W NİSAN 1985 aaendaanmenesann Yazan: Ali reis ile Graçyoza hiç um- madıkları bir yerde karşılaştılar Kılıç Ali Paşa bunları duymuş-| tu. Darüssaade ağasma döndü: — Ne telâş edersiniz?... Başka | birini bulun!.. — Yok ki... — Ben bulayım!... İştel.. Yanı başmdaki Ali reisi gös- termişti. ; — Fakat... Hareme nasıl gi- sınız, olur biter!.. fena değildi. Zaten içeride Safiye sultan bu gecikmeden ötürü kızıp duru- yordu. Darüssaade ağası haremin kapısımda kayboldu. Ali Reis Kılıç Ali paşaya dö- nerek: k — Gene başıma bir angariye açtın!... Karı işine karışmak is - temezdim de... dei. — Bundan ne çıkar?... Sonra kulağına doğru eğilerek şunları ilâve etti: — Sarayı, hele sarayım harem tarafını hoş tutmak her zaman iyidir. Yazık ki şimdi fermanla- rmn kaynağı işte şu kafeslerin ar- dındadır. Fakat ne yapalm!... İdare etmek lâzım!... Bu sırada Darüssaade ağası ı:l'ın-[ de sırma işlemeli büyük bir çevre | ile Ali Reise sokulmuş, hemen onun gözlerini bağlamıştı. Ali Rels: -— N oluyor? Yavaş!.. Falan demeğe kalmadı. İ İki zencinin ortasında döne do- laşa birçok koridorlardan, oda - | 'ardan geçti. Geçtiği yerlerden gevrek gevrek kadın ve kız ses - | leri, fısıltıları duyuluyordu. i Kümese giren horoz gibiydi. Lâkin gözleri bağlı idi. İki yanmdaki iki zenci de kol_- | larım tu'muşlardı. Onlar da bağ- | h demekti. Bir yerde durdu. Bir kadın Darüssaade ağasına B#odi ki: — Bu adama söyle, bu matma- zele İtalyanca olarak desin ki: Bizi ziyaretinden çok hoşlandık. Armağanlarını — başımız üstüne koyduk... Bizim de armağanla - rımızı kabul etsin!.. Dilediği — ka- dar sarayda konuğumuz olsun ve bir isteği varsa hemen açıkca in ve yapalım!... .GYBI:Sıİiye sultan olacaktı. Ali Reis bu sözleri İtalyancaya çevirerek söyliyecekti. Fakat bahsedilen matmazelin nerede olduğunu bilmediği kiAnA ne lnr; * fa söyliyeceğini kestiremiyordu. Lâkin bulmduğu yerde, dimdik olarak söze başladı. Henüz sözün yarısma gelme - mişti ki birisinin ona doğru koş - unu: .“.— Ah... Sen misin?.. Sen ha!.. | Diye İtalyanca — konuştuğunu duydu. Bir genç kız onun omuzların - dan tutmuş: hai : .. ... ! Kadırcan Kaflı ' ocu i & — Alit.. Senin adın Ali değil $ (Namuslu hareketin Rüyük Deniz Romanı mi ?2.. Ali Reis!.. Sen değil misin çabuk söyle!... Diyordu. Ali Reis o sesi tanımakta güç- ük çekmemişti. Fakat birdenbi - re okadar ummadığı bir şey kar- şısında kalmıştı ki, hiç kımıldan- madı. Öylece kaldı. Etraftakiler şaşkın şaşkın bir - birlerine, sonra genç kızla, bu yakışıklı delikanlıya bakıyorlardı. Ne oluyordu?... | Ali reis hâlâ kımıldanmadan duruyor, ,t İniz bir yey merıldanı- yordu: — Graçyoza!.. Graçyoza !. ha!... Genç kız artık dayanamıyordu: — Aç gülerisil... Aç ... Demiş. Lirdeabire — Ali reisin ıöılerindeki çevreyi sıyırırıştı. Etraftak” kadmılar arasın.'a çığ-| lıklar ve .2(ışmalar oldu. Harem 'e bir erkek!... Hem de dinç, yakışıklı, virmi, yirmi bir e şlarında aslen g'bi bir yiğit... Hepsi ©e böyle bir ereğe ken- dilerini b'idiklerindenberi hasret idiler. Bu kasreti belki de bütün ömürlerinde, kocaman bir kor gi bi yüreklerinin 3n hisli — yerinde| taşıyacakısıdı. Fakat Lwrü rağ . Sen| men kaçlılar. Haremufıları telâşa ddüşmüşler, Darüssüade ağası köpürmüştü. Halbu! : iki sevgili h'ç oralarda değillerd! Kollar: 1 birbirler'nin boyun ' larına delamışiar düudak dudağa| idiler. Odanın ertasından, demin Ve- nedikli mı (maz Je söz — söyliyen yerden, bi emir duyu'du: — Onlaa ilişme!... Bu, Safiye Su'tandı. ı İki sev,'li uzun zaman öylece,| bir tek vöcut gibi ka'dılar, Şimdi avrılıyorlar birer sâz söy. leşiyorlar, yenidan sarmaşıvorlar. dı. Ve har mağaları. o zamana ka dar görü'emiş olan bu manzara- yı imrenerek seyrediyorlardı. Ah, bu 3- Jikasılımın yertnde ola-| bilmek için nelerini vermezlerdi?.| Koridolardan kapılardan ve| aralıklar.ten bakan bircok - fıkır-| dak genç *ızlar ise Jaha derin bir imrenişle içleriri çeliyor'”rdı. Ah, bu sart kızım yerinda ola- bilmek iç n neler yanmazlardı on lar!... . ... Düğünleri çok çoşkun oldu. Istanbul tam bir ha'ta, gündüzli çılgın gibi eğler.ci. Lâkin bu yüz birlerce insanın arasında *. ç şü hesiz en s:esut u—* lanlar Kava Yusufla Ayşe, Ali re-| isle Graçyoza idiler. Çünkü enlar su mesu! güne ka- vuşuncıyı hadar ne bitmez tüken-| geceli| mez acılar çekt'ler'... On be gün sonra 'um—vî—uldınlW kalkan il: kadirga, yew evlileri| Cezayire gütürü,ordu. Bunların birine A” yeis ikincisine — Kara| Yusuf kumanda ediyordu Deniz yzeldi güneş, ay ve yıl- dızlar her zamandan parlskti. — Hepsi te, l HABER — Akşam Postası âyetler, temenniler cezası! Kardgümrük clvarında Nureddin | tekkesi, Draman, Çukur sokak 13 nu- marada oturan Vatan vapuru kama- rotlarından İbrahim imzasiyle bir | mektup aldık. İbrahim diyor kiz | “Bundan bir buçuk ay kadar evvel Vatan vapuru İstanbul limanında idi., Vapurun hareketine bir gün kala ü- çüncü mevki kamarasının merdiven altı kömürlüğünü açan kamarot Sait Ziber buranın karıştırılmış olduğunu gördü. Ve beni çağırarak bunu gös- terdi. Kömürlükte ikisi kırmızı ve birisi kahve rengi olmak üzere üç top Rus kumuşı gördük. Bunlar İran tarikile transit olarak İstanbula, balyalar |- çinde geliyordu. Kumaşları bulduğu- muz zaman kamara memuru Cevada teslim ettik. Keyfiyet raporla idare- ye bildirildi. ü Şahitler çağırılarak mesele tavar- zuh etti ve bu hırsızlığın kimin tara- fından yapıldığı anlaşıldı. Kömür- lüğün anahtarı birinci mevki kamara- da bulunduğu için kilidin çivi ile a- çıldığı da tebeyyün etti. Hattâ ku- maşlar daha kömürlükte iken bunları satmak için birkaç kişi ile konuştuğu bile meydana çıktı. Ve sırkati bu ka- dar kat'i delillerle tebarüz — edince, | heyeti teftişiye hırsızın işten el çek. tirilmesine karar verdi. Diğer ta- raftan bizim de beraatımızla gemiye avdetimiz münasip görüldü. — Fakat gemiyle Trabzon seferini yapıp İs - tanbula döndükten sonra 1 Mart ta - rihinden itibaren deniz yolları işletme şefi Zekeriyanın arkadaşlarıma ibreti müessire olmak üzere kaydımın terkin ettiğini öğrendim. Hiç beklenilmiyen gayri adilâne ve tamamen keyfi hü- küm neticesinde 19 senelik namuskâ rane emeğim heba oldu. Şayet bu sirkati vaktinde — haber vermemiş olsaydım — veya hırsızla or- tak bulunsaydım şüphesiz bu ceraya Ü ŞAZEESEEEREEEZETEEDEDEEELELEEEEEN hedef Hal. buki ben ne kanun ve ne de vicdan haricine çıkmadım. Bilükis hareke- timdeki dürüstlükten dolayı heyeti teftişiyeden taltif bile bekliyordum. Bu itibarla beni keyfe mayeşa — bir karara hedef olmaktan kurtarmanızı ve vazifemin İadesi hususunda yüksek delâletinizi istirham ediyor, yüksek vicedanmıza sığınıyorum.,, Nazarı dikkati celbederiz. Bu na muslu kamarota işinin iade edilmesi lâzımdır. Imaklığım Hâzım gelirdi. ULUS KIZ | Yüzlerce yiğit erkeğin yapa- madığını yapan Bir genç kızın ROMANIDIR ULUS KIZI 5,000 yıllık Türk tarihinden alınmıştır. Kadircan Kaflı nn bu romanı “Şahin Reis,, romanından çok heyecanlıdır. Yarın İ HABER'de | başlıyor “yefine düryayı laha çok aydınla: tyorlard . Hele yıldızlar, kıç ka-| saradaki köşkleinde seviçen bu iki çilt sev , iliye imrenerek bakı yorlar, menalı manalı göz kırpı yorlardı. Uzun v.'lar mesut yasadılar ve çocukları ('du. Lâkin bu çocakların sayılarını ve başlar -dan bunun gili mace- ralar geç'» geçmediğini henüz öğ: renemed'ın. Lamir 12/:/935 —- BıiTT! — Kadırcan R*FLI bu düğün al - yının şe- HEZEDRETULSAD SEDTETEANEADTTLIN TEZERETUNDREETNMERES Türçere | CEBİDELİKLER Geçiren : NA-Bİ Cebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengizin başından geçenler ESESİ EETE. A 055 İnsan eğlencede olduğu zaman ğil.. Yoksa bütün — vaktimi senin vaktin nasıl geçtiğinin kolaylıklai yanında geçirmem canını mı sıkı « farkına varamaz., Marikanın o - dasında eğlenen gençler de işte böylece vaktin nasıl geçtiğinin far- kına varamadılar. Gece çabuk ge- lip bastırdı. Eleni farkımma vararak bağırdı: — Aman yarabbi gece olmuş... Ben yarım saat için dışarıya çık - mıştım, Elbise için lâzım olan bir| parça kumaş almak için gönder - mişti. Ali Cengiz: — Çok dolaştığınızı, bulamadı ğınızı söylersiniz. —A! nasıl olur. Alacağım ku- maş her yerde dolu! Artık gitme- liyim. Şimdi madamdan bir araba lâf işiteceğim. Ah yarabbi!... Ne tuhaf.. Karşımda her şey oynuyor. Marika ile başbaşa kalacağın - dan memnun olan Ali Cengiz: Sizi Demir evinize kadar gö » dedi. Demir: — Memnuniyetle.. dedi. — Ona zahmet! Sus — çapkın' Söyle Marika... Demir beyle be -| raber gidebilir miyim. — Niçin gidemiyesin. Sen arka- daşı seversin !, — A.. Doğru.. Yanımda ğimin yerini tutar. Marika ile Ali Cengiz bayıla - cak gibi gülüyorlardı. Demir canı tür köpe- sıkılmış bir tavurla cevap verdi: — Hiç olmazsa ben onu — yap-| mam ve sizi yarı yolda bırak mam.. — A! Affedersiniz, bunu ciddi olarak değil şöylece söyliyiverdim. Demir ilâve etti: — Emrinizi bekliyorum, — Sus çapkın!. Allaha ısmarla. dık Marika! — Güle güle.. Dikkat et.. YoldnW fena bir adım atışın seni düşüre- bilir. Eleni ile Demir çıkıp Marika çabucak sofrayı ve: — Zavallı Eleni, dedi. Çok sar- hoş oldu. Çok şükür ki arkadaşımız onun bu halinden istifade edecek takımdan değil.. Sen gitmek iste seydin göndermezdim. — Sahi mi.. Fakat sen benimle beraber kaldın.. | — Zarar yok.. Ben sarhoş deği-| gittiler kaldırdı bi İf ae Bunun üzerinden bir ay kadar zaman geçti. Ali Cengiz küçük komşunun odasına yerleşmiş, ar -| tik arkadaşlariyle beraber otur -| duğu odaya yatmaya gelmemeye başlamıştı. Kalbinin temayülüne boyun e - gerek üçüncü defa bir aşk tecrü - besine başlamış olan Marika ara - da sırada Ali Cengize soruyordu: | — Hani sana bir iş teklif etmiş-| lerdi? Ne oldu? Yoksa vaz mı geç- tün? — Vaz geçmedini, — fakat daha | vakti var... — Ya bir başkasını alırsa?. —| — Hayır! Bana iş teklif eden dostumdur.. — Ya dostunun senin yardımı - LA ihtiyacı varsa? — O kadar acele bir — şey de İ yor?. — Şüphesiz ki hayır! Bilâkis zevk duyuyorum.. Fakat bu zevk senin zararına — olmamalıdır.. U- cuz lokantaları intihab ediyoruz .. Oyunda ikinci mevkie oturuyoruz. — Bu da bir masraf değil mi?. — Sen merak etme. — Param kalmadığı zaman — Naciye gider, bulur ve çalışmaya başlarım.. Nejadla | mir, Ali Cengizin yatmaya gelmediğini, Nacinin ya- nında çalışmaya — başladığından ileriye geldiğini sanıyorlardı.. Ne- jadın tiyatrosunun da — sahneye konulmasına karar verilmişti. Ha- rıl harıl son rötuşlariyle uğraşıyor- du. — Bununla uğraştığı için ay - rıldıkları gündenberi Naciyi gör « miye fırsat bulamamıştı.. Demir de kitaplarımndan başını kaldırmi « yordu. Bu yüzden o da Ali Cen - gizin ne yaptığını araştırmıya im« kân bulamamıştı.. Ali Cengizle Marikanın artla - rındaki — münaşebet Demir için meçhul değildi.. Matmazeli ziya - rete gittiği zamanlar —onu, Ali Cengizle beraber dışarıya çıkmış buluyorlardı. Demir, Marikanm elden kaçtığını görünce Eleniyle fazla meşgul olmaya başlamıştı .. Fakat onu da, evine — götürdüğü gündenberi görmemişti. Bir ku - maş parçası için saatlerce dışarıda kaldığından dolayı artık- dışarıya | çıkmasına müsaade etmiyorlardı Bir sabah Nejad, piyesin 'öyna « nacağını haber vermek icin Naciyi görmeğe gitti. Görüşüp konustuk- tan sonra tam ayrılacakları sırada Nejad Naciye sordu: — Hal.. Dedi.. Az kaldı unutu- yordum.. Ali Cengizin çalışmasın- dan memunun musun? İyi çalışı » yor mu?, — Ben de onun nerede oldufu- nu sana soracaktım., Aliyi bera - ber yemek yediğimiz gündenberi görmedim... Hâlâ bekliyorum Bir kaç güne kadar gelmezse bir baş - kasmı almak mecburiyetinde kala cağım.. İşlerimle yalnız başıma uğraşmaya imkân göremiyorum.. (Devamı var) HABER Akşam Postası İIDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ Telgrat Adresi: İSTANBUL HADEK Telelon — Yazı: 288 Vdi fARBONE ŞARTLARI İ Do 8 6 İtayik ! £ Türkiye: 120 880 460 1280 K, Benabir 150 &5 8406 1mtöo iİLAN TARIFES) Ticaret ilânlarının satırı 12,50 Resnl Üğnlar 10 kuruştur. KALILI sahibı ve Nesriyat Müdürü; HASAN RASIM US Basıldığı yer: - (VARIT) Matbanaı KUPON t 109 27-4-935