Küçük Con'un Başından Geçenler w u unuTfrmayın bazı Favşarn p akıllıdır. Bu yüzden köpek onu | yakadlıyarmaz: y ğ Tazıfar farafındamn kovalanan Favşanın ŞEkdiği Sıkınlıyi, Şim. v ; Ahliyorurm” yağŞm Sanglıng, Cor | ş M vVedara or- p manda sak. anarak yaşı. HABER'in deniz ge - zintisi için İstanbula gel - mişti. . Gezinti günü akşamı A- merikadan bir telgraf al - dı. Amerika polisi bir tür - lü başa çıkamadığı bir: KALPAZAN çetesi için kendisini Ame - rikaya çağrıyordu. OX:9) 'Telgrafı alır almaz der- İ dAlerimiz olsaydı, kendimizı J onlardan —mu/,g/ğzal ea'e,r'-djzn— mak faydasız dır.kurtulma- ya çalışma- , - 1,—)—?/ vYABİ? Pön L Ölmayan bir şey /e n konuş- z dK - A | Mahvol- hal Amerikaya hareket et- ti. Ve giderken de çok sevdiği HABER okuyucu- larına bu — macerasmı da anlatacağını vadetti. H2 pishanede mevkuf bulunduğunu bilmiyordu. * » & Kokarderin sabahleyin geçtiği yollarda dolaştı. Fakat bundan da bir netice alamadı. Nihayet gece oldu. Şimdi Lanteneyi darağacından ancak birkaç saatlik bir vakit a- yırıyordu. İşte o sırada Manfredin aklına cellât geldi. Dünyada cellâttan başka ken- disine malümat vereck bir kimse yoktu. Manfred bu fikri Fanfarla Ko- kardere söyledi- Bu suretle her üçü, gece yarısı na doğru Usta Ledunun evine gi- derek kapısını çaldılar. . . * Büyük odaya girer girmez Man fred cellâda döndü: — Usta, evvelâ şunu söyliye yim ki size kapıyı açtırmak - için yalan söyledim. Memuriyetinizi kaybetmek üzere değilsiniz. Da- ha doğrusu böyle bir şeyden ha berim yok. dedi. * — © halde ne istiyorsunuz? — Eğer sizde bir kalp varsa ©- nu yumuşatmağa geldim. Fakat sizin menfaatinizi de düşündüm. İki saat içinde binlerce Ekü toplı- yarak size verebilirim. — Ne için? , — Yarm sabah, yani birkaç sa- At Sonra asılacak adamın hangi Kira kıpı — îwaı S > SERSERİLER YATAĞI Manfred, Lantenenin hangi ha | hapishanede bulunduğunu öğren: mek için... — Lantenenin mi? — Evet.. Cellât ciddi bir tavur aldı: — Paraya ihtiyacım yok. Za- ten maaşımın dörtte birini bile harcıyamıyorum. Manfred sarardı. Cellâdı kandırmanın imkânsız olduğunu anlamıştı. Son ümidi de mahvoluyordu: — Demek razı olmuyorsunuz?. dedi. — Siz şakacı bir adama benzi- yorsunuz... Asılacak caninin nere- de bulunduğunu öğrenmek istiyor. sunuz. Tabii, onu kurtarmak için, Ve bunun için de bana müracaat ediyorsunuz.. Ne tuhaf?.. Manfred cellâda hiddetle bak- tı. Ledu duvardaki baltalardan bi- rini almağa giderek: — On kişi olsanız bile gene he- pinizi kovarım. Beni bağlasanız, işkence çarkına yatırsanız ağzım- dan gene bir kelime alamazsınız! Ömrümde yalnız bir kere para ile kandırıldım. Vazifemi suiistimal ettim.. Fakat bundan dolayı hâlâ vicdan azabı çekiyorum. dedi. Bu sözleri söyliyen cellâdın yü. zü değişmiş; vahşi, zalim tavrı git miş, yeisli ve acı bir hal almıştı. Manfred onun: — Ah, uykusuz geçen gecele. rim!.. Ah, mahküm olmadığı hal- mz:;_q Puğladır.z SERSERİTER YATAGI | de haksız olarak astığım kadının. hayali! sözlerini mırıldandığını duydu. Bu sözler çok yavaş sesle söy- lJenmişse de Manfred işitmişti. Zihninde bir umut (ümit) ışığı parladı. Derhal, Monfokon darağacını, oraya giden arabayı, cellâdın kol- larr arasında haykıra haykıra çır- pınan kadının hayali gözlerinin ö- nünde canlandı. Hemen Usta Ledunun yanına, yaklaştı. Cellât dalgın, düşünce- li bir halde geçmiş şeyler ve o va- kayı görüyor gibi idi. Manfred: — Usta, ne vakittenberi Mon fokona gitmediniz? dedi. — Burada Monfokondan bahse. den kimdir?.. — Ben! Kışın başlangıcında, soğuk bir gecede orada bulunan ben! Bakınız Usta, saat tam bu vakitlerdeydi. Cellât her halde kendisince yei. se delâlet eden bir homurtu ile Manfrede baktı. Delikanlı sözüne devam etti: — Gece çok karanlık olmakla braber gözlerim pek iyi görüyor: du. Yokuştan güçlükle çıkan bir araba geldi. Darağacının altında 'durdu. Arabadan bir adam çıktı. Bu adam beraberinde bir kadını sürüklüyordu. j Cellât dehşetinden titriyerek: —O kadın!!.. diye mırıldandı. Alın Size SABAR Ö, Davulunun bir Vw . ouvshasını ht. Giye edi. , M3 — Arabacı hemen yere atlıya- rak kadını kucağına aldı.. Usta, © vakit bu arabacının ne yaptığını biliyor musunuz? — Hayır.. Hayır.. Bunu bilmek istedim.. — Arabacı kadını yakaladı.. Kadın genç, güzel, ve acınmağa lâyık bir mahlüktu. Fakat o kaba herif onu şiddetle yakalıyarak sü- rtükledi! — Susunuz!.. Susunuz! — Sürükledi! diyorum. Çünkü kadın yalvarıyor, inliyor, darağa: cına doğru gitmek istemiyordu. Fakat cehennem zebanisi arabacı, merhametsiz ve'ıilimîh'î herifti. Kadını, meşum direklerin altına kadar sürükliyerek ipi boğazına geçirdi. Bütün ayrıntılarıyla (teferrüa- tiyle) anlatılan bu manzara önün« de yesinden çıldırmak dereceleri- ne gelen cellât: — Merhamet diniz! diye inle. di. — .:. Bir saniye sonra, zavallı kadın havada sallanıyordu. O zaman, arabacı tekrar araba« sına binerek Mon Marter köyü ta- rafına doğru gitti. Şimdi o kadı. nın kim olduğunu biliyor musu- nuz?. Ledu geri geri çekilerek: — Hayır, bilmiyorum. diye ba« ğırdı. — O kadın namuslu Mösyö Fer. ronun karısı güzel Madlen ve o a- rabacı da.. O arabacının kim ol«