TABER — Akşam Postası GAZ E Ti a , aki öle ge Sasındöm. #onlu- ân ederiz. salla diğer evra. ok mükemmel kı hep örada.. bir şey olur. Çi SATILIK KOTRA 4,50 boyunda her takımiyle bir şarpiyole satılacaktır. Görmek isti. yenler: Moda, Cafer ağa mahal. lesi Şifa sokak Karamüselli Kot. racı Bay Mustafaya, ya da: Gala- tasaray 265 No. terzi Turguda başvurmaları. (4618) er yurttaşlar! Tam yerli malı “Emir,, tıraş bıçak- larımızın şöhreti memleketimizin her köşesine yayılmıştır. Artık piyasada 100 paraya ve 3 ve 5 kurusa satılan ecnebi bıçaklarına kat'iyyen ihtiyaç kalmamıştır. Çünkü tam yerli malr “Emir,, tıraş bıçaklarımız gayet Iyi ve keskin olmakla beraber 10 tanesi ye 15 kuruşa heryerde satılmak- tadır. smmm SOYDAN umman Sünnetçi Ahmed Kanaatkâr olan müessesemiz büyük bir fedakârlıkla saygı değer yurddaşlarımıza bir hizmette bulunmak ve “EMİR, tıraş bıçaklarımızın dışarıdan gelen ecnebi bı- lerine bildirir. çaklarından üstün olduğunu işle göstermek |“ üzere işbu tam yerli malı “EMİR, tıraş fiyatla satmaktadır. bıçaklarımızı umulmaz derecede ücuz bir B sm | orjıya Hem iyilik, hem ucuzluk, hepsi bir rliy arada olduğundan artık paranızı dışa- İf Rk rı çıkarmayınız. Her satıcıdan “Emir,, tıraş bıçaklarını ısrarla arayınız ve # alıp güle güle kullanınız. ““Radium Ticarethanesi Istanbul - Galata P.K. 1313 Tel 42878 RADIUM - ISTANBUL | SERSERİLER YATAĞI — Kaç kişi? .. Doğru söyleyi - niz?.. Çünkü kralın emrine karşı yalan söylerseniz sizin için iyi ol - mar, — Allah göstermesin mors yor.. Otelimde bu anda beş yat: cı müşteri var. — Bu müşteriler şimdi ne yapı- yorlar. — Şüphesiz uyuyorlar. — Pekâlâ!.. Buraya, müşterin. zi kral nama tevkif için geldim. Askerlerim içeriye girecekler v* İş, sessiz sedasız olacaktır. S'z ya! »ız oda kapılarını bize gösteriniz Otelci yerlere kadar eğilerek: — Ben kral hazretlerinin sadık bir kuluyum... Bu halin fakir ote İlme vereceği zarara rağmen ita at ederim monsenyor. dedi. Mongomeri: — İşte, tam sadık bir adam!. diye düşündü. Otelci: , — Askerlerinizi içeriye söku- nuz. dedi, — Bir saniye sabrediniz.. Ya- bancılar arasında yakında goler iki kişi var mı? — Evet monsenyor.. En genç © lan iki kişi yakında geldiler. — Bunların isimlerini tesadü- fen öğrenebildiniz mi? — Evet monsenyor.. Mowgumerinin kalbi çarpıyc-. Çünkü umduğu servet ve seref kıl üzerinde bulunuyordu. & — Nedir?.. Bunları bana söyle- yiniz!.. — Biri Manfred, öbürü Lahnte- ne,. Mongomeri sevinçle haykırdı: — Otelci, size elli ekü vadedi. yorum. Eğer yarın paraları getir- mezsem Allahın gazabına uğruya- yım. Haydi beni bu iki kişinin o- dasma götürünüz. Öbürlerinin lü. zumu yok. Zabit askerlerini çağırmak üze re açık kalan kapıya döndü. Bu anda salonun nihayetindeki camlı kapı açılarak bir adam içe- riye girdi. Ve alaylı bir sesle: — Mösyö dö Mongomeri, zah met edip de askerlerinizi iğeriye getirmeyiniz, biz krala teslim olu- yoruz. dedi. Mongomeri: — Tribule!.. diye hayretle ba- ğırmaktan kendisini alamadı — Evet.. Beni Bastile götürdü. ğünüz sırada göstermiş olduğunuz ustalığı krala anlatmağa hazır o- lan kulunuz.. Askerlerine doğru dehşet v korku dolu bir bakış fırlatan Mon gomeri: — Daha yavaş söyleyiniz. dedi. — Eğer beni tevkif ederek Bas- tile götürdüğünüzü krala anlatı- rak söylemiş olduğunuz yalanm duyulmamasını istiyorsanız kapıyı kapaymız.. » giltleri hazırdır. Hergün saat 18 e kadar uğra yıp alabilirler. agastanın oğlu Romanlarını ciltlendirilmek: üzere Vakıt kütüphanesine bı -f! rakmış olan okuyuculrımızıni Ikametgâh ve muayeneha- nesini Sirkeciden Sultanahmet Yerebatan caddesi 40 numaraya nakleylediğini saygılı müşteri- i i KARAER 1272 YMM MAYSA 2 SERSERİLER YATAĞI 2 rak ninni söyliyeceğimi sanıyor- dum. sözlerini söyledi. Marjantin bu sözleri söylerken oturup Jiyeti dizlerinin üstüne a- larak sanki pek küçükmüş gibi sallıyordu. Ömründe ilk defa olarak duy- duğu bir saadet ve emniyetle an- nesinin kucağında yatan Jiyet, hazin hazin ağlıyordu. Birbirlerine sımsıkı sarılan ana ile kız, söz söylemekten çok göz yaşı dökerek öpüştüler.. Saf bir tavurla, çocukçasına ve bazan ciddi soru ve birbirini ta- kip ediyor, ve her ikisi de birbiri- ni iyice tanımağa çalışıyorlardı. Nihayet birçok heyecan geçir- dikten sonra Marjantin Jiyetin na- sıl tanıldığını ve Fonteblö şato- sunda niçin bulunduğunu sormak istedi. — Kral.. diye söze başladı. Jiyet titredi. — Oh anneciğim.. Sevgili anne- ciğim.. Bu adamdan bahsetmiye- lim.. O benim tüylerimi ürperti- yor. Marjantin, sanki canavarca bir cinayetin karşısında bulunuyor- muş gibi dehşetinden sapsarı ke- sildi. — Ya.. Demek anasma karşı is- lediği cinayet yetişmiyormuş gibi, birde... ; Bu anda, odanm kapısında ka. dın, erkek bi rsürü insan göründü. Bunlardan biri odanın ortasına kadar gelerek şiddetle haykırdı: —Tubaf şey, bu maskaralık ne. dir?2... Bu dilenci kadmın burada işi ne?.. Hemen kolundan tutulup saraydan dışarıya atılsm. Jiyet, SİZ... Jiyeti yakalamak istiyormuş gi» bi elini uzattı. Fakat birdenbire sapsarı kesi. lerek durdu.. Sanki bir hayal gör. müş gibi gerilemeğe başladı. Marjantin doğrulmuştu. Şiddetli ve şefkatli bir tavur'a kızmı geri çekip önüne geçmişti. Bir saniye evvel, oturmuş oldu» ğu tahta iskemlenin arkalığın' tu- tarak gözleri ateş saçtığı halde hiddetle: o — — Hele ona elini sür... Heydi dokun bakalım.. Görelim. diyor. du. Kral: —Annesi!.. sözünü kekeledi. Bu kelime, dehşetle büküler, du. daklarında pek #cı bir mana alı. yordu. Anne!.. Bu sözden maksadının istırap.. demek olduğunu biliyor- du. Marjantin ona, bir intikam Ha- yali gibi görünmüştü. Hattâ bir gece Paris sokakların. da delinin bağırdığını duyduZu zaman: — Marjantin!.. Gençlik cia yetimin kurbanı!.. sözlerini *öyl » memiş miydi. Birinci Fransuva korktu Neden?.. v8