5 Şikâyetler, dilekler Sulumanastırda Pazarın gününü Bundan birkaç gün evvel Kocomus- tafapaşada bakkal İbrahim imzasiyle almış olduğumuz bir mektubu neş - retmiştik. Bakkal İbrahim pazar gün- deri Sulumanastırda kurulan pazarın dükkâncı esnafa çak zarar verdiğini, ya pazar gününün çevrilmesini, ya - Ant ta büsbütün kaldırılmasını sü - yordu. Dün Kocamustafapaşa ve Suluma - nasfır mahalleleri namına Hakkı, Ko- camustaf apaşada 360 numarada kah- veci esnlindan Şükrü, 330 numarada ahçı İbrahim, I numarada bakkal Meh met, 306 numarada bakkal Ahmet, Nu rettin, 228 numarada bakkal Kadri, 292 numarada nalbur Mehmet Murat imzalariyle bir mektup daha aldık. Bu mektup da ayni dilekleri tekrarlı- yor, pazarın biran evvel kaldırılması- ni istiyor, Diğer taraftan Sulumanastır paza - rinda tezgâh kuranlardan tuhafiyeci Etem, Hüseyin, terlikçi Saim, gorap- çı Ahmet, yemişçi İrfan, | takunyeci Mişon Ayakkabıcı, Behçet, bardakçı Şevket, yemişçi Cevdet, Halit, Sabri, ve diğer esnaftan Mehmet Ali, Recep, Adi müşterek O İmzaraiyle diğer bir mektup aldık. Burada da tamamiyle işin aksi iddia edilmektedir. Bu mek « tubun bazı parçalarını aynen alıyo - ruz; “ Cuma pazara tahvil edildiği za . man biz nahiye müdürüne müracaat ettik. Kaymakamın” da muvafakatiy. le eskisi gibi pazar günleri çalışmağa müsaade aldık. Bu semtte bir Iki bak. | kalm hatırı için yüzlerce pazarcı es - nafımın istifadesi, ve halkın menfaati hiçe mi sayılsın? Pazarların çokluğu halkın menfaatinedir. Halk bu sayede hem ucuz, hem taze mal bulur, Semt bakkallarının ihtikâr yapmalarına da imkân vermez. Günümüz ve pazarı - mız çok iyidir. Bunun kat'iyyen de - ğişmemesini istiyoruz, Görülüyor ki, bu Sulumanastır pa- sarı önemli ve tetkike değer bir mese. ledir. Alâkadar makamların nazarı dikketini çeker, bu işin biran evvel hallini dileriz, Sivrisinek meselesi Bostancıda oturan okoyucularımız. dan mllekait'H. M. imzasiyle şu mek- tubu aldık; “ Geçen günkü gazetelerden birin - de sıtma mücadele reisinin bir beya- natı vardı. Bunda mücadelenin na - sıl yapıldığı anlatılıyor, Ve iyi neti - <eler elde edildiği bildiriliyordu. Tu - haf tesadüf olacak bu yazıları müca- dele mıntakası olan Bostancıda evi - mizin bahçesinde okuyorduk. Ktrafta- kiler bir taraftan da okunanları din- lemek için sivrisinekleri kovalamağa, onların vızıltılarından kurtulmağa ça lışıyorlardı. Sinekler, haklarında yazılanlara bi- zimle beraber lisanıhâl ile gülüştü - ler! z Muhterem reis bu yaz mevsiminde bir münasip zaman bulup da bu sem- te geçmemiş (olacaklar, kendilerini bir cumartesi akşamı Bostancıya da- vet edelim, Buraya gelir gelmez hüc- relerinin bir fotoğrafını alalım. Bah - çede yemek yedikten sonra cibinnik - | siz bir yatakta da © yatıralım. Pazar sabahı bir aynaya bir de bir gün ev - vel çekilen ( fotoğraflarına bakınca © zaman belki bize hak verecekler ve iddiamızı kabul edecekler, Burada mücadele denilen şey, yok denecek kadar basit ve ehemmiyetsiz- dir. Sineklerin nasıl tekessür ettiği, nasıl sürfe bıraktıkları bizi alâkadar etmez malüm ve meydanda olan şey #ivrisineklerin buradaki mevcudiyet ve azameti ve buna karşı mücadelenin «hemmiyetsizliğidir. Sütunlarmızı is- değiştirmek lâzım mı, u. * değil mi? tediğiniz kadar beyanatla doldurun. Bizzat sinekler, sizi tekzip ve bizi ta- zip ettikten sonra,,, Istanbul havale kişesi Divanyolu eczane sokak 27 numara- da otüran o mütekaitlerden Haydar! imzasiyle aldığımız bir mektupda de: | niyor ki; “İstanbul postanesi vasıtasiyle na- mıma gelen parayı almak için ayın beşinde havale gişesine gittim. Para mı alamadım. Ertesi günü saat 12 de tekrar gittim, Ve parâmı ancak saaf 17 de aldım, İstanbul havale gişesi halkın ihtiyacı nı neden düşünmüyor? Madem ki iş ler çoktur. Buraya bir iki memur ilâ- ve edilemez mi?,, Okuyucumuz ayrıca bu o manzarayı bir fotoğrafla tesbit o etmemizi feti - yor. Ve bunu bir vesika olarak ica - bında göstermemizi / tavsiye ediyor, fakat vaziyet o kadar açık ve mey - danda ki buna lizum © görmüyoruz. Bize esasen ayni şekilde bir iki şikâ yet daha yapılmıştır. Nazarı dikkati celbederiz. Fabrikada dövülen kadın Galatada Tophanede Karabaş cad- desinde 32 numaralı evde oturan o - kuyucularımızdan Ayşenin kocast Ce- mal imzasiyle bizi hayrete o dişüren bir mektup aldık. Cemal bu mektubunda Kabataş A- merikan tütün o müesseselerinde ça - lışmakta olan karısının orada Muzaf- fer isminde biri tarafından fena hal- de dövüldüğünü, karısının bayıldığı - nı, ve milessesenin işi polise bildire - ceği yerde örtbas etmeğe savaştığını, karısını hastaneye (o kaldırdığını bil - diriyor. Karısının o saat 9 dan, 16 ya kadar, yani 7 saat baygın kaldığını ilâve ediyor. Cemal diyor ki: “ Ne gariptir ki, ölüm (tehlikesine kadar varan bu vaka âmme hukukunu alâkadar ettiği halde bu ecnebi mü - essese işi adliyeye ve polise aksettir - meden kendi kendiliklerinden hallet - meğ kalkışıyorlar. Ya karım ölseydi? Aile ocağımızın hali ne olurdu? Türk işçisinin hayatiyle bu kadar oynanır mı?,, Eğer bu hâdise hakikaten bu şekil. de cereyan ettiyse hayret o etmemek mümkün değildir. Bir defa bir miles- sesede bir adam bir kadın işçiyi 7 sa- at baygın yatacak, ve hayatı tehlike. ye girecek şekilde dövmeğe nasıl im- kân bulabiliyor? İncelenmesi lâzun- gelen noktalardan biri budur, Yurdumuzu tanıyalım Kocamustafapaşa mahallesi Kızılay Başkanı Sabri Acartürk imzasiyle bir mektup aldık. Sabri Acartürk ilerlemiş bir siyatik ve romatizma — hastalığına tutulmuş olduğu ve tarsiye üzerine Gönen kap lıcalarına gidip az vakitte iyi olduğu- nu söylüyor. Ilıca idaresini sayg ile anıyor. İn Teşekkür Geçenlerde Fatih Sofular caddesin- de mahalle arasında açılan bir tiyat- ro hakkında mahalle halkının şikâye- tini yazmıştık. Sofular mahallesi hal. kı namına gazetemize yönderilen bir mektupta Fatih kaymakamlığının, yaz zımız üzerine derhal vaziyeti tetkik edip tiyatroyu kapattığı bildirilmekte, kaymakam Halük Nürada teşekkür e- dilmektedir. Değerli bir belediye âmiri olduğu - nu, halkın şikâyetleriyle çok yakın « dan alâkalanmasiyle de gösteren Ha- lük Nihada biz de ayrıca teşekkür © deriz, USTOS — 1935 ÇiNGENELER ARASINDA Hayattan alınmış hakiki bir macera Yazan: Osman Cemat Kayşısız' Hem ben sizin kapalı evde çok sıkılırım... Ben isterim te büle açıklık... No39 Bundan yirmi yirmi beş ml önce Gebze taraflarında çalışan tırpancı çingenelerden bir grup Benzemilordu amma, nim başımda Nazlı derdi varken şimdi ona ne yapabilirdim? Va - kıâ bu kız Nazlıdan daha çok gü- zel, daha çok gençti, Ancak öte- kinin hali, tavrı başkaydı. Hem ben bizim evde kaldığı müddetçe Nazlıya daha fazla ısınmış, onun- la daha çok sıkıfıkı dost olmuş - tum... Gülizarın bu mektubunu birkaç kere üst üste okuduktan sonra o » nu cebime yerleştirip Topçuların yolunu tuttum... İşte şimdi tam döndük iki cami arasında kalmış beynamazlara | Meğer Gülizarın bana bu mek- tubu yazmasına sebep, o gün be- nim yanımda gördüğü şik küçük hantmefendi!!1 imiş... Gülizar bu şık kücük hanımı o gün benden o kadar kıskanmış ki az kalsın, ka- dının yanında benim başıma bir bayrak açacak, beni orada mas - kara edip bırakacakmış... Bere - ket versin dişini sıkmış... Şimdi artık, benim yakamı bırakmıya - cakmış... Beni öyle seviyormuş ki hemen ben ona ne desem yapacakmış... Meselâ çadırların önlerinde bağlı koca koca köpekleri çağırıp da bunlara ayrı ayrı bacaklarını diş- let! desem hemen dişletecekmiş... Sonra henüz örs üzerinde dövü - len kızgın maşa demirini alda kollarını dağla! desem dağlata - cakmış.... Oooh, âlâ, uydurduk! Nereden de gelmişiz o gece bu çadırların yanına... Hay gelemez olaydık... Lâkin Gülizarın tirşe gözleri şu birkaç gün içinde ne kadarda başkalaşmış; bakışları ne kadar da yakıcı bir bal almış... »”. Hay Nazlı Hay! Demek en sonunda yapacağın buydu ha? Evelisi akşam gene Küçük Çamlıca ile Erenköy arasında onu buldum. Çocuğuyla birlikte çadı « rından aldım, Konuşa konuşa Ma- maya kadar gittik, geldik... Kemanım da yanımda olduğu için ben ona yolda hep Karmeni Tuna dalgasmı ve birtakım Çizan havalarını ve bizim curacıların, bağlamacıların pek sevdikleri çal- dıkları Bükreşi çaldım, Bükreş de onun çok hoşuna gitti. O da bana mahut yanık ni ile birkaç gingenece türkü söyledi. Tekrar bize birkaç günlük misafir gelme- be -f si için çok zorladımsa da bir tür- lü kandıramadım... — Annen, dedi, beni istemez, bana surat eder; ondan çekini - rim, gelemem... Hem ben sizin ka- palı evde çok srkılırım... Ben iste- rim te büle açrklık.. Te büle kır- lar, bayırlar, ormanlar; su başları (ve eliyle Göztepe, Cadde bostanı kenarlarını göstererek:) te büle mas mavi denizleri severim... Ne yaptımsa olmadı, ne kadar dil döktümse kandıramadım gitti. Ve en sonra da: — Madem ki zatmız beni bu kadar arzular, buyurursun bizim çadirlara Kâlırsın birkaç gün biz- de misafir: dedi. Korkuyorum ki günün birinde Nazlı, yahut tirşe gözlü OGülizar bizim eve gelin değli; lâkin ben onların çadırlarma iç güveyisi gi- receğim!! ... Ey İrfan! Çingenelerle minge » nelerle şöyle böyle bu yaz da git- & demektir. Gitti amma, hani ya ben de bittim, Bu sonbahar da inadına güzel mi güzel!... Güzel amma kaç para eder? Bizim Topçularda ne har - man kaldı, ne çingene çadırı! Ne zaman var ki Nazlıyı da gör- düğüm yok... Geçende Çamlıca ile Erenköyü arasına bir daha gitmiştim; fakat Nazlı orada yoktu, Hırçın karı, o- radakilerle de geçinememiş, ora» dan pılısını pırtısını toplayınca kaçmış... Amma nöreye kaçmış Bilen yok... v Kime sordumsa: pal — Kim bilsin, dediler, kaçık ka- Ti ne yana savuştu, gitti, Bari bu güzel sonbaharı, geçir- diğim şu birkaç aylık maceraları» mın hayali ile geçireyim ve bu ma- ceralardan müziksel bir eser çıka- rayım... Bu eser hiç de fena olmı- yacak gibi: Şöyle az aydınlık, çok durgun bir yaz gecesi... Harman yerinde çingene çadırları... Tepe- başında Karmen... Nazlınm çadımr- dan çıkıp ekin demetlerine yas - lanması... Sonra çingene ninnisiy- le başlıyacak (o olan bu eser... İyi çalışılırsa ne güzel birşey olur. Orada çingene çocuklarına keman ve armonikle şarkr, kanto talimle- ri.. Çingene çadırlarında sabah kavaltıları... Listroz Vidosta gör- düğüm âlemler... Büyükdereden Zekeriya köyüne o çok meraklı ve çok korkunç gidiş... Daha sonra | Çamlıca taraflarında Nazlıyı bu- I şeklinde çarşafla bize gelmesi... | Onun Topçularda kendi tayfala - İ rna fal baktırışı... Bizim evdeki | geçirdiği hayat... Bizden ayrılma” si... Onun için çektiğim üzüntü » ler... Tirşe gözlü Gülizarm hasta i lığı, benim hatır sormalarım... O - nun bana gönderdiği aşk mektu « bu... i o Sonra efendim bu birkaç ay İ- çinde karşılaştığım o tabiat man- zaraları... Ve işin başmdan sonu» na kadar süren Etemin esrarlı ha- li... Ah, ne olur, bütün bunları no- ta şeklinde kâğıtlara tespit edebi- lirsem yok mu, ortaya öyle yepye- ni, öyle orijinal bir musiki eseri koymuş olurum ki... Hem bu eser, ne güzel, ne güzel bir opera olur! . 5 Artık on beş gün var, Nazlıyt hiç göremedim. İçli; mahzun, dur- gun kadın bu soluk, baygın son - bahar günlerinde gönlümde öyle tütüyor ki... > , Bereket versin, tirşe gözlü Gü « lizara... Nazlı aklıma geldikçe Gülizara gidiyor; koyunun bulun madığı yerde keçiye Abdurrah « man Çelebi dedikleri gibi ben de şimdi Nazlının bulunmadığı bu yerde Gülizarla dertleşiyorum... On on beş gün oluyor, Gülizarla birlikte Topçulardaki çadırlarda oturan harmancılardan çoğu Bü « yükdereye gittikleri halde Güli » zarm oturduğu çadırdakiler hâlâ bizim civardalar... Anlaşılan on » lar bu kışı Bayrampaşa ile Top » kapı arasmdaki bahçivan kulübe- lerinden birinde geçireceklermiş.. Kâfir Etem de şimdi Topkapı taraflarında bir handa yatıp kal - kıyor ve bu son günlerde bana o kader sokuluyor, yüzüme o kadar gülüyor ki /vani ne yalan söyliye- yim onu gördükçe ilk hatıralarım canlanıyor; o az aydmlık, çok durgun yaz gecesinde Nazlıdan ilk dinlediğimiz yanık çingene ninnisi aklıma geliyor; ondan son ra ertesi günler Topçulardaki har- man yerinde yaptığımız akşam sa“ faları, sabah kahvaltıları aklıma geliyor ve hınzır Etemin Nazlıya yapmak istediği sarkıntılıklara rağmen kendisini görünce hemen Nazlı gözümün önüne geliyor. Hınzır Etem, benimle her bu * luştukça bana öyle tatlı tarafın - dan şeyler açıyor; gönlümü okşu” yor; yüreğimi serinlendiriyor ki ben Âdeta bu ne idüğü belirsiz he rife gittikçe ısmıyorum. Gülizar ise bana boyuna Etemle az ve s€Y” rek görüşmemi, ona hiçbir şey a6“ mamamı, onun çok çapkın, çok hovarda ve gözü pek bir adam ok duğunu söylüyor. Dün akşamki o yağmurlu, rü?” görlı ve soğuk havada Etem ban# geldi, ve gene lâf çok tatlı tara * fmdan açarak ağzımdan girdi burnumdan çıktı, beni kandırarak aldı, Topkapı içinde, yarı gazin yarı meyhanemsi bir yere götür * dü, (Devamı var) » 1 LE YAZ