A ![AYİS — 193.) Yazan İ Kıdlrıın Kaflı de bugün — fena bir haber al- '_.— Bunun doğru — olduğunu da — Benim için mi?... — Evet, senin için!... Ulcayı korkutacak haber, ancak Ohu öldürmek veya Hazar hanın )_""udın kovmak haberi olabilir- Sordu: — Ne duydun Batu?.. — Tangut ateşsiz ülkeyi baştan başa taramış ve tıpkı sana benzi- * Yen ve söylediklerine göre senden güzel — olan bir kız bulmuş. l. kızı Hazar hana sunacakmış!.. "'hı hanın henüz seninle yatma- | :1"7! birçokları gibi o da öğren- — Hangi Tangut bu?... Kim o- İyor bu adam?.. — Tangutu tanımıyor. musun? ı'h—ııı baskın veren adamı unut- mu? O şimdi saray bakanı ol- d Kuçluk ta yamağı... — Zavallı Hazar han, kimlerin *Yuncağı oluyor!.. T'll'lı kızı vücudunda ince bir duydu. — Yarının bir uçu- Nn halinde derinleştiğini, onun Ca bir canavarın ağızına —— sinek gibi oraya yuvarlan- | '“'ll görür gibi oldu. Vaktile ba- h hayatını ve hayatından da- l_iıı.rıı olan emelini yok eden- *Onun da karşısına çıkmışlardı. k:”" genç kızın korkusunu an- 've onu kucakladı. Zonklryan larını, aleve bürünmüş gibi BSüzğ ı göğsüne çekti: ı İ;; , ben seni koruyaca: N Ulcay kendisini bu sevimli ve kadının kollarına bıraktı: — Ben çok zavallıyım!... Diye mırıldandı. ona cevap verdi: Hayır, sen o kadar güzel ve A İyi önin c zavallı — sayılamazsın!... senindir ve her zaman üs- d—' diîîluiyeıiıı' yavaş yavaş eski kuvve- "ti buldu. Doğruldu: ki Tangut, bana bir ra- Ka üt tu, on- ğ—hlmın ve ateşsiz ülkenin “"ıs.... o ıün, sarayda. haberler lıovulıdı Hazar han yeni — gelen kızı hie'llllıı Bu Ulcaya ne ka- “._ iyor... Hatta ondan da gü- dıhı olgun ve iri.. H'_Y"i gelen kızm adı Termiz Hazar han, Ulcayın odasının tarafındaki — odayı ona '&Rîldıkle kendi odasının olan iki odada birer kız .—. Hangisi hoşu.nı gider- Yıldızı parlryacakmış... B "NH.:" han bu gece Termizin geceliyecek. — :I“Y'lın pek çabük usandı. Y kızı bu haberleri duy- y_aâ““ sığmıyor; göğsün- acıların yüzünde gö- h'hı için kendini zorluyor- Övdıklcrı bu kızı gör- N y her neye malolursa olsun arzularına uymak, n b Olacaksın !... Yalnız, ümitlerin | ve Hazar hanın gözün- | ULUS KIZI No. 31 l | Yürekli bir yavrusun ki hiç bir | — ——— — —— 'I'ııllıl lık ve | ııv.ıı romınl — Sen hakanı seviyorsun ama, | ona bir daha ateşsiz ülkenin çek- tüği acılardan bahsetmemek, bir oğul vermek, saraydaki yerini sağ- lamlaştırmak ve büyük emele ka- vuşmak ümidini büsbütün öldür- memek İâzımdı. Hazar Hanın odasında bir a- yak sesi duydu. Girenler ve çıkanlar oldu. Salonda gezinenler çoğaldı, ko- nuşmalar oldu ve en sonra el a- yak çekildi. Her taraf her gece olduğu gibi sessizliğe daldı. Ulcay, kemik kakmalı büyük | kapımnın eşiğine gitti. — Kulağı | dayadı ve içerideki sesleri duy- mak fç'm baştan ayağa kadar ku- lak kesildi. Hazar Han, oturuyordu. Zira ayak sesleri duyulmuyordu. Lâ - kin birdenbire ayağa kalktı yürü- dü. Ulcayın kapısına doğru geliyor- du. Ulcay geri çekildi ve pence- renin yanındaki sedire uzandı: — İşte geliyor, işte kapıyı a- çacak... İşte... İşte!.. Diye bekledi. Lâkin ayak sesleri bn sefer u - zaklaşmıya başladı Ayak sesleri, karşıya, Termi - zin kapısına doğru gidiyordu. Halbuki henüxz her şey bitme mişti. Zira Hazar Han tekrar ge- ri dönmüş ve bu sefer Ulcayın ka- pısma doğru yürümüştü. Gene biraz önce — olduğu gibi sevinç ve ümit.. Hazırlık ve gü - lüş... Lâkin Ulcay aldanıyordü. Zira Hazar han, odasında, iki genç kızın bulundukları odaların kapıları arasında geziniyordu. İki kapı arasında gezinmenin mânâsını düşündü. Birdenbire kapıyı açmak, onun yanına gitmek, dizlerine kapana- rak yalvarmak, Termizin odasına gitmemesi için her şeyi yapmak istedi. Ve yaptı. Bir saat sonra, ateşsiz ülkenin büyük çam ormanları — dibinde Tugayın meşhur mağarasında a - çılan bu ak zanbak, Hazar Hanın odasında ve onun altın işlemeli kuş tüyü yatağında solmuş bulu- nuyordu. Yalnızdı . Zira Hakan, Termizin odasına gitmişti. O gece, çoktanberi yüre- ğinde biriken aşk arzularını yal- nız bu ince ve sevimli ahı ile döyuramamıştı. Tıpkı ona ben - ziyen, fakat bir alageyik kadar olgun ve dolgun olan Termizi de kucaklamaktan kewdini alama - mıştı. — 22 — HANGİSİ GÜZEL? Ulcay, sabaha karşı uyandı. Yalnız olduğunu gördü. Gece ©- lap bitenleri, Hazar Hanın Ter - mizin odasında sabahladığımı an- ladı. Sersemledi. Bütün — haya! ve yarının, kocaman bir dağ par- çası gibi başına yıkıldığını ve e- zildiğini sandı. Demek kendisini feda etmek, Hazar Hana yalnız başına karı olabilmek yetmemişti. Düşman gene yaşıyordu ve işte daha - ilk gecede Hazar Hanı, Ulcayın oda- sından kendi yatağına çekiyor - du. Genç kadın, önce tasarladığın- dan daha güçlü ve atılgan olmak HABER — Akşam Postası e Hakiki bir macera =-'=-='=--—-” | | ıımmn':nm:nınmm. Asiler Adası ğ Türkçeye çevlren Ahmed Ekrem Tefrika No 5 SEREESİTTERTEIESET Âsilerin bir kısmı Taİıitıqe uğrıyan bir İngiliz gemisi tarafından yakalanarak asıldılar.. Hikâyenin burasında ben de söze karıştım: — Sizi görmeğe gelmeden ev vel Bligh seyahatinin hikâyesin okumuştum. Bu kaptanın İngil - tereye döndüğünü ve tedbirsizlik yaparak Tahitide kalmış olan de denizin suç ortaklarını astırttığın benden iyi bilirsiniz. Fakat bel ki de siz şurasını bilmiyorsu nuz: Kaptan Bleigh — apaçık ve hiç bir seyrüsefer malzemesi vr erzakı olmıyan bir tekne ile ta nınmamış bir denizin enginlerin de 8000 kilometre yol almak su- retile dünyanın en büyük yolcu- huklarından birini yapmıştır. 'n - giltere böyle bir yolculuğun ken - di oğullarından biri tarafından yapılmış olmasile hâlâ övünmek- tedir. Demek ki âsi gemiciler, kazan kaldırmadan evvel, altı ay kadar zevk ve safa ile yaşamış oldukları Tahitiye döndüler öyle mi ? — Evet ne yazık ki gene oraya döndüler ve gene sefahate dal. dılar. — Bununla beraber onları Ta- hitiden buraya getiren dedenizdi değil mi? — Evet, dedem — ötekilerden daha akıllı idi. Eğer o da ar- kadaşları gibi başka bir şey dü- günlerindenberi, beraber yaşa - saydı ve bir korsan, bir çete reisi olduğunu unutsaydı, iş çok kötü- leşirdi. Gemiyi terkederken kap- tan Bligh onlara: “Amirallığın uzun kollarından kendinizi sakı - makta idi. Diğerleri ise zorla bu- nun içindir ki dedem tanınmamış, ıssız bir ada aramağa ve burada unutularak yaşamağa karar ver - di. Sonradan olup bitenler, dede- min ne kadar doğru düşündüğü- nü isbat etmiştir. Onun arkasın - dan gitmiyenler bir iki yıl sonra GECEREEER MA A 608 lâzım geldiğini görüyordu. Yatağında hep bunu düşünü - yor, ve başmı avuçlarının arasın- da ezer gibi sıkarak boşluğa dalı- yordu. En sonra, işte kapı açıldı ve Hazar Han epice yorgun , fakat yüzünde tam bir saadetle içeri gir- di. Ulcayın yüzüne — bakıyor, o- nun gözlerinden kendisi hakkım- daki düşüncelerini anlamak isti - yordu. Genç kadın, hiç bir şey olma - mış gibi ayağa kalktı Hakan, ona yaklaştı ve geceyi rahat geçirip geçirmediğini, ho - şuna gidip gitmediğini sordu. — Rahat uyudum. İyiyim, fa - kat mesut değilim... Cevabını aldı. — Niçin?..; Ulcay, bir kız gibi kızardı. Hazar Han: — Niçin?... Diye gene sordu. — Termiz, benden güzal mi? | Bütün gece, şimdiye kadar hep orada idiniz.. . Erkek cevap verdi : Polenezyalılar anadan Tahiti yerlileri düşünülemiyecek kadar eski günlerde sından göçerek buraya gelmiş ins anlardır. Kayıkları met ve cezir - lerden korumak için böyle yüksek iskelelerin üstüne çekmek Asyalı- lara mahsus Tahitiye uğrayan bir İngiliz harp gemisi tarafından yakalana- rak hep asıldılar.,, Şimdi aklıma bir sorgu gelmiş- ti. Sormaktan kendimi — alama - dım: — An'ane büyük — anneleriniz olan Tahitili kadınların hatıra - sını muhafaza etmiş midir? Aca - ba bu kadınlar dedenizle sekiz arkadaşını isteyerek mi takip et-, mişler,yoksa zorla mı buraya ye- tirilmişlerdir? Bunu bana söyle - mek ister misiniz ?... — Bu kadınlardan bazısı İngi- lizlerle Tahitiye — vardıkları ilk günlerinden biri, beraber yaşa - makta idi. Dğerileri ise zorla bu - raya getirilmişlerdir. Bu kadın - lar bir gece Bounty — gemisinde bir ziyafete davet edilmişler ve ertesi günü tanyeri ağarırken gözlerini açınca kendilerini et - gin denizde bulmuşlardır. — Peki bu kadınlardan bışka yok ayrıca Tahitili erkekler de miydı? ce seninle berıbırdıın — Onu benden çok sevdin... Hazar Han sustu. Bu iki genç kadının hiç birini diğerinden güzel bulmuyordu. Bunlar, birbirlerine hem çok ben- ziyorlar, hem de birbirlerinden çok ayrı birer güzellikte idiler. Yalan söyliyemezdi. Biricik i- yiliği zaten burada idi. Şimdi de öyle yaptı: — İkinizi de seviyorum. - İki - niz de birbirinizden güzelsiniz!.. — Bu, hep böyle mi devam ede- cek?,.. — Orasımı bilmem... Lâkin iki- nizin de eksik olan birer tarafı- nız var, Bu eksiği kim — tamam- larsa, onun için tahtımın yanına bir taht daha kuracağım ve onu da kendim kadar kuvvet sahibi yapacağım. Ulcay merakla sordu: — O eksik nedir? Termizden önce tamamlıyacağım onu... Hazar Han gülümsedi: — Bunun böyle olmasını ben “de isterim. (Devamı var) | doğma — denizcidirler Asya hıta- âdetlerdendir. bir de prens olmak üzere altı ta- ne de erkek alınmıştı. ; — Bunların Pitkerne çıkışları - nı ve burada geçirdikleri ilk ae - neleri anlatıverir misiniz? — Bu eski hikâyeyi yaşatmak neye yarar ki?.. Büyük babalarımızın döktüğü kanları ve işlediği günahları saymaktan | ne çıkar?... Bunlar gerçi diadar de yapılan sonsuz yolöuluklar oü” lara dini de, Tanrıyı da unuttur- muştu. Hele kadınlar!. Ah o ka- dınlar yok mu? Dedelerimizi büs bütün çileden çıkaranlar hep on- lardır. Dedelerimizin her birisine bir karı düşüyordu. Fakat — Tahitili erkekler; iki kişi bir karıyı pay - laşıyordu. Gemici Mills bir kaza neticesinde kendi karısını kaybet- ti. Tahitilerden bir kadın istedi ve aldı. Ancak dedelerimizin köle gibi çalıştırdıkları yerliler, işi azıttı, bütün beyazları — öldürmek için kendi aralarında sözleştiler. E » ğer kadınlardan birisi bunu ha - ber vermemiş olsaydı, İngilizle « rin hepsi de koyunlar — gibi bo- gazlanacaktı. Aralarında cemi - yetin şefi olan benim — dedem, Kristiyan da bulunduğu halde 5 İngiliz öldürüldü. Geriye kalan dört İngiliz ormanlara kaçtı. Ka- rıları onlara gizliden gizliye ye - mek taşıdılar. Sizi evine misıfir eden adamın babası Youngı bil - mem neden kadınlar çok seviyor- du, ne yaptılar — yaptılar onu ö- lümden kurtardılar.. — Peki Tahitililer ne oldu- lar?... — Büyük annelerimiz putpe rest insanlardı ve kendi — kanla: rından olan insanlara karşı bile öç almağı kendilerine mukaddes bir vazife edinmişlerdi. Bir gece herkes uyurken elde balta ve bı- | çaklarla kendi kandaşlarını öl- ' dürdüler ve dedelerimiz de on bir kadınla günah işliyerek yaşadı- r. (Devamı var) yeniden - adamlardı. Fakat erigin 'denizlet« -