1 HAZİRAN — 1935 HABER — Akşam Postasr Hasan Kremi ihtiyarları gençleştirir bilqıdı mevcut kremlerin en nefisi, en sıhhidir. Nazik ciltli kadınların hayat arkadaşıdır. İhtiyarları gençleştirir ve gençleri güzelleştirir. İnsana ebedi bir taravet veren Hasan kremini unutmayınız. Kutusu 50, tüb halinde 20, Türkiyede yapılıp ta Avrupa etiketi yapıştırılan ve halkı aldatan kremlere ve sair itriyata aldanmayınız. Markasına dikkat ediniz. Hasan deposu: Ankara, İstanbul Beyoğlu. p55 -035007 x 4 Gar nn 'e . Hasan | KB Umum Ayakkabıcı ş BALOYA_saçlıdokulenlereı ” San'atkârları Cemiyetinden: Ayakkabıcı usta, kalfe, 'şçi ve çıraklarile kavaf, köseleci derici, meşinci, çivici, kalıpçı ve ökçecile rin tesçillerini bir an evvel yaptır- maları için cemiyet merkez'ne müracaatla bayannamelerini almaları tescillerini yaptrımayanlarım Bele diye kanununun maddei mahsusası mucibince cezalandırılacaklarımnı al aığımız emir üzerine ilân ederiz. Şirketihayriyeden: Bundan böyle Pazar günleri Cuma tarifesi, Cuma günleri de Z : i . . . . b.k ı âe Ki hağöni Kasilll adi günler tarifesi tatbik olun Saçların dökülmesine ve kepek- Cakhr. lenmesine mani olur. Komoiın( saçların köklerini -kuvvetlendirir | W DYi 'HD yi iyyyyyeRIMayeaan FÜN ayayaE KD aÜ ayi ea gü li ve besler. Komojen saçların gıda - Büyük sıdır, tabif renklerini bozmaz, lâ. Tayyare Piyangosu | tif bir rayihası vardır. Komojen Kanzuk saç eksiri eczanelerle ıtri- Binlerce kişinin yüzünü güldürdü 2. ci keşide 11- Haziran -1935 tedir. yat mağazalarında bulunur. Büyük Ikramiye : 30.000 Liradır Ayrıca: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiye- lerle( 20.000 ) Hiralık hibir mükâfat vardır... ültayiyifİRİTagyagyeF A yi eee Üa e yaygFEK Do yazygzTNTET ggg TP y AT gazaıl N Dansetmek için gidersiniz.. Bu pek tabil ve pek doğrudur. Fakat... İki dans yaptıktan sonra oturmak — mecburiyetin- de kalır ve artık” hiç kalkmak istemezsiniz. hf Çünkü, ayaklarınız şişmiş, İstirap vermekte- Ç ) b | dir. Nasırlarınız, sizl rahat bırakmadığından - b müteessir olur ve süvareniz heba olarak key- finiz bozulur, Bütün bu istiraplara mahal bı- rakmamak için RADYO SALTS — banyosunu yapmız. Bu şifabahş tuzla yapacağınız ayak banyoları sayesinde beklediğiniz tedaviyi bu- | lacak, sancı ve şişkinlik zail olacaktır. Bllhas- sa nasırlarınızı 6 derece yumuşatır ki — tırnak ucile hemen kökünden söküp atabilirsiniz. Her eczanede satılır. Dün ve Yarın Külliyatının 3linci Kitabı J. Rasin Külliyatı Meşhur Rasin Külliyatının dördüncü ve son cildi çıktı. Ter- Ctüme, Östat H. Nazımndir. Bu büyük bir irfan mahsulü ve zorla bir himmettir. Mütercim her iki dile bütün inceliklerile âdeta hâkim bir halde olduğundan her dört cilt birer âbide teşkil etmiştir. Tebrik ve tavsiye ederiz. 60 kuruş. ZAYI Adapazarı Türk ticaret banka - ——— | sından aldığım — hisseye ait 10 s.tlıık ev ve arsalar Satılık yenı Küma numaralı ve 11—9—930 tarihli hisse muvakkat makbuzumu kay- Meşrutiyet mahallesinde satılık iki| — Tahtakale Telefon Şirketi sıra - | bettim. Yenisini almak için ban - “_lm arsa ve bahçeli 12 odalı bir ev sında Tomruk sokak No. 38 dör: | kaya müracaat edeceğimden es - Nişantaş — Vali konağı — caddesinde| oda, mutfak üç tarafı açık, maktu- | kisinin hükmü olmadığını ilân e - îi:""' 32 alle kasabı Bay — Hasan| an iki bin Hiraya satılıktır İçindeki- | derim. kmetten sorulacak. (4370) lere müracaat, Karacabey: Haciköy çiftliği sa- hibi Zenün. 196 - RAĞASTANIN OĞLU — kemmeldi. Bu hapishaneye düşen bir| çok günahkârlara ibret olsun onlara — RAĞASTANIN — Pek âlâ.. Bizi oraya götürürsün! Triko kudurmak derecesine gelmiş talihsiz ya bu kuyulardan birine a. tılarak veya bir höecrede aç susuz bı- rakılarak öldürülürdü. En hafif ce- Za müebbed hapisti. İdam ve işkence- nin türlü türlü cinsleri bundan son- ra gelirdi. Bu hapishanenin müdürü aymi za- manda saray mahkeme reisi olan Jil 16 Mahü, okuyucularımızın henüz u- nutmadıkları Ale lö Mahü'nün — öz kardeşiydi. Bu iki kardeşten biri hatırı sayı- hr bir paraya karşılık ve üâmirlerin- den birinin verdiği emir üzerine adam öldürmek suretiyle yükselmeğe çalı- gıyor ve diğeriyse ölüme mahküm a- damları kilid altında bulundurarak hayatını kazanıyordu. Hulâsa bu iki kardeş yaşamak İçin adam öldürmek san'atini tutmuşlar- dı. Jil 18 Mahü mürabba kuledeki bir dairede bekâr olarak yaşıyordu. Kendisi şişman, kırmızı yüzlü, ça- Tabı ve yemeği çok sever, ara sıra nükteli ve gülünç Yâkırdılar söyler bir adamdı.. Mahpuslara işkence etme diği zamanlarını yemek, içmek ve u- yumakla geçirir ve bu dört işten ma- ada hiç bir şeyle uğraşmazdı. Etyen Dole, Konsiyerjeri hapis- hanesinin zindanlarından — birinde mevkuftu. Gerek Loyola ve gerekse Moukların kat't tenbihleri Üzerine matbaacı ne bir toprak altı zindanı- na ne de yılanlı kuyulardan birine n- tılmıştı. Çünkü Etyen Dole kayboluşundan bir eser bırakmıyarak hapishanedeki tas odasmda ölmeğe mahküm değil. di. M iere Hayır.. Muhterem İğnas dö Loyo- la isteyordu ki Dolenin ölümü bir korku ve dehşet versin, Zavallıyı gündüzün toplanan Pa- ris halkımın ortasında öldürtecekti. İşte, onu zindanda öldürmek İste- meyişinin ve hakkında fena muame- le edilmemesinin sebebi buydu. Bunun için yalnız Sen nehri hiza- sından bir metre kadar aşağıda bu- lunan âdi bir tindana konmuştu. Bununla beraber duvarlardan sı- zan nehir suları zavallınım topukları- nı geçmişti. Kaçmasına mani olmak için de Doleyi duvara zincirle bağlamışlar- dı. Bulunduğu yere koridordan açı- lan bir delikten hava giriyordu. Bu koridora da üç nöbetçi konularak hiç bir behane ile oradan uyrılmamaları tenbih edilmişti. Bu suretle nöbetçi- ler hem bir vak'a olursa biribirlerine yardım edecekler hem de - içlerinden biri mahpus tarafından para İle kan- dırılırsa diğer ikisi onu ele verecek- ti, Koridordan zindana —altı — ba- samak merdivenle İniliyordu. Kapının hizasında bir delik vardı. Bu delik günde bir kere açılıyor bir el içeriye bir siyah ekmek ile bir des- ti su bırakıyordu. İşte yirmi dört sa- atlik yemek bundan ibaretti. Ekmek- Te desti en yüksek basamağa kondu- ğu için zincirle bağlı olan Dole bun- Jara yetişmek için zincirin müsaade ettiği kadar ilerliyor, eğiliyor ve ko- hunu uzatıyordu. Bu suretle ekmeği alabiliyorsa da ara sıra destiyi devi- riyor ve ertesi güne kadar susuz kal- mağa mahküm oluyordu. Gene bir gün desti devrilmişti, Halbuki Dole o gün hasta idi, Hara- reti de yükselmiş, dudakları susuz. luktan çatlamış müthiş bir nöbete tutalmuştu. Ragastan iylce ortalığın kararma- gı bekledi. Sonra işi Beatrise haber verdi. Prensesle Jiyet bir Arabaya bindiler, Arabacıya da yavâş gitme- Si emredildi. Ragastan — ve İspada Kapya yaya olarak takip edecekler bir uşak da iki atı yirmi adım kadar geriden getirecekti. Bunlar hep konağın avlusunda hazırlandı. Nihayet araba önde Ragastanla İspada Kapya arkada konaktan çıkıl- Ispada Kapya arabacıya gideceği yeri ve geeçceği yolları tarif etti, Ragastan sokağa çıkınca arkasına | baktı. Dilenci daima eski yerinde du- ruyordu, Sokağın öte başına kadar gitti. Orada birdenbire durarak geriye döndü. Dilenci de yürümeğe başla- mıştı, Bir köşeye sinmek istedise de iŞ işten geçti. — Ragastan İspada Kapyaya işaret ederek doğruca — di- kencinin üzerine doğru yürümüştü. Dilenci duvara yaslandı. Şövalye onun yanma yaklaşarak sordu: , — Nasıl, epey sadaka alabildiniz mi? — O kadar çok değil Senyör.. — Kolunuz nasıl? — Kolum mu? — Evet, kendinizi çolak zannettir- mek için bükük tuttuğunuz kolunuz! Ya gözünüz?. Bakmız, sargı — düşü- yör. Ayni zamanda Ragastan elinin tersiyle vurarak dilencinin şapkasını çamura düşürdü, ve siyah sargısını çekti. Alaylı bir sesle: — Muhterem Argo Kralı! Krallığa lâyık olmıyan bir san'at icra ediyor- sunuz! dedi. olduğu hade sesini çıkarmıyarak eği- lip şapkasını yerden aldı. Şövalye sözüne devam elli: — Bir nasihat ister misin! Ben bu- radan gidiyorum.. Sen de şuradan git! Sakım bir daha yolumda görmi- yeyim! Yoksa seni bir sümüklü bö- cek gibi ezerim. — Anladım Monsenyör, — Sana anlüyıp anlamadığını so- ran yok.. Haydi çek arahanı, defol serseri köpek ! Ragastan bu sözleri öyle korkunç bir tavırla söylemişti ki Trikb pek ziyade korktu. Hemen koşn koşa kaç- ti Ragastanla İspada Kapya herifin ftamamen gitliğine emin olmak - için biraz daha beklediler, sonra arabaya yetişerek uşağın yedekte götürdüğü atlarına bindiler, İspada Kapya kılavuzluk etmek i- çin Öön tarafa geçti ve süratle gitme- ğe başladı. Ragastan da geriden ge- Tiyordu. Tamamen gece olmuştu. İspada Kapya, bir işaretle vardık- larını anlattığı zaman ışık ve ateş söndürmek çanı çalmımıyordu. Ragastan etrafına bakındı. Sen — nehri — civarımda — olduk. ça ıssız bir yerde bulunduklarını gör- | dü. Önlerinde kapı ve pencereleri kapalı küçük bir ev ve sağda bir ki- remit fabrikası vardı. — Tüviyleri meydanı.. Fena bir yer değil! diye mırıldandı, Ispada Kapya kapıyı çaldı. Bir kaç saniye sonra elinde küçük bir lâmba tutan bir kadın meydana çıktı. Bu, her nekadar beti benzi satar. Forma: 25