ruyordu. Ateşin kızıl dalgalar gibi ak- tığı zamanları düşünüyor ve sevini - yordu. — Savaşçılar Gökırmak adamları , nın karılarını alacaklar. Sürü sürü tutsaklar (esirler) getirecekler.. Bu tutsakların kanları gizli (ovarlıklara yem olacak, Onun bu ölümden kurtuluşu ikinci idi, Artık yaşayışının sürüp gideceği. ni düşündü. Tükenmez bir varlıkla o yaşıyacaktı ve birden yok olan â - damları küçük ve hakir gördü. Gökirmaklı Kaya oğlu Gökırmaklı Kaya oğlu. ırmak bo - yanca yürüyordu. Yanında iki kö- pek, bir kurt, birde çocuk vardı. Ü . zerinde bir ayı postu, çocukta da bir çakal postu bulunuyordu. o Onların göğüslerinde bitmez, tilkenmez bir ya. şamak İsteği çağlıyordu. Kaya oğlun - da, Gökırmak suyunun ayrı gövdesi vardı. Bakışları sertti, Saçları yumu- şaktı. Bir ceylân gibi çevikti. Fakat gücü, dinçliği korkunçtu. Kızıl yarım adada ona karşı çıkacak yok gibi idi. Ulus yirmi soydanberi köpek yetişti - riyordu. Gökırmak adami bir gün av. da bir kurt yakalamıştı: Onu büyüt . tü, yetiştirdi. Köpeklere alıştırdı, On- lar gibi yamuşak başlı oldu. Efendi - sine, köpekler gibi, o da boyun eğiyor- du. Sonbaharda idi: Gökırmak savaş. çıları savaşa gitmişlerdi. Kızıl yarım adada Yalnız beş savaşçı, yirmi kö . pek, birkaç da yaşlı kalmıştı. Altmış genç kız, kadın bulunuyordu. Hergün iki savaşçıdan birisi araştırmaya gi - diyordu. Zira uzakta bir düşman ko- kusu sezilmeğe başlamıştı. Kaya oğlu daha aşağılarda araş - tırmalar yapıyordu. Sivri başlı yaban Domuz oğullarının oralarda olduk . ları söyleniyordu. Kaya oğlu, onları hiç görmemişti, Fakat babası Kaya onları eskiden Gökırmak ve yeşil göl. lere geldiklerini görmüştü. Orada sa- vaşlar yapmışlardı. Onların tunç bal- daları, bıçakları kendi taş baltaların- dan tahtadan, çamdan yapılmış to. puzlarından çok daha korkunçtu, Ka. ya oğlu köpekleriyle, kurduyla, ço - eukla yürüyordu. Irmağın kıyısında» ki bir kayaya tırmandı. Bu kaya kim- bilir kaç bin senelikti. Fakat Kaya oğ. Tu bunları düşünerek kendini yormaz. dı. O bu eski çağları anmak bile iste- mezdi. Doğan her bir gün, onun yaşa» yışmın yeni bir başlangıcı idi. O yalnız ağaçları, çiçekleri, yap - rakları, çimenleri, suları, o bulutları tanırdı, Atlar, besli yaban öküzleri, kamışlıklar arasındaki su aygırları, sayısız balıklar, gergedanlar, batak . uklardaki domuzlar, keçi sesli geyik . ler, yaşlı çınarlara benziyen filler o - nun için bitip tükenmez bir sevinç) Kaynağı idi. klar ağaclıklardan| hiç eksilmi er, kara karga küme-! leri, yaban güvercinleri, kuğu kusla . ekler, turarlar, kirlangıclar ovalar Üzerinden asla eksik olmıya l caklardı. Kıul veya kara (O parsların, hepsi dişlerle, tırnaklarla, pençelerle, boynuzlarla, gövdelerine yapışmış 8. gularla dolanmışlardır, Kaya oğlu « nun yalnız okları, yayları, tokmak , ları, baltası vardı, , Onun gözleri ve hissi (duyguları çok keskindi. e Çevresindeki en küçük değişiklikleri, kımıldanışları hışır - ları sezerdi, Köpekler ve kurt onun İ. çin canlı bir silâh yerine geçerdi. Ne kara Domuz oğulları, ne de yeşil göl. dekiler köpek yetiştirmesini bilirlerdi. Köpekler ve kurt onun gücünü art. tırıyordu. Çocuk ince ve yorulmak bilmez gövdesiyle küçük bir savaşcı idi. Onun en büyük bir yardımcısı idi. Dar, küçük çukurların içerisinde, in- ce fidanların arasında Kaya oğlunun yükünü taşıyor, büyük bir ustalıkla kendisini hiç göstermemeye uğraşı. yordu. O daha şimdiden adamların kurnazlıklarını ve düzenlerini öğren: mişti, Köpekler homurdandılar, Kurt kulaklarımı dikti. Mamutlar geliyor . du. Balçık rengindeki kümeleri uzak - tan geniş kayalıklar gibi gözükilyor - du, Onlar, yılanlar gibi çamurlu hor « tumlariyle, iri ağaç gövdeleri gibi ba. caklariyle' o kadar şaşırtıcı idiler ki sanki başka bir dünyadan geliyorlar- dr İri taş bir topuzdan (on kat daha büyük olan dişleriyle bütün canlılar. dan bambaşka (o görlinüyorlardı. On » ların soyları binlerce yıl bütün can . lardan üstün, güçlü, kendine güvenir bir yaşayış sürdü. İnlerindeki ayıların iri kedilerin soyları tükendi. Yakmda onlar da ormanlardan yok olacaklar- dı. Bunlar artık soylarınm son dökün. tüleri idi, Onlar yaban Domuz oğul » larının ülkesinde kalmamıştı. Yeşil göl kıyılarında ara sıra görünüyor . lardı. Gökırmak kıyılarında şaşılacak bir gürlük, bollük ile fışkıran o ağaçlar, otlar, fidanlar, bin bir çeşit irili ufak- Lu hayvanların Kaya oğlu için bitmez tükenmez bir sevinç kaynağı olmasın. da yeri vardr. Bunlara baktıkça göğsü kabarıyor, kendisine inancı artıyor. Üstünlüğü - nü sezerek, kollarını sallıyarak yü . rürken benliğini daha büyümüş, daha gürbüzleşmis, dört yana daha yayı). mış duyuyordu. Bir kaya üzerinde ayakta durup ba, gırdı. — Mamut aslandan, kaplan pars . tan daha güclüdür. Kurt dinledi, bok Tadı. Köpekler artık O homurdarmı - yorlardı. Bunların üçü de bu etten ka, yalara kârşı olan o kudretsizliklerini anlamışlardı, Kaya oğlu mamutlarır su içişleri - ne gizli bir heyecanla baktı, Orların da köpekler gibi yetiştirilip yetiştiriN. miyeceğini düşünüyordu, Kaya oğlun. da Gökırmak adamlarının hiç birisin ; de bulunmıyan bir duygu vardı: Yır» tcı vahşi hayvanlara boyun eğdir mek (Devamı var)