» yep urfuag TeJdoLnunSnp Furaoı yadamp * 19 yisvu yuog Yeşi Şojiyos yy — , SIpAEdOY EYEYYEK 444 pryofyayı 'npzo&nunjuğ #taryıp vfeşyou 114 igIğ #nuzrokyag$ ayri “Ey ize Spuş; uluepo Hojzo3 TU Zokvpe 19) ynğos uopuğznz “yöruğr ves EUIĞJ ere UNZAAJ0N OLAN PL Pİ M3OPPIS A0Ğ wEzyag ojoğ orguopa “ME Mofng, ek Trr$ maunzayog runso fnunıng Epuuek UYUİPU EŞ “epumus£ o vuşuagı şjağ ouypUOM p'unğ -O)zEğ pipe uyoggn 0u93 015 yeg “eldoz ( rurpuay “eusg VE Tavğ — “unpag3 nunğuplo iyrzek ollolğay uayfoye UÇUN Yy UN “MpAŞİLAE TULAUJUYPOYA “Şurzopoouyd - Np urruyuğ TELYUS “nzoy yuagi “ae » any uag “HEK "HEM “yy “umaodıp xeyaodpst BUNUN vuyuogğ “euuş — STpalap oryguapıyg ye » o4pm19$ UZAT eğmeye çuşsaş p1EğO) sowanın ujuylayım ıpuydunş yarun3los 1g a9919p vos PUNZRA “npaokığus ş9ğ “49P HAJa9S *zo£ryi5 Saye uapuLlayzon *aşönue$o? Çreğ mounzayop şuyu *MDJAEL Şa auypuayy gpzeğ Tzeğ — “POLO puyıolzgs “aokueguy pIsvu pSZO3 yeg “umaodıje sojou (0g 104 “MMJOĞNAN 43 wiğıpoysı “unuokrij; GEAK yeyez şeye 251 epzang “un1ok * Fapİ ON UEPALY Şo S0JJ9UL *unz04ny10y fig uepns yepreg 1g BOTA “umzokunp9 )91059) ağam yok YpLİE1vS JANTnİN90İ 1g 211) gg ueluğn tuğyurunp 34 Ur uruyraj » Saprey upazyau uyuşsouur ug 'U “EN “aokyaypujp mükreyıye yezeyujurp “&e OY IŞIĞI yees 174 İZEL POpUŞI * opUNSRA “Jolluypulaas wpuy du yag ufay20S NA OS) “zaakıp “ij —2eğ ilke, osupş yy EySeg uapuos BUEY EELUNP “ZU BŞURİ “ana üiğreğ 18a98 *urjreğ upuos Zrujex “aodru “unjna YET Epeang “ey unsau 10£1 “UV YOK dusüyayaoğ eprung — :0)s05 Sean, yepyeni Honlu, Hep eğ mounzayop WM n “VE pe 1şg öpTey nİnplo Sruek ap “uşöş dofsoye vövg Srurueyez JON “ipaep “ENİ URIMp eJZAv) ig upyes vpusığ 104 PA ap MP ANNA AYUPUNSNP Iğemutduy vuLrepyefu az0zn yarayıp 291vpU UŞŞş ZT zrupe£ zojazay y03 a1 YPE İLE vt “9u3 pizn4 un3 “105 ıymatş unzyuu ng 'npgolnungag #epunnzay uzreğ munzayop ItaM SULAK SA 1pJIsr0s npnopA OpUTİJ 10J40 ” UNĞNP yduarsı s9319p UOS 04 Uputp “arz çapzşzgs Şıpery eSUCLZ HUNİ ” AP na pi yomap ;vy devuşayas$ — iyazokşp ua4ld gp uv£ “1pop “znunsıo£n$og 999pvos poag “çdevuyayaağ ;devuyayaağ — 40108 PARA “Ong nfnuşnun o munğupun;ng ep * 0 ulüiptş Hrasigla yekis “npdodnujp aöumas 74 YA4NA FO1ZAS ng HEK “upoz$oy Nun3np1© 4Z43 uyuySOJ ERO “FLOR LNN TS9YAOY 104, OPUŞULŞ aönL ME oüyareyiş uey$e ng oğöf “umnup&np O nunğnpjo #puraos puag Zeape£ epelunp op Uyuos oA FuIğıpaos pas zıuyek (o “puos uag vpvus IğNĞj 25 eğenyo uopunzu£ pun3npundnp su uzyn ninpzos 4p “unsıo4yup$ “ UVINYAYGUVd H PARDAYANLAR Kadın erkekten üç dört yaş daha büyük görünüyordu. Kibar tavırlı, ya. kışıklı bir sarışındı. Delikalıya bakan gözlerinde son derece o bir sevgi ve şefkat parlıyordu. İlk bakışta genç adamı çılgmca sevdiği bu uğurda İ - cap ederse can vermeğe tereddüt et , miyeceği belli oluyordu. Genç kadm merakla : — Hani, şekli göreyim! deği. Delikanlı, işlemeyi siyah kadının elinden alarak; — Bak Mari! diye gösterdi. Bu işleme, biribirine sarılı ve kuma gm dört tarafını saran bir takım zambak demetlerini gösteriyordu. Or- tasında mavi zemin üzerine işlemeli çiçekli bir çerçeve bulunuyordu. Bu çerçevenin (İçinde de sırma ile işle nen “ben herkesi büyülerim,, eüimlesi göze çarpıyordu. Mari ismi verilen kadın delikanlıya sorgu dolu bir bakış fırlattı Genç a- dam kansız ellerini ağır ağır oğuş - turarak gülümsedi: — Sevgili Mari, maksadımı hâlâ an. byamadın mı? — Hayır sevgili Şarlım.. — Öyle ise ben söyliyeyim. Bun - dan sonra bu cümele senin rümuzun olacaktır. Onu ben buldüm. — Oh Şarl, Güzel Şarlım.. — Mari, sonunu dinle! Eşyan gü - müş takımların, vesairen için için bir “işaret düşündüm Ronsara, Kollej dö Frans'ın Yunan ve Lâtin dilleri ho . cası Jan Doroya sordum. Fakat bun - lar benim istediğim gibi bir şey bu - lamadılar. Bunun üzerine kendim is. tediğim gibi bir cümle aramağa başla- dım. Ve nihayet buldum, Görüyorsun ya Mari, böyle buluşlar yalnız aşkın vereceği ilhamla kabildir, elbiseli — Şar, Şarl!,. Beni ne kadar mes ut ediyorsun?. — Sonuu dinle güzelim! Bu cüm . leyi nasıl bulduğumu biliyor musun? Keşfet bakalım.. — Nasıl keşfedeyim sevgilim? — Bak bunu senin isminden çıkar - drm. Ben herkesi (o büyülerim OE CHARME TOUT) cümseli ismin olan (MARİE TOUCHET) nin değiştiril « miş bir şekli değil midir? Hele dik . katli baki, Mari Tuşe hemen yazı masasına ko- şarak ismini bir kâğıt üzerine yazıp (JE CHARME TOUT) cümlesindeki olan harflerin (İARİE TOUCHET) de bulunduğunu gördü (1) O vakit hakiki bir saadetle kendin - den geçen Mari sevgilisinin o kolları arasına atıldı. Delikanlı da onu tarif olunmaz bir sevgi şefkatiyle göğsü . nün üzerinde sıktı, Jan dö Piyen, saf ve (yüksek olan bu saadet levhasmı sakin ve yeisli o - larak seyretti, Kendi kendisine düşü . nüyordu; — Biribirlerini ne kadar seviyorlar? Bu iyi kalpli aksoylu (asil) delikanlı ile bu güzel ve sevimli kadın ne kadar mes'utturlar? Heyhat, ben de acaba bir gün böyle bir saaete erişebilecek miyim? Delikanlı yavaş sesle söze başladı: — Evet Mari, son zamanlarımı hep bunu düşünmekle © geçirdim, Çünkü Luvr sarayının içinde yalnız seni dü- şünürüm.. Vaktim hep sandetinin hülyasiyle geçer. Annem beni Hüz. noları mahvetmekle uğraşıyor san . dığı, kardeşim Anjunun “protestan » ları öldürmek için nasıl bir çare dü . (1) Jile 1 harfelerinin majüskülle. ri el yazısı biribirinin aynıdır. wŞIpaN$I garı 144 )g$ yaaa Je “44 oyu? uruegeg UİŞ ŞsIpuoy — 30p40S ajs9S #rABk dıs “ Epyek vuruek unuo uektprtj uyu sureyi gozejkoy wopanpl9 Ur minpjo uopuşurp UEJSMYOL UpUMYAYŞ vaya US “elrrzuy ajanı) deyuy no ep YEN) “gövpyezn yezedek Mazuğ| vpaa 170 aydyfa “Spe$ TYSON “pre 10 “ETE ATLIZINYAİ BARS 1g uzağ op “uysazn ye 1194 uupunğnpjop ezuoş 1paa4 rug * EA2) "um1Okpa (AGE Hü “PE — dayı ALA) TEEN 144 vapo (ngüyş çuşlaypou ANY upuşıg Uepursuego) elepieğ “Ur AOpOUUUZ amyaapı3 o vznunSoy tus uuvAkuy İŞ zaYNİApJO UEYAYUN dEpwy 20 TAYINYAYdIVA w PARDA bu senyorun ismini oöğrenmekliğime bir engel var mıdır? © Hayır Mösyö. — Öyle ise ismini söyler misiniz? — Bu zat, mareşal dö Damvil, Mon- senyor Hanri dö Monmoransidir. iğ e DEBARRE SOKAĞINDAKİ EV Jan dö Pardayan o akşam Devini - yer oteline yeni bir misafir getirdi. O- tele vardığı zaman kapılar kapanmak üzere İdi, Kimseye bir şey sormadan Galaoru ahıra götürerek iyi bir yere bağladı ve önündeki o yemliğe yulaf doldurdu. Galaor boz renkte, dört yaşmda ka” dar, başı narin, alnı geniş, burun de - likleri açık, sırtı gayet güzel, sağrı - ları dolgun, bacakları ince iyi bir A - rap atı idi. Birdenbire Lândrinin sesi duyuldu: — 0. burada ne yapıyorsunuz? Pardayan başını bu yağ tulumüuna yavaşça çevirerek cevap verdi: — Son cinayetimin karşılığını mu - ayene ediyorum. Lândri titriyerek: — Demek bu hayvan sizin öyle mi? Mösyü lö Şövalye? dedi. Pardayan, yemliğin üstündeki ot yerine bir demet yonen (koyduktan sonra: “ Evet, size söyledim ya! sözlerini mırıldand. — Hay Allah belâsını versin! Bu hayvanı da ben mi besliyeceğim? > Bu cins hayvanın açlıktan öl - mesini mi istiyorsunuz? Şövalye, Galaorun hiç bir şeyi ek - 8#ik olmadığını anladıktan sonra hid. detinden çıldırmak derecelerine gelen otelelye geceniz hayrolsun deyip yat- mağa gitti, “APPYELEŞ URUMDDEŞ 19) UDŞD Ş31y0Ğ opumaşaumaşa viumdsj 4009) (1) LE) OP ZIS PISEEŞ Wa ulruyye uvunj -ag vpurarye (1) dovyep 'zfuypa şaguy (6 m nğnpinş ülüriğe$n yeavo ova ey AZAP ESA) DA Ezo Sr — jJaur)SŞ 408 401 —— taya vag AYAZ 1g ÇSEU 975 YELEl0 yapi re yi wung zaunpunıng apYINĞ 1g ynspg SUvY OPJEYLoy “uns|o vsMMJo ON — :94 IpEtJE YP) fuypuay siyes pyyöon pp pöyuruajdos | 914 9438 yg ynğoy ayda 798 vos ng “UMLOKNŞON UOpUŞSOUIİ 19Y)9) 419 eun$eg UÇ Una *uşy)9 MİYZİSYE 211 OUA (ŞE üre “keş — Pap gwsyol zu “SAUL 1OKŞUAŞ İY iy şakvun ag — inye TOY * Saw uwpidey oazluy uap1aj708 ng *uypoj Si yaduupo ayal uşğap a1g “ke — “UZMUNSA0 Ap * UÇ daJog2ep Siya ON g0yyaAAn) dep “84 du znunğnıunx, gzruıparany up * uyoya uHUpS Ng şuda "yag — “1p9p Zznunsnul 104)| > 1g munğnpşo Sude su *9<sojç — ENİ apyouLny rwsuydu$ dnyos zu “ MAL TULOLŞEN UKYPİŞ Op ak(vap$ “paığeg OĞP uysa Sip | “1S Tun, “ZMİpLUŞANN rp lu — 2SYUS (pyödu | Butunjag - apujzaz|) UNU “epesis ag ONRAİ daiyyağ wap due AMAR Ave sulavpğvae£ ap 19ja8 ng gid meyyydek ucuz DH ğ “um * TEPE TUEKEPTE,İ POŞYEPIIA Ty * Si uarmap İep epulejuzu USyOK gel İS TpHA m mepuığiyesn pepper Barı) YANLAR 0! O zaman Lândri Greguvar iki eliyle sivri kafasını tutup yesinden saçlarını yolmak istedi. Fakat muvaffak olama dı. Çünkü başında saç yoktu. Bugünden sonra Pardayan hergün atına binerek dolaşır ve Pipo da bur nunu havaya kaldırıp yiyecek bir şey arayarak önden giderdi. Galaora ge - linee o da tutturduğu istikametten ne olursa olsun ayrılmazdı. Yani yolda giden ahali hayvanın çiftlerine he - def olmak istemezlerse herhalde bir tarafa çekilmeğe mecbur olurlardı. Şunu da söyliyelim ki ahaliden biri biraz hiddet eseri gösterse biraz ho - murdansa Jibule de hemen O kmından çıkardı, Atıyla dolaşan Pardayan Piposu ve Jibulesi ile mahalleye dehşet vermiş - ti. Fakat onun zoru mahâllenin na - muslu adamlariyle değil © serseriler, gece hırsızları, kavgacılarla idi. Çün kü Şövalye bir kavgaya ancak zayıf olanı korumak için girerdi. Ekseriyet- le bir kaç dilenci beraberinde gelire - rek onları masasının karşısına otur * tup yemek yedirdiği, o şarap içirdiği de olurdu. O zamanlar Lândri, her ne kadar işlek dükkünmda böyle derbederlerin bulunmasından biraz sıkılıyorsa da neşeli ve şen görünürdü: Hakikaten O günlerde yalnız bulunduğu zaman para vermiyen , Pardayan. borcunu fazlasiyle öderdi. Bir kere otelci kor” ka korka bunun sebebini | Şövalyeye sormak istediyse de cevabını aldı: — Azizim, Siz kendinizi ne zanne - diyorsunuz? İster kral ister Dük dö Giz olunuz. Davet ettiğim Okimsele - rin parasını vermeğe hakkınız yok - tar. Böyle bir saygıszılığa hiç bir za - man tahammül edemedim. Misafirle -