Tilki Ahmed Lokomaotif uzun uzun düdük çaldı ve ekspres küçük bir istas- yondan süratle geçerek tekrar ge- cenin karanlığına daldı. Tilki Ahmedin uykusu kaç- mıştı, oturduğu yerde doğrularak etrafına bir göz gezdirdi. Yanm-| dakilerin hepsi ağızları yarı açık| sesle söylendi: horul horul uyuyordu. Dışarıya çıkarak bir cigara çı - kardı. Fakat kibriti yoktu. Öteti vagona geçerek baktı, kompar - tımanın yarı aydınlığında cigara içen bir adam gördü. Yolcuların hepsi uyuyorlardı. İçeri girdi ve cigara içen adamdan ateş istedi . Tilki Ahmet cigarasını yapmak için eğildi ve bir küfür savur - du. İki kuvvetli el bileklerini ya - kalamıştı. Kulaklarının dibinde bir ses alaylı alaylı: — Cigaranı biraz sonra içersin Kapana yakalan - tilki Ahmet.. dın... Tilki Ahmet dikkatle, karşısın-! dakine bakıyor, kim olduğunu ha-| tırlamağa çalışıyordu. Otelu de - vam etti: — Tanımadın mı? Sivil ko - miser Hüseyin... İnsan eski ah - baplarını böyle unutur mu? Tilki Ahmet, kaderine razı ol - Bileklerini kurtar - mak için çabalamaktan vazgeç - muş gibiydi... ti. — Merhaba! Diye o da alaylı bir selâm çaktı . Sivil komiser, bileklerini tutan ellerini biraz gevşetmişti. Fırsat kollayan Tilki , bundan derhal istifade etti. Şiddetli bir hamle, ile ellerini kurtardıktan sonra çenesine, Aqıiıı—lın yukarı kuvvet- zavallı komiser olduğu yere yıkılıver - li bir yumruk indirince di. Tilki Ahmet, etrafına bakındı. Yolcular hep uyuyorlardı. Boğut- mayı gören ve duyan olmamıştı. Hemen vagondan dışarı çıktı. Bu onun için tehlikeliydi, ne yapacağını düşündü. En yakın istasyon, aşa- ğt yukarı bir saat sürüyordu. Hal. buki o zamana kadar komiserin trende kalmak artık çok ayılacağı muhakkaktı. Bir dönemeçte trenin yavaşlamasından istifade ede - rek aşağıya atlamaktan — başka çare bulamadı. Böyle yaptı. Ortalıkta kimseler yoktu. Ra - hat bir nefes aldı. Bir şehre ve - ya kasabaya gidip — kalabalığı adat karışabilirse kurtulmuş demek - w"ı'izd.’îıîıleyı—l:';ı-ı:k::'::; ti. Ne tarafa doğru — gideceğini güç bile henüz kestirmemişti ki bir çığlık sesi duyarak olduğu yerde durakladı. Bu, yaralı bir adamın imdat istiyen sesine benziyordu. Sonrı Dikkatle etrafı dinledi. kendi kendine söylendi: — Evvelâ can, sonra canan... Daha ben kendi postumu kurta ramadım ki... Yürümeğe başladı. Fakat biraz ser, bu sefer daha hafif olarak kulak- larını tırmalamıştı. Bir kaç sani - tehlike!; bir zamanda merhamet hislerina kapıldığı için kendi kendine söy- lenerek ters. yüzü döndü. Sesin sonra tekrar durdu. — ÂAyni ye durdu. Sonra böyle geldiği istikamete doğru ilerle - meğe başladı. Bir kaç dakika sonra demiryolu makasçı kulübelerinden - birinin önüne gelmişti. Kulübenin pen - ceresinde aydınlık vardı ve içe riden bir inilti geliyordu. Kulübede, trenlere yol N biraz veçen makasların bağlı olduğu karma karışık bir çok manivelâların a - rasında, yere düşmüş , yaralı bis adam vardı. Zavallı, göğsüne bir bıçak darbesi yemişti. Tilki Ahmet, içeriye girer gir- mez, yaralı ancak işitebilir. bir | — Tren.. Tren geliyor.. Külübede bir çıngırak sesi du- yuluyordu. Yaralı devam etti: — Tren geliyor .. Makası aç mak lâzım... Çabuk olun ben size nasıl yapılacağını söylerim. 'Tilki Ahmet, itaat etti. Makas- çının gösterdiği manivelâları, ©-| nun söylediği şekilde, hareket et | tirdi. | Tam zamanındaydı. Çünkü bir kaç saniye sonra tren, kulübenin önünden, süratle geçti. Yaralı: — Teşekkür ederim, dedi. Şim- di telefon ediniz de buraya der: hal başka birisini getirsinler... Tilki Ahmet telefon da ettik - ten sonra dışarı çıktı. Kendi ken- dine: — Ne berbat iş, diyordu. Ça- buk kaçmak lâzım. Burada epi vakit kaybettim. Polis komiseri şimdi muhakkak — ayılmıştır. Ve trenden inerek izini aramakta - dır . Daha iki adım atmadan ma 21 MAYIS — 1935 Yakın tarihten kanlı yapraklar “ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes 'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 26 Idama mahküm Hâzım,localardan birine tıkılınca son dakikalarının geldiğine hükmederek tövbe ve istiğfar etmiye başlamış... Nihayet gelen adamlar onu zor- la — karyolasından indiriyorlar.. O, elleri titreye titreye ayakkapları Dı giyiyor, — fakat daha bağlarını bağlamadn muhafızlar kollarına girerek adeta sürükliye sürükliye. götürüyorlar. Bu hasta ihtiyarın eziyetle gö - türülüşünü içimiz yana yana sey - rediyoruz. Ö, tamamen kendini gardiyanlara teslim etmiş vaziyet- te, yalnız zayıf sesiyle kendisini sürükliyenlere lâf anlatmağa ça - lışıyor ve ikide birde yere eğilmek istiyerek: —Durun evlâdım. Bari şu ayak- kabılarımı bağlıyayım. Size ne yaptım ki böyle cefa ediyorsunuz bana?,, Diye sızlanıyor. kasçının onu çağırdığını — işitti. Biz küfür savurdu, fakat tekrar yaralının yanma döndü. Zavaliı makasçı yalvarıyordu: — Sakın gitmeyin! — Yeni bir makasçı yarım saatten önce bu - raya gelemez. Halbuki o zamana, kadar üç tren daha geçecek. Üç tren dolusu yolcunun hayatı si - zin burada kalmanıza bağlı.. Tilk: Ahmet razı oldu : — Peki... Peki.. Merak etme.. Kalırız.. Bir köşeye oturdu . Makasç: bitkin bir sesle anlatıyordu: Ku- lübede sakladığı bir kaç — liras varmış... Geceleyin, kendisinden biraz evvel, iki haydut — gelerek bu parayı almışlar... Makasçı karşı koymak isteyince de göğsü- ne bir bıçak saplayıp savuşmuş - lar... Kulübede yeniden bir çıngırak sesi duyuldu. Makasçı: — İşte, dedi, 347 geliyor. Sol- dan ikinci manivelâyı çekiniz. Hah tamam... Şimdi masanm üs- tündeki defteri verin, kalemi de.. Tilki Ahmet, söylene söylene tere bir şeyler karaladı. Onu aşağı kata indirdiler. Kr zı yerde baygım yatıyordu. Arka- daşlar o zavallıyı ayılttılar. Sonra Hazımın gidişini seyretmek üzere pencerelere koştuk. İnzibatçılar Hazımı hapishane- nin dışarısına çıkardılar ve orada bir otomobile bindirdiler. Biz otor mobilin Beyazıt meydanma gide- ceğini ümit ediyoruz. Çünkü o sı- rada, İtilâfçılar, bütün idamları Beyazıt meydanında yapıyorlar - ti, gülümsedi: — Cinayet mi? Bol keseden at- madan önce bir kere de makasçı- ya... Cümlesini tamamlıyamadı. Ma- kasçıya dönmüş, onun hareketsiz, sapsarı yattığını görerek kelime - ler ağzında tıkanmıştı. Makasçı ölmüştü. Tilki Ahmet, başını önüne eğ- di. Hiç bir şey söylemeden polis- lerin arasında kulübeden - dışarı çıktı . ..» 'Tevkifhane odasının kapısı ge- cırdıyarak açıldı. Sivil komiser Hüseyin, Tilki Ahmedi dikkatle süzdükten sonra: 347 numaralı tren — de büyük bir gürültü ile kulübenin önün den geçti. Tilki Ahmet, kaçmağı düşündü. Fakat, bir tereddüt devresi geçir- dikten sonra vazgeçti ve gene et- ki yerine oturdu, bekledi. Çıngı- rak tekrar başlayınca makasçınım, yeni talimatını da yerine getir - di. Üçüncü trenin uğultusu daha tamamile kaybolmamıştı ki ku - lübenin dışında ayak sesleri işi - tildi. Tilki Ahmet: — İşte polisler geldi. Diye söy- lendi. Bir dakika sonra göğsü hizasın da bir ruvelver namlusu duruyor- du. Sivil komiser Hüseyin hay - kırdı: — Elleri yukarı! Hırsızlığı bı - rakıp şimdi de cinayete başladın ha ! Tilki Ahmet, omuzlarmı silk - — Ahmet, dedi. Mazin çok le keli... Bir çok hırsızlıkların var. Fakat son hareketin senin temiz kalpli bir adam olduğunu gösteri yor. Mahkemede bunu anlataca - ğim., Umarım ki affedilmen bile kabil olur. Yalnız namuslu olma- hx ve çalışarak hayatını kazanma - Tısın... Makasçı ölmeden evvel defte- re, kendisini vuran haydutlarıtı eşkâlini, ve senin — yaptıkların, yazmış... Tilki Ahmet mırıldandı: — Beni affedin!. — Ne için? Diye sivil komiser hayretle sordu: 'Tilki Ahmet başımı önüne eğ- di, komiserin yüzüne bakmağa ce- saret edemiyen bir halle cevap verdi: — — Çenenize vurduğum ruktan... Çok acıtmadım !.. DNOT yyyaggylUAN dı. Araba hareket etti. Biz bula - nık gözlerle otomobilin dönüşünü seyrediyoruz. Fakat hepimizi isti- lâ eden bir hayret ve şaşkınlık i - çinde arabanın Beyazıt meydanı - na değil, eski Adliye Sarayının ar- kasında tevkifhane binasına doğ - ru uzaklaştığını gördük. Hâzımı, tevkifhanede bir kişilik kamaralardan birine kapamışlar . kapısına da bir süngülü koymuş - lar... Bu kamaralar, daha doğrusu lo- calar o zamap idam olunacakların son uğrağı idi. Asılacak olanlar hakkındaki karar giyaben — veriliyor ve onlar bir gün böyle süngülü muhafızlar tarafmdan alınarak tevkifhaneye götürülüyor, bu localardan birine kapatılıyordu. Son geceyi bu ka - ranlık şeamet odasında, azab ve | istirab içinde geçiren — betbahtlar ertesi sabah asılıyorlardı. Idam bükmü gazetelerle ilân e » dilmiş olan Hâzım bu localardan birine tıkılmca son dakikalarının geldiğine hükmederek tövbe ve is- tigfar etmeğe başlamış.. Zavalıt, bir taraftn okuyor, bir taraftan ağ- hyor.. Etraf zifiri karanlık.. Yalnız taş koridorda dolaşan nöbetçilerin çivili kunduralarının çıkardığı ses- ler etrafın derin baysallığını (hu- zur ve sükün) bozuyor, gece vakti ilerliyor.. Adamcağız bitap bir halde akibetini beklerken yanın - daki locadan bir tıkırdı, onu takib eden bir bağırma duyuyor. Meçhul birisi locanın duvarını vurarak acı acı: — Hâzım, Hâzım! diye bağrı - yor. O korkudan dili tutulmuş, ce - vap veremiyor . Meçhul -— adam söylenmeğe devam ediyor: — Zavallı Hâzım! Sen de ipe gidiyorsun. İdam olunanları hep buraya getirirler. Kurtuluş çare si yok. Ben de senin vaziyetinde- yim, Ben de iftiraya uğradım. Kıs - met bu kadarmış. Sen beni tanı- mazsın.. Ben....,, Fakat tam bu sırada gardiyan: lar koşuyorlar, bağıran — adamı dövmeğe başlıyorlar. O muhafız- larile boğuşmağa başlıyor. Niha- yet ellerini, ayaklarını bağlayıp —_________—,_.-/ UA onu bir başka — yere götürüyor- lar. Hâzım, kendisine hitap eden bu”meçhul adamm kim olduğunu bir türlü öğrenemiyor.. O gece böyle geçiyor. Sabaha karşı korku, heyecan, açlık için de kendinden geçen idam mah - kümu, sert mahmuz şakırtılarile gözlerini açıyor. Koridorun öbür ucundan gelen ayak sesleri locası- na yaklaşıyor. Kalbini çatlatacek bir heyecan içinde bekliyor. Ni - hayet ayak sesleri tam locanın ö- nünde kesiliyor. Kapının üstün - deki sürmeli cam çekiliyor. Ve içeriye bir tomar kâğıt atılıyor. Bu gelen çizmeleri mahmuzlu adam Hâzımın akrabasından bir zabittir. Atılan tomarda, idam kararımın müebbet küreğe tahvil edildiğini yazan ceridei resmiye... Sabık nazır, son dakikalarını beklerken bu haberi almca dü - şüp bayılıyor. 4 (Devamı var) ©'0 4© Mahir imzasile gelen mektuba cevap: Bana kaçmak teklif — edildiği zaman daha tevkif edilmemiş - tim. Tevkifimin bu kadar vahici olabileceğini imkân — dahilinde bulmamıştım. Daha evvel de ge ne tevkif edilmiş, fakat — kolav atlatmıştım. Bunun da ayni şe * kilde olacağını tahmin etmiştim- Böyle olmayıp, tevkifim aylarca devam edince, ve neticede ipe çe kilmek ihtimalinin kuvvetlendi * ğini görünce hastahaneden kaç * mak teşebbüsünde bulundum. C. O. ... DÜZELTME: Perşembe nüshamızda çıkaf tefrikamızın 3 üncü ıulumılıa’ bahsettiğimiz Damat Feridin rayına tünel kazmak plânı ıerÜH ittihamile üç seneye mıhküın duğu söylenilen zat, miralay mü' tekaidi Raşit olmayıp, bugün say” lav bulunan eski — erkânı miralayı Aziz Samihdir. Raşidin on seneye mahi olanlar içinde bulunduğunu *_ı" ilâve ederek yanlışlığı düzelti riz. ŞT Büyük Tayyare Piyangosu Binlerce kişinin yüzünü güldürdü 2. ci keşide 11- Haziran - 1935 tedir: Büyük Ikramiye : 30.000 Liradır Ayrıca: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiy”” Ierle( 20.000 ) liralik hıbir mükâfat vardır... 4 KüfT açaçi geg aŞ DF ygyı T ge Ü n —e" a — ». . .» .-