Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
dd | Şikâyetler, dilekler Sulumanastırda Pazarın | gününü değiştirmek lâzım mı, değil mi? Bundan birkaç gün evvel Kocomus- tafapaşada bakkal İbrahim imzasiyle almış olduğumuz bir mektubu neş - retmiştik. Bakkal İbrahim pazar gün- leri Sulumanastırda kurulan pazarın dükkâncı esnafa çak zarar verdiğini, ya pazar gününün çevrilmesini, ya - hut ta büsbütün kaldırılmasını isli - yordu. Dün Kocamustafapaşa ve Suluma - nastır mahalleleri namına Hakkı, Ko- camustafapaşada 360 numarada küah- veci esnfından Şükrü, 3380 numarada ahçı İbrahim, 1 numarada bakkal Meh met, 306 numarada bakkal Ahmet, Nu rettin, 228 numarada —bakkal Kadri, 292 numarada nalbur Mehmet Murat imzalariyle bir mektup — daha aldık. Bu mektup da ayni dilekleri tekrarlı- yor, pazarın biran evvel kaldırılması- nı istiyor. Diğer taraftan Sulumanastır paza - rinda tezgâh kuranlardan tuhafiyeci Etem, Hüseyin, terlikçi Saim, çorap- çı Ahmet, yemişçi İrfan, — takunyeci Mişon Ayakkabıcı, Behçet, bardakçı Şevket, yemişçi Cevdet, Halit, Sabri, ve diğer esnaftan Mehmet Ali, Recep, Adti müşterek — imzaraiyle diğer bir mektup aldık. Burada da tamamiyle işin aksi iddia edilmektedir. Bu mek - tubun bazı parçalarını aynen alıyo - ruz; “ Cuma pazara tahvil edildiği za - man biz nahiye müdürüne müracaat ettik. Kaymakamın' da muvafakatiy- le eskisi gibi pazar günleri çalışmağa müsaade aldık. Bu semtte bir iki bak- kalm hatırı için yüzlerce pazarcı es - nafının istifadesi, ve halkın menfanli hiçe mi sayılsın.? Pazarların çokluğu halkın menfaatinedir. Halk bu sayede hem ucuz, hem taze mal bulur. Semt bakkallarının ihtikâr yapmalarma da imkân vermez. Günümüz ve pazarı - mız çok iyidir. Bunun kat'iyyen de - ğişmemesini istiyoruz.,, Görülüyor ki, bu Sulumanastır pa- zarı önemli ve tetkike değer bir mese- ledir. Alâkadar — makamların nazarı dikkatini çeker, bu işin biran evvel hallini dileriz. Sivrisinek meselesi : Bostancıda oturan okoyucularımız- dan mütekait”H, M. imzasiyle şu mek- tubu aldık: * Geşen günkü gazetelerden birin - de sıtma mücadele reisinin bir beya- natı vardı. Bunda mücadelenin na - sıl yapıldığı anlatılıyor. Ve iyi neti - celer elde edildiği bildiriliyordu. Tu - haf tesadüf olacak bu yazıları müca- dele mıntakası olan Bostancıda evi - mizin bahçesinde okuyorduk. Etrafta- kiler bir taraftan da okunanları din- lemek için sivrisinekleri kovalamağa, onların vızıltılarından kurtulmağa ça İışıyorlardı. Sinekler, haklarında yazılanlara bi- zimle beraber lisanıhâl ile gülüştü - ler! Muhterem reis bu yaz mevsiminde bir münasip zaman bulup da bu sem: te geçmemiş olacaklar, kendilerini bir cumartesi akşamı Bostancıya da- vet edelim, Buraya gelir gelmez hüc- relerinin bir fotoğrafını alalım. Bah - çede yemek yedikten sonra cibinnik - siz bir yatakta da — yatıralım. Pazar sabahı bir aynaya bir de bir gün ev - vel çekilen — fotoğraflarına bakınca o zaman belki bize hak verecekler ve iddiamızı kabul edecekler. Burada mücadele denilen şey, yok denecek kadar basit ve ehemmiyetsiz- dir. Sineklerin nasıl tekessür ettiği, nasıl sürfe bıraktıkları bizi alâkadar etmez malüm ve meydanda olan şey sİvrisineklerin buradaki mevcüdiyet ve azameti ve buna karşı mücadelenin ehemmiyetsizliğidir. Sütunlarmızı İs- tediğiniz kadar beyanatla — doldurun. Bizzat sinekler, sizi tekzip ve bizi ta- zip ettikten sonra.,, iIstanbul havale kişesi Divanyolu eczane sokak 27 numara- da oturan — mütekaitlerden Haydar imzasiyle aldığımız bir mektupda de- niyor ki; “İstanbul postanesi vasıtasiyle na- | mıma gelen parayı almak için nyııı beşinde havale gişesine gittim. Para - | mı alamadım. Ertesi günü saat 12 de tekrar, gittim. Ve paramı ancak saat , 17 de aldım. İstanbul havale gişesi halkın ihtiyacı nr neden düşünmüyor? Madem ki iş - ler çoktur. Buraya bir iki memur ilâ- ve edilemez mi?7,, Okuyucumuz ayrıca bu — manzarayı bir fotoğrafla tesbit — etmemizi isti - yor. Ve bunu bir vesika olarak ica - bında göstermemizi — tavsiye ediyor, fakat vaziyet o kadar açık ve mey - danda ki buna lüzum — görmüyoruz. Bize esasen ayni şekilde bir iki şikâ yet daha yapılmıştır. Nazurı dikkati celbederiz. Fabrikada dövülen kadın Galatada Tophanede Karabaş cad- desinde 32 numaralı evde oturan o - kuyucularınuzdan Ayşenin kocası Ce- mal imzasiyle bizi hayrete — düşüren bir mektup aldık. Cemal bu mektubunda Kabataş A- merikan tütün — müesseselerinde ça - lışmakta olan karısının orada Muzat- fer isminde biri tarafından fena hal- de dövüldüğünü, karısının bayıldığı -| nt, ve müessesenin işi polise bildire - ceği yerde örtbas etmeğe suvaştığını, karısını hastaneye — kaldırdığını bil - diriyor. Karısının — saat 9 dan, 16 ya kadar, yani 7 saat baygın kaldığını — ilâve ediyor. Cemal diyor ki; “ Ne gariptir ki, ölüm — tehlikesine kadar varan bu vaka âmme hukukunu alâkadar ettiği halde bu ecnebi mü - essese İşi adliyeye ve polise aksettir - meden kendi kendiliklerinden hallet - meğ kalkışıyorlar. Ya karım ölseydi? | Aile ocağımızın hali ne olurdu? Türk işçisinin hayatiyle bu kadar oynanır mı7,, Eğer bu hâdise hakikaten bu şekil- de cereyan ettiyse hayret — etmemek ntümkün değildir. Bir defa bir müce- sesede bir adam bir küadın işçiyi 7 sa- at baygın yatacak, ve hayatı tehlike- ye girecek şekilde dövmeğe nasıl im- kân bulabiliyor? İncelenmesi lâzim- gelen noktalardan biri budur. Yurdumuzu tanıyalım Kocamustafapaşa mahallesi Kızılay Başkanı Sabri Acartürk imzasiyle bir mektup aldık. Sabri Acartürk ilerlemiş bir siyatik ve romatizma — hastalığına tutülmuş olduğu ve tavsiye üzerine Gönen kap lıcalarına gidip az vakitte iyi olduğu- nu söylüyor. Ilıca idaresini saygı ile anıyor. Teşekkür Geçenlerde Fatih Sofular caddesin- de mahalle arasında açılan bir tiyat- ro hakkında mahalle halkının şikâyes tini yazmıştık. Sofular mahallesi hal- kı namına gazetemize yönderilen bir mektupta Fatih kaymakamlığının, yaz zımız üzerine derhal vaziyeti tetkik edip tiyatroyu kapattığı bildirilmekte, kaymakam Halük Nihada teşekkür e- dilmektedir. Değerli bir belediye âmiri olduğu - nu, halkın şikâyetleriyle çok yakın - dan alâkalanmasiyle de gösteren Ha- lük Nihada biz de ayrıca teşekkür e- deriz, HABER Akşam Postası ÇiNGENELER ARASINDA Hayattan aunnmus hakiki bir macera No39 Yazan: Osman Cemal Kaggşısız 12 AĞUSTOS — 193"5 Hem ben sizin kapalı evde Çok sıkılırım... Ben isterim te büle açıklık... Bundan yirmi yirmi beş yıl önce Benzemilordu amma, nim başımda Nazlı derdi varken şimdi ona ne yapabilirdim? Va - kıâ bu kız Nazlıdan daha çok gü- zel, daha çok gençti. Ancak öte- kinin hali, tavrı başkaydı. Hem ben bizim evde kaldığı müddetçe Nazlıya daha fazla ısınmış, onun- la daha çok sıkıfıkı dost olmuş - tum.... Gülizarın bu mektubunu birkaç kere üst üste okuduktan sonra o - nu cebime yerleştirip Topçuların yolunu tuttum... İşte şimdi tam döndük iki cami arasında kalmış beynamazlara! Meğer Gülizarın bana bu mek- tubu yazmasına sebep, o gün be- nim yanımda gördüğü şık küçük hanrmefendi!!! imiş... Gülizar bu şık küçük hanımı o gün benden o kadar kıskanmış ki az kalsın, ka- dının yanında benim başıma bir bayrak açacak, beni orada mas - kara edip bırakacakmış... Bere - ket versin dişini sıkmış... Şimdi artık, benim yakamı bırakmıya - cakmış.., Beni öyle seviyormuş ki hemen ben ona ne desem yapacakmış... Meselâ çadırların önlerinde bağlı köca koca köpekleri çağırıp da bunlara ayrı ayrı bacaklarını diş- let! desem hemen dişletecekmiş... Sonra henüz örs üzerinde dövü - len kizgin maşa demirini al da kollarını dağla! desem dağlata - cakmış.... Oooh, âlâ, uydurduk! Nereden de gelmişiz o gece bu çadırların yanına... Hay gelemez olaydık... Lâkin Gülizarın tirşe gözleri şu birkaç gün içinde ne kadar da başkalaşmış; bakışları ne kadar da yakıcı bir hal almış... ». » * Hay Nazlı Hay! Demek en sonunda yapacağın buydu ha? Evelisi akşam gene Küçük Çamlıca ile Erenköy arasında onu buldum. Çocuğuyla birlikte çadı - rından aldım, Konuşa konuşa Ma- maya kadar gittik, geldik... Kemanım da yanımda olduğu için ben ona yolda hep Karmeni Tuna dalgasmı ve birtakım Çigan havalarını ve bizim curacıların, bağlamacıların pek sevdikleri çal- dıkları Bükreşi çaldım. Bükreş de onun çok hoşuna gitti. O da bana mahut yanık ninnisi ile birkaç çingenece türkü söyledi. Tekrar bize birkaç günlük misafir gelme- Gebze taraflarında çingenelerden bir grup çalışan tırpancı be -| si için çok zorladımsa da bir tür- lü kandıramadım... — Annen, dedi, beni istemez, bana surat eder; ondan çekini - rim, gelemem... Hem ben sizin ka- palı evde çok sıkılırım... Ben iste- rim te büle açıklık... Te büle kır- lar, bayırlar, ormanlar; su başları (ve eliyle Göztepe, Cadde bostanı kenarlarını göstererek:) te büle mas mavi denizleri severim... Ne yaptımsa olmadı, ne kadar dil döktümse kandıramadım gitti. Ve en sonra da: — Madem ki zatmız beni bu kadar arzular, buyurursun bizim çadırlara kalrrsm' birkaç gün biz- de misafir..! dedi! Hinedi Korkuyorum ki günün birinde Nazlı, yahut tirşe gözlü — Gülizar -bizim eve gelin değli; lâkin ben onların çadırlarına iç guveyııı gi- receğim!! .. * Ey İrfan! Çingenelerle minge - nelerle şöyle böyle bu yaz da git- ti demektir. Gitti amma, hani ya ben de bittim. Bu sonbahar da inadına güzel mi güzel!... Güzel amma kaç para eder? Bizim Topçularda ne har - man kaldı, ne çingene cadırı! Ne zaman var ki Nazlıyı da gör- düğüm yok... Geçende Çamlıca ile Erenköyü arasına bir daha gitmiştim; fakat Nazlı orada yoktu. Hırçın karı, o- radakilerle de geçinememiş, ora- dan pılısiıni piırtisimni toplayınca kaçmış... Amma nereye kaçmış? Bilen yok... Kime sordumsa: — Kim bilsin, dediler, kaçık ka- rı ne yana savuştu, gitti. Bari bu güzel sonbaharı, geçir- diğim şu birkaç aylık maceraları- mın hayali ile geçireyim ve bu ma- ceralardan müziksel bir eser çıka- rayım... Bu eser hiç de fena olmı- yacak gibi: Şöyle az aydınlık, çok durgun bir yaz gecesi... Harman yerinde çingene çadırları... Tepe- başında Karmen... Nazlının çadır- dan çıkıp ekin demetlerine yas - lanması... Sonra çingene ninnisiy- le başlıyacak — olan bu eser... İyi çalışılırsa ne güzel birşey olur. Orada çingene çocuklarına keman ve armonikle şarkı, kanto talimle- ri.. Çingene çadırlarında sabah kavaltıları... Listroz Vidosta gör- düğüm âlemler... Büyükdereden Zekeriya köyüne o çok meraklı ve çok korkunç gidiş... Daha sonra Çamlıca taraflarında Nazlıyı bu- huş... Nazlmm bir küçük hanrm aSi ! rına fal baktırışı... ' şeklinde çarşafla bize gelmesi... | Onun Topçularda kendi tayfala - Bizim evdeki geçirdiği hayat... Bizden ayrılma- s1.. Onun için çektiğim üzüntü - ler... Tirşe gözlü Gülizarım hasta- lığı, benim hatır sormalarım... O - “nun bana gönderdiği aşk mektu - | bu.., Sonra efendim bu birkaç ay İ- çinde karşılaştığım o tabiat man- zaraları... Ve işin başından sonu - na kadar süren Etemin esrarlı ha- Hi...». Ah, ne olur, bütün bunları no- ta şeklinde kâğıtlara tespit edebi- lirsem yok mu, ortaya öyle yepye- ni, öyle orijinal bir musiki eseri koymuş olurum ki... Hem bu eser, ne güzel, ne güzel bir opera olur! » . » Artık on beş gün var, Nazlıyı hbiç göremedim. İçli; mahzun, dur- gun kadın bu soluk, baygın son - bahar günlerinde gönlümde öyle tütüyor ki... — ' Bereket versin, tirşe gözlü Gü - Hizara... Nazlı aklıma geldikçe Gülizara gidiyor; koyunun bulun- madığı yerde keçiye Abdurrah - man Çelebi dedikleri gibi ben de şimdi Nazlının bulunmadığı bu yerde Gülizarla dertleşiyorum... On on beş gün oluyor, Gülizarla birlikte Topçulardaki çadırlarda oturan harmancılardan çoğu Bü « zarın oturduğu çadırdakiler hâlâ bizim civardalar... Anlaşılan on - lar bu kışı Bayrampaşa ile Top - kapı arasındaki bahçivan kulübe- lerinden birinde geçireceklermiş.. Kâfir Etem de şimdi Topkapı taraflarında bir handa yatıp kal - kıyor ve bu son günlerde bana o kader sokuluyor, yüzüme o kadar gülüyor ki /tani ne yalan söyliye- yim onu gördükçe ilk hatıralarım canlanıyor; o az aydmlık, çok durgun yaz gecesinde Nazlıdan ilk dinlediğimiz yanık çingene ninnisi aklıma geliyor; ondan son ra ertesi günler Topçulardaki har- man yerinde yaptığımız akşam sa“ faları, sabah kahvaltıları aklıma geliyor ve hınzır Etemin Nazlıya yapmak istediği sarkıntılıklara rağmen kendisini görünce hemen Nazlı gözümün önüne geliyor. Hınzır Etem, benimle her bu * luştukça bana öyle tatlı tarafın - dan şeyler açıyor; gönlümü okşu: yor; yüreğimi serinlendiriyor &! ben âdeta bu ne idüğü belirsiz he* rife gittikçe ısınıyorum. Gül:zar ise bana boyuna Etemle az ve sey” rek görüşmemi, öna hiçbir şey aç" mamamı, onun çok çapkm, çok hovarda ve gözü pek bir adam ol" duğunu söylüyor. Dün akşamki o yağmurlu, rüz* gârlı ve soğuk havada Etem ban& geldi, ve gene lâfı cok tatlı tara * fından açarak ağzımdan girdi: burnumdan çıktı, beni kandırarak aldı, Topkapı içinde, yarı gazin0 yarı meyhanemsi bir yere götür * dü, yükdereye gittikleri halde Güli - * (Devamı var)) ” | dÖ W ee e a L : Ü