12 Ağustos 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 — 1935 12 AĞUSTOS — 0 RMÂANİN KIZİ Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikanın balta girmemiş ormanla- rında geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı aN- 75 nn Yazan: Rıza Şekib Ulr Yerliler gözlerini açtıkları zaman karşılarında genç ve beyaz bir adâamın kıpırdamadan bekledi- ğini gördüler Yeniden yakalan- dıklarına hükmederek titrediler İki yerlinin böyle konuşmaları saatler sürdü. Yerlerinden kipır- damadan duruyorlar ve gündüz ol- masını bekliyorlardı. 'Arada bir, yere kulak vererek toprağı dinliyorlardı. Gündüzü beklemelerine sebep bu ayak sesleriydi. Gidecekleri taraftan gelen bu gürültülerle ge- ce karanlığında karşılaşmaktan çekindikleri meydandaydı. ÜOn- lJarın bu fikirde oldukları, gencin teklifini ihtiyarın reddetmesinden anlaşılıyordu. Konuşmaları yavaş yavaş ha - fifledi. Günlerin verdiği yorgunluğun tesiriyle derin bir uykuya daldılar. Gözlerini açtıkları zaman kar- şılarında beyaz vücutlu, hiç de kendilerine benzemiyen bir ada- mın dikili durduğunu görünce bü- yük bir ürperme ile silkindiler.. Nihayet yakalanmışlar mıydı? Demek kurtulmak bahtiyarlığı- na erememişlerdi.. Sevincinin boşa gittiğini gö - renler ne kadar üzülürler ve bü - yük bir ümitsizliğe kapılırlarsa, “enlar da'ayni his altında harekte- “siz kaldılar.. Genç ve beyaz adam bir şey söylemiyor ve onların bu ümitsiz hallerini büyük bir alâka :le seyre- diyordu. Neden sonra: — Burada ne yapıyorsunuz? di- ye sordu. Genç adam arapça konuşuyor du. İhtiyarı: — Hiç! diye cevap verdi — Demek siz arapça biliyorsu- nuz?. Nereye gidiyorsunuz? — Köyümüze.. — Nereden geliyorsunuz? İhtiyar cevap vermekte tered- düt etti. Genç adam cevap ver mediğini görünce: — Nereden geliyorsunuz, diye tekrarladı. İhtiyar gene cevap vermdi — Yoksa esir miydiniz.. Kaçtı- nı z mı? dedi. İhtiyarın sol kolunun kanlı ol- duğunu görünce de: — Demek kaçtınız ve yaralan- dınız da.. — Cevap verin.. Size zararım değil, faydam dokunur. Genç adam güneşin doğduğu ta- rafa arkasını vermiş bulunduğu i- çin yerliler onun gözünü iyice gö- remiyorlardı. — Kimin esiriydiniz? — Cevap versenize.. Kimin esi- riydiniz?. İhtiyar yerinden doğruldu. Ken.- dilerini uzun uzadıya sorguya çe- ken bu adamın da bir esirci olma- sından korktuğu için: — Esir değildik.. Yaramı bir| köpekten aldım. — Bir köpekten mi? Nerede? — İlerideki köyden gece geçi- " yorduk. Bir köpek hücumuna uğ- radık. Ben boğuştum.. oo —— HABER — Akşam Posfası -. * Iİş kumbarası sahiplerine senede 20.000lira — Buralarda bir esir pazarı varmış, biliyor musunuz? — Hayır. — Saklamayın!.. Ben sizin bir esir olduğunuzu ve kaçtığınızı çok iyi biliyorum. Kaçmış olmakla çok iyi yaptınız.. Sizin gibi daha baş- ka esirler de varsa haber verin, gi- dip onları kurtaralım.. — Var!.. Bu âni “var!,, deyiş, ayni za- manda bir itiraf yerine de geçmiş- ti. Genç adam ihtiyara: — Sen yaralısın! dedi. Sen bu- | rada kal.. İsterse arkdaşın bize yo- lu göstersin.. Senden ayrılmak 'is lemiyorsa bize yolu tarif et.. - — Arkadaşım benimle kalsın.. | Size yol tarif edelim.. Buradan doğru giderseniz esir pazarına u- laşırsmız.. — Ne kadar sürer... — Beş köy yolu.. Yerli “beş köy yolu,, demekle mesafenin en çok bir saa! oldı:ğu- nu anlatmak istiyordu. Genç adam yerlilere bir şey söy- lemeden ayrıldı ve uzaklaştı. Kendilerine zararı dokunmı yan bu beyaz adamın gidişine dal- gin dalgın bakakalan yerliler 9, biraz açıldıktan sonra nereye git- tiğini görebilmek için biraz yük- seğe tırmanınca, beyaz adamın az ötede bir filin sırtına atladığını ve daha uzaktaki karınca gibi gö- rülen kalabalığa yetişmek üzere hayvanını koşturduğunu gördüler. Bu Ebululâydı. Uzakta ka- rınca gibi gördükleri kalabalık da * aslanlı hükümdarım kızı ve onunla beraber çarpışmaya doğru uzakla- şan vahşi hayvanlarıydı... Ebülülâ, Karşaya yaklaştığı sı- rada bağırdı: — Doğru gidersek bir esir pa - | zarına varacalmışız... — Sana bunu yerliler mi söyle- dil. — Evet... — O adamları buraya - getir... Bize yol göstersinler... — Biri kolundan yaralı.. Öteki de kendilerinin serbest bırakıl - malarını rica etti, — İsterlerse buradan giderler. Ben kendi'erivle konuşmak isti - yorum, — Pekâlâ,.. Ebülülâ geri dönerken vahşiler kaçmağa teşebbüs etmişlerdi. Genç adam arkalarından ses - lendi: — Kaçmayım... Kaçarsanız sizi bir ân içinde yakalıycak aslanla - rımdan birini peşinizden bırakı - rıra, İhtiyar vahşi daha aslan keli - mesini işitir işitmez yerinde mıh- lanıp kalmış, hâlâ kaçmağa çalı- şan arkadaşının durmaşını temin için arkasından bağırmıştı. İhtiyar titriyordu. O kadar kork muştu. Zaten köpekle boğuşmalk- tan bozulan sinirleri büsbütün gev şemişti... Arkadaşma: ' — Kaçma! diyordu. Dur baka- | İkinci tertip ... Birinci tertip ... Senede beş defada beş kişiye on bin lira ikramiye Yeni Ihdas edilen bu kuraların her birinde tek kumbaraj sahihine iki bin lira İkramiye vnrllmıktoqıp. Bu kuralar senede beş defal Şubat, Haziran, Senede iki defada 414 kişiye on bin JTira ikramiye Her sene i Nisan ve 1 llk teşrinde kumbara sahipleri arasında çekilen kuralarda ve her defasında 207 kişiye beşer bin lira tevzi edilmektedir. Birinci mükâfat: 1000 lira Ikinci Eşggiki ni B 250 ,, n .| Z ve On kişiye yüzerden 1000 ,, Teg!n:ıu SKi kE.yıüı ve - Yirmi ,, ellişerden 1000 ,, irıindci Kanun 175 ,, onardan 1750 , Aylarının llk günleri çekllecektir. Iki bin Mralık İlk kura 1 Eylülde çekilecektir. Beş bin liralık kura 1 ilk teşrinde çekilecektir. Kuralara iştirak edebilmek için kum- bara sahiplerinin asgari yirmi beş lira biriktirmiş o'maları lâzımdır lrm ne olacak?.. Ebülülâ ihtiyara yaklaştığı za - man onun korkudan titrediğini görünce kendisini temin etti; — Korkma.., Size zararımız da- kunmaz. Sizinle ormanın kızı ko- nuşmak istiyor... Ormanın kızı tabiri yerlilere yabancı gelmişti. Onlar daha bu ismi işitmemiş olacaklardı ki kim olduğunu anlamak ister gibi bir | tavır takınmışlardı. Ebülülâ; — Ormanın kızı, diye tekrarla- dr. Bu adı hiç işitmediniz mi? — Hayır... Bu isimde biz kimse bilmiyoruz. — Aslanlı adamı biliyor musu- nuz?.. Biri daha önde, öteki daha ar- kada duran iki yerli yerlerinden kıpırdadılar.., (Aslanlı adam) sö- zü onlarda anlaşılmaz bir tesir bı- rakmıştı. Hele ihtiyara bu isim hiç de ya- bancı değildi. Kıvırcık saçlarını sağ elinin derileri bozulmuş par - maklarıyle karıştırarak heyaz diş- leri arasından: — Aslanlı adam!... Aslanlı a - dam! diye tekrarladı. 2 ve 20 komprimelik ambalajlarda bulunur. Ambalaj ve komprime- - lerin üzerinde hralisliğini tekeffül eden © markasını arayınız. (Devamı var) I

Bu sayıdan diğer sayfalar: