“TOBezş5 TTTSİLUY U20 Y YETTAPOZİUZ “zITESSOLMIĞUN — SANIZ NO doğaT — “EPNİZISLLER — “amn rodı) “Sog OpMmnsmınp aA 10XHS) YUumyerue nuUN3nppo wzyy vazmül di yenusnuoy BİYİE OHS UNLOKYUMYD LUYAYJI — TüNSI0LIPa TUyNyI açuyaLKLUR v39PY VA “TUNSLOLIPA öp yaresa) AğaMlAYLAS BuUmG NUNA SA — “Tp sas srmnğıyrek unyng SA Undrey unMA “UNOKATLOS vSNSE YKaĞ 194 “OLSOIK e£ - zaunsıo£nro9) ampıoLnAnNp yozn DU 299 RRLAG VP ZİUNDAEY op aSLIYp “SWLAOS UPYİU ATPUYON 2AY IZI AYUN) *UNloKDE OZŞUYEY Pi — tünaoApıL0s yErvyo güyuzes “zaunyo UyULa “ıpyya “A2) YNLAA UPİL MIZIS ZİuBuyo Yupzag “Eij Hoporasoyç TUy)jo tayısay Buo yuz “TPHOY SA TUYPASS KEANSULAJ PUL)Y HEZY ESULIZ Vöğ TANPAOLTMANS VEIS “amıodyayo erppı numn3npro wnseyi iznunsroAnuoyur mürpesyey — “yus KOGĞYLİ aAğOMIYO vUJUPNLA YısLU yu “TPN3Yİ TUYSYADSANANE 9N 191£08 — TÜZŞUYSY 1996 DU İRRUİNINİ ZUNE 'aNPZALILA e4ysöş HaUŞ TPLRSO YaNYON HaPZIE SY Türkmemlutpje pA yavzap up5 “| zawağapıo eprang oör uppundnp TP ŞODORAİ — BALING UNŞ 1TIS— “epa p — PEyppo3 vj yenayng yz)s EKRING usg yısturSes Yöp ZIUPOYZ0S “uNZIZY — sapanyo eZuyyoy EENAL) INO UPYES J0KE3 98) YaAYPENN *TPIIZ BURSUYE UYUd1D) “mad aÇUaJPEYÇ UPİÇ UNY0 yUEL VUNS semSey TPORİPA YEYESoN UKdUY Luysya arma “eyazany op Yaptayyo myuoğ yar3 nğnp *10 WIPYTDO TEMTEYUY TERIRTOİ Ypwğ ğe *7V O Töoyrap girAPö vurauygmna LEÇUU3 ULEANEDA Y '3 MoŞUNEYENT “$EB SAT KH28108 2909 UKSA eredurez T9 *syoJ “Zunpaolmmus nnğesuyna TUK KÇNY YpeTügi ()30S “doLlmgo3 vKnı “ag wonığop YErEyAyını wOpuNLA p “ZiE) y mğipeureKiyue *UrLATpotuyıSI “O TBIPUSY EL TYRS PöA “Şeg — Tayyaş MEaŞPEE IPLA V “ipa örko 3ug — dIpaıKuy uoLra ğ "Pap “ng sday ağöy ipruresa UOWULIU) ÇUOgT ATPURLdULA YAT yuysoyız “BA ZİWIPEIDD “UNZIZV “TPETULLUN UUYO !“ “a9PEN “TEZAP TELYY 29ğ MoJ93 vp 19KSOWK UMLLOLDU aZIŞ— v -808 1)g IğIpmauş uaznmuz) unuoLı J “TPOPLEY TULEYZA0 WOLPUK *JPafoNON TURLOY 208 jUNs10£Yo3 nu eğunyu ureyıyuy Yaptağ VayLYOIN 9P VAS YSNNPYE ary) “u; pISEU Uzpuo vayğes vöşr İN Y3 9p UISIELEY UNNO “TUYSUUPA UOg— Fajp MYLOY ATA YST “AYUZA düLdeyyoy TPUYAZ ounsaĞa )9 Mruvpo YıdıKcaSıs ayg “uczla ğ “ap “anyop — RuNzawo arAnon wUIŞLULARA 94 gp30 Tuor1ağ gASA anfuog — seyup aa YOPEK NİTUYAZ aSüydayadaTaAP YYT “3euLO TüNfYE “Snumyo PEnzLE yuLaşI np -d0£nanp öppey ga Samuop 93 Sey wepmyroy Syeruyo yıpunıp rroysus Sru OŞK HayBip : azaLaıyıı UOLLa ğ TPOPTAY SULUTUPE UPA -88 YESELUĞUN LÜĞEY YZ ALAY 'NP -1ap apuyöy wrumuLe URUNE IGI3 oddaA J “gPUNAO3 MOYPEM OP IUĞ 1913 Nİ HPun3o3 ewo 0233 UNUO1LA4 DIĞLI, “IŞSNUTIĞU TdUN MAPTAPÇEH WPop 1W0x13, 7 094899Ç Mmfuog — 3808 1Ç UPLYS Te P PY TUKOIZOS TELEY UNUNÇ TUNI 98 D1Y0 NINVASVOVU — u — RAGASTANIN OĞLU — seri bir gurette şehrin surları — ile Monmarter köyü arasındaki orman- larda gezdikten sonra güneş doğar- ken Monmarter kapısından Parise girmişti. Ferron pek snakin görünüyordu, Geceki müthiş idam hiddetini ya- tıştırmış olduğu için Madlene karşı kalbinde şimdi merhametle karışık bir hakaret duygusu kalmıştı. Parisi, sabah gezintisine çıkmış na- muslu bir şehirli gibi yavaş adımlar- Ja geçti. Nereye gittiğini bilmeden yü- rTüyor ve bir yol tutmadan gelişi gü- zel gidiyordu. Birdenbire titreyerek durdu. Tü- viyleri meydanındaki evin önüne gel- Mmişti. Burasmmı istirap ve merakla gözden geçirdi. Sabahın devamlı ve elem verici ses- sizliği içinde bu ev kendisine, daha meş'um görünüyordu. Yapraksız a- #açların ıslak dalları, sisin içinde du- varın üstüne kadar yükseliyordu. gök ona burada her yerdekinden daha ye- isli, ağaçlar daah çıplak; toprak daha siyah geliyordu. Evin kapısı aralık kalmıştı.. Farkında olmadan içeriye girdi.. Buraya kadar nasıl gelmişti? Bunu © da bilmiyordu?. Kapıyı kapatmak aklıma bile ge- meden merdivenleri çıktı.. Evi gezme- Ke başladı. Her şeyi tetkik ediyordu. Süslü sofra takımlarına mahsus oy- malı dolabın bulunduğu yemek odası- na girdi. Üzerine (F) harfi işlenmiş altın kaplı gümüş bir takıma baka- rak başımı salladı: — Fransuva!., Diye mırıldandı.. Sonra birdenbire düşündü: — Ferron da olabilir!.. Bu suretle karısını — öldürdükten sonra talihsiz kocanınm aradığı belki bir masumiyet iziydi. Yahut hiç olmazsa şüphe etmesine yardım edecek bir emare., Şüphe et- mek daha az bedbaht olmaktır. Devam etti: Yakarıya çıkarak, ge- ce girdiği yavaşca ve gürültüsüzce yatak odasmna girdi. Bu odada hiç bir değişiklik yok- tu. Ferron, bayılan karısının yanında diz çöktüğü sırada cellâdim dışardan santi haykırıp haber verdiğini hatır- ladı, Bütün manzara tekrar gözünün önünde canlandı. Dişlerinin arasından murıldandı: — İşte, içeriye girdiğim zaman he- nüz giyinmişti. Bu aynanın önünde duruyordu. Böylece, kolları, saçlarmı düzeltmek için başğmım üstünde âdeta bir yarım daire şeklini almıştı. Talihsiz koca, bu sözleri söylerken aynanın karşısına geçmişti. Fikren o kadar dalgındı ki, kendisi de farkm- da olmadan ayni hareketleri yapıyor- du. Onu bu halde güörenler dönmüş gözlerinden, kan hücumuyle kızarmış yüzünden korkarlardı.. Söyleniyordu: — Evet, evet! Bu aynanın önünde süsleniyordu. Ben ise!, Ah alçak!. Fakat içeriye girdiğim zaman yüzün- de nasıl bir korku husule geldi, Ay- nanım içinde kapmın ağır ağır açıl- dığını ve benim de bir hayal gibi gö- ründüğümü farkedince uğradığı isti- rap.. Birdenbire aynaya korkula korku- Tu baktı: — Oh! Deli mi oluyorum acaha! İşte kapt açılıyor! Tıpkı anun — gibi. Gelen kim?.. Giren kim?, Bir kadın! Aman yarabbi ne görüyorum? Mad- #PUND3 97808 SA SAR TUKT IŞIPAP “zru “HİRAH TUdg,, — SUnsTöğonuzyy tpo “FP3S)) 18 >98 ERURİDLAY dp d0i A)9PPİY SUU Sanönu >OX NPNO) TULE VYÇT *14)198 9p d BE su HaAJZOS Mpzasynı dA Ynuop nzA 1 “APNYOL KIAL) — GaŞYEZ ayg Opunsıpus' 'l'pl'[ll ”OS TPUİĞUL YASYOE VSANEYEĞ TULTADYIT “yıktaıy UNYUNZAK UUPUNYEL 1918 HrapAI) 39 URUYUZ KEPEY EPUĞRL YaNI YUDUE Sayusdai mumdammp ppopunyen urumyu TERE İPE EpuidaK Snyye wepu z zumnyeyo ya3 &aa agLIAPNU sıyod zesya yprmığ “ziğu “EJETUE OPROY! KOĞNY Na WETO TUTY DU YOĞ 'AĞTULNİ VUNUULK UiyLAY azaz *B OPMSNIOZ VP vyoLorY sudud UpENS Na YS UEPULLERUS JAN'I ApFEY NİNp 10 MEPU MUYYUS JUPU YULIYK Upunre £ SA 'TPUJG Üü — repyuojç op tü0 OYOGON SYTOd “AFULARYAZ 99£149Öf — “MIPISİ dagurağ uzan'I — *dIUK EpuANG PpLuyğ “nAŞOGg — IZnun önulanLng YyrA yzyunz 29P9 TAGEN K, vrOLOG OP SUŞT seded W323)YARÇ TÜCEMNYORAAĞ VIYANA — (HU0 uygaKrunasıyog — urpung yıy — TumdoKNURENP 9149 9p YAT — ”p YSNMTNT vyĞUç tumlo Ep ÜŞT TuTS “TEN 'ETUP UNĞUN 21409 PAWOPUH — demur OyAOĞ TU NZYÇ YUSE LCduy — “Panp yery *aüyyo3 magnadoş eşsnsaY Nçg “10xNPIR YüGeİ yod TuKSUY yüyznsns SA göY TUm Gag Trop Y9LUYIN — AZNUNSNUL TOLYPSUUUZ pa3aaAİ düm)sı şoppnur unzN — 39X8ğ ZUYN) Zeyay EIEDYUOÇ “TErY TUT Se apun3sı) UyUOzyYEmı N İNpUNınA YALIARTAS DA XUN *Se rdey tsmynllng nrzru 1999 — syery weteres rzemld - ın SeyroKngağ — disvuyü yKdDUaNĞŞ dUVUN JORAOĞ UYY TULDRYOUN USU ÇAMAD | Yapun $ zppos LÜĞU 3A YümpLoy Tojvll v0 duNUN UNUSİdEY iytlaı “ayyede y surmazyesı NTO VOYOJUORK YHSH — Bepopç urmya azaunğ “apro mpaKEnp Yöd ezensny n0 UIZİS çüRyeyoğ Enuy 9U sovaydı ngg — TZDUNYöNUMANG Iyufa aDUaAĞŞ xa MPPPRS y FHY 1328 ng zi idt “ENYOYAOĞ Kuyduk nnse1ş eye — zapı ouz SSUN1N3 mıg tn Sa yanpnur sTOd “aöyuğe UKST aA PÖTEYEY UÇUT YOL UMZAY 9K SUNEYAIÇ TUNSE HHY ÇEYTP NALL “TEPRUOYE GABIŞ “ÇEY PUETEYEK — zapanı “£ey OÇİUYANE — tANSUULI PUP!A 1devuyayAS$ Tpuujuyey — <npıo d0 HaSI9S NĞ Tünyeyed 91£9s £ — süpzos oğr MHUNZA AŞ PİYEY GEZopP HUŞ NZİSIGES ÇerYI TAPIOLAIİ VUTUUL HYRAN TUPYUOUK Brzos — SAŞURE SeylĞ UMUNPALH "p39 SAYII ap TUTSYUYI ŞUK NANpnur siHOd UHL aa dapaaguy HArLeY SÜNEÇ TUNIZSP mepe N9 vag — ı zUCpUN “ere UyuLLaySıp dz98 Na NNPDUL SIfÖT “TEPLEN '194D04NST YANLLOZ aG TUYEŞ — “T0KYMAISE YANLINİ KSN ÇETY — PP 1394 Zağsy UÇEDA TuYSIPL9) — EYELUSUY "NP3OKUTZ vUNSEPO Su)YOĞ SEpŞUOY OP PHOYE — DAMPNUN Enyod Vp “ENIS YEPNİ azaz YANILIZ yüySASIĞIN VI SEYSUNL YOZDAYIPUSS aSIAK SAA M G ' — 1ZIŞADALOE Bp “Üryel nuwngg Züyününo n d9) FÇ — YIYO NINVISVOVHU — 0g - RAGASTANIN OĞLU - da “Şu kadmı — as!,, derdi ki bu iki e- mir arasında söylenişte hiç bir fark bulurrzazdı, Umumi görünüşü itibariyle insanı titreltecek bir dehşeti vardı. En cesur olan'ar bile ondan korkarlardı. Ke- derli tavrile verdiği — dehşetten ha- bersiz gibi sakin — olarak göründüğü zaman bütün Paris titrerdi. Polis müdürünün pek — fazla cesur olduğu söylenirdi. Bir çok defalar yalnız başına ve silâhsız — olarak sağ çıkılmıyan pisg meyhanelere girerdi. Bazan da pek fena nam kazanaun, fa- hişeler ve serserilerle dolu — bulunan kahvelerde — görünürdü. O girer gir- mez hemen o anda bir ölüm sessizliği hasıl olurdu. Hakikaten Kont dö Monklar korku- nun ne olduğunu bilmiyordu. Çünkü korku bir duygudur. —Halbuki onda duygu namıma bir şey yoktu. Hakikatte kendisi, yürüyen, söz söy liyen bir cesetti. Tribule ona: — Maktel cadısı — ismini vermişti. Bu nam ona uygün gelen bir lâkapdı. Bu ufak hulâsadan — sonra tekrar mevzua dönelim.Mösyö dö Monklar as kere kumanda eden zabitin on adım ilerisinde yürüyordu ki âdeti daima böyle idi. Bu âdeti, dişleri arasından tuhaf sözler mırıldanmağa başladı- gındanberi edinmişti. Belki de bu söz- leri kimsenin işitmemesini istiyordu. Polis müdürü © gün de Haşarat ya- tağı civarındaki bütün yolları dolaş- tı. Sen Denis sokağına girmek üzere iken bir köşede çömelen — bir kadın doğruldu ve kendisine dikkatle bak. tı. Polis müdürü, krz'lar maada her- kesi önüne baktırmağa mecbur etttiği halde bu gözlerin önünde titredi. Atını durdurarak kadını süzdü. Bu yaşı belli olmyan bir ihtiyardı. Elbi- KAT A sesi lime lime idi. Saçları rüzgârla w- çuyordu: İhtiyar kadın gözlerini indirmedi. Bununla beraber bakışında ne yalva- rış, ne korku, ne de küstahlık vardı. Yalnız bakıyordu. Polis müdürü sordu: — Benden ne istiyorsun?... — Hiç bir şey Monsenyör! — Sen kimsin?. — İstırap çeken ve bekliyen bir kadın... — İsmin nef.. — İsmim yok!.. Herkes, Jipsı dıye gağırır. —Seni tanıyor gibiyim... — Ya öyle mi, Monsenyör! Bu sözün söylenişinde gizli bir se- vinç toplanmıştı. — Şimdi seni tanıdım, Bir gün, a6- tırdığım çingene gibi birisini affet- mekliğimi gelip yalvarmıştın... — Monsenyör hafızanız çok kuv* vetli! Bu vak'a olalı yirmi yArA. — Doğru.. Hafızam — kuvvetlidire — Hattâ onun asıldığı gün sen eçllâdın üzerine atılarak onu — müthiş sureti? ısırmışlın... Fakat affolundun! — Bunları unütmuştum Monsenyör Ben muhitimde hafızası kuvvetliler * çinde birinciyim. Buna rağmen sizit — hafızanız beni bile hayrette brrakt” — yor. A Monklar kocakarıya dikkatle bakt” — rak devam etti: — Çingene asıldı! — 0 benim oğlumdu Monsenyöre Jipsi bu sözü pek kinsiz bir söylemişti. — Şimdi ne istiyorsun?... — Hiç bir şey Monsenyür,.. — Geçerken bana niçin baktım?- — Benim âdetimdir... Başka vaek.