21 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

21 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AAA A C CA , * G ÇST wi 5 B € K vt A 21 TEMMÜUZ — 1935 ——— —— ———eemc A” - Türkler çok ka Size ve bize söy çok kalabalı Biy kirotr; şakladı. Bir inilti duyuldu. Sottra ağır bir küfür bir acam, şöyle haykırdı: — Beni tanıyamadın mı, aptal! Sana Don Alvaroyu soruyorum. Nerede?... — Şoy... Yukarda... Kapıya döğrüu koşuşmalar ol - du ve avludaki bekçi askerler, 7â bitleriyle beraber yetiştiler. Bir silâh şakırtısı oldu. — Ne o'uyor? Kimdir otuk | . Bunu da bekçi askerlerin zabil! termuş, gelen adamın önünf geç mişti. Fakat cevap almak için va kit kalmadan hemen selâm v::dı ve dudaklarının arasından şu söz ler döküldü: — Fernando.-. no!... Askerler silâhlarını indirdile” ve sslâm durdular. Zabit ilâve etti: “— — Ceneral Don Alyaro yukar Gauır DA VUr UN SEU YUT Fernando, toz toprak, ter ve kan içinde, mahmuzlarını şakırda. tarak avluyu geçti. Merdivenden Çıktı. Büyük bir salonun kapısın- da durdu. Orada da iki nöbetçi vardı.ve bu vakitsiz ziyaretçiyi ön lemek için kımıldadılar. Fakat zabit onlara hemen emir verdi: j — Marki di Salernöya yol ver "Nöbetçiler silâhlarını indirdiler ve kapıyı açarak Markiyi selâm ladılar. Hepsinde de büyük bir şaşkın: lik yardı. . — Bu nereden çıkmıştı?. Böyle bir kaç askerle birlikte neden gelmişti?. Şimdi şehrin büyük kapısından darma dağın bir halde yaralı ve- Ya sağlam askerler giriyor, herke- te korku salıyorlardı. Şehirde yaman bir haber, bir Yıldırım hıziyle yayıldı: — Salerno kalesi — düşmüş « Türkler Salernoyı almışlar.. Hep - di bu kadar değildi. Dahası var - üi — Türkler Don Garsiya'yı da kuşatmışlar. Askerin yarısından Soğunu kılıçtan — geçirmişler ve lanını da esir. etmişler .. Don Garsiya da esirler arasınd imiş « yirmi otuz kişi kurtulabil - Mişler. — İşte onlar da böyle gece Yarısından sonra şehrin kapısını Açtırarak giren Fernando ile bir - likte buraya kadar gelebilmişler.. Herkes biribirine soruyordu -. — Fernando nasıl kurtulmuş ? —Kllcyiyokuomu'l'ürldı- vermiş?, z — Koca Saierno kalesi hiç bu kadar çabuk ele geçer mi?- Şehirde herkes uyanmıştı. Hele bir kaç saat — sonra yola şavuran “Yazan. KADIRCAN KAFLI . Marki di Saler | —— ; çıkacak olan ordu arasında, şim- |diden bir yılgınlık başlamıştı. Herkes uykuyu dinlenmeyi u - nutmuş, sadece Salernonun bu hiç beklenmiyen düşüşünü ve za- | | wallı Don Garsiyanın maskaraca | bozgununu konuşuyordu. Kardeş- leri, oğulları veya kocaları bu bozgunda olan evlerde, çığlıklar, inlemeler şimdiden başlamıştı . Ceneral Don Alvaro gerek so - kaktan ve gerek salonun kapısın - dan gelen gürültülerle birdenbire doğruldu. Kapıya yürüdü ve açtı. Dışarıdaki — gürültüleri şimdi daha iyi duyuyor ve kulaklarına | inanamıyordu. Bir kaç şaniye ön- ceye kadar öyle tatlı, parlak bir rüyaya dalmıştı ki.. Hattâ şimdi bile o rüyanın tatlı izlerinden he- | nüz kurtulmuş değildi. Salonun köşelerinde yanan sö - | nük ışıkların aydınlığında bir- Gözlerini oğuşturdu.. — - ' Fernando generali selâmladı ve hemen soluk soluğa söze baş - ladı: — Türkler çok kalabalıktı ge - neral.. Size ve bize söylediklerin - den çok kalabalık ve kuvvetli.. Don Alvaro, Fernandonun o - muzuna elini koydu: — Siz.. Siz ha?. Marki Di Sa - lerno.. Burada ne arıyorsunuz 7. Neden işinizin başından ayrıldı « nız? — Size onu anlatıyordum -ge - neral.. Salerno kalesi düştü.. Şim- | | di Türklerin ellerindedir. — Nasil? Türklerin -ellerinde mi? Fakat. Bu nasıl olur?. Fernando bire bin katarak an- latıyordu: — Ansızın altmış yetmiş ge * miden ibaret donanma.. Yirmi bin askerle saldırırsa, küçük Sa - lerno kalesi buna karşı ne yapa - bilir?. Hemen yardıma gelmedi - niz.. Vaktinde davranmadınız .. ADü,,mm bütün toplarını karaya | ;dıuırık kaleyi aralıksız dövdü. Denizden ve karadan - kuşatarak çılgınca saldırdı. Yanında bir a - vuç asker yardı.. Karşı koyama - dim ve ancak gw ben kurtularak elebildim. baraya ea aö mek için Türklerin kuvvetlerini büyük gösteriyor, yalan söylüyor- du.. . — Don Garsiya?. — O da kale düştükten sonra i ldu.. 'eîı ;::ıol.:: mu?7, Ona Türkler - le savaşa girmesini kim söyledi? — Bunu bilmiyorum general .. Fakat bildiğim bir sey varsa Don ———i Garsiya nın askerlerinden ıncık kırk elli kadarmın kurtulabildi * HABER — Aksam Paostam No. 99 labalıktı general.. lediklerinden k ve kuvvetli... ğidir. Onlarda aşağıda ve şimdi - lik hiç bir işe yaramıyacak bir haldedirler . Don Alvaro şalonda yerleri tekmeleyerek dolaşıyordu.. Hayatında bu kadar yaman dakikalar yaşadığını hiç hatırla- mıyordu,. .. Fernando, kaleyi düşmana bı - | rakarak kaçtığını düşünmeden birde General Don Alvaroyu vak- tinde yardıma gelmediği için ka- bahatli gösteriyordu . İspanya saray nazırının bu şı - marık ve madrabaz oğlu, ev sa- hibini bastıran yavuz hırsızı an - dırıyordu, Don Alvaro onunla aşık ata - mazdı.. Sonunda Salernonun kaybedil - mesiyle Don Garsiya — fırkasının uğradığı bozgundan dolayı impa> ratorun yanında onu çıkarabilirdi. inedi 2 Sokaktan korkulu — gürültüler geliyordu. Pencereye doğru yürüdü, açtı ve dışarıya baktı.. , Sahiden şehirde büyük bir boz- gun haberinin yarattığı korku ve gürültü dalgalanıyordu. Kapının önünde — bozgundan kurtulan bir avuç asker, inliyor - lar, biribirlerine öert yanıyorlar - ç Halk da oraya birikmiş, asker- lerin arasında kendi - oğullarımı , | kardeş, koca ve babalarını ara - yorlar; bulamadıkları zaman on - ların her birine nefes nefese s0 - | ruyorlrdi. Don Alyaro pencerenin önün - den çekildi. — Fernandoya doğru yürüdü ve ona sordu: — Şimdi ne yapacağız ?. — Ne mi yapacağız? Her ya - na haberciler göndermeli ve yar - dım istemeliyiz.. Türkleri Saler - no önünden ayrılmadan önce ya - kalamalı ve bunun öcünü almalı - yız. Bunun için en az otuz. kırk bin kişi lâzımdır. , — Otuz kırk biri kişi mi? Bu kadar askeri toplamak ancak bir senelik iştir. — O zamana kadar Türkler za- ten gidecekler,.. Giderken de ka- leyi hem yakarlar, hem yıkarlar.. Anderya Dorya ne yapıyor? Hâ - lâ kendisini toparlayamadı mı ? — Allah belâsını versin!, Bize hiç faydası olmuyor .. — Eğer denizden Türk donan - masmı sıkıştırmış olsaydı. başı - mıza bu hal gelmezdi. Don Alvaro biraz sonra Saler- no kalesi üzerine yapacağı yürü - yşten vaz geçmişti.. Şimdi ona bir de şüphe gelmişti. kabahatli | ı Nakleden: (|| — (Hatice Süreyya) Dünya güzelinin peşinde... Fahrünname adlı eski Fa; terih romanından alınmıstu No.10 F_eı_'ruh Şehzade, arkadaşile birlikte kaçtıktan sonra, Numan Bu sözler, genç şehzadenin yü- reğine su serpti: — Ey benim hakikatli arkada- şım ! Ben de senden işte bunu bek. lerdim. Öyleyse yarından tezi yok, yola çıkacağız. — Ferruh, o akşam, babsının hazinesine girdi. Nadir mücev- herlerden birçok aldı. Ve hemen ©o gece, kendilerine sadık hizmet- kârlarla birlikte, atlara bindiler. Ortadan kayboldular.. | Dolu dizgin deniz kenarına ka- dar geldiler. Talileri yaver oldu. O esnada, oradan bir yüklü gemi kalkıyor- muş. Tam onlar geldiği sırada de. mir alıp yelken kaldırıyordu. Bin- diler ve esen rüzgâra kendilerini verdiler. Onlar yoluna gide dursun, biz | biran geri dönelim. Ferruh şeh - | zadenin âdeti, her sabah kalkın - ca babasının elini öpmek, hayır duasını almaktı. Baba ile sevgili oğlu bir müddet başbaşa kalırlar, konuşurlardı. O gün de Numan Şah, oğlunun gelmesini bekledi. — Fakat nafile yere.. Genç şehzade görünmedi . Şah arkasından lalasını gön- derdı_: “E_vlâdımı bulursan sen- den hiç bir şey esirgememi,, dedi Lâkin, hiç biri, hiç bir yerde iz bulamadı.. Yalnız bir adam geldi, dedi ki: — Filânca — yerden bir gemi kalktı ve içinde, son dakikada şu şu kılıkta adamlar bindi,Hallerin- den asil kimseler olduğu anlaşı - hıyordu. Ferruh ile Hurremin on - lar olduklarına kailim.. Numan Şah ile veziri Kâmil de ayni fikirdeydiler.. Başbaşa ve - rip düşündüler. Hikâyemizin başında ismi sık sık geçen Höngâmı — çağırdılr. Kendisine Şah dedi ki: — Sen, oğlumun hem Jalasısın, hem de dünyaya onun gelmesinde çok faydan dokundu. Şimdi sen « den bir şey istiyorum. Maiyetine bir çok insan ve emrine istediğin kadar para vereceğim.. Yola çı - kacaksın ve oğlumun nerede bu- lunduğunu keşfedeceksin! Eğer bulursan, değil kendin hattâ sü - lâlen yokluk çekmez.. Haydi ba- kalım., Çok mükemmel — seyyah olan | Hongâm ihtiyarlığına rağmen hâ- lâ dinçti.. Derhal yola çıktı. Bir isümlirek ee cenle aktka e süruna sakah — Ne oldu? Haydi çabuk gi - din, eFrruhumu yoklayın! - dedi.- Sakın hastalanmasın.. Numan Şahın maiyeti, şehza - denin sarayına gitti. Sarayda bir gayri tabiflik gördüller. Şehzade- nin maiyeti de, efendilerinin or - tadan yok olduğunu farketmiş - lerdi. Telâş içindeydiler. — Efndimiz istiyor.. | nerede?, — Ah, sormayın.. Bu gece Hur- rem'le birlik olup atlara bindiler Ecnebi memleketlere kaçtılar, Fa- Veliaht rak bilmiyoruz!. — Peki, niçin şimdiye kadar haber vermediniz?. — Korktuk., Halimiz ne - ola - cak hâlâ bilmiyoruz!.. Bu haber Numan Şaha gelin - ce kan başına sıçradı. Hem şaş - tı, hem de sonsuz — istırap çekti , Derhal haber yollayıp ahırlarda ne kadar at ve el altında ne kadar süvari varsa hepsini dört bir ya - na saldırdı, Bütün yol başlarına ve iskele - lere gittiler. Hududlara — haber koşturdular.. j ——— ——— — Acaba Türkler şimdi de Na- poli üzerine yürümezler miydi? . Hemen aşağı indi. En hızlı giden atlılarını Roma, Floransa, Kala - berya, Venedik ve Cenova taraf - larma yolladı. Limandaki en hız - lı kadırgalardan ikisine de Sicilya | ve İspanyaya gitmek üzere hazır- lanmalarını emretti. Ayni zamanda hem — Salerno yoluna doğru karakollar çıkardı, hem de şehrin duvarlarında — ve kulelerinde daha geniş ölçüde ha- zırlıklara başladı. Ufuk ağarıyardu. (Devamı var) | kat nereye gittiklerini doğru ola - | gemiye binerek geçenlerin gittiği iyere gitti, * <ABIK (Devamı var) AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi İSTANBULHABER Telefon Yözu 28872 Idare: 24870 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik 1400 Kr. 2700 Kr. 7230 . 1480 . " 800 £ 300 İLÂN TARİFESİ. Ticeret ilânlarının Resmi Hanların 10 kurursar Sahibi ve Neşrıyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası KUPON 193 21-7:935

Bu sayıdan diğer sayfalar: