12 Ağustos 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

12 Ağustos 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

li Biz zaten onu kovalıyorduk. Fakat tek başına haklıyamayız... Hüsmen Reis de çaresiz o yana dümen kırmıştı. Düşman gemisi- nin ardından giden Türk kadırga- ına bir an önce rampa yapabil. mek için yelkenleri geriyor, kü- rekçileri daha sıkı çalıştırıyordu. Çok geçmeden Ahmet Reisin! gemisine yaklaştı. Provadan birinci topu ateşledi. Ve kendisi de provadaki kumar da yerine koşarak haykırdı: — Heceyy!... Dur... Ahmet Reisin gür sesli askerle- lerinden biri cevap verdi- — Durmağa gelmez... Düşman ıyor... Onu yakalamalıyız... — Ulan, şimdi düşman kovalı- Yacak zaman mı? Piyale Beyin| fermanı “-- «Piyale Beyden fer. man getirdim. Son sözler Ahmet Reisi derha!| durduttu. ki Ne de olsa büyük sözünü tutan, nizam ve emrin değerini bilen es- ki br deniz kurdu idi. W Kızı! Kadırga bir iki dekika| *Sİ& Türk kadirgasina © vamipt YApmıştş. Şimdi iki tarafın askerleri ara tında da sevinç vardr. Sanki kırk Yldanberi tanışıyorlardı. O kadar senli benli olmuşlardı. İki taraf! da önde giden yağlı parçayı ka- Şırmak istemiyorlardı. Ağ:eları iyice sulanmıştı. Birbirlerine şöyle diyorlardı: — Hüsmen Reise söyleyin de! Şuru bırakmıyalım. Vallahi tam fırsattır, — Sizin reis ne yapıyor? — Biz zaten onu kovalıyorduk. Fakat tek başına haklıyamayız... Ahmet Reisin askerleri yağlı av usunu alınca Derya Kaptanı - Rin onların sırtlarına verdiği yü - , gemilerinin tıklım tıklım esir Ve mal yüklü olduğunu bile unut- muşlardı. Kızıl Kadırganın coş - mn İeventleri ve çoktanberi bir iz savaşına susamışlardı. Kızıl Kadırga rampa eder et- Mez? Hüsmen Reis, Ahmet Reisin dırgasına atladı. Ahmet Reis kıç kasaradan o - Mun yanına doğru koşarak geli - Yordu, Bu eski deniz kurdu Hüs- Men Reisin, kendi oğlu kadar kü. $ük ve genç olmasına rağmen ona W büyük bir saygı duyuyordu. Üsmenin genç olduğunu ve tec- Tübeleri olmadığını ileri sürerek ülemek istiyenlere: — Akıl yaşta değil, baştadır... Savaş alanımda ak sakalla övünül- Mez. İnsanı büyüten ve yükselten bileğinin gücü, kılıcının keskin asıdır. Hüsmen, hepimize bile Yeisbik yapabilir... Demişti. Türk akımcısmı bu hisler- hepi dı. >> Buyur reis!... Diye emir sordu. Hüsmen bu ihtiyar denizçinin ©- elini koyarak okşadı. Son- İ nu kaçırdım. Yazan: KADIRCAN KAFLI ra birdenbire şunu söyledi: — Ben Beatrisi almağa geldim. Tanımadın mı? Hani Topal Şaba. na teslim etmiştim de onun elin. den Daltaban Osmân Reis, sonra da... . Ahmet Reis zaten bunu bekli- yordu. O sormasa bile gene Ah- met Reis o güzel ve sevimli genç kızdan bahsedecekti. Şimdi Hüsmeni karşısında gör: düğü zaman o genç kızın bu de- likanlıya ne kadar yarajlığı nasıl belli oluyordu ya!... Hüsmenin sözünü kesti Elleri ni oğuşturarak ve boynunu yana doğru yavaşça eğerek: — Şeyu Onu Diye kekeledi. Ne de olsa böyle çok kötü bir haberi verirken ihti- yar yüreği heyecanla çarpıyordu. Hüsmen onun tereddü' ettiğini, Derya Kaptanı Piyale Beyden bir! emir olmadıkça genç kız: vermek istemidiğini ve bunu anlamağa ça. aştığını sandı. Ahmet Reisin sözünü kesti: — Piyale Beyin fermanı da bu. nun içindir. İşte... Oku!... Ahmet Reis mektuba göz gez- dirdi: — Fakat Beatris burada değil... — Nerede? Onu sen almadın! mı? Sen götürmüyor muydun? — Ben götürüyordum. Fakat o- — Nereye?... Nereye kaçtı? Hüsmen Reis ihtiyar deniz.inin yakasından tutmuş sarsıyor v> kız | gın kızgın soruyordu: — Çabuk söyle... Nereye kaçtı? Şimdi nerede? — Şu kaçan gemide... Onlai de- nizden aldılar. Çabuk yetişelim... Umarım ki bu yanlışı düzelüriz. Bende kabahat yok... Hatti onu senin için saklıyacak ve gene ge- ri getirecektim. Hüsmen Reis Kızıl Kadırganın diğer Türk kadırgasına rampalı ve kancalı olarak ileri gitmesi i- çin hemen kumanda verdi. Ahmet Reisin kadırgası da böy. le yapmıştı. Şiradi iki gemi bir- birine yapışmış gibi ileriye atılı- yor, düşman gemisinin arkasından gidiyordu. No. 91 Ahmet Reis olup bitenleri kısa ca anlattı. Hüsmen önce bu ih- tiyar deniz kurdunun da İstanbul. da bulunduğu zamanlar ahlâkın: bozmuş olduğunu, Hüsmeni atlat- mak için yalan uydurduğunu san- dı. Fakat Ahmet Reis öyle candan| ve yana yakıla söylüyordu ki... Kızgınlık ve pişmanlıktan sa- kalı titriyor, gözleri kızarıyotdu. Zaten Piyale Beyin de genç kı zı Hüsmene teslim (etmesi için mektubu vardı. Etrafındaki azker lerden başlıcaları da Ahmet Rei sin söylediklerini tasdik ediyor lar, düşman gemisine yetişmek ve onu ele geçirmek için sabırsızlan: yorlardı. Hüsmen, Ahmet Reisi baş'an a- yağa kadar süzdü: — Öyle bir iş açtın ki, bunu belki ömrümün sonuna kadar dü. zeltemiyeceğim ve... Hüsmen kendisini zor tutuyor- du. Eğer karşısındaki adını kendi - siyle az çok yaşıt ve rasgele bir adam olsaydı, kılıcının tersiyle ka- fasını kırar, ondan sonra genç kı- zı kaçıran geminin ardına düşer- di. Fakat bu ihtiyar adama ne yapabilirdi? Hem de öyle bir ih- tyar ki yaptığı yanlışlığı açıkça haber veriyor, suçlu olduğunu bi- liyor ve bu suçu bağışlatmak, yan- lışı düzeltmek için sabırsızlanı- yordu. Hüsmen, Ahmet Reise: — Sen git... Esirlerini ve malla- rmı götür... Onu kurtaramadıkça benim için dönüş yoktur. Dedi. Kendi gemisine geçmek i- çin geri döndü. Fakat Ahmet Reis onun kolun- dan tuttu: — Hayır... Ben de geleceğim... Ben de bu işi düzeltinciye kadar başka her işi bırakıyorum. Elbet yüzümün akıyla çıkarım bundan... Hem dönüşte Piyale Bey bana 40- rarsa ne karşılık veririm?... Hüsmen Reis bunları dinlemi - yordu bile... (Devamı var) Dünya 'Nakieden: (Hatice Süreyya) güzelinin peşinde... Fahrünname adlı eski Farisi Hay» terin romanından alınmıstır No.32 Damad, düğüne kadar sabre- demedi. Bu şairane manzara ortasında, sevgilisirin çadırına girmek istedi Bu tedbir, vezirler ve bezirgân- lar tarafından da pek muvafık görüldüğü için, Alemşaha haber gitti. Yazdığı namede, Hümayun Şah ona diyordu ki: | Uzun uzun düşündükten sonra,' şu karara geldiler: — Yolda kaçarız... Ferruh ile Hurrem, o zamanın başıbozuk askerleri arasına karış- “Kızımı vermek hususunda #i- | tılar, Hümayı götüren düğün a - zinle mutabık kalacağım. Ancak, bugün, karşımızda müşterek bir düşman beliriyor: Hint padişahı! Eğer Şehlâ ile Ardışir'in ordusu- nu mülkümden kovarsanız, — ki, ben de bu hususta size yardım e- deceğim — Hümayı size veririm ve en büyük dostunuz olurum...,, Bu name üzerine mutabık ka - lımdı. İki ordu birden, — biri ka - lenin içinden, diğeri dışmdan — Hintliler üzerine hareket etti. Ta- biatiyle, bozgun mukadderdi. Şehlâ ile Ardışir, canlarını güç- lükle kurtararak kaçtılar. Arka - İarında, askerlerinin pek çoğunu yaralı, ölü, yahut esir bıraktılar. Muazfferiyetten sonra, yedi gün yedi gece şenlikler yapıldı. Hümayun Şah ile Alemşah görüş- tüler. Hita padişahı, verdiği söze sadık kalmıştı: Kızı verecekti! Ancak, diyordu ki: — Kızımı çok severim... Onun için, arada sırada biribirimizi gör- mek üzere, onu bana yollarsınız. Bunda, mutabık kaldılar, Tamamiyle söz kesilmişti. Dü - ğün tedarikine başlandı. Çeyizler tamamlandı ve günlerden bir gün. Alemşah ile ordusu, gelini bera - berlerinde alarak yola düzüldü - ler, Fakat, biz, bundan evvel, azıcık geriye dönerek, Ferruh ile Hüma- nin ne büyük eziyetler geçirdiğini söyliyelim... Bütün bu hazırlıklar, onların saadetlerini mahvetmek içindi... Artık, ayrılacaklar, bir daha buluşamıyacaklardı... Gizlice kasırda mülâkat veri - yorlar, baş başa vrecrek ağlıyor - lardır. Ferruh: — Kaçalım... « diyordu. — Kaçalım... Faket, nasıl?... Evet, nasıl?... Bu nasılın cevabmı bizzat Fer- ruh da veremiyordu. Zira, iki or - du, saray tarafını çevirmişti. Bu- rada, âdeta “idarei ürfiye,, vardı. Ortalık o kadar sıkıydr. 6000 kile bomba taşıyan tayyare Amerikalıların bu dört motörlü bombardıman tayyaresi ilk uçuş tecrübesini yapmıştır. Tayyarenin dört motöründen her biri 14 silintirli ve biner beygir kuvvetindedir. Bir kanadından diğer kanadı. | na kadar genişliği 32 metre, uzunluğu 21 metredir. Tayyare 6000 kiloluk bir bomba yuküyle saatte 330 | kilometre süratle uçabilmektedir. i ii layı o derece kalabalık ve şenlik» liydi ki, kat'iyyen dikkati celbet « miyeceklerdi. Üç tane de gayet mükemmel at aldılar... Hurremabaddan çıkıdı. Yolda ilerliyorlardı. Üç konak mesafeye varmışlardı, Alemşah Şehzadenin neşesine payan yoktu, Onun niyeti, memle«! ketine varmak, orada kırk gün,” kırk gece düğün yaptıktan sonra, sevgilisine kavuşmaktı. Fakat, bir” akşam öyle güzel, öyle şairane bir" yere vardılar ki, takat ve taham «" mülü kalmadı. Dadı Parsayı yanı" na çağırdı, Ona birçok hediyeler, | behiyeler ikram etti. Güzel sözler söyledi ve maksadını açtı: — Sultan efendimizin çadırma bu akşamdan itibaren girmek is- tiyorum... » dedi. Bu haber, bizimkilerin etekle « rini fena halde tutuşturdu. Vakıa daha saraydayken, Hüma, Ferru- ha şöyle vaidde bulunmuştu: — Sen, hiç korkma, şehzadem! Ben, Alemşah ile baş başa bir o - dada kalsam, hattâ aynı yatakta bile yatsam, bir sürü özürler, hile- ler bulurum, yalnız sana vakfetti- ğim bu vücuduma onun el sürme- sine müsaade etmem... Evet, genç kız, bu vaidde bu - lunmuştu. Fakat, Alemşahtan bu haberin gelmesi hepsini şaşırttı. Hüma Parsa ile şu cevabı yol « ladı; — Ben de müstakbel zevcimle ? bir ân evvel buluşup görüşmek is-' tiyorum. Ancak, bu akşam için beni mazur görsün... İnşallah ya»! rn akşam görüşürüz... (Devamı var) HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi1STANBUL HABER Telefon Yazı 23872 Idare: 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye © Ecnebi Senelik 1400Xr. 270046. 6 ayık 730 .. ayi 1 aviik O1s0 İLÂN TARİFESİ Ticaret ilânları Mese Hanlar atin VAB0 Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası KUPON 215 12-8-935 Mim se

Bu sayıdan diğer sayfalar: