5 MART — 1935 Erkek de kız da dikiş | | dikmeği öğrenmelidir! “Çocuga yurumekle dans ve | konuşmakla şarkı söylemek - Locuğum sen adam olmaz sın? — Iyi terbiye görmemiş... — Çocuk ta böyle mi yetiştiri Üir, a bayım! — Falanın çocuğunu görmeye sin... Mum gibi... — Ya falanınki? Ensesine to katı vur! Ağzından lokmasını al! Bunlar çocuk yetiştirmesi üzeri- ne başka başka ağızlardan boyu- na işitilen sözlerdir. Çocuk ye- tiştirme üzerinde herkesin bir tü- şiümcesi vardır. “Herkesin bir tü- şüncesi var,, demekle her tek kişi- nin ayrı ayrı yetiştirme - fikirleri Seslediğini söylemiyorum. Birçok. kişiler, birkaç kişinin uk yeti; ünnı ıııulünü almış ğ&hu; ĞA Bırçoîçr::ı da görenekle ilerler.. Neticede elde edilen çoculılır üzerinedir ki, işte yukarda birkaç! tanesini sızaladığım sözler harcan- mağa başlar. Bazan bu sözlerin. gçocuğun mukadderatı üzerinde te- siri olduğu görülür. Hakkında sarfedilen yavan bir iki söz, artık bir delikanlı olma- ğa başlıyan çocuğun — hem ken- dine de işliyerek, yeis aşılıya- rak — bütün istikbalini zedeliye- bilecek bir kuvvet alabilir.. .. * * Çocuk, görünüşte hiç itiraz e- seri göstermiyen en sessiz mahlük olduğu için mi bilmeyiz; bir sü- rü fikir denemesine tahta olmuş- tur. Bunlardan en yenisine daha ge- genlerde rasladım: a Çocuğu yetiştirmek için her şey- 'den önce, onu, “muhitinin hâkimi yapmağı,, lemin etmelidir, diyor. Bu ne demektir!? Çocuğun en küçük daireli, mu- hiti, evidir.. “Muhite hâkim olma- ğı,, gelişi güzel manada alacak olursak; muhitine hâkim çocuk e- Hi bayraklı afacan demeğe ge- lir.. Bunun için yeni bir tedbir al- mağa lüzum var mıdır? En pısırık, bir iki avuç heben- neka “mahdumlar,, bir yana bıra- kılacak olursa, asrımızda doğan çocukların — yüzde doksan beşi “muhitine hâkim,, soydandır. Eli bayraklıdır. Ona bu hâkim rolün biraz fazlasını vermeğe ça- lışmak,eski deyimle bir “istibdat,, ortaya koyar, Çocuğa istibdat değil.. Çocuğun istibdadı! Fakat sözü uzatmadan anlata- im-ki, “cocuğu muhite hâkim,, yapmak, onu “muhitinin ustası kıl! HABER — Akıını Poılııu - Çenberlitaşın altında gizli bir defin A bideı]_i—ıııkmadai meydana çıkarılabilirmiş! ; Bir Fransız âliminin iddiasın göre Küçükayasofya cam iİle Çenberlitaşın altlarınd! i Bizanslıların büyük definele saklı bulunuyormuş , beraber 5 öğretilmeli!,, bir mahzende altın dolu olduğl! görmüş ve uyandığı zaman d orada hafriyat yapılmasını emi miştir. Halbuki saraydan halka çok buk yayılan bu irade, medr kadar erişerek, hocaların ayı masına ve binnetice hafriyatım ri kalmasına sebep olmuştu. H kın bir kısmı, (Çemberlitaş) ? lırsa İstanbulun batacağı kanl tindeydi. — Bu sebeple o civâ hafriyat yapılamıyordu. Herkes bu âbidenin — tabil bekçisi ve hâmisi bulunuyor“ Türk mehazlarmdan alınan lüamta bakılırsa, (Çemberli altındaki definelerin henüz Haltâ bül Çemberlitaş ile Küçük Ayasofya camii Mmak,, demek oluyor... düşünceye göre, görünmiyen bir takım güçler de edinerek, yarınki Mütareke senelerinde Suriyede | nı göstermeğe ve zenginleri de bu asarıâtika taharriyatına giden bir | suretle hareket etmeğe teşvik et - bancı ellere düşmediği ve Bizi hlarm brraktığı mücevherlet | hayatını başarması yolunda — bir| da tetkikat yapan bu heyet azasın- yirmi metre kadar şarkına düşen | denin etrafında — hafriyat terbiye ile işe başlanacak. dan biri o vakit ortaya şöyle bir | bir mahzene mücevherlerini sak- | hakkmda bir irade istihsal et Fakat ondan önce, yavruya| mesele çıkarmıştı: layıp üzerlerini toprakla örtmüş - | ti. harp vergilerinin — buralı mahzenlere gömülü olduğu hakkaktır. — Sultan İbrahim rihde de (Çemberlitas) d! herkesi meşgul etmekten hali mamıştı, Padişahın anası (KÖ Sultan) oğlunu ikna ederek, * yaşayışta başı bükülmemek, göz- leri yaşarmamak için, çocuğa en iyi ilâç şimdiden verilecektir. Fransız etnografya heyeti Beyrut- | mişti. — Papaslar Küçük Ayasof- tan dönerken İstanbula uğramış yanın o zamanki bahçesinde topla- ve burada Bizansdevrimemit araşs | narak o civardaki halkıin Kiymetli' tırmalar yapmıştı. eşysmı buraya gömmüşlerdir. Ay- En ziyade (Küçük Ayasofya ca- | ni ihtiyata (Çemberlitaş) civarın - miü) ile (Çemberlitaş) ve civarın- | daki ahali de riayet etmiş ve taşın Her şeyden önce, taşralı ço- cuğa taşra hayatının “üstesinden gelmek,; ve şehirli çocuğa şehir “— Türkler İstanbulu muhasa - | lerdi. ra ettiği zaman, halk çel:uiu ilâhi | Türkler İsatnbulu işgal ettikten bir kuvvet tarafından himaye gö - | bir müddet sonra - Fatihin son se- receği itikadiyle yıırynr_du. Teh- | nelerinde - Küçük Ayasofyada e- lilı_e yıklışın'u Koıuı_ntıı: Paleo - | Şaslı bir araştırma yaptılar. Bura - loğ saraydaki kıymetli mıfcc_vher ” | lardan çok değerli eşya çıkardılar. leri yer altında saklamak ihtiyatı - Fakat, Bizans papasları bu saha - kendi vücudunu tanıtmak onu tam bir sıhhatle ve bütün sevinç pımar- lariyle kendine bildirmek gereki- yor.. Çocuk daha küçükken içten ve dıştan, bedence ve ahlâkça temiz kalmağı, sağlam yaşamağı öğre- Fakat, o zaman padişahı cunun içinde oynatan (Cinci ca) halkın taassübuma da: sarayda yeni — bir siyaset s$if | kurmuş ve cinlerle padişahi | man zaman tedhiş etmişti. BW Sultanımn bu teşebbüsünü h | nirse — kazaya uğramak ayrı tu- tulmak şartiyle — hiç hastalan- miyacaktır. Çocuğa hayatın sevincini — da- ha küçükken neye duyurmıyalım? Çocuklara iyi kötü yürümek öğ - retiyoruz da, ona dansettirmek neye hatırımızdan geçmiyor?.. Çocuklara konuşmasını öğreti- yoruz da, ona şarkı söyletmeği ne- ye unütuyoruz? » & Sonra sıra yiyeceklere gelir.. Çocuğa daha çocukken iyi ve fe- na yiyeceklerin neden iyi, neden dokunur olduklarını anlatmak lâ- zım geliyor... Evde gördüğü — ve kullandığı eşyanın mahiyeti hak - kında bir fikir vermek onun değe - rini meşelâ şu yolda anlatmak i - cabediyor: Çocuğu bu eşyanın — yapıldığı yere götürüp göstermeli ve bu eş- yanın yapılmasına harcanan in - san emeğini bir saniyelik dikkat - sizlikle mahvetmenin — ne kadar yazık olacağını öğreterek kullan - dığı eşyaya karşı saygı ve dikkat - le bakmasını anlatmalıdır. * » » Oğlan veya kız çocuğu, iğne. iplik kullanmak, bir dikiş maki -| nesi çevirmek, yemek pişirmek, hattâ otomobil kullanmakta bera- berdirler... Bunlar, her ikisine de| öğretilmelidir. Çocuk böylece, yani kafasını| ve ellerini bu anlayışla kullanma- ga başladığı zamandan itibaren, | tam manasiyle canlı — ve hayata karşı gözü açık bir insan yetişme- ğe namzettir. Yetişmektedir bile... Yemeği çok ateşte tutup hem| de yakmamak, otomobili benzin koymadan ve eskitmeden yürüt - mek olmıyacağına göre, — ortada bir takım kanunlar da bulundu - ğunu anlıyacaktır... İşte merak böylece teprenmeğe| başladıktan sonra artık malüma - tın geri yanını tamamlamak ko - laylaşır... — Kullandığı mâaddeler nedir? Nerden gelir? Geldiği yer neyin nesidir? Kim, nasıl kullan-| mış? - Ne zaman?... Bu suretle coğrafya, tarih, ilâ..| bilgileri gene hayati değerini ve çocuğun çıkarabileceği yararlı hükümler yekünunu gözden uzak tutmaksızın öğretmeğe girişecek - siniz... Bu vazifeyi, bittabi, mekteple çocuk ana ve babası birlikte öle- şecektir.. “Bizim yaptığımız da bundan başka bir şey değil,, diyorsanız, eh, demekki mesele yok!, Hikmet Münir | hayı kazarlarken, toprağın altını göz göz ayırmışlardı. Bundan maksatları şu idi: Türk. ler burada hafriyat yaparlarsa, bir mahzen bulduktan sonra, — başka bir mahzenin mevcudiyetine ihti - mal vermiyerek araştırmaya de - vam etmemeleri için, fasrlalı deh - lizlerle sağa sola ayrılan mahzen- lerin adedi arttırılmıştı. Filhakika (Küçük Ayasofya) ve (Büyük Ayasofya) altında yapı - lan o vakitki hafriyata, bir miktar eşya elde edildikten sonra nihayet verilmiş ve kazılan yerler — tekrar toprakla örtülmüş, hattâ bazı yer - leri gene eskisi gibi tuğla ile örül - müştü. Türkler Kanuni Sultan Süley - man devrinde de (Büyük Ayasof - ya) altında hafriyat yapmışlar ve tekrar bir kısım eşya bulmuşlarsa da, o vakit hocaların- verdiği bir | fetva üzerine bu eşyalarım şeame- tine hükmedilerek — taharriyattan vaz geçilmiştir. (Çemberlitaş) — hakkındaki Türklerin kanaati ise, hemen he - men Fatih devrinden Sultan Mah- mut zâamanma kadar değişmemiş ve hiç bir padişğah bu esrarengiz Abidenin etrafına bir kazma vur - durmağa cesaret edememiştir. Sul- tan Mahmut bir gece — rüyasında | (Çemberlitaş) ı altında — büyük lınca, padişaha: “Eğer 4 taşm etrafıma bir kazma vurd! san, bütün cinler İstanbulu edecek ve saltanat elinden cek!,, diyerek, ikinci bir fef la bunun önüne geçmiştir. Böyle esrarengiz bir. ma?'” lan bu âbidenin yıkılmadan, fında ve altında hafriyat yaP'” st fennen mümkündür.. (Pelle) nin Fransa hükümet © dinde yapacağı ufak bir te le bu hafriyata hemen b lir.,, Amerika coğrafya akade de son aylarda verilen i fetansların ve dünya millet rasında henüz keşfedilemiy? âbidelerin iç yüzü tetkik e07 .. (Küçük — Ayasofya) « (Çemberlitaş) âbidesi de et yanda mevzuu bahsolmuştU”” Çeniberlitaşın yirmi m€”'| kında, toprak altında bıı neler olduğunu söyliyen etnografya âlimi, bu âbid rafında - yıkılmadan- ve tarihi kıymetine halel bafriyat icrası mümkün € nu, bunun için bir plân bile İ ladığını söylemişti. * Burada böyle bir parsak, acaba İstanbul $ tar mi dersiniz?!..