26 ŞUBAT 1985 | TARMTEN MERAKLİ BAHİSLER | ir kumaşa denirdi. n İ T ?ıpdı?lı hıı:nı ve ıı: ıl:ıy de sakladıkları ıöıtemelfıedır. | AA D esten vak- “Bedesteni âtik,, denilen ye- 300 yıl önce Kapalı | Seyahat Notları ş çarşı esnalı L —<XT OA ! oLaLıraAL aZ | Tn Ölüler diyarında! â Je bir tarifini gördüm: h"—.-h"i':fl:llır merkebi düldül, kargayı bülbül diye yııttlırlll'lıl' Söylediğim bu kitap, ıkı'yııx. elli yıl önce yııılmııur: Şımğ; Süleymaniye kütüphanesinin kü kokulu raflarının birinde uyuyor: Bugünkü tellallardan bıhıo- decek değilim. Yüzlerce yıl ön- mıyan yoktu- Onun için elli bekçi bedestenden kuş uçurtmazlardı. Bir tarihte bedestenin kurşun- larını çalmak için kubbeye çık- mağa cesaret eden biri, görül- müştü. Bekçilerin bu adamı âle- sızlığı yaptığı yerde ipe asmışlar- me ibret olsun diye oracıkta, har- i la- | dı. . Ze ıî:":ı:k.g t.eî:::rı:tımmîıkk:'ye- Tarih, bu bekçilerin, alaylar- LN da: g S — Asadur af... Dur a... Eaki tollallarda Sandal Bd Diye bağırarak geçtiklerini ya- | teninde, Kapalı çarşıda işlerini yaparlardı. Yalnız burıdı“Sın- dal bedesteni denirken, bu _S"_ı' dal,, kelimesi bizim bildiğimiz denizde gezilen sandal diye anla- | şılmamalıdır. ' Bedesteni Fatih yaptırmıştı. “Sandal,, o vakit ipekli pamuk- metli eşya satılan bed | tile bezcilere ve ipekli kumaş sa- | tanlala ayrılmış bir yerdi O va kit Bezazistan da denirdi. Avru- padan fabrika kumaşları gelme- ğe başlayınca, bu sandal kumaş- larının kiymeti - kalmadı. Halk | Avrupa mallarını daha güzel bul- du. Bu yüzden sandalcılar işleri- ni yapamaz oldular. — , 9. Eski kurunlarda — bedesten, | şehrin en kalabalık yeriydi. Bü- tün halk alış veriş için buraya ş_ıliıdi. Satılan eşyaların l'ı:men lalın bulunduğunu söylemek kâ- fi gelir zannediyorum. Bedesten- de tam altı yüz tellal ve bunların I da bin tane muavinleri vardı. Tellallar, yukarıda da yazdığım | gibi elbise ve dokuma satarlardı. Satılan eşyaları tarih şu nhrlıı | anlatıyor: “Cümle harire ve elbi- sei fahireye müteaalik matahlar bey'olunur.., : Tellallar, hiç şüphe yoktur, ki büyük tüccarların eşyalarını .ııt- makta idiler. İşte kendilerine; “esnaf haceganı bedesten,, fliy! anılan mal sahipleri de bin kişiy- di (1). ! Mal sahiplerinin zenginliği, İs. fanbul halkının ağzından düş- mezdi. Halk, onlar için, “malı Karuna malik,, der ve tüccarları Karun kadar zengin bilirdi. Malları için lâyuad vela yuhsa denirdi. | heyamola heyamola... demeleri | mız elli bekçiden başka idi. Yal. | şısı karışırdı, Her gece Bezazis- | tanın kandillerini yakarlardı. | yak dışarı çıkarır, mahzende sak- zıyor. Bu kelimenin ne demek ol- duğu anlaşılmıyor: Kayıkçılarm gibi bir şey olsa gerek. AA * Bedestenin çok zengin bir yer olduğunu bir çok vezir ve âyanın da mallarıı burada, mahzenler- rin bekçileri yukarda anlattığı- nız buranın yetmiş bekçisi vardı. Bunlara, padişahım hazinedar ba- . . » * Bedestende dükkânr olup uzak yerde oturanlar, burada bir yan- gın çıkarsa, mallarını kurtarma- ifa yetişemiyeceklerinden korka- larlardı. Bu malları taşımak için üç yüz hammal bulunuyordu. Bu- aaT turada tÜRNEP” YKÜ V RaellAr, garşindi Taprtimdün ” satılırdı. Tellalların ehemmiyeti- | içeri girmez, kapı önünde bekler- ni göstermek için burada kaç tel- | Jerdi. — Akşam olunca, eşyaları, mahzene götürüp saklarlar, sa- bahleyin de mal sahibile dükkân- lara yerleştirirlerdi. | N. A. Okan (1) Hacegan, hocalar manası- na gelmekte ise de o kurun “mal sahibi,, “patron,, diye kullanılır- dı. Azerbaycan taraflarınıla hâlâ | ba anlamda kullannalar vardır. (2) Allah kazananları sever. * Şişli Etfal hastanesi « Göz mütahassısı Doktor Rifat Ahmet Gözberk C. Halk Fırkası sırasında Kız Lisesi karşısında 32 No. Muayene saatleri hergün saat 18 —15 wm'li"l'lllllmlılıllmınwuıı | | | Bu zenginler, İstanbulda esnaf K ğ alayları yapıldığı vakit dükkân- A B A ; larını baştan başa süsler ve: — Elkâsib habibullah (2) diye bağırarak geçerlerdi. Bütün bunlardan maada “smr- fı tellalânı bedesteni cedit,, diye anılan bedestenin !G_Cd! tellalı vardı. Bunların pirleri Ebunnida imiş, Bunlar, yeni MGİ“Z' f'""' olduklarını iddia ettikleri için, es- kilerine benzememeğe gayret e- derler, sokakta süslü elbiselerle gezerlerdi. Yeni bedesten ull.ıllı— rı, İstanbulun en güzel giyinen esnafları arasındaydı. Ankarada A KBA kitap win'n birinci şubesi modern “ir şekilde Maarif Vekâleti karşısında açılmıştır. AKBA ditap evleri her dilde kitap necmua, yazete iht'yaçlarına sevap vermektedirler. Gerek kitaplarınızı, gerek kırtasiyenizi >n ucuz olarak A K B A kitap wlerinden tedarik edebil'rsi- niz. Devlet Matbaası kitapları e VAKIT in neşrivatının An- 'darada satış yeri A KBA ki- ap evlerid'r. Bedestenin bekçileri de dikka- & ( pp aç y D te değer simalardı. Bu bekçilerin © gi ci şube i 1761 yekünu elliyi geçiyordu. Ellerin- Ö Iinci şube: Saman Pazarı de balta ve harbe denen âlet, bel- lerinde “şimşiri âteştab,, diye a- (aai HABER — Akşam Fgşlıııv Bizler, şüphesiz ki ölülerden en az ürken ve en az çeknien, Öölü - lerle en iyi geçinen — kimseleriz. Fakat bununla beraber Meksika - da ölülere karşı gösterilen alâka muhakkak ki bu hususta en çok kös dinlemiş olanlarımızı meselâ gassallarla — mezarcılarımızı bile titretecek, bıktıracak derecededir. Bizlerle Meksikalılar arasında bir yakınlık da vardır.. Ben bir aralık, şark vilâyetlerinde — şöyle bir dolaşmıştım. — Yolcu olmak kolay değil - orada, —yani şark vilâyetlerimzide gördüğüm tipler, evler, köyler aynen Meksikadaki - lere benziyor. Ve meslâ, Şark vilâyetlerimiz de oturan bir köylüyü uyutsalar, onu, haberi olmadan Meksikaya götürüp bırakıverseler ve uyandır salar, bu adam, hiç yadırgamaz, olsa, olsa kendini o civarda tanı madığı bir köye gitmiş zanmeder. * . * Rüzgâr, pencerelerdeki perde- leri, suda boğulmuşların karınları gibi şişirtiyor. O gün, “ölülerin sevinç,, günü.. Bugünü kutlulamak | için diriler eğleniyorlar. Çocuklar yüzlerine birer ölü kafası biçimin- de yapılmış maskeler - takmışlar, eğlenmek için oyuk — gözlerden Ölü manav heykeli parmaklarını çıkarıyorlar, dilleri- ni çıkarıyorlar ve gülüyorlar. Bütün şehirde açık dükkân na - mına asdece şekerciler, pastacılar var... Camekânlarda, kutular için- de şekerler dolu.. Fakat bu kutu- lar ne şekilde biliyor musunuz? Birer tabut şeklinde.. Çünkü © gün “ölülerin sevinç,, günü... E- iğer mideniz kaldırırsa bir kutu da siz alm., Pastahanelerde, meselâ bizim Beyoğlunda yaptıkları gibi, ko- caman pastadan köşkler, kuşlar falan yoök... Buna karşılık, omuz - larma tabut almış dört papas şek- linde yapılmış — büyük pastalar var. * Sokaklarda, şekerlemeler satı - yorlar.. Bizim bayramlardaki ho - ros şekerleri, armud — şekerleri nevinden.. Fakat, bu şekerler ora- da, horos ve armud şeklinde de- gil, iskelet biçiminde, bir kol veya bacak kemiği şeklinde.. Çocuklar, bunları alıp emiyorlar.. Emiyor - lar... S'nemaların duvar ilânlarında hep birer iskelet... İnsan kendisi - ni elektrik şirketinin santralmda ÇANIRI NUŞ İE gaF G$ A LA TULASYUN V gaa VÜK g AT ge FOTN A gaB YGT ASA TT GAST T Y ATTN AFT ' AUÜ LA TÜ gTÜ MT Çok Gezen Çok Bilir Pastaları bu şekilde tabut koldıran papaslar halinde yapmışlar Çalışan, çalgı çalan, yemek yiyen ölü heyketleri na sırıtıyor.. İçinde dansöz, boğa güreşçisi, aşçı başı, polis, general, papas, işçi, nazır, ressam hokka - baz, hâkim, fahişe, kundura bo - yacısı, daha ne biley'm, tıbkı yaşayan insanlar gibi bin bir çe - şitde olanlar var.. Saymakla bit - Şakayı brrakmız, fena olmağa başlıyorum, Önceleri gayret edip işialaya vurayım dedim. Lâkin olmıyor.. Boğazım kuruyor.. Par - maklarımdan kan çekiliyor.. Ku - laklarım oğulduyor.. İçimden, bir zelzele olsa da bütün bu ölü hey - kelleri, pastaları, şekerleme kutu- ları ile beraber göçüp gitsen di - yorum.. Yorgunum, pek yorgu « num., “Ebedi istirahati,, yani onu düşünüyorum.. Koşa koşa otele — dönüyorum.. Derhal hareket için bilet aldırı « yorum ve tam elime bavulu alıp Ölü yoğurtcu heykeli dolaşıyor ve her tarafta ölüm teh- likesi var zannediyor.. Fakat korkmayınız, Meksikadasınız ve bugün “ölülerin sevinc,, günüdür. Etrafıma, tıpki burada olduğu | gibi, seyyar piyango biletçileri | doluyor ve hepsi birer bilet uzatı- yor. Lâkin şölye teklif ediyorlar: — Ölmeden evvel zengin olma. nn tadını tad!... Bir başkası: | — Nasil olsa öleceksin.. Bir de zengin ölmek var!. Diyor. Betim, benzim uçuk, sa- vuşuyorum... Fakat orada dilenci. ler dolu - dedim ya trpki bizde ol- duğu gibi etrafımı sarıyorlar ve: | — İnsanol, diyorlar, bize yar - drm et... Belki yarm ölürsün.. Onlardan kaçayım derken, kar- | şıma bir seyyar yemişçi Çıkıyor: —| | — AL., Yarm öbür gün bunla - rın kökleri ile yan yâna yatacak - sın... Bari şimdiden yemişlerini Ye Bugünün şerefine ölü heykel - leri, satan bir dükkânm önünde - yim . Dükkâncı içeri çağrıyor: — | dostum bana hediye göndermiş .. — Buyurunuz, diyor, — tamam | Kutuyu açıyorum.. — İçinden bir 500 çeşidimiz var.. Hangisini be - | heykel çıkıyor.. Elinde bavul, üze- ğenirseniz... rinde seyyah elbisesi bir heykel!... Ölüm, bu beş yüz yüzü ile ba - | Yani, ben... Ölü seyyah heykeli çıkarken, bir küçük paket getiri « yorlar. Üzerinde bir kartvizit var.. Bir Atatüürkün Nutku Türk harflerile basıldı 3 Cildin Fiyatı 600 Kuruştur Reisicümhur Atatürkün 927 yılımda, Cümhuriyet Halk Fır- kası büyük kongresinde söyledikleri tarihi nutuk Devlet matbaa- &ı tarafındanTürk harflerile zarif bir şekilde yeniden basılmış - tır. Nutuk, üç ciltten mürekkeptir ve bu kitaplar bir arada mukav vadan bir kutu içerisine konularak satışa çıkarılmıştır. Üç cildin değeri (600) kuruştur, VAKIT'in Türkiyenin her tarafında bulunan bayilerinden ? de bu tarihi ve çok kıymetli eserai tedarik mümkündür. Müracaat yeri — “VAKİT,, İstanbul — Ankara caddesi V a * özaşgil VAYYa3b BAA gggT aa e giT H Tn ae dPÜ H tüşacar ÖYN ea ( TTTT y KTT öt GUN z GAS Yyyzar ti