HABER'in Hikâyesi Bay komiser, ben, namuslu bir adamım, fakat katilim!., Kendimi temize çıkarmadan önce hakikati bilmenizi istiyorum.. Bu işin içinde en büyük mes'ul bir tahsildardır. Kendisi bana “sonuncu defa,, kaydiyle müra * caat etti. Akşama kadar borçları» mı temizlemem lâzım geldiğimi söyledi... Şayed yarma kalırsam, üstelik ceza da verecekmişim.. Bilhassa devletle olan münase * batımda vaziyetin sarpa sarma - smdan korkarım.. Derhal teşeb - büse giriştim.. Zaten postahaneden bir havale almıştım. “Onunla vergimi öde - rim.,, diye düşünüp gittim.. Mak - buza imzayı atmak için kalemimi mürekkeb bataklığına batırıyor - dum ki, yanımda (durup kısa bir mektwp yazan garib bir tavırlı bir adam “gözüme ilişti. Merak'ı kimselerden değilim... Fakat, söylediğim . gibi, adamın halinde büyük bir acayiplik vardi. Onun için kendimi (o tutamadım.. Mektubundaki şu satırlar, birden bire nazarıma çarpıyordu: “Sevgilim! “Artık tahammül edemiyorum.. Allaha ısmaladık.. Beni akşam yemeğine bekleme... Bu mektubu - mualdığın zaman hayata ebedi» yen veda etmiş obulunacağım.. Hakkını helâl et ve hakkım sana helâl olsun.. Macid.,, Ben, harbetmiş, yani ölümle burun buruna gelmiş insanlarda - rm... Fakat bu adam hali beni titretti. Hem de ne gençti... Sıh « hatlp“götühüYyofdu. Bir kaç saât sonra, kendi arzu - siyle, kadavra haline geleckti? Dışarı çıktığı vakit, Okalemimi yerine bıraktım, ve kendisini ta - kibe koyuldum. Projesini tatbik - ten onu menetmek istiyordum.. Gayet dalgın bir halde, mektu- bu kutuya attı. Bu esnada hattâ gülümsiyordu galiba.. (o Şüphesiz, bu, yüzünde sinirden hasıl olma bir gergin'ikti... Yolda yürümeğe başladı.. Ken- disine ayak uydurdum.. Vergiden başka da çok işlerim vardı; fakat bir vazife yapıyormuşum hissine kapıldım ve bu his hareketlerime hâkim oldu. Hafif meşreplik ,âdetim değil - dir. Delikanlıya ( yaklaşabilir, derhal sadade girer ve (o “kendini öldürmeğe müsaade O etmiyece- © Şim!,,, diyebilirdim.. Fakat, bu gi- bi âni bir müdahalenin intihara mâni olacak yerde onu teşvik ede- © bileceğini düşündüm.. İyisi mi, uzaktan uzağa takib e- derdim, tam teşebbüse gireceği es- rada önüne çıkardım. Bu usul, en muvafığıdır. Zira, artık yaşamak ümidini kaybedenlerin karşısma bir halâskâr gibi çıkarsmız.. İntihar namzedi, öteki dünyaya gitmek için, pek de acele ediyora | benzememekteydi.. o Geçtiğimiz | yerlertlen birinde çocuklar için | bir atlı karınca kurulmuştu. Ne dersiniz, tahta beygirlerden biri - nin üstüne binmez mi?. Zaar, ölü- mün eşiğinde iken, çocukluğu ak- ına gelmiş... Ben de onun peşi sıra, atlı ka - rmcaya bindim.. oHisseme eşek > isabet etti.. Düşünün ki, askerlik - te süvari ihtiyat zabitiydim... Ne | tenezzül, değil mi?. Attan inip de | İ taht eşeğe binmek... Dön babam: dön... Otuz kere mi — dolaştık, kırk kere mi?, Allah bi - | | | Kabala! ölende mi öldürende mi i zedine bakıyordum... | ilerledi.. lir... Bunun ehemmiyeti yok... Her balde, feci akibet | pek yakındı .. Gözlerimi dört açmış, intihar nam- Atlı karıncadan sonra, bar terti- bi bir lokantaya girdik.. Admı sor- mayın.. .Burası, karnını doyura - cak bir yer olmaktan ziyade kese- sini boşaltacak yere benziyordu . Doğrusu, fazla masraf edip de haciz memurlarma yakalanmak « tan korkuyordum. Onun için, ta- kib ettiğim adamla yemek içmek yarışına girişmekten - çekiniyor » dum.. Zira, o, tabanca ile değil de, yemek yiyerek intihara karar vermişe benziyordu. Vakit ilerliyordu. Fakat, meç- hul adam, oturdukça oturuyordu . Aperetiflerie başladığı yemeğine dijestifleriz devam ediyordu. | Sebatlı bir insanım.. o Gecenin ilerlemesine kadar, onu bekledim. Sonra, ahiret yolcusu sokağa çık- tr.. Denize doğru ilerlemeğe baş- ladı... Epeyce soğuk bir rüzgâr esiyor- du.. Hava, gayet kapalıydı.. Ah » mak ıslatan nevinden bir yağmur yağıyordu ve rütubet iliklere işli - yordu.. Eğer yüz sene yaşasam, o esna - da cereyan eden hâdiseyi gene de unutmıyacağım, bay komiser!, Adam, sendeleyerek, köprünün tenha olan bir iskelesine (o doğru Adrmlarını sıklaştırdı... Gidiyordu.. Gidiyordu... Artık vakit gelmişti... Kendisini kolundan yakaladım. Evvelce hazırladığım ve söylerken de bir hatiplik heyecanı duydu - ğum kısa bir nutku, ona okuyu - verdim. , Bu sözlerim üzerine, ne olsa beğenirsiniz? Adam, müthiş bir kahkaha atmaz mı?. Sarhos, sar- hoş hıçkırarak: — İntihar mı edeceğim?. Ben mi? Hah, hah. Aklımıza şaşayım.. Bu soğukta kendimi (o denizeatar mıyım hiç?. Karrm, aptalın biri - dir. o Ona bir mektup yazdım... Alay ettim enai ile.. Şimdi, kara- koldan karakola koşsun dursun a- vanak!., Sonra, kaşlarını çattı: — Haydi, meseleyi anladınız artık.. Yallah.. Hem, âlemin mek- tubunu gizlice okuyan kurnazlar - dan pek hoşlanmam.. Ben, çok sakin , soğuk kanlı bir adamım, başkomiser.. Bir an bü » tün kötü şeyler akirmda sıralandı.. Vergi mühletini geçirerek cezaya çarpıldığım... Sersem gibi dolaş - tığım.. Soğukta üşüdüğüm.. Atlı karmca da frrdöndüğüm.. Tam suyun kenarmiaydık. Hırsımı yenemedim; ittim kâra - tayı azıcık... Cop, battı, bir daha çıkmadı... İşte, hakikat bu merkezdedir. Hatice Süreyya Teodor Vafiadis | Zemberek Fabrikası Halis İsveç çe- liğinden yapıl. mış gramofon ve saat o zembereği| satıyor. © Kilosu! 140 kuruştur. Bu çeliğin İsveç olmadığını ispat edene 100 lira tazminat verilecektir, Adres: Beyoğlu Yüksekkaldı! rım Kulekapı No. 665 HABER — Akşam Postası NİSAN — 1935 mmm e ıl akın Tarihten o Kanlı Yapraklar ittihat terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 1 — istersen 500 lira mukabilinde emin bir vasıta ile köstence"” ve kaçabilirsin. Yazrhanemde yalnız çalışı - yordum. Mütareke daha olmamış. Siyasi hava kara bulutlar içinde. Herke sgibi düşünceliyim.. Birden kapım ardıma kadar açıldı.. Göl - ge gibi içeri iki kişi girdi.. Soluk soluğa idiler. Lâfr (o biribirlerinin ağzından kaparak bağırdılar: — Burada ne duruyorsun? Kaç! Seni de tevkife gelecekler.. Bunlar İttihad ve Terakki mer- kezi umumisi kâtiplerinden Ma nastırlı İbrahim ve Üsküplü Ca - fer idiler. İkisi de sap sarı kesilmişti.. Bi - rer sigara uzattım: — Aceleniz ne?, Korkunuz ne- dir?. diye sordum.. — Hâlâ soruyor.. Canım sen aklını mı kaçırdın. Haydi bir yere saklan... o — Kâtibi mes'ullüğümden do - layı evvelce 328 de de yakalanmış tım. İkinci defa Bekirağa bölüğü- ne gitmek mukadder ise ne yapa » İm, başa gelen çekilir.. Elbet ha « kikat anlaşılım.. Kaçmağa lüzum görmiyorum.. Arkadaşlar bu soğuk kanlılığım karşısmda büsbütün sinirlendiler . Bana lâf anlatamıyacaklarmı gö- rünce kapıyı çekip gittiler. Ben tekrar yalnız başıma kaldım.. Ya- zıhaneme (oturdum. oOÖnümde Alemdar gazetesinin bir nüshası duruyor.. Sayıfalarına göz gezdi « riyorum.. İttihatçılar için her sa - tırmda bir zehir ve mel'anet ku - san bu gazetenin sayıfalarma dal- dım.. Her an kapmm açılmasını ve içeriye polislerin dolması, bi- leklerime bir demir kelepçe uzatıl- masmı bekliyordum. Felâket burnumun dibine kadar yaklaşmıştı.. Fakat içimde bütün düşüncelerimi, hattâ irademi alt « üst eden bir his hâkimdi: Kaçma - mak... Kabahatli, günahkâr, kor - kak adamlar gibi bir yere sinmek her ne dense bana garib geliyor - du... O gün yazıhanemden ayrıl - madım.. İşim gücüm olmadığı hal de başımı kurbanlık bir koyun gi- bi masanm üzerine uzatarak ya - trp bekledim.. o Bir aralık telefon caldı., kadaş beni arıyordu: — Cemal; sana da bir yer hazır- ladık. Bir arabaya atla, gel... Cevab verdim: — Gelemiyeceğim.. Ben uzun zamandrr işten çekildim.. Tüccar oldum... Beni ne yapacaklar?. Filhakika © bu sözlerim doğru idi. 331 de İttihad ve Terakkinin Lâtibi mes'ullüğünü yaptığım Çan- kırıdan İsatnbula gelmiştim. Mer- kezi umumide arkadaşlarla görü- şüyorduk.. — İşittim ki bana bir memuriyet teklif edeceklermiş ... Memnun olmadım... Çünkü o de - virde memuriyet verenlerle alan - lar arasında (o çalışamıyacaktım.. Bana teklif yapıldığı zaman: — Ticaret yapacağım.. Memu- riyet için hazırlanmış değilim! Ce- vabını verdim. Nitekim, öyle yar- Irm.. Sirkecide Ralli hanın al - İ tında bir yazıhane açtım.. Bu ka - Merkezi umumiden bir ars | Hatıralarını anlatan Cemal Oğuz rarımla uzun seneler devam eden siyasi mücadelelerden yorulan hani famı dinlemek, hayatımı, bri İ teriyle kazanıp bir köşeye çekil - mek istiyordum. Fakat istemekle, karar vermek- le her şey olmıyor.. o Mukadderat seli insanı arzusuna rağmen iste - mediği akibetlere sürüklüyor. Bi- zim de kuru kafamızm daha çok çekecekleri varmış.. Ben İstanbula yerleştiğim sıra” lar harb bitmek üzereydi.. Bulgar ordusu bozulmuştu.. oHertarafta sulh şayiaları dolaşıyordu. Mem - leket akibeti Oo meçhul bir buhran uçurumuna doğru sür'atle gidiyor- du. Arkadaşlar bir araya gidiği- İ miz zaman, merhaba yerine biri - birimize şöyle bir sual öürüük | âdet olmuştu: — Ne olacağız?. — Vallahi bilmem ki, çok kötü.. . Muhalefet partileri, İttihad ve Terakkiye azgın hücumalara baş- iamışlardı. Bu sırada fırka inhi - lâl etti.. Kongre toplandı.. Şimdiki Manisa Saylavı Bay Sabrinin ow- mumi kâtipliği altnda Teceddüd fırkası teşekkül etti. Bu yeni fır- kanm teşekkülünden pek az son - ra da Enver, Talât, Cemal Paşalar ve İttihatçıların diğer erkânı mem leketi terkettiler.. (İzzet Paşa Sadrazam oldu ve kabineyi teşkil etti... Bu kabine zamannda Mondros mütarekesi aktedildiMüterakeden sonra İtilâf devletlerinin ilk kuv « vetleri İstanbula geldi. Artık, fe - lâket muhite çöreklenmişti.. He - pimiz sonsuz bir ye'is ve nevmidi içinde idik.. İzzet Paşa çok tutu- ramadı, çekildi.. Yerini o Tevfik Paşa istihlâf etti. Oda pek © kısa! bir müddet devam etti. İşte İtti | hatçıların tevkifi bu tarihte baş - | ladı. Size yukarıki vak'ayı anlat- | | tığım gün de pek cok kişiler yaka « | lanmıştı. | Sanasaryan hanının üst katı si - | yasi mevkuflarla dolmuştu.Ben de | sıramı beklerken (tekrar telefon çaldr.. oAhmed Rizanın yeğeni (Damadı şehriyari) (o Hâmi bana | yazıhanesinden telefon ediyordu: — Çabuk bana kadar gel!.. Bir arabaya atlayp gittim. Bir odaya kapandık.. Konuşmağa baş- ladk; , hi vaziyet — Vakit kaybetmeğe gelme” buradan kaç!.. — Kaçmıyacağım.. — Kendine acımazsan, çoluk yocuğumu düşün.. oHaber aldım vevkifat istesine dahilsh.. Diva* pıharpler kuruluyor. Bu sefer 328 da ki gibi kolay kurtulamazsınız * Baş tehlikede.... Ben inad ey Hâmi yak varmağa başladı: * — Kardeşim neden istemiyor * sun gitmek?. — Gitsem de ölüm var, kalsam * Ülkeme — Neden?. — Çünkü İttihatçıların bir kıs * mı için ayrı bir ölüm listesi hazır” lanmış., Dışarı kaçanı oralarda Er meniler öldüreceklermiş.. Bunla * ra ben de'dahilim.. Filhakika, Taşnaklarm bir liste hazırladıklarmı öğrenmiş tik. Nitekim bu duyduklarımız! doğruluğu Talât Paşanm, Bahaat* tin Şakirin ve diğerlerinin öldürü imesiyle pek acı ve Ohazin olarak anlaşılmıştı. Muhatabım beni mutlaka fira © ra mecbur etmeğe (çalışıyordu # Bir aralık kulağıma iğildi: — İstersen 500 lira mukabilinde emin bir vasıta ile seni Köstence” ve kadar götürmek mümkün! Kaçmamak kararım kat'i ok makla beraber sordum: — Nasıl olacak bu 137. — İçeriki odada sivil bir Fra sız binbaşısı bekliyor.. a ver, Seni o kaçıracak.. Teşekkür ettim. Fakat Frans zabitini görmeğe (lüzum görme Cen oradan ayrıldım.. Yazıhane me döndüm.. Kapıyı açınca odaj! snemurlar tarafından işgal edilmi buldum.. Beni bekliyorlarmış.. gr lerindeki tabancaları üzerime * zatmamak nezaketini gösterdiler * İkisi kapıyr tuttu. Biri üzerimi # radı.. Dolaplar, yazıhane f karıştırılmıştı. İçlerinden biri: 1 — Sizi emniyeti umumiye mü dürü istiyor.. Birlikte gitmemi rica ederim, dedi. Artık tevkifim bir emrivaki b” lini almıştı.. Dağılmış olan evr* po kımı topladım.. Adamlarıma nat verdim.. Eve haber gönder” dim... Beni oradan aldılar, emi” yeti umumiye müdürlüğüne getir” diler ve o zaman emniyet mi muavini olan ve şimdi bir yi ziraiye müessesesinin Türkiy messili bulunan bay İhsan si i rına çıkardılar.. o Burada eri isticvab edildim.. Bay Hair aralık telefonla zamanın nazırını buldu: gedir — Getirildi, buradadır, ! Aldığı emir üzerine bana dön 4 rek: — Mevkufsunuz, haberini di... Zaten buna hazmlanmı$ *. ğum için cevab bile vi İ Memurlar beni tekrar aldılar Yöği zaman siyasi mevkuflara # edilen Sanasaryan hanma 8” «üler, j (Devami *