21 MAYIS — 1935 ——— Bi uğrar, besabını görür! hançer, Hüsmen reisin tam kalbinin üstüne indi ... — Alçak!. Bir de sizi bahama hıg müdafaa etmiştim, Fernan - dodan daha iyi yürekli olduğunu - Zu söylemiştim. Hüsmen çat pat bildiği korsan İtalyancasiyle — bu civil civil öten Mtalyan güzelinin — dilini bir türlü Anlayamamıştı.. — Ne diyor?. Gene ne — söylü - Yor?.. Diye frenk Süleymana sordu . Frenk Süleyman anlattı.. Hüsmen bir kahkaha attı: — Yaaa.. Demek ki görüşme - den önce bizimle dost İdin de bil- Miyor muşuz.. Rüyanda mı gördün bizi çapkın... Doğrusu bu sözlerin 'Oşuma gitti. — Sen de pek şirin - Sin!. Seni de babanı da öldürecek değilim, battâ — hoş tutacağım.. Haydi Kızıl Kadırgaya gidelim ... Zita bu gemiyi şimdi — boşlatmış Slacağem ve iki gülle — ile denizin ı'k:—. göündarareğim. Havdi!. Sü- *Yman, bü sözlerimi ona anlat, Frenk Süleymanım sözlerini bi - Ürmesine vakit bırakmadan genç krt kucaklamak, kendi kolların - :“ı gemisine götürmek için dav - | Fakat genç kız birdenbire öyle bir toparlandıki — Hüsmenin ağzı Açık kaldı... Böztriş b ini b tti izeine yü 'ı üştü gUA Loventler: — Tutun!... Diyım_%. Hüsemen onların kımıldanma- larma meydan vermedi: — Çekilin:. Ne isterse yapsın!. V Beatris'in eli havaya kalktı.. Ba- bannm gözleri yuvalarından fır - İamuştı... Kızı bu akıncıyı. öldür - Hançer, reisin göğsüne indi .. N.ı—ı neden oraya girmedi?, dan den birdenbire durdu? Ne - Benç kızın eli titriyordu?. Reis kalbinin üstünde #rzı duydu. Han - İ çe ve ufak bir i | sebebi belirsiz bir üzüntü bile çök- ü | leri.,. Bizi unutmayın, bizi de kur- tarın Şimdi genç kızın gözleri yaşar - | vaş şunları söyledi: mıştı. » — Bizim gemiye ve gemideki - Sık sık nefes alıyordu. — Sanki | lere ilişmeyin., Bırakın da yolumu- havasızlıktan boğuluyordu. za gidelim.... . — Süleyman!. . — Başka?. — Buyur reis!.. — Başka şey istemem!.. — Bu kıza söyle ki, ben onunla | —— Tekrar görüşürüz, değil mi? kaonuşmak, istiyorum. Soracakla -| —.,.. — Söyleyin.. Gene görüşelim deyin... Korkmayın size hiç bir za- rım var.. Süleyman, — bunları genç kıza söyledi.. Böylece — Hüsmen reisle | man fenalık olmaz.. Hattâ başınız şunları konuştular: sıkılırsa bana bir haber uçurun da — Ben konuşmak istemiyorum.. | o Fernando denilen kılkuyruğun kalesini başma yıkayımm.. Söyle - yin, söyleyin... Ne korkuyorsunuz? Bunu söylemekten ne çıkar? Ben size koca gemiyi, bu kadar insanı ve en değerli olan hayat ve hürri- yetinizi bağışladım... Siz. benden gene görüşmek ümidini bile esir - geyecek misiniz?. — Amma da — inatçısmır ha!.. Anlaşıldı.. Bir teşekkür de yok Gitsin şeytanlarla konuşsun... Ne duruyor?. — Bağlayacaksa, bağla- sın bizi... Zincire vur * sun... Bunların hiç birini yapmı - yacaksa bizi kendimize bıraksın da denize atılıp ölelim.. — Siz ölmiyeceksiniz.. Sizi zin- cire vurmıyacağım.. — İstediğinizi yapacağım.. Fakat bir şartla.. Ba - banıza karşı bizi — nasıl müdafaa ettiğinizi, bunu , ne gibi hişlerin zoruyla söylediğinizi, Fernando nun kim olduğunu anlatacaksınız.. Kont Viçençiyüs — korkunç bir rüyadan silkinir gibi doğruldu ve sordu: — Bizi Palermoya gönderecek misiniz?. — Evet, istediğiniz yere gide » ceksiniz?.. Oryani, iki levendin ortasında Kızıl Kadırgaya götürülmek üze- reidi. Son sözleri — duymuştu... evvelki yaşlı gözlerinde aşkın tâ kendisi gülümsüyordu.. Fakat his- lerini belli etmemek için didiniyor ve bunu yıpıbîliyoı_*.. — Teşekkür ederim., Mademki istiyorsunuz, gene görüşelim !.. Diyebildi.. Hüsmen reiş leventlerine emir verdi: k — Haydi, bırakın esirleri.. Yal- nız kürekçiler arasında — Tükrler Beatris'e bakarak haykıra haykıra | varsa onları çözün ve beraber a - yalvarıyordu: Im!, Çabuk olun! Vaktimiz yok .. — Ah, sakın beni unutmayın ... Bunlar söyledikleri sözleri ölüm - leri bahasına da alsa tutarlar. Ge- miyi bıwakmaları için de söz alım ve öyle söyleyin!.. Genç kız anlattı.. Düşündükleri- mi, duyduklarını olduğu gibi orta - ya döktü.. Fernandonun kim oldu- ğunu, neler yaptığını da söyledi.. Hüsmen şimdi gülmiyor ve eğlen miyordu.. Hattâ yüzüne hafif ve d.Gıııwi açıkta geçireceğiz.. Kıyı - n Ceneviz gemisindeki forsalar a- rasında hiç Türk yoktu.. Hüsmen Reis genç kızı ve baba- sını selâmladı: — Dilediğiniz yera gidebilirsi - niz.. İsterseniz ben götüreyim si - Bizinee — Teşekkür ederiz. kendimiz gideriz.., — O halde yolunuz açık olsun! Geminize biraz zarar verdik am - ma kusura bakmayın.. Bunlar ola- gan şeylerdir. Gene ucuz kurtulu- yorsunuz... Lütfen hiç olmazsa a- dınızı bağışlamaz mısınız?. müştü: — Ben de seni seviyorum güzel kız... Fakat Fernando gibi hayvan- €a değil, bir öz Türk gibi insanca seviyorum.. Senin için her şeyi ya- parım., Fakat benden ayrılmak is- — Boeatriş... , teme,. Beraber gel!.. BZ 4 — Hayır.. G:l:ımmı. Palermo -| — Adınız d' lmı_dınıı kadar gü daki hasta annem bizi bekliyor. “ı"'_'_ Gonegöıli.inlım. | Onu daha çok üzmemeliyim.. _H“'_'“’n reisin genç kıza bakan — Sen bilirsin.. Elbet gene gö - | gözlerinde; rüşürüz... Dağ dağa kavuşmaz am- (Devamı r—) ma, insan insana kavuşur.. Belki de pek yakında Palermoya gelir , P seni ararım,. Söyle bakalım. şimdi ; ll.l:l Mîywıus:: AMT İ E araslz _:""""'ı_d_? kaptan Oryani yak |— Musiki dersleri Binbirdirek Işık sokak Musiki Yayım Kurumu. Hergün ikiden sonra müracaat — Bizi unutma kontes hazret - | "Beatris önüne baktı ve yavaş ya M y Pa Samiye, titredi. Çantasında an - gak yirmi yedi buçuk kuruş mu ne kalmıştı. — Bütün serveti bundan ibaretti.. — Beklehaber veririm., Evine - dedi.> İşin onunladır. Paranı ondan ala- gaksın.. Şimdilik haydi, çık:baka - İrm dışarıya,. . Genç kadın da hizmetçisi — gibi heyecanlanmış, — hiddetlenmişti. Ayağa kalktı.. — Gözlerinden öyle ışıklar çıkarıyordu ki, hizmetçi, bu izadenin karşışında — gerilemek mecburiyetini duydu.. — Pekâlâ, pekâlâ.. Gidiyorum,... Lâkin, bırak da bir söz daha de - yivereyim: Eğer efendi, sabahle - yin erkenden paramı — gelirmezse gürültü çıkarırım.. Çünkü beda - vaya çalışmağa hiç niyetim yok .. Haydi bakalım, Allaha ısmarla - dık.. « Ayaklarını güm güm yere vura- rak, çıktı, gitti. Samiye, onun kapıyı kapayışını, bahçede de yürüyüp uzaklaşışını takibetti. Artık, daha fazla ken - dini tutmağa kadir olamadı.. Kol- tuğa gömüldü ve hüngür - hüngür ağladı.. . Ne müthiş vaziyet. —Akibetim ne olacak?. Haydi şimdi gene neyse.. Ya çocu- berbad görünüyordu. Sanki simsi- | yah bir uçurum, onu, içine çeki - yordu. Simsiyah ve nihayetsiz bir Ne yapmalı?. Neye, hangi nok - taya tutunmalı?, Bir an, aklından, annesiyle ba - basrı geçti... Reşadiyeden — ayrıldığı sırada, onlara bir mektup yazmış, Paşa - nun ailesiyle birlikte küçük bir se - yahata çıkacağını bildirmişti. Annesi de, ona, derakap cevab vermişti.. Reşadiyenin postacısı - na tenbi edilmişti. Onun ismine yollanan mektuplar — doğrudan doğruya buraya gönderiliyordu. Genç kız: — Yoksa annemle babama mı iltica etsem, bu müşkül vaziyetim- do onların yardımınımı istesem ?, - diye düşündü.. Fakat, zihninde doğan bu fikri, gene bizzat kendi kendine reddet- t — Hayır, hayır.. yok,.. Bu, olamaz. .. Mahvolurum, Bu kadara alçaldığımı, küçüldü - ğümü annemle babama göstermek istemem. Birazdan Rauf gelince, ona a - çık olarak her şeyi söyleyecekti... Kati bir cçvab işteyecekti.. Artık, vadini tutması — zamanı gelmişti, geçiyordu bile., Evlenmeği haf - tadan haftaya — uzaklaştırmanın mânası neydi?, 'Tam bu esnada, kapı çalındı .. O gelmişti... ; Genç kız, göz yaşlarını kuruta- rak sofaya koştu, Raufu karşıla - yacaktı. Kapıyı açtı.. Karşısında suratı aşık, keyfi bo- zuk bir adam —gördü. Yağmur yağmağa başladığı için azıcık 18 - lanmış ve üşümüştü.. Hiddetinin sebebi de buydu.. Kız bifa gelüa! ddi ” g Hatice Süreyya | AAA0 Buna imkân || veSesceLERELARLARENE, No, 20 Oğlan, homurdandı : — Heş bulduk.., Ve, kaşlarını çatarak ilâve etti: — Ne zaman buraya gelsem, ha- va, daima böyle berbat olur.. San - ki havalar bana muziplik ediyor . Pardösüsünü,çıkarıyordu. Ha - kikatte ıslandığından daha fazla ıslanmış, daha fazla azap çeken bir hali var gibiydi.. — Buyu.. Burası da dandurma kutusu gibi yahu.., İnsan hastala - nacak burada.. — Niçin biraz ateş yaktırmadın?.. Amma da ev hnı - mısın, yahu.. Bugün geleceğimi de | pekâlü biliyordun.. — Düşünmez olur muyum.. Val- lahi yaktıracaktım, — fakat param Bu söz, delikanlınım — suratma inen bir tokat tesiri yaptı.. Fakat, 0, omuzlarmı hafifçe kaldırarak yan taraftki odaya geç- ti Yemekte, pek somurtkan bir hal- deydiler.. Hemen hiç konuşmadı - lar. Samiye, son derec yorgun ol- masına rağmen hizmet görüyor - du. Rauf, onu, nazarlariyle takib ediyordu, Pek canı sıkılmış bir ha- li vardı. (Devamı var) rimizde emsaline tesadüf edilmi- yen büyük bir eşya müzayedesi o- lacaktır, Eski ve zevk sahibi, me- raklı bir ailenin üç batından beri büyük bir itina ile biriktirdiği na- dide kıymettar eşya müzayede ile satılacaktır. Bu müstesna müzayedede mer bum Çürüksülü — Mahmut paşa ailesine ait eşya satılacaktır. Satış, Kabataşta — Setüstünde merhumun konağında yapılacak- tır. Müzayede 24 mayıs cuma gü- müdür. Fazla izahat için, Salih ve Sa son mobilya mağazasına müraca - at. Tel: — (43249) HABER Ak m Postası DAREB EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresi: İSTANBUL HABER r:_f::_ Yazı; 28098 — İdaze: 245700 | &BÖNE ŞARTLARI | Türkiye BEcnebi! | | jSenelik 1400 Kr. 2700 -Kr, İ :S aybk 780 » 1450 _; ; i:!ıylık 400 ,, 800 ,,, $ 1 aylık Ş0 , 300 .f 4 İ İLÂN TARIFES! İ İ Ticaret Hanlarınm antırı 12,50 Kcami Udalar 10 kuraştur. ? YARA EğELepCERKERSAM AA ARENARcener ne £ Sahibı ve Neşriyat Müdüru HASAN RASIM US Bazıldığı yeri — (VARIT) Matbaası KUPON 133