'npumn4 SWX3oT TURMÇZOS — yereLicmupıe sinİNMİ Na Hueyyop — VEYEY “zayminın3 39101 "TİT NZOS NO döytayee EVPUNUEA “puwep » Edmar adıp guzndncuyo HO — TEJUos 'npine ue — zıg Tedoy RUUJUNG “ppdey oyoı » Zey dig ynAng üesres USPUNKON Türtosundap yıoAAS *P PUNUYT N swnre(11)eY USU -l:ııoı:ıq:!ı';l vhğq !:Cıi!ıubo! Uruesur — Üuzeğ YLAL) 119 UOJIZOS “özos zığ — uuynAnp uoympuse l y » pdeyj wknSinp ayg yeyni YO “pot —-«y nunğapungng epusıdaey vLUZ “aewar )9 UaLKUyA3 puegek sunz *9B 9A IŞIPN9 YOPLAAS vaourde K Haj 19-8_ gonnn3 1918 eAnşat NG di “apayıg renepres p tıp ZrugeL amığeroy Ununnpru SilOd “UdRmaunı3 S sepoy sAşpunt ı.(nıııı.ııg appe3 suyaypuooy veylaptar! * WEP sursıdux mığeuoy Ure) “#susyuy') "Içsorinunanı : g8 vumğuuoKX UNUNUNPNU sıjod BA aeyânmrkoy wKvYUA 119 yyereLi) » Şeğ zpısumıs 1KYULAYOP VAUOS aydrunyıleğ nuo yerema garsezey dexeE JG VOYAUYEĞ VU aapo Hdif SUNYUY'T epurue4 ururu » iğiX unpo iğiproyek Umusrog | TOr TOVLVA YA 164 — —aam<—M yor. Benim resmimle o genç ka - dınm resmini yapıyor.. Ya o genç kadın.. Ah. Ah. Anne, Anneci « ğim.. Bu “anne,, kelimesi, Lântene - nin ağzmdan çıkarken dımağında da müthiş bir taraka kopardı. Bu kelime, senelerin hafızasına yığdığı bütün enkazı yıkarak onu bir aydınlığa çıkardı. Onu tekrarladıkça bu aydınlık çoğalıyordu. Bundan sonra bir & çok vakalar, unutulmuş sözler, gü- lümsüyen çehreler tarafmdan ta- mamlanan bütün bir âlem, hafı - zasının derinliğinde doğuyordu. Eğer konağın ıcrtibıhndf bir değişiklik olmmamışsa, büyük kâ bul salonundakiler,ipek cepkenli gemi şeklindeki kııyolıımn.ı bu - lunduğu odadan ara srra gidip ı.l - ları seyrettiği ahıra, — askerlerin kendisini kucaklarıma — aldıkları Kkarakola kadar her yeri ayrı ayrı biliyordu. Evet, bütün bunlar kafasında canlanmıştı Kendisi bu konakta bulunmuş- tu. . lik çocukluk — günleri burada geçmişti. O vakit, acı, müthiş bir hıkıkıl ağır bir balyoz gibi beynini in- di. Kendisi pelis müdürünün oğlu idi. . Bunu evvelâ kabul etmek iste-| - npsolido3 191495 vurynmı od gepurpye UyLaLayUY ı eç ENS NE NDO NANAYOTAK SITOd —9g1 — “Tpyyey eğele yazöva|Kor KP “atKyonLıo3 pkizasdas P VPULPUYZ ni dij wAiğete — apjeysoH — 384 YOZSALIA TEPTUOYİ "npana günplep TİYLGLE FUES “npasoânuninp Tulsuey aua3ur3 vuyep SA Tir! epuideç er “gur sua3 'ep WlU0OS YOPPNuu g üpejdeğ OZ90N0)Z38 IJZIY mzzy YErEYYUN wğelr A1PPIH "npıo4 * süredejie nüng ZİUJEK öy6; *adUNy « 23 OjAĞASTUNU UUYO VEŞ| TSULU > unjag epursuze 9$iPEY DİL g 180093 oli UST zge UNuc İiyo3 ı[;nııı iğeceyise UrE3 USUĞUL vule - wuyo dagos vuiseniLeJeYERL ı “yey Yetisetidiyes SpuryAsre urusu * ajuy'g Yepey ue UOS İstsuniı * *1901a0) 81 rünjye ununjğo uapulsipuay dij 98 HrtlstreyY SUSİMİ IrPDULUĞY inpio4rujdo; epepyou ryı nuos uLajodundnp ng unyng 'npıoliğ * rpe5 eğeuruyayUY rürdnyeg 'nunz » PX lULMEYALANI “aJZOK 1ZTPOYAYA “aoygnp'esa) iğiydeyidrey UfUNUO “np3oAijye şoKTumusya SSyINtE SpUyUyYIZ TeLiey OUDİMS yeye J | "Aömomyağ etipyre Siy suay UŞ7 apuyöi sapasundnp uLlep ng 'ndrureudel X96 19 wybeğ gapşamundnp Lisdif Sölayyeeg VILNASUAS SERSERİLER YATAĞI medi.. Öyle ya, belki de başkaları oturduğu sırada kendisi bu konak- ta doğmuştu. Fakat Kant dö Monkların bü- yük bir gaddarlıkla — hakkından geldiği bu ağır vazifeyi üzerine al. dığı gündenberi bu konokta otur- duğu biliniyordu. Ayni zamanda onun tuz sene- denberi polis müdürlüğü ettiği de malümdu. Lantene, Monkların oğlu oldu- ğunu anlayınc bu tesadüfün ken- disini kurtaracağını aklına — bile getirmedi. Polis müdürü Doleyi öldürten- ler arasındaydı. Delikanlı bu anda, Etyen Dole- yi; sevdiği, taptığı nazlı bir mah- lâkun babası olan muhterem Do- leyi diri diri yaktıran bir adamın oğlu olduğunu düşünüyordu. Gece ilerliyordu. Delikanlının zihnine yavaş ya- vaş sükünet geliyordu. Uğradığı sadme kendisinde de- rin bir şaşkınlık bırakmıştı- Monklara ait hiçbir şey düşün- müyordu. Onu bir daha göreceğini zan- netmiyordu: Sunu da söyliyelim ki, Lante- ne cezasının pek yakın olduğunu bilmiyordu. Muhakeme olacağını umuyor ve Monkların verdiği ka- rarı aklına bile getirmiyordu. Onun için bütün geceyi cezasını düşünmeden geçirdi. “üngng APULD MUNZA a0213P UOŞ *görur « SUNŞIĞI Püşsönyay “Tiey,, *O 'abepyek VK * AYOYYOP TUPOY VURJEY Yazpe byı yereloy 2134 Tutlauaj AEPTUOYA 'NPİMiNG HöfzrPp 1913 öru X990X9İ ZIT APÜZEN UEKIYI TAKe3 yaaıe “ipsegen nsğoB ipaetek Haj - ZO9 TPOJNE YUNSoSaLIMApPa meA *9p Uyyaazorı Yt !qıpuılntng 'npjo vemdid 1£07OP Yöpsun N Hey 5 vepurzğe yosakımıaysı t1uoç *ApfO TEOUYOSI İ İTTEŞİ — 19P NZOS Yf SA *"NploAnzns SÇIYYEP — HUPYUOYN OP SUOT "apzokidieö TZIY YziY iğreyyi “Tprea Yezeşm SUNENL UYUSUSYUE'T tulSıĞI Uydavraj ZaNLt8 29218 vuepuız “Tepjuojy *NĞ ““YEDEYTİ dU UvpursSULU ĞUĞ MUEPOYA DA NG Hüyeyog 'ı'ıxc.(ımnır.q #ÂĞAeY IĞLEY Hepe Di NO YpLuığ “yyliye $ OŞ901129808 tun roy *PYUNUPYUOY P HHo ep vrvoç oı'ığıu.ııı[ * UU BZMULTEYNİNANYO — Yerero ni «Şop Tepex nEnpyo un TAN * nS£np aa sdundnp Wrususyüy'ı PI Cuvpurz aa nöe rdidey yedeye Lisua) ide nBe InyeA O 43041919 gopdau — igeyiszey ng egeciy — *T » Meydoj apyens tus4 ni uaşenın ı_î İŞVAYA HATILASANS 801 “HEPUSY Nuoe ULlaJaduNiNP NG Unj -BG 19KYIN İPE 1918 1809 119 Uak * HL Spümya HLüyedog UIY5 'uas * 9 TEJRİLSEY VA Lrepinjag vurypuyzJ |PSEZEY ULDEpyuoyN NP3O Yıyzıscan Y19 NMUNZD depaaj ND1KSİ Aigğ “apuyaz TEWpuY 4923103 TuIğip'surjo TUŞYLUL YeLndey eu TW 14f CAPUNöz Yerdey Pilsg “<i Jgejo su dagos Ppuiseruje Tpyıszey MHep ESLUOY — Unuldos1as ng — üpsolnunsnp urap uL9p öpjey 1nŞnplo #amyıp evrwepurz uyusya) VeT TUMOJZ03 “StureAep aunja g y * 1891205 “önurnyönany TULTAJJOYY “YöTUDYELIY p3oL NEnpLoy UTÜDÜRPUZ 'gııuaj "IP! eKpomoy 319 398 YY TYUN HOKMa)sI y * 493 eyeyynuz nun3npıaanpro unu *O i#PümpLsur yeypyay BYET 2AOA * TJO JPpeNYYE — OyANuMYO Vitrepte T GR5rU egese Surpo 1edip — “Tpuwyum> eweAuek epuyjeley nznl4 truru SÜYT OÇIKELUK SU9BUNİ SA NIĞNta Lunönp ı4ısdif esuos Mopulğıyozda > 83 UlUDüRpulz 'ganpnu sıyog "APJOGARI Napzo3 yereyıs UAPUDAYPANU 29798 NG DUYPU!Z. “IPASA TUPLUN P _gpAıH “YOL — Kağ di “akepy — 3WXU0S HPUNÜNP UAO Tepyuoyy TPSP i3oKuoruoyy — öreseanp Jizip VEÇS Ve :IP |313e5 sençoy nuo Yayı Gzzan yaru PpPd gopusaşpsamı BDUVPUZ tun | SERSERİLER YATAĞI — 105 Yalnız babasını bulduğu aklına geldikçe — bir sevinç — duymak şöyle dursun — nefretini yenmek için büyük bir gayret sarfediyor- du. İşte bu anda zindan kapısının kilidinde bir anahtarın döndüğü- nü hissetti. Biri geliyordu. Bu da, şüphesiz bir zindancı i. di. Fakat, karanlık höcresini bir - denbire aydınlatan ışığın altında, Lantene bu gelenin Kont dö Monklar olduğunu gördü ... Polis müdürü: — Aşağıya inip bu adamı gör- meliyim, diyerek koltuğundan kalkmıştı. Bu sırada saat dört idi. Mantosuna sarmdı. — Bir hırsız feneri aldı. Avluya indi ve sonra | zindana doğru yürüdü. Zemin katmda karakol gibi bir oda bulunuyordu. Burada zindan- cılar uyurlardı.. Zindanlara inen merdiven de bu odadaydı. Monklar: — Mevkufun kapısını açınız! dedi. Kendisine bu emir verilen zin- dancı anahtarları aldı ve: — Monsenyör, yalnız mı inecek ler? diye sordu. — Evet.. Niçin soruyorsun ? Zindancı korkudan titredi. Çün. kü polis müdürüne sual sormak,| hatâ hüsnü niyetle bile olsa, pek büyük bir küstahlıktı, — Monsenyör, kusurumu af bu. yursunlar.. diye kekeleyip zinda- nm kapısma doğru gitti. Monklar da onu takip ederek aşağıya indi. Merdivenin alt başında yuvar - lak bir mahzen bulunuyordu. Bu mahzende işe büyük kilitli, beş al: ti tane demir kapı vardı. ş Bunlar, zindanların kapıları i : k Mahzende soğuk ve ağır bir ha" va vardı . Zindancı bü kapılarm — birine doğru yürüdü. Fakat Mon&lar onu kolundan tutarak durdurdu. — Bana yukarda bir sual sor. muştun? dedi. Bu sual pek basit ve ehemmiyet sizdi. Hattâ başka zamanda sorul' muş olsaydı Monklar aldırış bile etmezdi. Fakat o anda bambaşka bir halde bulunuyor, en ufak bir :lgy gözünde son derece büyüyor « a. Zindancı titriyerek: — Evet Monsenyör! dedi. — Bunu bir daha tekrarla!.. .— Mademki Monsenyör emre * diyorlar., Mevkufun yanma yal - nIz mi girmek — istediklerini sor * mMmuştum, — Yalnız! demekten maksadın nedir? — Monsenyörün yanına bir'eaş “Forma: 13