HABER — Akşam Postasr KADINLAR IÇİN — Yüz derisinin sağlığını nasıl kor Geçen gün köprüden geçerken, Haliç vapur iskelesine — inen merdivenin başında birikmiş ka- | labalığın göğe bakmakta olduğu- nu gördüm. Ne var diye soruştu- runca hiç kimse, yukarıya neye baktığını söylemedi. Başkaları ba-| kıyor diye, o da başını kaldırmış gözetliyordu. İşte hayatta sadece — kendini kaptırıp sürüklenen, başkaları yapıyor diye yapan yüz binlerce insan olduğu gibi, güzellik kültü- ründe de böyle davrananların sa- yısı çoktur. Bir çok kadınlar tanırım ki kul- landıkları yüz kremlerini kendile- ri deneyip seçmiş değillerdir. Ar- kadaşları 6 markayı — kullanıyor diye kendisi de satın yahut ilânlara kapılmaktadır ve bu çok münasebetsiz bir iştir. Bir kadın, kendi derisinin ne-| ye mühtaç olduğunu, — kesenkes bilmelidir. Derileri şöylece üç sınıfa aye rabiliriz: Normal, kuru ve yağlı... Bu derilerin hepsine de ayni krem hiç bir vakit — kullanılamaz. He: birisinin kendisine mahsus kremi vardır. Eğer derinizin hangi cine ten olduğunu bilmiyorsanız bunu bir saat evvel öğrenmelisiniz. Normal deri, en talihli olan de- ridir. Bu, fazla düşünce ve yor gunluk vermez. Şöyle — vasat bir takım tedbirler bütün ihtiyacı gi- derir. Ya bol su ve sabunla, ya- hut temizleyici bir kremle her gün temizlemek sonra da yumuşak tut- mak için besleyici bir krem kul: lanmak bütün işi halleder. Ancak deri ne kadar normal olursa ol- sun katiyen — ihmal edilmeğe gel- Kuru deriler, diğer sınıflardan | çok daha kolay ve çabuk yaşlanır- lar. Yani buruşarak ihtiyarlık iz- almakta. | umalıdır ? ' den evvel bütün gece yüzde hafif bir tabaka bırakacak tarzda ya- pılmalıdır. Derisi yağlı olanlar kendilerini en zor bir vaziyette sanırlar. “Hele bak ne de parlıyor? On dakika sonra hiç bir şey kalmıya- cak olduktan sonra, pudra sürme- de ne fayda var? Çaresiz kaldı - ğımı sanıyorum. Ne yapacağımı şaşırdım gilti doğrusu!,, Sözleri derisi yağlı dan sık sık işitilir. Bunun da çaresi bulunmuştur. Küçücük bir takım habbeler var- dır ki içlerindeki kimyevi terkip dolayısile bir nevi friksiyona se . Yön bokann geei < bep olarak satıhtaki yağı alır ve alt tabakadaki nesiçlere kuvvet verir. Bu habbeleri kullanmanın yo- | hu: Yüz temiz su ile ıslatılır, son- ra da bu habbeler elde oğularak pasta haline konur; pasta yüze çevire çevire sürülmelidir. Elinizi böylece çarh gibi döndüre döndü- lerini gösterirler. Bunun — önüne geçmenin biricik yolu da deriye bol bol gıda vermektir. Böyle de- riler eritici kremle temizlenmeli- dir. Bu kremler sabun ve sudan da- ha az kurutucudurlar. Krem - bol bol sürülmeli ve bir müddet yüzde bırakıldıktan sonra - silinmeli ve keskin olmıyan mutedil tonikler yavaş yavaş ve okşar gibi — yüze sürülmelidir. Bu işten sonra deri gıdası ol- mak itibarile zengin maddeleri o- lan bir losyonla yumuşatma işi yapılmalıdır. Losyon avuca dökü- lerek yukarıya doğru hareketler- le masaj edilmelidir. Gözlerin al- tr da hafif hafif — okşanarak bu losyondan hissesini almalıdır. Bu rada krem ve losyon adları ver - mekten çekiniyoruz. Çünkü bunun bir ilân mahiyetinde telâkki edi- lebileceğini sanıyoruz. Bir cilt doktoru size hangi krem ve losyonları kullanabileceğinizi tavsiye eder. Bu besleme ve ma- saj işi her sabah kalktıktan son” ra ve her akşam yatağa girme - H A Cd Gi GRİPEABAİŞE KOLİ ZK Tz a gür A LA L L G U R a İ gemale denine ölsapelerim. c — —— |. Sülslin dae. — a bbb )at aa re sürdükten sonra, yüzünüzü te- mizleyin ve sert bir havlu ile ku- rulayın, Yüz kurulandıktan sonra, pa - muk ve yün doldurulmuş küçücük bir el yastığını soğuk suda ısla- tın. Sonra da yumuşatıcı hususi bir losyona daldırarak — deriniz penbe ve parlak oluncaya kadar bununla yüzünüzü dövün. " Şimdi yüz artık gündelik çeki düzene hazırdır. Derisi yağlı olanlara son bir ö- güt: Derinizi elden geldiği kadar besleyiniz. Fakat — deri üzerinde hiç bir vakit krem — bırakmayı - nız. Kremi sürdükten sonra derhal yumuşak bir havlu yahut kâğıtla siliniz. Sonra da derinin sathını soğuk su ile yıkayınız. — Böylece mesameler açılır ve yağlı vaziye - tin daha şiddetli bir hal almasına mani olur. Yukarıda da dediğimiz — gibi, kullanacağınız krem ve diğer los- yonların cinsini cilt doktorunuza sorunuz. Doktor DİŞEBEL EiSİRi Giyinmeğe başlarken deliliğimi ele aldım.. Abuk sabuk söylenme- kadınlar- | 8© bağırıp çağırmağa başladım ... Benim gürültüm üzerine kapı tek - rar açıldı ve iri yarı kırbaçlı gar - diyanın vahşi suratı göründü.. İçeri atlar gibi — girdi, kırbaç bir saniye içinde havada şakladı.. Ve sonra tükürür gibi bağırdı: — Komhir! (Gel)... Ermeni tercüman : — Acele et. — Bu adamı zorla kızdırıyorsun.. Şimdii dayak yiye- ceksin, diye bağrıyordu. Ben zaten kırbaçlı çavuşu görür görmez, timarhanelerde — dayak korkusiyle sesini kesen, boynunu ( büken, geri geri çekilen uslu ve mazlüm deliler gibi bir kenara büzüldüm, yavaş yavaş giyindim . Bir daha geri dönemeyeceğimi dü- şünerek arkadaşların hepsinin ay- rı ayrı boyunlarma sarılarak he * Tâllık diledim.. Bu ayrılık onlara da pek dokunmuştu.. Hepsinin S | gözleri yaşardı.. Bunu görünce ben de ağlamağa başladım. Böyle süngüler altında ya kur » şuna dizilmeğe götürülüyordum .. Yahut da Arapyan hanma naza - ran müthiş bir işkence girdabı o - lan Kroker oteline sevkedilecek - tim. O zaman, İngilizler yeni bir usul tutturmuşlardı. Ortadan kal - dırmak istediklerini evvelâ Kroker oteline götürüyorlar, oradaki bir divanıharpte kısaca muhakeme ettikten sonra Bostancıda kurşuna diziyorlardı. Kafamın — içinde bin bir türlü sorgu çengelinin beynime battığı şu dakikalarda hayatım gözleri - min önünde kısaca bir resmi geçit yaptı.. Arkadaşlara: — Sağ kalın dostlar! diyerek o - dadan dışarı çıktım.. En önde Er - meni tercüman, arkada — ben, iki yanımda süngülü askerler olduğu halde koridoru geçtik.. Merdiven- lerden indik.. İkinci kata gelince tercüman beni durdurdu: — Bu tarafa geliniz! diye köşe- yi işaret etti. Koridorun köşesine doğru yürüdük.. Dönemece gelin ce beni durdurdular.. Önümüzde kapı yerine çuval asılmış bir boş luk bulunuyordu.. — Bu çuvaldan perdeyi aralayarak içeri baktım Gördüğüm manzara şu idi: Aralığın ortasına üstuvani şe - kilde her biri yetmiş santim yük - sekliğinde ve yirmi santim kut - runda birer demir kova kanmuş- tu. Bu kovalar lebalep pislik dolu! idi. Tercümana dönerek sordum: — Burada ne yapacağız? — Görmüyor musun? — Görüyorum bir aptesane ö- nündeyiz. — Evet, bir aptisane önünde - yiz. Şimdi içeri girecek ve bu ko- vaları yüklenerek çıkaracaksın? Tiksinerek sordum: — Sonra? — Sonrası ne olacak, kovaları aşağı kata indirecek, sokağa çı - karacak ve rıhtim kenarına götü- Yakın tarihten kanlı yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 46_ Böyle süngüler altında ya kurşuna dizilmiye götürülüyor- dum, yahut ta Arapyan hanına — Bu âdi hizmeti başka kimse yok mu? — Var veya yok, bu seni alâ - kadar etmez. Baş gardiyanın em- ri böyledir. Bu angaryeyi — mah-| buslardan istediğine yaptırır. Bu-] gün seni hatırladı. Dayak yemek| istemezsen dediğimi yap!,, yaptıracak Kan beynime sıçramıştı. Küs - tah gardiyan benden hiç aklıma gelmiyen bir suretle intikam alı- yordu. Arapyan hanı sakinlerinin pisliklerini taşımak... Böyle bir şe- yi rüyamda görseydim hastalanır- dım. Gönül bulantıları içinde ge vi döndüm. Ve için için — halime gülen Ermeni gardiyana kat'i ka. rarımı söyledim: — Böyle sefilâne bir işi yapa- cak adam değilim. Biz âdi mah- puslardan değiliz. Siyasi mevku - ] fuz. Bize böyle angaryeler yaptır- mak doğru değildir.,, Tercüman ağzını kulağıma yak. laştırarak — şunları fısıldadı : Gaziantep fllm__e._'alınıyor ll lll Antep harbinde bulnnmuelard;ın bazıları (*) işaretli zat, şanlı müdaf0” ya zabit olarak işlirak etmiş bulunup Gaziantep (Hususi) Dokuz ay| süren meşhur müdalaayi filme! çekmek üzere hükümetimiz taza-) fından buraya gönderilen filim he yeti işini bitirerek Maraşa gitmiş tir. Heyetin geleceği malüm oldu- ğu cihetle her türlü hazırlıkalr ta- mamlanmıştı. Antep müdafaası, tarihte bir eşine daha pek az rastlanacak eşsiz bir kahramanlık eseridir. Bu kahra - manlığı o esnada düşmanımız bu- lunan en büyük Fransız komutan- ları bile takdir ederek : “Yurdları uğurunda ölümü vazi fe sayan bu kahraman milletle harp edilmez,, demişlerdir. Antepli düşmanın asrı vesaitile teçhiz ettiği kuvvetlerine adeta göğsile galebe çalmışlardır. Çünki her şeyden önce — mükemmel bir silâhı bile yoktu. Erzaktan mah- rumdu. Zavallı çekirdeğinden vücude getirdiği ekmeği aylarca yodi. Barut ve kurşun elde etmek için her vasıtaya baş vurdu. Fakat, * 1 HAZİRAN — 1995 çökRelERri — Kabahat hep senin! Baş ga" diyanı kızdırmıyacaktın. Adam$ 700 liram çalındı diye iftira ed€f misin? Çok gücüne gilti. İşte ” nun için sana âdi hapis muams!c0! yapılmasını emretti. Emrine kal* lanmazsan başına belâların mübâ reği gelir,, dedi. Benimle bayağı alay eden Ev“ meninin bu sözlerine büsbütüf içerledim: — İHtira x ettim. Herif t gibi paralarımı çaldı. Şimdi de bana pislik taşıtacak! Ölürüm 4© yapmam,, diye bağırmağa başlaâ * dım. Nasıl oldu — bilmiyorum. Bet böyle söylenirken — arkamda bir gürültü oldu. Omuzlarıma doğf” müthiş bir darbe indi. Geriye döm” mek isterken havada müthiş bir ıslık çıkararak — savrulan kırb†ve baş gardiyanın menhus surâ * tını gördüm. Herifler nuh diyo'' Peygamber demiyorlardı. (Devamı var) müdafaasi b Şit B  halen burada dişçilik yapan Sabridi” men ve yalnız inan ve yımçu"rı üzerinde olarak rrüdafaada b* lunduğu dokuz ay sonra, düşma?” ların bile takdirini — celbedere” surette muzaffer oldu. Antep, gazilik ünvanına çok lâyık bir Türk kasabasıdır. 09?” evlâtları tarafından dünyanın kuvvetli milletlerine karşı göt” rilen şecaat ve celâdet, tarihitt' ze altın kalemle yazılmağa d" bir hâdise idi. Cumhuriyet hükür meti de bunu yaplı. Kamutay S nayladığı bir kanunla Gazilik “öR vanını ÂAntebe verdi . ü Antep müdafan ve Harbll kında ciltlerle kitaplar 7'92 yeridir. Çünkü, senenin dörtt€ çünü teşkil eden o müddet ":' fında öyle hatıralar yaşatmı$ muhtelif hâdiselerle ıunı"'.';. mıştır ki, bunların izahı içi? $ ler doldurmak lâzımdır. Ç Halk, bu harbin filme suretile hükümetimiz taraf gösterilen alâkadan pek !