TTTT YT ŞDT a SF D C DN Ği Osmani HABER — Akşam Postası ıcadan Türkçeye SöÖ: klavuzunu neşrediyoruz " 1 — Öz türkçe köklerden — gelen sözlerin karşısına (T. Kö.) beldeğ (alâmeti) konmuştur. Bunların he zıin (mütehasss) yazılarını gazete - lTete vereceğiz. 2 — Yeni konan karşılıkların iyi ayırd edilmesi için, — gereğine göre. fransızçaları da yazılmış, ayrıca ör nekler de konulmuştur. 3 — Kökü türkçe olan kelimele - vin bugünkü işlenmiş ve kullanıları şekilleri alınmıştır: Aslı ak olan hait, aslı ügüm olan hüküm, türkçe “çek.. kökünden gelen şekil gibi. Kesel — Kesilme, gevşeklik, kesel, Keşfetmek (Bak: icad) — Açınla * mak Keşf — 1 — Açın, 2 — (Bak: İğ - cad) Örnek; Kimya en büyük keşiflerini Ldvvazye'ye medyundur — Kimya en Büyük açınlarını Lüvvazye'ye borçlu. dur. Kâşif — Açan Keşide etmek — Çekmek Ketmetmek — Giz'erek Ketüm — Ağrzı pek, ağzı sıkı, gizer Ketümiyet — Gizei'”: Key — Key, yakma, dağlama Keyetmes — Dağlamak, köymek Keyf — Keyif (T. Kö.) Yeyfi (Bak: indi) — Keyfiğ, ken - diz Keza — Böyle, böylece bunun gibi, da, dahi, yine Kezalik — Bunun gibi, yine, öylece, m Kıdemli yüzbaşı — Ön yüzbaşı Kıhf — Kafatası Küüde — Boyunluk Kılüki! — Dedikodu Kıraât — Okumak, lektülr Kıraat etmek — Okumak, laktır - mak, laksıymak Kırant kitabı — Okuv—(Fr.) Livre de lecture Kısm — Kısım Kismet — Kısmet Kıstas — Ölçek — (Fr.) Criterlaum k.ı[r — Kabuk Kıt'a — 1 - Bölge, kıtağa CT. Kö,) 2- Büyüklük, İrilik (Bak : cesamet) Örnek: 1 — Yeryüzü beğş büyük kıt- aya tefrik olunur — Yeryüzü beş bü- yük bölgeye (kıtğaya) ayrılır. 2 — Duvara talik edilebilecek kıt'a- da (cesametle) bir harita — Duvara asılabilecek büyüklükte bir harta. Kıtâ! — Öldürüm Mukatele — Üldürüşme Kıvam — Tav Örnek: 'Bu işin tam kıpamina gel - diği bir sırada — Bu İşin tam tavını Bulduğu bir sırada. Kıyafet — Kıyafet (—. Kö.) Kıyam — Ayaklanma Kryam etmek — Ayağa kalkmak, n- yaklanmak, kalkışmak Kıymet — Değer. krymet (T. Kö.) Kibar — Kibar Kibr — Kibir Kifâfı nefs — Doyumluk Kils — Kireç, kireç taşı Kilye — Böbrek Kin — Kin CT, Kö.) Kisve — Geyxi Ğ Örnek: Din rülesasının hususşt kisve giymeleri menedilmiştir — Din uluca- darının özel geysi giymeleri yasak € - dilmiştir. Kişvak — Ülke Kitab — Kitap Kitübe — Yazıt Klyaset — Usuğ Örnek: Orhon tikabeleri — Orhon yarıtları Örnek: Bu meseleyi sizin kiyaseti- nize tevdi ediyorum — Bu sorumu si- zin usuğunuza bırakıyorum, Kolordu kumandanı (ferik) — Kor- general Kolordu kumandanı — Korkomu - tan Kolordu erkânıharbiyesi — Kor - kurmay Kongre — Kurultay Kontör, muaddid — Sayaç Köhne — Eski, eski püskü Örnek: Üstünde bir köhne Hbas ile karşıma çıktı — Üstünde bir ceki püs. kü geysi ile karşıma çıktı. Kroki — Taslak Kubbe — Kubbe, kümbet Küdef — Kutsal Örnek: Mületin büyük inkılâbların da pişva olmak ağır olduğu kadar d kudsi bir iştir — Ulusun büyük dev - rimlerinde önayak olmak ağır olduğu kadar da kutsal bir iştir. Kumandan — Komutan Kumanda — Komut, komuta, Örnek: 1 — Askere verilen (harır - o1) kumandası üzerine — Askere ve - rilen (hazırol) komutu üzerine 2 — Kumandası altında bulunan li- rayı şarka doğru ilerletti — Komuta- st altında bülunan tuğayı — doğuya doğru ilerletti. Kur'a — Kurğfa Kurb— Yakın, yan Kurban — Sunam Kurretülryr — Göz bebeği Kurs — Kurs (T. Kö.) Kusur — Kusur (T, Kö.) Kuvvet — Kuvet (T. Kâ.) Kuyyelinbatiye — Bitelge Örnek: Kuvvei inbaliyesi pek fe - vizdar olar grap vilâyetleri — Bitel- pesl pek gür olan batı üleri, Kuvvel muharrike (Bak: Hareket) — İşletge Küçük zabit — Erbaş Küfretmek — Sövmek Küfürbaz — Sövgen Küfüv — Dendeş Külfet — Yük, ağırlık Kül — Tüm, bütün, hepsi, kül — (Fr.) Le tout Küll! — Tümel, külliğ Külliyet — Tümlük, (Fr.) Totalit€ Künh — Öz, kök, künüğ Künye — Soyadı, künye Küre — Küre (T. Kö.) Küreyve — Kürecik, yuvarcık, kü - reyce, küreyve Kürsi — Kürsü (T. Kö.) Küspe — Posa, tortu, küspe Küstaâh — Küstah Küşa — Açan Örnek: 1 Dilküşa — Gönülaçan 2 — Kişverklişa — Ülketçan. külliyet — Küşad — Açım, köşat Küşâyiş — Açıklık, ferahlık Kütah — Kısa Kütle — Yığın, kütle Kütüphane — Kitabsaray — (Fr.) Biblloth&gue Örnek: Beyarzıd kütüphanei umu - misi — Beyazıt genel kitapsarayı. Kütübhane — Kitablık (Ev eşyası) Örnek: Evdeki kütüphanemde bu - lunan — Evdeki kitaplığımda bulu - nan. Kütüphane — Kitabev — (Fr.) Lib- rairie “Örnek; Yeni basılan bu esesi her kütüphanede — bulabilirsiniz — Yeni basılan bu eseri her kitaphanede bu- labirlirsiniz. Kütübhane — (evde ayrılan kı - sım) — Kitap odası, kitap salonu Hastahane — Hastayurdu Bczahane — Emget Lâ — 1 Sız (Sonek), 2 — dış (ö - nek) Lâlettayin — Gelişi güzel, kim o - lursa, ne olursa Örnek: Lâalettayin bir yere koyu: nuz — Gelişi güzel bir yere koyu - nuz — Ldâalettayin birini gönderi - hiz — Kim olursa birini gönderiniz. Lâakal — En az, azdan, hiç olmaz- sa Örnek: Lâakal üç kişi olmalı ki bu işi yapabileyim — En az üç kişi olma- ht ki bu işi yapabileyim. Lücerem (Bak: Şübhesiz) — Bes - belli Lâmekân — Orunsuz, yersiz Lâahlâki — Dışahlâksal Örnek: Lâahlâki bir hareket —Dış- ahlâksal bir hareket, Lâdini — Dışdinsel Lüyemut — Kalız, ölmez. Örnek: Lâyemut bir eser — Kalız (ölmez) bir eser. Lâyüfna — Yokolmaz Örnek:; Muhabbet lâyüf'na bir ha » zinedir — Sevgi yokalmaz bir hazne- dir. Lâyenkati — Ara vermeksizin, ara- lıksız, ardı arası kesilmeden, bidüzi- ye, boyunca, aramsız. Lâyetecezza — Bölünmez. Lâyuand — Sayılmaz sayısız Örnek: Bir cümle içinde Lâyuad halası var — Bir cümle içinde sayı- sız yanlışı var, Lüyuhti — Yanılmaz Örnek: Kendini lâyukti addetmek. ten daha büyük hata olamaz — Ken- dini yanılmaz saymaktan daha büyük yanılma olmaz. Lâyutak — Çekilmez, dayanılmaz Lâyüsel — Sorgusuz, sorulmaz Örnek: Hiç kimse lâyüsel olduğunu ileri süremez — Iliç kimse sorulmaz (sorgusuz) olduğunu ileri süremez. Lâbis — Giyen, giymiş l LAf — Lâf (Yakutça) Lâfx — Lâfız (T. Kö.) Lâgar — Cılız Lügv — Kaldırma, kaldırılma Lâğvetmek — Kaldırmak Örnek: Bu işi çoktan lâğvettiler — Bu işi çoktan kaldırdılar. Lâhik — 1 Şimdilik (Sabık karşılı- Bı) 2 — Ulaşık , Örnek: Trabzon valii lâhiki — Trab zonun şimdiki ilbayı — - Lâhika — Ek Lâhikai mütekaddime — Önek LAhikai müteehhire — Soönek Lâhik olmak — Ulanmak, yetmok Lâhime — Etçil Lâhn — Ağız (Müzik terimi), lahin Lâhd — Koytak, lahid Lemha — Kıpma, lâhza Lâkayd — Aldırışsız, kayrtsız Örnek: Lâkayd bir adam — Aldı - Fışsız bir adam Lâkin — Artık, yalnız, fakat Örnek: Dediğinize peki, lâkin be nim söylediklerimi de yabana atma LAâyık — Yaraşık, yaraşır, değimli, | yoktur — Son çıkan lâyık CT. Kö.) Liyakat (Bak; Ehliyet) — Yarar - hık, değim Örnek; Çok llyakat gösterdi — Çok yararlık gösterdi. Leb — Dudak Lebaleb — Ağızağıza, silme Örnek: Bardak, lebaleb — dolu — Bardak, ağızağıza dolu. Ledettahkik — Gerçinlendikte Leffetmek — Dürmek, sarmak Leh — Yana Örnek: Ben onün lehindeyim — Ben ondan yanayun. Lehdar — Yanat Örnek: Onun bir tek lehdarı yoklu — Onun bir tek yanatı yoklu. Lehinde söylemek — İyiliğine söy- lemek Lehte olmak — Yana olmak Lehçe — Diyelek, lehçe (T. Kö.) Lehib — Alev Leim — Alçak Lem'a — Şevle, parıltı Lemean etmek — Parıldamak Örnek: Nasiyesinde — zekâ lemetin etmektedir — Alnında zekâ parılda- maktadır. Lemsetmek — Dokunmak, ellemek Lenk — Aksak, topal Lerze, lerziş — Titreme, titreyiş Levazım — Gereç, yaral Örnek: Levazımı natamam bir ordu — Gereçi eksik bir ordu , Levend — Boysan, levent Örnek: Levend bir delikanlı —Boy şekil altında gönderilecektiri san bir delikunlı, Levha —1- Yazı, 2. Yaprak, 3- Tabelâ | Levmetmek — Kımamak Örnek: Öldükten sonra düşmanla -| rı onu levmetmediler. — Öldükten Y sonra düşmanları onu — kınamadılar. , Levn — Renk Levs — Pislik Leyli — Yatılı Leyyin — Yumuşak Lezzet — Tad Örnek; Lezzetini — Tadını almadan bitti Lider — Önder Örnek: Atatürk, Türk mittetinin si- yasi ve içtimci Dütün işlerinde lideri- | dir — Atatürk, Türk ulusunun sıya- ! sal ve sosyal bütün işlerinde önderi - dir. Lifafe — Sargı Liste — Çizelge Örnek — Son çıkan listede —ismi KAŞE almadan bitti | Perammı — SvÖlelefon: 43304 nin (ULUS) ta çıktığından b 5 yoktur. ğ Liva — Bayrak, sancak Liva — (Süel terim) — Lâva kumandanr (mirliva) ” general Liva Kumandanı — Lisan (zeban) — Dil, lisan Liva kumandanı — ( Tuğbay Lihye — Sakal ğ Tisan (xeban) — Dü Hsati $? Lugaz — Bilmece, lugaz Lütf — Kayra Lâtf — Kayrı Örnek:; Onun çok Jütfunu Onun çok kayrasını gördü. Lütfetmek — Kayramak Lâub — Oyun, eğlence, Lüb — Üz, lüp (T. Kö.) Pulpe Örnek: Lübbü dimaği — zü — Pulpe c&rebrale Lücce — Engin deniz Lüknet — Kekeleme Lüzucet — Yapışıklık, Lüzucetli — Yapışkan, ağı Örnek; Lüzücetli bir 3 pışkan (ağdalı) bir madde, Lüzum — Lüzum €T, Kö) — ÖNERGELER Kıulavuz sözleri üzerine, Üzere bir ay içinde, istiyei ni bir önerge ileri sürebilirli lar T. D. T. C. Genel Kâriplü v Osmanlıca . «.4... kelime lavusda . .. 5... karşılığın! (yahut: yeter) görmüyor! Sebebi: (kısaca) ...... İT aSti Önergem şudur: « « » | (1) Burada bir önerge miyen yazılar üzerine bir şey muyacaktır. Kroş Gazoi Sıhhi temiz ve en Her yerde srayınız. Pat kapu, Yeniyol No ıv malısınız — Dediğinize — peki, ancak (valnız) benint söylediklerimi de ya « bana atmamalısınız. Lâl (Epkem) — Ebsem Lâl — Al Lâmise — Dokunam Lâne — Yuva Lânet — İlenç Örnek; Kötülere lânet olsun — Kö: tülere ilenç olsun. TAtif — Hoş, gükçen Lâtife — $aka Örnek: Hiç lâtife kaldırmaz — Hiç şaka kaldırmaz, Lüubali — Saygısız, senlibenli NEOKALMINA Grip -Nevra'ji -Baş ve Diş ağ Ârtritizm - Romatizma