28 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

28 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ingiliz hikâyesi Gemici Efra- yim iki yıllık bir ayrılıktan sonra uzun zaman — be- raber — oturduğu arkadaşlarının ya nına döndüğü za- man tuhaf bir va- ziyetle karşılaştı. Bu kadar yıl beraber yaşadığı arkadaşı Vort kendini — tanımı- yordu. Efrayim — şaşkın şaşkın, Vor- tun karısının yüzüne baktı. Vort'un karısı: — Svet dedi. Tekaüd olmaşın- dan sonra altı ay geçti geçmedi, kocam bu hale girdi. kaybetti. Kendinin kim olduğunu bilmiyor, kimseyi tanrmıyor, beni tanımıyor!.. | Hafızasını Gemici Efrayim daha çok şaşır- mıştı. Sordu: — Pek âlâ, doktorlar ne diyor? — Doktorlar diyor ki, “hafızası nasıl birdenbire gittiyse, gene bir- denbire geri gelecektir...,, * * * Efrayim acı bir yürek ezginli-| ğgiyle sokağa çıktı. Köşeyi henüz dönmüştü ki arkasından bir ses i- şitti. Döndü, Ve Vort'la karşılaş- tr. Vort... adam!... Vort, Efrayim'e dedi ki: — Sen çıkar çıkmaz, sigara al- Hafızasını kaybetmiş mağı unuttuğumu behane ederek hemen arkandan ben de sıvıştım. Nasrlem'Efrayimciğim ? Efrayim, âdeta haykırırcası-, na: — Sen beni tanıyor musun? di- ye sordu. — Elbet, Efrayimciğim... Bu kadar yıllık arkadaşımı unutmak imkânı var mı? — Ya deminki hal?! — Gel şimdi şurac,ğa girelim de... “Mavi at,, birahanesinin bir köşesine sığındılar, Vort bir içki ısmarladı. Birer sigara yaktılar.. Vort, eski arkadaşı Efrayimin bütün şaşkınlığını gidermek üzere bir yandan da o sabahki vaziyeti anlatıyordu. — Altı ay önce tekaüd edildi. ğim günden başlıyarak, -dedi... Hemen her gün karımla beraber kalıyordum. Bunun ne demek ol- duğunu kestirebilir misin?,, Efrayim hafifçe başını salladı. Vort devam etti: — Ondan önce kendisini yal- nız yemek vakitleri falan görür- düm., aKrrm çok iyi bir kadın. Fakat başkalarının —kusurlarını düzeltmek nasihatler vermek gibi hırçın bir şeyleri var. Üç hafta| kadar evde böylece oturabildik- ten sonra, eniyi yol, hafızamı kaybetmek olacağına kanaat ge- tirdim. Ve işe giriştim.. — Nasıl? — Evet.. Bu kolay bir iş değil- di. Bir adam hafızasını kaybet- mek için plânlı surette çalışmak lâzım Efrayimciğim!.. Onun için esrarlı , Maceraları hatırlıyarak elime bir bir akşam yemeğe eve gideceğim yerde gazetede hafızasmı kaybe- denlere dair okuduğum bir çok sandviç aldım. Ve sokakta dalgın dalgın dolaşmağa başladım. Elbet birinin dikkatine — çarpacaktım. Biraz sonra istediğim oldu. Biri bu dalgınlığımın nereden geldgi- ni anlamağa kalkıştı. Gülümse- dim. Başımı iki yana salladım... Beni bir daireye götürdüler. Bir | doktor gözden geçirdikten sonra: | “Tam mânasiyle bir hafıza kay-| betme hâdisesi,, dedi. Karımı çu-' gırdılar, ne yalan söyliyeyim.. Ka- rımın gelişindeki çalımdan, ilk önce ürkmedim değil.. Fakat ken- dimi toplıyarak şiddetle “Kimdir bu kadın ,, diye sordum. Karım ateş püskürüyordu. “Allahallah... dedi. Beni tanrmıyor musun? Ben senin karınım...,, Gerileyip gerile- yip: “Hiç de değil, diye cevap ver-| dim, Sen bakışta birinin karım olacağmı aklıma - bile getirmek istemem..,, tabiatiyle bizi birlikte eve gönderdiler. Doktorlar — bir şey yapamıyordu. Bir hafta sonra karıma; “Madam, dedim. Sizin evinizde niçin tutulduğumu anlı- yamıyorum. Fakat mademki ısrar ediyorsunuz... Hoşuma gittiği müddetçe kalacağım..,, Karım: “— Elbette sevgilim, dedi. Gü- nün birinde iyi olacaksın.. Akşa- ma ne yemek istersin?,, “— Herhalde dün akşamki et- ten değil.. Deve miydi, neydi? Hâ lâ kösele gibi midemde... Karımın, yüzünü çevirip dişle- rini ve yumruklarmı sıktığın gö- rüyordum, Fakat bir şey diyemi- yordu. Çünkü evi brakıp gitmek- le tehdit ediyordum...,, ... ğr 8 Vort, hikâyesinin burasına gel diği zaman kapıdan bir gölgenin gözüktüğünü sezerek hemen: — Çabuk, dedi.. Yanımdan u- zaklaş! İçeriye karısı giriyordu. Karısı büyük bir şefkatle Vor- tun yanma yaklaştı: — Sevgilim, dedi. Nereye git- tiğine merak ettim. Yemek hazır. Gelmez misin? Vort şiddetle: — Yemekte ne var?, diye sor- du. | Karısı hazırladığı şeyleri say-| öyle geleceğini söyledi. Karısı| beklemek üzere yanına oturdu. Efrayim, köşede kendisine ses- sizce bir bira daha ısmarladı. W. A. SWEENEY TEŞEKKÜR Müptelâ olduğum hastalığın teş- hisi ve tedavisi hususunda fevka - lâde dirayet ve hazakatini gördü- | ğüm Galata Belediye hekimi Nasır Şevkiye alenen teşekkür etmeği bir — borç bilirim. Sultanselim No. 53 Sabiha HABER — Akşâm Postan Yakın ta - kanlı yapraklar rihte ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibiİ mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 41 lğfanbulun hürriyetile beraber bu şehrin Daha bir kaç yüz lira taşryan cüzdanımı yüzü - me sırıtarak cebine indiren İngi - saat evvel yedi | | kesilmişti... Elinde iki parmak ka- lınlığında uzun bir kırbaç tutuyor - du. Çavuş homurdana homurdana Ben birdenbire ne Yüzü - içeri girdi. yapacağımı şaşırmıştım... me sıkılan ışıktan gözlerim kamaş- mıştı. Bir an içinde — ne yapacağımı düşündüm ve — kararımı verdim.. Burada da deliliğime devam ede - cektim.. Belki bu suretle hastaha - neye veya timarhaneye kaldırılır, tekrar vatandaşlarımın eline dü - | şer ve belki... kurtulurdum.. Çavuş, evvelâ beni göğsümden iterek karyolama oturtmak istedi .. Fakat ben, gardiyanın emri hilâfı- na zorla oturduğum yerden fırla - dım; karyolanın üzerine sıçradım. Orada bağırmalara, çağırmalara devam ettim. Baş gardiyan üzeri « me doğru atıldır. Bu sefer yere at- layıp kapıdan kaçmak istedim. Vefakâr arkadaşım — Mehmed Ali etrafımda dolaşarak benbi tu - tup teskin etmek — istiyor, çavuşa | kafasını göstererek ve eliyle işa- retler yaparak benim deli olduğu- mu anlatmağa çâlışıyördu. Çavur şun arkasımdan gelen asker beni kapıda göğüslemişti. Ben onunla dalaşırken arkamdan kafama müt- hiş bir kırbaç yedim. Bu sefer geri dönerek İngiliz çavuşuna saldır - mak istedim. Mehmet Ali kapıyı tutmuş olan Ermeni tercümana: — Arkadaşımın aklı bozuktur, hastadır. Dövmeyiniz. Büsbütütn azar.,, diye yalvarıyordu. İngiliz süel (askeri) elbisesini taşıyan Ermeni, Mehmet Alinin söylediklerini İngilizceye çevirdi. Baş gardiyan kırbacını ikinci defa | indirmek için kaldırmıştı. Ben he- | men bir kenara büzülerek sustum. O zaman tercümanla İngilizce bir şeyler konuşmağa başladı. Tercü- | man, çavuşun sözlerini bana şöyle | nakletti: | — Cemal Oğuzun akıl hastalığı geçirmekte olduğunu bize zaten bildirmişlerdi. Fakat biz hastalık, delilik tanımayız. Eğer bu hali de- vam edecek olursa her gün benden mükemmel bir kırbaç ziyafeti var- dır. Günde üç defa kendisini döve- ceğim, Eğer buna rağmen yine us- lanmazsa kendisini (kroker) hapi- sanesinin bodrumuna yollarım. O- | rası bir cehennemdir. Burada us - gilizin suratı hiddetten kıpkırmııı! | | dr döktü., Vort bir tane daha içip lanmıyan oradaki türlü işkenceler- le çabuk yola gelir. Söyle, aklını başına alsın!..,, Çavuşun bu sözleri — hakikaten aklımı başıma getirmişti. Taşkın - lığımda devam etmek bana pahalı ya malolacak, herifler burada beni döve döve öldüreceklerdi. Ölsem, kim hesab sorardı?. O zaman; İs- tanbula hâkim olan İngilizlerdi .. Padişah ve halife ve onun hükü - meti bir korkuluktan, bir kukladan başka bir şey değildi.. Bunun için beni pekâlâ haklarlar, belime bir taş bağlayıp Galata — tıhtimından üzerinden koyuverirlerdi, Nitekim buna benzer çok faci - alar olmuştu. — Ölenin, vurulanın, soyulanın haddi, hesabı yoktu.. İs- tanbulun lııinlıyeli ile beraber adalet ve insanlık — duyguları da bu şehrin üzerinden çekilip gitmiş- ti, Vahşi hayvanlar mürebbisinden daha katı kalpli olan başçavuşun sözlerini dinlemekten başka çare yoktu.. Onun için alık bir meczub tavrı takındım.. Bağırmayı, çağır - mayı, gürültüyü, patırdıyı bir ke - nara bıraktım., Sessiz, münzevi, dalgın bir adam oldum .. Bu halim onları da memnun etti . Bu suretle kırbaç — ziyafetinden kendimi kurtarmış oldum. Uykumun arasında duyduğum acı bağrışmaların — sebebini ertesi günü anladık.. İstanbulda Rum, Ermeni ve Ya - | Beşiktaşlılar Kızılay haftasını Çok güzel kutluladı Kızılay haftasının bugün 6 mer günüdür. Kızılay şubeleri her tarafta faaliyetlerine devam etmektedir - Ter, Geçen akşamda Beşiktaş sadasız, | adâlet ve insanlık duyguları da çekilmişti | hudilerle Türklerden bazıları ara * sında gelmiş, geçmiş, hıncı çıkari * lamamış kavgalar, gürültüler içif işgal bir fırsat oldu.., İntikam ar* zusu besliyenlerden çoğu düt* manlarını türlü iftiralarla, yalan * larla İngilizlere haber veriyorlar » onları yakalattırıyorlar, Yakalananlar — doğru Arabya? hanıma getiriliyorlar.. Bizim aç göz baş gardiyan onları küçük bif odada sorguya çekiyor.. — Adamı |uydurulan vak'adan haberdar ol * madığı için, bittabi menfi cevab * lar veriyor. İşte, o zaman: | — Vay, sen yalan da söylüyor* sun., İnkâr ediyorsun.. Diyerek # damcağızı soymağa başlıyor. Bif don bir gömlek kalımca — ellerit! yerde bir kazıga bağlıyorlar, üze” rine bir kova buz gibi — soğuk # döktükten sonra kırbaçla dövme ge başlıyorlar. Baş gardiyan, işte o zaman bâ”* zularınım kudretini, — bileklerini! kuvvetini denemek hevesine kap” |larak yaradana sığınıp indiriye' kırbacı... Kırhac vahşi ıslıklar Ç” kararak başa, göze, sırta, belo, raf | gele her yere yapışıyor... İndiği y? şişiyor Ve kanıyor, Zavallı, bf mücddet acı acı bağırıyor nihn!f acıdan sesi kistiryor; bayılıp nal yor.'O zaman kırbaçlı gardiyanlı” — Olrayt! diyerek bu insant vf kaza şubesi tarafından hazırlan - mış ve san'atkâr Bay Mehmed ve arkadaşları tarafından keman, pi - yano ve viyolonselden mürekkeb bir konser verilmiş ve onu takiben de Vasfi Rızanın yazdığı “Savaşta Kızılay,; piyesi gösterilmiştir. Bu sayıfamızdaki resimlerimiz seyircileri ve temsili göstermekte - dir. Bayan Vecihe — Karamürsel, Türkân ve Selma Atamım Kızıla - ya aid söylevleri davetlilere akun- muştur. Konserde Kaza ilçesi ge - neral Ali ve Kızılay — başkanları, Darülbedayi artistleri ve bir çok zevat ve aileler bulunmuşlardır. zifelerini bırakıp pipolarını tütti” rüyorlar.. Dayaktan bayılan biç& ” re, kanlar ve yaralar içinde bir bf sır Üüzerine atılıyor, günlerce g” dan köşesinde aç, susuz bı y yor. « Arabyan hanma atılanlar 'nij İstanbulun tanınmış omcflh't yankesicileri, hırsızları, _'Ml leri de bulunuyordu. İnsan bu gi bilerin dövülmesine pek i' Fakat, tramvay yürürken bindi durmadan atladı, tavuğu bış*'r taşıdı diye — yakalanarak buray? tıkılan ve satlerce knbıçlınll'f tandaşların canhıraş feryıill" tahammül edemiyorduk.. Arabyan hanının ıe!ıı""’.; bu gibiler için dayaktan başkâ * de para cezası usulü icad M:d Esnafsanız; nizama aykırı " harektte bulundunuz, !"'u.;;' rapyan hanına — misafir edil: bir kırbaç ziyafetinde bul » ondan sonra bizim çavuşun sına çıkarılacaksınız. Çavuş kabahatinizin derecesit” göre size bir ceza tayin edecek Beş İira, on lira ve ilâh.« Bu parayı, derhal çıkarıp mekten başka, çare yoktur.. — Benim kabahtim yok- Ben kirim, parasızım, diye itirâZ niz mi hapt yuttuğunuz M Cezanız derhal iki misline © Yani beş lira ise on lira İ b i # olur" Sızlanmıya, itiraza devam odi seniz bir misli daha -artar: aklınızın başınıza gelip '“n’d; | kadar böyle devam eder. n , zasını vermeden canlı olâr pef | rapyan hanmdan çıkmınl" | deten imkân "hu;bçmml var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: