“ 12 AĞUSTOS — 1935 a İki mahküm büyük bir cesaret ve sükünla iskemlenin üstüne oturdu, iş Roehl ve Pallister çabucak çatıya fıktılar, Dehşetli bir fırtına bütün zin Sir şangırtılarını boğuyordu. İşte ta - İatin bu suç ortaklığı sayesinde iki kaç!k kimse tarafından görülmeksi- Zin, duvarlara yetişerek Hudson ırma- nm kenarına kaydılar. Tam bu kertede, yüz metre kadar ötede Ossining köyünde bir yangın fıkmıştı. _Bır gece bekçisi, yanr;ını bildirmek Zere penceresini açınca, — hapishane âuVarmm dibinde bir gölge gördü. Önce bundan hiç kuşkulanmadı ve Bül'du — Yangını Niyor? Gülge uzaklaşırken cevau verdi: — Bilmiyorum!.. Gece bekçisi bunun üzerine bu ge - €e Yolcusunun bir hapishane kaçkını olup olmadığını düşünmeğe başladı; Arkasından da : — Kimsin? Sorgüsunu bastırdı. Gölge buna hiç karşılık vermeksizin Aranlıkların içine dalmıştı. Gece bekçisinden başka, “Bay Sing ulğî,.ırı bu müşterilerini hiç gören ol- Madı, Ertesi gün Hudson ırmağının bir - HÇ mil aşağılarında alabora! olmuş İr kayık bulundu. Hapishane idaresi de'Roehl ile Pallisterin ırmağı geç - Meğe uğraşırken boğulduklarını ilân *İmekteçacele gösterdi. M&#.ıdau ilar', x* “ir *a'ü[. 'a gördünüz — neresi ya nerede?, Bunlg_ı,_ bulunmadı. Bu kıvığm h Un veazivetinin her- alde İı'ı%lı:ı bir manası olacaktı. An- a_ ““Val ahlâk bu iki mahkümun Oöalmas almalarını istiyordu. r'ılw —lnn Şillitoni'nin ilkisyanı Bir arkadaşının ve iki polisin katili Anlı bir haydut olan 21 yşamda Jon Sillitoni ceza — değiştirme ' İsteğinin oddem!dıgım öğrenince kaldırıp ken İni hücresinin döşemeleri üstüne a - farak hüngür hüngür ağlamağa baş - :d' Gardiyanlar koşup hemen beni ı“"îrdılar Fakat onunla — uğraşacak 'aktim yoktu. Beş dakika sönra iki i- liîm mahkümunu — öldürecekler; ö - k’“ odasında ben bulunmazsam hü - Üm İ€ra edilemez. Saat on biri on geciyor. İki mah'- ü"" büyük bir cesaret ve sükünla İs- lı Mlenin üstüne. oturdular, İş olup İtti, Ox iki şahit odadan çıkmak üzere- :; “Bay Sing Sing,, gelip önümde Ytyansını yaptı. kü Birdenbire elektrik odasını, mah - Ümların dairesinden ayırmakta olan di İ Bölmenin ötebaşından gürültü pa: ._"!ı işitilmeğe başlandı. Küfürler, P saymalar arasında tahta par - k “arının çelik ve demire çarpıtılarak t 'Idığı işitiliyordu. Odada bulunanlar sapsarı kesilerek r'b'ît'ımıze bakışlık. — Gardiyanları wğaZlamakta olduklarma artık hiç Phemiz kalmamıştı. Fakat hapisha- &şnin bu köşesini, diğer kısımlardan y İt'tane kocaman kapı ayırdığından, Anı kimse işitemiyecekti. ahitlerden birisi sıranın — üstüne larak yüzünü ellerini içine gizledi. h.B“eket versin ki, benim otopsi ka- & Amın, orta avluya açılan bir kapı - Sağr * Bunu yavaşça açtım ve imdat Tmak için dışarı fırladım. Üntak birdenbiri — dürdüm. Aklım ş"“l geldi. Gece zifiri karanlıktı ve lMul'laı-m üstüne dikilmiş olan nö- loı- kerhangi şüpheli bir gölgeye '$t ateş etmek emrini almışlardı. M edilecekler koğuşundan gelen Tış ve çığırış bana tekrar cesareti- bağı VA Zandırdı. ı a a olup bitti Başım iğilmiş olduğu halde bağı - rarak koşmağa başladım: — Ben —doktor Skuvayrı'ım... Ben doktor Skuyayrım !.. Üç dakika sonra — yanımda on iki gardiyan olduğu halde koridora gir - dim Mahkümlar, demir çubukları kır - mağa muvaffak olamamışlardı. Elektriklenmiş kafatasını biçmek - te olan testeremin sesini işiten Şillito- ni taboöresini yerinden — koparmış ve bunu bütün kuüvyetiyle kafesinin de- mir çubuklarma çarpmıştı. Bu hiddet ve şiddet diğer bütün mahkümlara da sirayet etmişti. Epey heyecanlı dakikalar geçirdik. Gardiyanlar mes'ul — olanlara deli gömleği giydirdiler herşey de intiza - ma girdi. Tam sekiz gün Şillitoni delilik asa- rr gösterdi. Onu çok dikkatli muaye - ne ettim; ancak çıldırmamış olduğu - na kanaat getirmiştim. Ölümden kur- tulmak için kendini öyle göstermek - istiyordu. Bana boyuna sövüp sayı - yor, hep ayni komedyayı oynuyordu. Bir hafta sonra sabah — yoklamasını yaparken önüme geçti ve büyük bir ne zaketle: — Doktor size çok fena bir havadis vereceğim: Yirmi dört saat geçme - den deriniz ellerimin — arasında ola - cak.. Dedi ben de ona: — Şillitoni işte birinci — defadır ki sahiti' hir: deli. gibi söz söylüyorsun! i Dedikten sonra yürüyüp geçtim.. - Yanılmışını.. ** Üç el tabanca Ertesi gece Şillitoni bağırarak ya - nına gardiyan Mak Kartiyi çağırdı. Mak Karti hiç çekinmeksizin ya - laştı. Mahküm birdenbire bir taban - caya davranarak tetiği çekti. Karmma kurşunu yiyen Mak Karti yerlere yuvarlandı. Bouuard ve Ni - kols adlı iki gardiyan daha vaka ma- halline geldi. Şillitoni ateş etti. Bul - lardı kolundan yaralıyarak anahtar- ları aldı ve üç gardiyanı — hücresine kilitledi. İşte şimdi teneffüs avlusuna çıkmış bulunuyordu. Bir sıranın yardımiyle duvara tırmanarak, Hudson ırmağına atladı ve tam bu sırada da imdat işa - retleri verildi. Şillitoni kendisini bir — otomobille beklemekte olan suç ortağının kurşun ve düdük seslerinden ürkerek son hız la sıvışıp kaçtığını gördü. Sırtında yalnız pijaması vardı. Şid- detli yağmurun altında rastgele koş - tu. Fakat nereye gidecek? Karşisına ışıklı bir yer çıkınca Şil- litoni burasının neresi olduğunu bil - mediği halde hemen içeriye daldı. Üssining hastanesine girmiş bulu - nuyordu. Karşısına bir — hastabakret çıktı. Tabancayı kadının göğsüne da- yadığı gibi. — Elbise!... Diye bağırdı. Kadın imdat işaretini işitmiş ve ki- min kaşrısında — bulunduğunu enla - mişti. Gidip bir tek pabuç getirdi. — Hani, ötekisi? — Bekleyiniz gidip getıreyim. Ân - cak gürültü yapmamak lâzım, Sonra hastalar uyanır... Hastabakıcı birinci kata çıktı, ha - pishane idaresine telefon ettikten son- | ra aşağıya indi ve elbiselerin her bi- risinin teker teker getirmek suretiyle kaçağı orada epey müddet oyaladı. Beş dakika sonra ise Şillitoni hiç bir mukavemet göstermeksizin tevkif edilmişti. : I (Devamı var) 25 yıl hapisanede kalan Gönüllü Mahpus Hatıralarını anlatıyor 9 HABER — Akşam Postasr En büyük casus teşkilâtı reisi anlatıyor- 7 5) Lahey'in asil sükün ve vikarı i- çinde saray yepyeni yükselmişti. Törene her millet iştirâk etmişti. Yapılacak işe ortak olmak i ıç_;uır her yandan herkes acele etmişti. Fransa, sarayın duvarlarını en gü- zel Goblens halılarıyle örtmüştü, şomınelerın üstüne Sevr mamulâ- | muştu. Birleşmiş Ametilka Cumhurîyet— keresteler göndermişti. Pencere -| lerin camlarını Büyük Britanya İmparatorluğu armağan etmişti. Henüz harpten çıkmış olan Rusya ile Japonya da ipek, kıymetli sa - nat eşyası vermişlerdi. ** p riydi. Mermerler İtalyadan gel - mişti. Kan dökülmesinin ağır yük- leri altında bunalmış olan her u - lus, AndrewCarnegie'nin arma - ğan ettiiğ beşiğe remiz teşkil ede - cek bir vergi goudererek şenlıkle- re koşmugtu. : Sir Bazil buradn sözümü kesti: — Almanya, sanıyorum kanpıla- rın tokmak ve kilitlerini gönder- mişti. Anahtarların Krup fabri - kası tarafından yapıldıklarmı sa- nıyorum Bılıyorsunq:ç ki bu fah - ıı-ı—ıııw ım Şn?lennden ç'* 7 kan mallar ' apol'yoâ““felâîetmı doğurmuş ve Vestfalya demir kral larınım başını yemişti. Evet İkinci Vilhelm her neden - se sarayın anahtar ve kilitlerini te- min etmek istemişti. Zemin kattan üst kata -kadar tam yüz oda, konferans ve toplan- tr salonlarr, kütüphaneler, evrak mahzenleri, cigara içme odaları, hep büyük diplomat, sırmalı üni - formalar ve nişanlar içinde pırıl pırıl parlıyan elçilerle dolmuştu. , Kütüphanelerde dünya yüzünün her dilinden ve her yazısmdan ya- zılmış hukuku düvel kitapları gö- ze çarpıyordu. Evet burası yeni dünyanm yeni Babil kulesiydi. İ - çinde sarı, siyah, beyaz her- ırktlın adam vardı. ; Asansörler davetlileri indirip : çıkarıyordu. Adı:hâlâ hatırımda - dır. Mösyö Karnebek de misafir- ; lere sarayın idare -heyeti namına kılavuzluk ediyordu. Her tarafta altın yaldızlı kalöriferler, fırtınalı havalarda bu sulh sarayının hava-; ruyordu. Yaşlı bir adam,- âdeta önünü bastonla yoklıyarak yarı kör. bir Avrupa sulhseverlerinin en ateşlııı landa Kraliçesi Vilhelmina, arka- sında anası ve Prens Hanri dö di. , Tören büyük 'tqplintı ışl'ohün » da başladı. Önce dini ilâhiler söy- lendi. Sonra da nutuklar başladı. otummş yaşlı zayıf birisini, C-a.r- negie'yi selâmladılar. gibi bu adam da servetinin büyük tınm en cici bici vazolarmı kay -| leri ahşap kısımlar için en değerli | Saatler İsviçrenin en ince işle -| sını mütedil tutmak için hazır du- halde geçti. Bu, Fransa murhhhuıl ç Mösyö L&âon Bourgeois idi. Ho - | Meklemburg Şvenin'le birlikte gır- | Ve şu görüldü: Bütün devlet a - damları altın yaldızlı bir koltuğâ' Dinamiti ortaya koyan Nobel bir kısmmı kazandıran Bessemer çeliğini ya.ptıktın sonra şimdi de sulh için bir saray kurmağa heves eI::mı.l;ıAı : Sir Bazil burada gene sözümü 'kesti: — Ne güzel bir'sima!... Bu a - _ dam İskoçyadan göçedip'de A - 'merikaya ayak bastığı gün cebin- de ancak birkaç şilin vardı. O, dşi âdeta bir din derecesine yük - seltti ve ülkü hiçbir vakit onu ter- ketmedi. Evet Uluslar Kurumunu gerçekleştiren Vilsonun yanıbaşı- na bu Karnejiyi koymak lâzımdı. Haydı siz hikâyenize devun edi- niz, ' Söze yeniden İn.şlıdm. — Karneji âdeti olduğu uzere- ellerini mihanikt bir tarzda biri- birine sürüştürüyordu. Göz ka - pakları, kirpikler yanaklara de - ğgecek kadar kapalı olan gözlerin- de gençlik ve ululuk nuru parlı - yordu. Herkes Papanm yüksek hakemliği altımda bir Uluslar Ku- rumu düşünmüş olan dördüncü Hanri ve Sully gibi düşünen bu a- dama bakıyordu. Hayatmnın ro - manma “zenginlik incili,, adını takmıg olan bu adam bütün serve- ksbe a " tini,-bütün-milyonlarını- uluslara takdim'edi M”çw öw idâ: 'alistti; gevlf ve heveı ıahıbı 'bıı- a- damdı. Entelıcenz Servisin şefi bura - da başka bir mevzua atlamak is - tediğini göstererek - kendisi söze başladı: | — Cenevrede Uluslar Kurumu- nu kurmakla Lahey sarayı arsru - lusal yüksek adalet divanı şeklini aldı; orada on beş hâkim çalış - maktadır; hastalık halinde hâkim sandalyesini boş brrakmamak i - çin dört ihtiyat hâkim vardır. 1913 tenberi 43 tane arsrulusal anlaşmazlık burada uzlaştırıldı. -Milletler arasında aşağı yukarı bir duruşma, fakat entrikanm yüksek olmadığı bir çeııt mu'lıakedu', b“ın ae di Fakat dnha yuka.rılm çıkmık, ' az daha gerilere gitmek lâzımdır: Dağüyar Almanya, Sulh- sarayının kilitlerini vermişti Amerika kereste, İngiltere cam, Rusya ipekli eşya hediye etmişlerdi Bu benim hem de haklı olarak ya- kımndan takip ettiğim bir mesele « dir. Şekil itibariyle koca koca 'ço- cukların soyleclıklerı bir perı ma- salma benzer. 28 ağustos 1898 de Petersburg- da dış işlerini'idare etmekte olan Kont Muraviyef yabancı elıçılerın bir kabul töreninde masasının üs- tündeki kâğıtları alarak, elçilere dağıtmağa başlamıştı. Kâğıdı a -- lan herkes'az çök bir şaşkmlık duydu; çünkü kimse bunu bekle- miyordu. Vesika doğrudan doğ - | ruya Çar ikinci Nikoladan geli - yor ve bütün Avrupa hükümetle-' rini sulhü tesise davet ediyordu. Meslekten yetişme zatlar ara « sızidâ çabucak sevindirilen birer tebessüm göründü ve Korit Mura- viyef'i dinlemek için Bepsi ifratlı bir nezaket gösterdiler. Dış Baka- nt yüz elli milyon kişinin mutlak hâkimi, aynı zamanda hem politi- ka hem 'de dinin genç şefi olan e- fendisini elçilere anlatıyor; yirmi yedi yaşmdaki Çarm, dünya mil - letleri arasmda sürüp gelmekte o- lan anlaşmazlık ve sefaletten ne kadar ıstırap duymak oldugunu söylüyordu. Görüyorsumuz ya dıha o zü“e manlarda Kremlin ıafı.yr İsğ Pey- Mbmn Ezeyli liomqmm in -_ me Bı:n; ve sevgi ö- gütlemişti. Türen Ühp de -Eksel- lans ünvaniyle çağırrlan - baylar, Rus Dış Bakanmın dairesinden çıktıktan sonra, sefirlerden birisi: — Fakat benim aldığım Haber - ler doğru ise, Rusya ııtedî'ğı ânda Çine asker dökebilmek i için şimdi Sibirya demiryolunun insaatını i- | lerletmektedir. | Bumun üzerine sordum? — Bu sozlerı söyliyen acaba hangi sefirdi? Sir Bazil: ı — Müsaade edin de admiı söy « lemıyeyım Bu benim arkadaşla « rimdan bmdır, Dedıkten sonra devıın ettı- Pi ç SS SH EE (Devamı var) B ai Ruzvelt'in oğlu, ,reh_u:sör t Amerika Cümhur Başkanının oğlu senede dokuz ay temsil veren bir tiyatrö heyetinde'rejisörlü!:: yap maktadır. Kendısım burada ıkı ak- trise rollerini öğretirken görüyorsunuz...