27 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

27 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kumar — facıaları Bir ecede 130 bin lira ka bettikten sonra dılenen Monte F.arlo qaıınnsu nun İ:rup yelerinden Piyer Marşar, Sunday Ekspres gazetesine bu meşhur ku- marhaney - dair alâkaya deser bir makale yazmıştır. Naklediyoruz: | Ben hayatımı insanları| zengin yat mak ve bazılarm.'an da son metelif ne kudar bütün tervet- lerini alım ıl'la kazanıyorum. Bakara masalarında bir gecelik oyundan scnra ekseriya tarihli bir| kumarcıya 50000lngiliz lirası türk| parasiyle *30 bin lira) verviğim ve zavall. cır oyuncudan da o ka-| dar aldığım vardır. B bazı Bu 'kin-isinin gazinodar çıktıktan sonra lim ekmek satın alabilmek * bir di-| in di-| lendiğini gözlerimle — görmüşüm. dür. Aşağı yukarı otuz — yıldanberi krupyelik yapmaktayım. Bu edindiğim tecrüselerden işte biliyo- “ku- , olan alamlar ceple- rum ki aszcak damarlarında marcı kan! rindeki soa met »liğe ka lar oynar- Böyl- edanılar da pek yoktur. Bir gece Juan Les Pius gazinosuna yakışıklı bir İngiliz delikanlısı gel di. Cebircen 200 franklık — bir banknot çıkararak 20 şer franklık fişler aldı. Fakat masa tıklım tık- lım dolu o duğu için bir türlü yer bulamadı. - Az sonra lü'üan gece epey para kaybetmiş olan V'yana h bir akt is oturduğu yerden kal kıp gitti. Delikanlı hemen oraya çoöktü. İlk tecrübeleri felâketli — oldu. Oturduğu yere en fazla para sürü- len büyük masa idi ve asgari teklif 100 franktı. İlk beş — 20 frangıfı iki numaraya oynadı v» bayuna kaybetti. Birkaç dakilkx bekledi sonra ayni şeyi tekrar etti. Son pa- rasını elin; en uçurmuş olluğunu sanıyordum. Fakat cevler'ni bir hayli araş" rdıktan sonra bir yüz franklık Asha çıkardı ve benunla fiş satın aldı 'Tuhaf değil mi? Kazandı ve kazanmakta da devam etti. Tan- yeri ağarı-l en delikan!ımın .—nude aşağı yukır; 1000 İngili » lirası bı- rikmişti, Oyun paydos olunca Lirlikte| dışarı çık'ık. Karşı karşıya birkaç kadeh içmek için bir yerde otur- duk. Artık yüzünde gazinoya ilk yoktu.| lar, girmiş ol. gu bitkin hali Yüzü gözü sevinçle Bana boyuna: — Demek ki gene İngiltereye dönebilecefim. Fasa kaçmağa lü-| zum kalmadı. Diyorda Heyecartm geçip de s0z söyle - mesini bev edim. N'havet anlat - tıklarından şu hikâyeyi top-alıya - bildim: pwrlrvordu. İngilterede mali bir karışıklı-| / ğa sebeb'vet vermiş ol 'uğundan, Afrikadaki Lejyon Etranjcre ya- zılmak üzere kaçmış. varınca czt'nde daha birkac İngi- liz lirası » lundağuru anlıvarak, “belki de Pazanırım!,, ümüdiyle talihini b'* defa daha denen ek is- temiş, ve Lopağı İşte böylece Juan Les Pins pazino- suna gelmiş ve kazanmıştı. . . * La Touguet'de Marsilyaya buraya atmıştı. ilk karşılaştı- | paramızda aşağı yukarı yarım mil- adam! gım uhıı ardan bhirisi, bir ingiliz kadındır. Bu bayana bizler kendi aramızda “Haşmetlü,, lükabını| takmışızdır. Çünkü — fevralâde| zengindir ve hayşatının büy k bir| kısmını gazinolarda geçirmekte -| dir. Öteye beriye etek dolusu dök-| tüğü paralma bakılırsa, insan onu HABER — Akşam Postası 0f NİSAN 1935 TULUMBACI EDEBiYA| Tulumbacıların“ince hastalık,, dan ölençİ Aliye yaptık Hka Hesb dünyanın en mesut kadıntı sanır. Fakat hiç de öyle değildir. Sebe-| bini anlatavım: | Bunda - hirkaç sene evvel genç bir kadın 2rkadışiyle bir talcıya gitmiş; fa'cı genç kadı bakınca bir sene sonra öleceğini bildirmiş Bizim Haşmetlü — bu | sözlere sax ece gülerek ken lisinin de falıma » kılmasını istemiş; fal-| cı zengin b dının eline bakınış ve uzun uzadıya d iyün“üklen sonra:| — Siz de apartırmanınızda ya- tarken gecı seyin bir katil varafın dan öldür ileceksiniz! Demiştir | İki kadu. omuz silkir f İcı ile alay ederel çık.p gitmişler. Fakat kır sene sonra getç ka- dın birder bire ölüverince zengin| İngiliz kar sını derin b'» düişünce| ve korku a dı. Artık geseler? dai- resine çekilip rahat rahat yata-| maz oldu. Katilin el'nuen kurtu- labilmek iç.n her gecesini bo) elek-| trik ışıkları altındaki kumar masa- larında ge 'rmektedir. Tam rakti kerahat gel'nce a- partmanım”an çıkmakta, deniz ke-| narında şs2ino'ardan birinde a peretifini 2'dıktın sonra lcks lo- kantalard ın birine gidip — bir iki saat geçirmekte, sonra da bakara masasının Laşına gelmektedir. Kumarhanede bazan kıznnmık ta, bazan da kavbetmektedir. kazanç a: de zırar onun ıır*-len . ne hiçbir tesir yapmzma! tadır Zavallı kacım korkunun — verdiği müthiş kâbustaa — burtulasilmek için bütüa serve'ini verineğe ha - zırdır. Çek kere sahalılar, saat dokuza kılar ba yaşlı İngiliz ka dınma ve korşısında kalan hir tek kumarbaza Krupyelik ettiğim ol- muştur. b eline Kumar «yunlısmında $'mdiye ka- dar bir gecede elde edi'en kazanç rekoru 80.( 00 İngiliz Hirası (Vizim yon lira) ciır ki bunu Frensada tam on il:i saat, masadan hiç kalk- maksızın uynıyan iyi tarnınmış ve çok zengin bir aktris kazanmıştır. ş ! % î. Eski tulumbacılardan (sağda) makinist Kafesci Arif Bunlardan sonra meşhur oyun- culardan şunlar gelirdi. Zeytinbu- runlu Naracı Mehmetle arkadaşı Arap Osman... Bunlardan Mehmet KLem söyler, hem oynardı. Kendisi yakışıklı, şık giyinir ve çok bıckın | bir delikanlı idi. Arap Osman ise zavallı allahlıktı. Sesi fena olduğu için söyliyemez, sade oyun oynar- | dı. Bunlardan Mehmedin çifte telli oyunu, Arap Osmanım da (oh ya- lel yalel) i ile (helvacı oyunu) pek beğenilirdi. Semai kahvelerinin| gözde ve çevik oyımculuındın bir de Fesaneli kel Mehmet vardı kiçalgılı kahveye bile ara sıra o | bembeyaz, tertemiz, sakız gibi ge- celik entarisi ve ince basmadan pembe hırkasile gelir, öyle oynar- dı. Garip değil mi, o zamanlar er- keklerin çoğu mahalle kahvelerine misafirliğe, çarşıya, pazara gece- lik entari ve hırka ile giderlerken tulumbacı ve semai kahvelerine bu kel Mehmetten başka bir tek kimse o kıyafetle gelmez, hepsi de caket, pantalon ile gelirdi. Bunların oynadıkları oyunlar ya mani, semai, koşma, destan, kalen deri, divan, yıldız fasılları arasm- da ayrı bir fasıl olarak oynanır, ya hut okuyup çalma işi tamamile bit- tikten sonra oyumnlara başlanırdı. Bu oyunlar malüm, (Çifte telli) (köçek) (ağırla- ma) (kasap) (düğün havası) (helvacı) (bir çeşit alaturka pot- ka olan ayak havası) (bıçak oyu- nu) (zeybek) bunlardan bıçak o- yununu en iyi oynayan Unkapanlı Halit hoca idi. Biraz yukarda mani, semai fi- lândan bahsederken (divan) ile (yıldız) demiştim. Bu (divan) (yıklız) da koşma tarzında yazı- lan ve vezni kafiyesi koşma gibi olan şiirlerdi. Lâkin bunların ya- zılış tarzları koşma gibi olduğu halde söyleniş ve çalış tarzları baş- ka idi. Hele (yıldız) denilen şeyi her kes söyliyemezdi; çünkü makamı ötekilerden büsbütün başka idi. Bu tarzlarm, bu çeşitlerin hep- ile ları tayyar, (solda) orijinal cenaze meraS Yazan : OSMAN CEMAL KAYGISI. Biki talumbacılardan (tağdan , tola doğru) Çirifili Defterdarlı Asaf Bey, Kâhya İsmail simi birden pürüzsüz okuyanlar parmakla gösterilirdi ki bunların | en iyi becerenlerin başında rah- mteli çiroz Ali ile, dolmacı Mihran çarkçı Etem, Arnavudım Mehmet, tersaneli Osman Nuri, Otakcılarlı Cevadm geldiğini söylerler. Eğrikapı dışarı- salhaneleri olan Bu çiroz Ali, sında koca koca köle Mustafa ağa isminde zengin bir adaram oğlu idi, Delikanlılığı- na kadar evde uşaklar, halayıklar | arasında ve naz ve naim içinde bü- yüyen bu ince, çelimsiz çocuk genç yaşmda tulumbacılığa heves etmiş az zaman icinde hem günün en gözde bır tulumbacısı, hem de en sevilen bir semaicisi olmuştu. Ken- disi yakşıklı, sesi güzel olduğu için çiroz Ali İstanbuldaki hemen bü- lün semai kahvelerinde el üstünde tutulur ve o hangi semai kahvesi- ne gidip okursa yüzlerce meraklısı peşi sıra oraya akardı. Çiroz Ali, yukarıda adı geçen- lerin en eskilerinden idi ki Bakır- köylü Zil İzzet, acem İsmail gibi mani ve semai ustaları ile birlikte hayli zaman söylemiş ve zanaatın- da onları geçtikten sonra rumi bin üçyüz on iki yılında, Beşiktaşta tulumbacılık yaparken o zamanki kendi arkadaş ve omuzdaşlarının tabirince inee hastalıktan (verem- den) ölmüştür. Çiroz Alinin genç yaşımda bu ölümü o zamanki tulumbacılık ve semaiciliğin âlemini pek çok mü- teessir etmiş ve kendisine o zama- na kadar İstanbulda bir eşi görü- memiş olan parlak ve orijinal bir cenaze alayı yapılmasına sebep olmuştur. Bu meseleyi, gecen yıl bizim Kurun gazetesinde (İstanbul yangınları) nı yazan Niyazi Ah- met Okanada anlatmış olduğum için o, kendi yazılarının arasına ancak iki üç satırla bunu da sıkış- tırmıştı. Fakat, yeri burası olduğu için genç semaici ve uçarı tulum - bacı çiroz Alinin cenaze alayını yine kısaca bir de ben anlatayım ! Ah, hastalığınım son devrelerin- de babası köle Mustafa ağanın İğ- a rikapı dışmdaki evinden Kaldi mış, hava tepdili olsun diye Tevfik P? köşküne götürülmüştü. H esaşen üçüncü — devrede ©! için oraya giden — Ali bir İ içinde büsbütün çökmüş, sinden artık ümid kesilmişti- bugünlerde —Aliyi sevenlel Defterdar iskelesinin hamfi kâhyası ve Defterdarın Tultf cr ağası Kâhya İsmail hemeti © nın bekçisi Mehmed çavuşu )' kamış, avucıma iki gümüş m' ye sıkıştırarak: köyündeki dayısı — Haydi, demiş, fırla köyüne, ÇirozAli fenaymış, * kiler ağlaya ağlaya, — baş vE” saat bekliyorlarmış. Sen git gece orada bir kahvede g ölüm haberini — alır almaz, 9* beygire, ya bir arabaya atla,; buk bize haber getir!.. Veogecesabaha — karşi ” Mehmed çavuş bir beygirle terdara gelmiş kâhya Isınaile lenmiş: — Kâhya, sizlere ömür!- Hemen o anda, koğuqtııd man tulumbacı — fenerleri İstanbuldaki bütün meşhur !W bacı koğuşlarına bu kara h’b' laştırılmış, — ertesi gün © | Defterdar iskelesine — biriktf iki yüz kişilik cemaat Bakırt” nün yolunu tutmuş.. Ve Baf ye varan bu cemaat orada rıca bir alay tulumbacmın bi Yini görmüş.. Isin aksiliğine bakın ki tarf valık Ermeni vak'ası patl: bii Bakırköy kaymakamı bö! bahleyin erkenden orayaâ bu kadar insanı görünce bunların içinden eleblld.“ ğırıp sormuş: — Böyle yüzlerce insan ” ne diye toplandınız?. — Cenazemiz var, onu geldik!. . (Devamt ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: