24 NİSAN — 1935 Şahin'in Cü u hâberi duyunca yeaaaaeesvTELECEREAAAALAEARAN N ... Yazan: i o Kadırcan Kaflı ee eee ea aa Leventler b çılgın gibi sevin Dediği zaman kardeşinin bu - landuğunu sanmıştı.. Fakat arka - sından: — Düğün var.. Deyince de ansızın üşünmüştü.. dulı.;ı:(in ıbîı:ıııı.ııl olabilirdi?. kadar bir hayaldi ki.. Ali Paşa sözüne devam etti: — İnebahtı savaşından evvel | Navarin yolunda bir düşman ge - misini cle geçirmiştim... Onfn içindeki esirler arasında çok gü * zel ve esmer bir kız bulmuş ve sa - taya verilmek üzere ııklıuıııçlı'ıı:ı z Seninle tanışınca sana vermey! e düşünmüştüm amma, ıkl'ln_hlş ör ralarda değildi ve kardeşini dı'lqıı - nüyordun.. Bunun için çeldndvı_ı -| Gene önceden tasarladığım gibi saraya yermiştim.. — Evet!.. Bundan bana ne! | — Fakat padişah o kızı gene | sana lâyık görmüş ve şimdi bol çe- yiz ve yüz kese altınla sana arma- ğan ediyor. Ve b Ali Reis paşanın sözünü kesti: — Ben de onu sana armağan €- xrim, olur, biter... "’_ Yonco.. Olmaz!.. Padişah se- nin o kız'a evlenmeni istiyor, he - men nikâh kıyılarak düğün yapıl - masını ferman buyurmuş!.. li Reiş doğ . n SA Sİ İ Tüükei benim işime gelmez.. Yüz altın armağanı alır, gene leventlerimle pay ederim. Fakat kızı hemen ge- | ri gön? erme'liyim!.. — Lâkin o kadar güzel bir kız ki.. Görsen hemen âşık olursun!. — Ben şimdi.. — Padişahın verdiği armağan adaşım.. Bunu al - | Evleniyorsun!. ) sevgilisini o geri çevrilmez, malı.. , — Almazsam?. — Bizi bir çıkmaza ıoh:;.h;nı Bunu yapmakla bir şey mi kay decekıyi:ı?. Senden daha !Wübe- liyim.: Senin iyiliğini isterim. Hiç | yoktan padişahımızı gücendirmek dağru olamz!. . Haydi hıkılıın_... Baban burada olaydı o da benim gibi düşünür ve söylerdi.. Hattâ bunlar onu da anneni de, Şeyh E- busaidi de övündürecektir. Haydi yiğitim, uysal ol ve ses çıkarma !. Düşman karşısında aslan, dost ya- nmmda küuzu olmalı.. — Daha, çok devletler göreceksin sen!.. Kılıç Ali Paşa uzun uzun ve bir baba gibi gönülden söylüyor, Ali Reis onu düşünceli, düşünceli din- liyordu. Sanunda boynunu büktü ve bu eski deniz kurdunun hatırmı kıra- madı.. Si K Hemen hazırlık başladı ve Kı - lıç Ali Paşanın yalısında güzel bir daire onun için ayrildı.. .L:venller bu haberi duydukları gibi sevinmişlerdi .. jşahtan gördüğü övünme zaman çılgın Çünkü reisin pad ikramda elbet onların da pavları vardı.. MA Lâkin — Ali Reis hiç de sevinçli değildi.. O, eski ve tatlı bir rüya- 71 arar gibi hep kenarlara, Wk' ve cekilivor. kawleşini ve sevgili - sini düşünüyordu. Kendi kendine şöyle diyordu : — Graçyozadan önce ne oldu - X | diği yerini bulsun da, yeter!.. | Doçalarına söyleyiniz!.. ğ No, 93 j Büyük Deniz Romanı mişlerdi... ğu belirsiz bir kıza gönül vermek en büyük günahtır. Belki bu kızca- ğızın da bir sevgilisi var ve beni istemiyecek.. eh, bir - kardeş gibi evimde kalır, dilediği — zaman azad ederim.. Hele padişahın de - Ertesi gün limanda toplar atıl - dı... Kılıç Ali Paşa ona: — Venedik elçisi gelmiş! Ak - lınca bizden belki de Kıbrısı geri- ye ve ayrıca tazminat isteyecek... Dedi.. . Ali Reis akşama doğru şanu öğ- rendi: Elçi daha akıllı - davranmış ve Kıbrıs adasiyle tazminatı ağzına bile almamış.. — Yalnız Türklerle | sürekli bir barış istiyormuş.. Bu, Sokullunun hoşuna gitmiş: — Düşünelim! — Lâkin bizi hiç | bir şey gelecek yıl Akdenizde iste- diğimiz gibi dolaşmaktan, istedi - gimizi yapmaktan — alıkoyamaz.. Bir zafer kazandınızsa, bu bizim zayif olmamızdan — değil, kaptan paşanın tedbirsizliğinden olmuş - tur. — Önce acısını çıkaraLağız ve ondan sonra yenilmiş olarak de - ğil, yenmişi olarak sizinle görüşe - ceğiz... Bununla beraber — Vene - diklilerin bu sefer biraz akıllı ol - duklarını görüyorum.. - Aramızda hoşça kalın, iyi günler geçirin ve dönüşte bu dediklerimi Venedik Demiş... . Sonra elçinin — ağırlanmasını, ertesi gün sarayda yapılacak dü-| günde bazır bulundurulmasını e - mir buyurmuş... Ali Reis, kendi kafasındaki dü- şünceler arasında ancak bu kada- rını duymuş, elçinin adını, kim ol- duğunu sormak hatırına bile gel- memişti... O akşam Ali Reisle Stellânın nikâhları kıyıldı.. ı Nikâhta, eskiden olduğu — gibi, kı ve oğlan karşı karşıya gelme- mişler, anların yerine vekilleri bu- lunmuştu... Bunun için her ikisi de zifaftan evvel biribirlerini görmiyecekler - di.. Zifaf ertesi gece olacaktı... Ondan sonraki gün, bütün ve- sirler, paşalar, — elçilerle beraber saraydaki ziyafete gidecekti.. Ali Reis: — Şu günleri bir an evvel geçir- sem de, buradan gitsem!.. Diyordu. .Sonra şunları ilâve ediyordu: — Buradan aytılır — ayrılmaz, | sözde karımı hemen boşar, kendi- | sine uygun birini buluncıya ka - dar annemin yanına bırakırım!.. | Graçyozanın ayrılık acısını ve | sevgisini taşıyan kalbinde - oldu- ğu gibi, — yanında da ondan dâha | yakın başka bir kız ve kadın taşı- mayı kafasına sığdıramıyordu. O gece bütün İstanbul donan - mıştı.., . İkinci Selim bu şenliklere büs - bütün şenlik verdirmiş, böylelikle İnebahtı bozgununun yurda verdi- ği acıyı unutturmak istemişti. (Devami var) HABER — AEH Poıufı k Düşünceler: Çocuk terbiyesinde kadın Çocukluk devri, hayaun en gamsız, en şarlak göründ .ğü de - virdir. Çocukluk devamlı hır bay- ramdır. Hattâ bu bayramıdan hiç bir şey kaybetmemek için, çocuk, geceleri zorla yatar ve sabehleyin erkenden, neşe içinde, hayat dolu uyanır.. Gözlerinin uykudan — uyanışı, yıldızların doğması gibidir.. Bu - lutsuz gönerinde yaşamak, öğ - renmek zeski okunur.. İşte bu n'hayetsiz neşenin, bu hudutsuz aaadetin müthiş bir düş- manı vardır: Çocuğun etrafında- kiler.. Evet, çocuğun etrafındakilerin, bilhassa annenin usluluk telâkki - si, çocuğun bağırmaması - oyna - maması, gülmemesi olursa çocu - ğun zengin hissiyatı, mascm ne - şesi kırılı. #ölür.. Bu tehlikenin hemen hemen ay- ni, fakat bir başka türlüsi de, ço- cuk biraz büyüyünce annevin ço- cuğun hayzına karışmaması, ya - bancı kalme sıdır.. Çünkü >ocuk, neşeli arkndaşla- rindan başka, bütün kalhb'ndeki - leri söyliyabilecek samimi t ir dost ihtiyacı vardır.. İşte amıs - çocuğunün tü çok samimi dostu olabilmelid'r.. Anne, ne kadar betbah'! ne ka- dar neşesix olursa olsun evlâdına gülmesini bilmeli ve isti! Laldeki hayat müw?elelerine göğüs gere- bilmesi içir. çocuğun neşeli saba- hma, bol 5o1 güneş dökebilmeli - dir.. Çocuk, gençliğinden iyi bir ha- tıra saklıyatilmek için çocuklu - ğunu çok neşeli ve eğlenceli geçir- mesi İâzımcır, Çünkü, hayattan alınan İlk inti- balardır ki insanın, gütlerinin sonuna kadar beraber gider.. In - sanı bütür hayatı mülJetince nikbin veya bedbin yapar Bir kere düşünelim.. Dunyada, hayala ve aaadete inanmak kadar insana elzem ne vardır?, Anneniı güler yüzü veyahul meyus tavrı, çocuğun hayat hak- kında edirereği iyi veya kötü ka- naatleri doçurur.. Anne, çocuğu ile olan münase- betini, hiç sarsılmaksızım devam ettirebilmcidir ki, on sekiz yirmi yaşına gelFği vakit te, çocuğu - nun en iyi dostu olabilsin Böyle olmaz da, anne, çocuğu - nun hayatı !e alâkadar olmazsa, bir gün geltr ki, çocuğu ile kendi arasındaki rabıtaların inculdiğini, çocuğun, kendisinden sakladığı bir çok sırıarı bulunduğunu yüre- ği sızlıyarak görür. İzmir Saylavı Benal N. 'STAR HABER Akşam Postası 1IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ Telgraf Adreslı İSTANBUL HABER Toletea — Yazı: 18879 — İdare: 24870 İ ABONE ŞARTLARI ı B a 18 aylık Türkiye: 120 350 600 1280 Kırg. Benebi: 150 düğ Biğ 10tö iLÂN TARIFESİ Ticaret İlMnlarmın satırı 12,50 Kesenl ilânlar 10 kuruştur. DARUURAYAAĞ UA EAUĞ Sahibi ve Nesriyat Müdürü: HASAN RASIM US Bazıldığı yer: — (VAKIT) Matbasaı î Türkçeye ğ Geçiren : ğ NA-BI CEBİDELİKL Cebidelikler Şahı Açısgözlet Padişahı Ali Cengizin başından geçenler EZESİĞEERİN ER SELEN SAD KTT SİTTEEEEEİLÜTELEENDN e ü0 — Beğenmedim değil . Fakat ben daha cok serbest bi hayatı tercih ederim, Benim en çok sev. diğim şey hürriyettir. Bu da para ile beraber olursa güzaelliğine doyum olmez.. — Hiçb * şey yapmadan sabah- tan akşama kadar eğlenmeyi pek seviyorsuu ıannederim.. — Hay.r.. Böyle değil Ben da- ha çok stist olmak isterdim. Bir artistiu muhtaç olduğu istidat bende va: Babam beni avukat yapmak İstemekle büyük bır hata etti. İstidadımı körletti. — Babanız ne yapardı? — Şekerci idi. — Muhakkak sermayesini kedi. ye yükletn.işsinizdir | —Ah! sen ne şeytansıa!. O za- man tanımış olsaydım sizı lokum- lar, badema şekerleri içinde yüz - dürürdüm Bu sırata kapıya vurulan iki küçük dar'ya konuşmayı durdurdu. Marika: — Acaba kim, dedi? Pelki ha- lamdır. Alicengiz: — Böyle sabah sabah ne işi| var? Belki de o değil.. Yerinden kımıldamadan yük- sek sesl. — Giriniz, anahtar kap.* üstün- de.. diye bağırdı. Dışardan bir ka- dın sesi: — A! Evet görmemiştirmn.. diye| cevap ver li Derhal kapı açıldı. İçeriye şiş- man Eleni p»rdi. Kapıya çok yakın bir yerde Lturan Alicengi: Eleni- yi görünce telâş ve korku eseri gös. termekten kendisini alamadı. Matmaze! Alicengizi görme- mişti. Doğru Marikaya yaklaştı: — Nasılsın Marika!, Sevi niha- yet buldum Dün geldim Burada yoktun.. Komşuda epeyce bekle. dim. Nazik gençlerdi. He!e birisi.. Gerçi saçı kırmızı yakın Sir renk- te amma doğrusu güzeldi.. Marika şüldü: — Ya, dedi, Demek saçının kır- mızılığına varıncaya kadas dikakt ettin., Güzet bulduğunu kendi- ğını görüyorsun.. Haydi bakalım Ali bey.. Matmazel Eleniye cevap ver. Yoksa iki saat bu köpek lâkır- dısından kurtulamayız... Ali Cengiz, iki genç kızın ara- sına oturdu ve: — Matmazel, dedi.. Kendimi af fettirmekte müşkülât çekmiyeceği mi sanmıyorum, Evvelki gün mat- mazele yolda rastlamak bahtiyar- lığına vail oldufum — zaman, ben de ayni yolu takip — ettiğim için kendisiyle konuşmak istedim Ben daima güzel kadınlarla konuşma- yı severim. Marika kızgınca bir tavırla: — Ah! dedi.. Evet.. bu malüm! Belki Elneiyi de avlamak istedin.. Ali Cenriz omuzlarımı biraz kal- dırarak Marikayı muhabbetkâra- ne bir bakışla süzdü. Sonra devam etti: (Devamr var) Şundan bundan: Patatesin menşei ve patates muharebesi Perunun yağma edilmesi orta- ya patatesi çıkardı. Bu yağmaya gitmiş olan korsan ve papazlar. dan hiç birisi çiğnedikleri Peru o- valarınım, bir gün bütün dünyayı kaplıryacak bir nebatı. gizlemekte olduğunu bilmiyorlardı. İlk patatesi 1538 yılında Ped- ro de Cieza de Leon adlı bir İs. — panyol Andes'de bulmuştu. Ora- da kırmızı derililer patatesi pişir- mez fakat soğukta :doöndurarak kuruturlardı., İnkalar patates ir- tihsalâtını çok ileriye götürmüş- lerdi. Cenubi Amerikayı ateş ve kana boğmuş olan korsan ve pa- pazladan birisi 1585 yılında pa: tatesi İspanyaya götürdü. Bura- dan da İtalyaya götürüldü. 1588 yılında Viyana nebatat bahçesi müdürü Şarl d'Eklüz'ün eline geç- ti. İngiliz ve Almanların patales | hakkmdaki iddiaları hiç de varid değildir. Çünkü ne Sir Valter Ra- lay ne de Sir Fransis Dreyk pa- tatesi Virciniyadan İngiltereye getirmiş değillerdir. Çünkü Virci- niyada patates yetişmez. İlkönce Avrupa müteassıpları bu nebata karşı isyan ettiler. Çünkü İncilde | sine söylerim. — Sakım ha Marika!, Sakın böyle bir yey yapma.. Sonra bir da. | ha buraya gelmiye cesaret ede- | mem. Okacar utanırım ki.. Eleni bır sandalye almakiçin | döndüğü seman Alicengizi gördü. Marika, Eleninin — telâşına gü- lerek: — Bey bahsettiğin komşularım: dan biridir. — Senin güzel buldu. ğun gencin arkadaşı... dedi. Eleni Ali Cengize dikkatle bak- tit — Bey mi? senin komşun mu? Ali Cengiz cevap verdi: — Evet matmazel,.. Matmazel Marikanın komşuyum... Marika söze karıştı: — Niçin böyle — dikkatle bakı- yorsun? Niçin mi? Benim zavallı köpe- ğimi kaybeden bu bey de.. köpe- | ğimin kaybolmasına bu bey sebep oldu. Sokakta, burada ve dün gece sinemada... Fakat senin yanında gördüğümden dolayı memnun ol dum. Rica ederim kendisine söy- İ leyiniz e bana köpeğimi — versin. — Köpeğimin yanında olmadı- vasıl ? Bu bey adı yazılı değildi. Adem babamı- zı cennelten kovduran memnu meyvanın patates olduğunu ileri — sürdüler, Ancak fakr ve zaruret — bütün bu dini propagandalara ku- lak bile astırmadı. Şimali Avrupa ahalisi patatesin vücudu - besliye- cek ucuz bir gıda olduğunu anlar anlamaz, bunu yetiştirmeğe baş- — ladılar. Hattâ Almanyada yapılan — “patates muharebesi,, tarihte meş- hurdur. Andes dalarından ilk getirilen potatesler çok küçük ve üstündeki delikler çok sıktı. Şimdi bizde ve Avrupada yetişmekte olan koca- man patatesler Amerikada islah — edilmiştir. 1853 yılında Çonsi E. Gutriç adlı bir protestan papazı Şiliden getirdiği patatesleri Nev- york vilâyeti dahilinde Utika şeh- rindeki nümune bahçesinde husu- si bakım ve şeraitle yetiştirmiş ve — ıl_rhâı cinse Gamet Çili adını vere — mişti. ; Şimdi patateş Avrupa ve Ame- rikanm başlıca gıdasıdır; ekmek- ten cok istihlâk edilmektedir. 106