—ar , S PEERTE İncrılterenın menfaati bir! yere Lağlanmamaktadır Ingiltere için infirad siyaseti istiyenler ne diyorlar İngiliz Bakanları orta Avru- pa işlerile alâkadar olarak şu ve- ya bu devletlerle konuşmalar yaparken, İngilterenin tek başı: na kalıp hiç bir Avrupa işine ka- yışmaması” siyasetini güdenlerin sesleri daha yüksek perdeden du- yuluyor. Bunlar, İngiltere hiç bir yana katışmaksızın, yalnız. Amerika ile beraber olarak bir siyasi ha- yat yaşarsa Avrupa için de emin bir vaziyet olacağını iddia - edi- yorlar. Ö ea İngilterenin tek başmma kalma- | sı sistemini güdenlerin başında Lord Beyverbruk isimli ehemmi- | yetli bir gezetecinin geldiği ma- lümdur. Bu zat, son yazdığı bir makalede diyor ki: “İngiltere halkınım önünde bu- | gün iki siyaset var. Bunlardan biri hükümet ve hükümete mu- | arız siyasetinin çarpışarak gidi şidir. Muhafazakâr fırka lider. leri ile sosyalist fırka liderlerinin | siyaseti... “Bu siyaset, müşterek emni - yet siyasetidir ve bir çok şekil . ler alıyor. Ayni gayeye erişmek için muhtelif metodlar kullanan havarileri var. Bunların hepsi de Uluslar Kurumuna güveniyor. “Bazıları Uluslar Kurumuna daha fazla kuvvet, salâhiyet ver- mek istiyor. Hattâ bazıları, U - Tutlar*Karümuna İngiliz bahri. yesinin kontrolünü vermek ve sulhu takviye için bunun kulla - nılmasına müsaade etmek iste - mişti. “Diğer bazıları da İngiltere Fransa ile birleşirse, Uluslar Ku- rumundan beklenen maksat ha- sıl olur; bu suüretle İngiltere Av- rupada Fransız siyasi üstünlüğü- nü kuvvetlendirmek — üzere ona filen yardım eder,fikrini besle- mektedir. *Yine bunlardan bazıları, müş- terek emniyetin Avrupada kuv - vetlerin müvazenesile temin olu- nabileceği kanaatindedir. Bu da demektir ki, İngiltere, Avrupada daima zayıf olandan yana çıkar we kuvvetini oraya verir... “İşte bu, İngilterede sürüp gi- den siyaset cereyanlarından bi risidir, “İkinci siyaset vereyamı ise, Ingilterenin tek başına kalması cereyanıdır.,, .. » * Lord Beyverbruk kendinin bu cerayana tâbi olduğunu söy- ledikten sonra, İngilterenin A. merikadan başka hiç bir memle- ketle ittifak yapmasına taraftar olmadığı yolundaki kanaatlerini anlatıyor:! — “Britanya imparatorluğu dı - şında, Anglo - Sakson irkından gayri hiç bir mevcudiyete kar - gı mes'uliyet altına girmemeli - viz,, diyor. Beyvertruk, kendisinin tabi ol duğu siyaset cereyanındaki kü - cük bazı ayrılıkları da kaydettik. ten sonra “İngiltere Avrupa en- trika ve manevralargna iştirak ten vaz peri'melidir., dive devam etmektedir. Döünyaya yıpa:ııı mız en büyük hizmet onun İ—.-' vuzluğunu kendi vicdanının ta - yinine bırakmaktır. Britanya — imparatorluğunun vahdetini Avrupa - siyasetlerine karışmak mahveder.,, . . * Lord Beyverbruk bundan son- ra, “Avrupada bugünkü tehlike- ler,, diye yeniden söze girişerek bugünkü buhranlı vaziyetin bir ökonomik - vaziyeti — olmadığını, belki bundan daha büyük bir şey olduğunu söylüyor. “Bu vaziyet halkm kesesine değil, kalbine — dokunuyor,, di - yor. Almanyanın dışındaki 15 mil- yon Almanın öz Almanyadaki 65 milyon Almana kavuşması davasını ileri sürüyor ve bununla alâkadar memleketleri sayıyor; hattâ Fransada ergeç bir “Alsas reyiâmı,, isteneceğine 1htimal veriyor. Sonra “İsviçredeki Alman hal- kı,, meselesi baş döndüreceğini yazarak bunun ilk - fısıltılarınım işitildiğini de söylemektedir. Ve sözünü ıo)le uıpırlıyınlı diyor ki : “İşte şimdi, Avrupanm müşte- rek emniyet sistemine İngiltere karışmak istiyorsa, bir Avrupa devleti ile ittifaka girecekse, Av- rupa kuvvetleri arasında müva - zene vücude getirmek - dileyor - sa, bunun manevi neticesini kar- şılamağa bazırlanmalısınız. Bu da nedir? Almanların birleşme isteği!.. Sulh namma bu isteğe karşı koymak zaruretindesiniz?. *“İnfirat siyasetini takip eden lerin kanaati şudur ki, biz eğer hürriyet iâtemezsek; harp etme- miz lüzumu ortaya çıkar. Tek başımıza sağlam olarak kalırsak, hiç bir. kuvvetin hücumundan korkmamız — başgöstermiyeceği gibi, kimsenin de bizden bir kö- tülük vehmetmiyeceği aşikâr - dır.,, *. * * Lord Beyverbruk, İngiltere - nin, Avrupa işlerine karışma - dan tekbaşma, yani yalnız An - glosakson ırkına bağlanarak ha- reket etmesi siyasetinin, Britan- ya için, imparatorluk için ve dün- ya için bir ümit siyaseti olduğu- nu söylemekte ve ümit hakkında bir şiirle sözünü bitirmektedir. Ankarada A K B A kitap win'n birinci şubesi modern Sir şekilde Mgaarif Vekâleti karşısında açılmıştır. AKBA sitap evleri her dilde kitap. necmua, gyazete iht'yaçlarına evap vermektedirler. Gerek Çitaplarınızı, gerek kırtasiyenizi n ucuz olarak A K B A kitap vlerinden tedarik -edebil'rsi- niz. Devlet Matbaası kitapları e VAKIT in neşriyatının An- arada satış yeri A K B A ki- ap evlerid'r. AKBA Merkezi Telefon Zirinci şube " 'kinci şube: Saman Pazarı 3137 1761 HABER — Akşam Postası Katil Hâkim! Canileri cezalandıran' bir hâkim meğer müthiş bir cani İimiş.. Bükreş'in yüksek — sosyetesi Kostant'n Pastia, adını Çok iyi tanımaktadır. Bir çok avukat ve hâkim yetiştirmiş meşhur bir aile- nin son evlâdı olan bu zat Bükreş istinaf mahkemesinde yirmi yıl hâkimlik yaptıktan sonra tekaüd olmuş ve Bükreşin eski sebze pa- zarı civarındaki gayet şık köşküne çekilmişti. Bir çok emlâk ve akarı, banka- larda şişkin hesapları olduğu hal- de memuriyetten çekildikten son- ra da, boş durmak istememiş ve bir yazıhane açarak avukatlığa bşlamıstı. İşte bu adamın son gün- lerde müdde? umumilik emrile tevkif olunrak umumi hapishane- ye tıkıldığı havadisini Dimi Veata gazetesinin ilk sayfasmda büyük puntolu yazılarla okuyan — bütün | Bükreş halkı şaşırıp kalmıştı: Ga- zete şöyle bildiriyordu- *“Bükreş Emniyet Müdürü, Pas- tia imzalı bir mektup almıştır. Bu mektup Viktorio Voiço adlı hiz- metçi kadının evinde öldüğünü, ancak kend'si ameliyat olmak ü- zere bir hastaneye yattığından is- tintak hâkimlerinin sorgularına cevap veremiyeceğini yazıyordu.,, Poliş memurları mektubun gös- terdiği yere koşmuşlar ve orada bir tüfek kurşunu ile ölmüş kadı: nin cesediyle karşılaşmışlardır. Cesed evin kilerinde bir kan der- yası içinde uzanmış, yanı başında da bir tüfek duruyordu. İlkönce kadının kendi canma kıymış oldu- ğu düşüncesine sapıldı. Ancak or- tadaki bazı delâil şüpheli görül- dü, Kadın öleli kırk saat geçmişti. Hâdiseyi bildirmiş olan sabık hâ- kim hastaneye gitmeden önce, bir kaç dakikasını feda ederek polise müracaatla işi kendi de ağızdan anlatbilirdi. Arştırmların derinleştirilmesi- ne karar verildi. Çok geçmeden meraklı bir takım tafsilât meyda- na çıkmağa başladı. Komşular sorguya çekildi. Bun- lar hâkimin hiç kimse ile temas etmediğini, ayni zamanda metresi $ i İ —— ——— ——— — —— —— ——— —— ——— —— — SESLETDN (S SN ŞA lemi;tordu. Ve nihayet dolapların | çözülemiyordu, İşte bu sıralarda kimsenin eve girmediğini söyle-| | Nakleden: , | ( Vâ-Nü ) diler. Bu adam esrarlı, biraz ya- bancı gibi ve çekmekte olduğu kara ciğer hastalığından büsbütün sin'rli, en küçük şeylere bile kızan kötü huylu bir adamdı. Ölen ka- dın ekseriya onun bu huylarımdan şikâyet edip dururmuş. Sarhoş ol- duğu zaman kadını kırpaçla dö- ver ve onun bastığı çığlıklardan hüyüiı bir zevk duyarmış. İnanıl- mıyıcılı kadar tuhaf huyları da varmış, Köşkünün en şık bir su- rette döşenmiş odalarında otur- mayıp, yukarıda sözü geçen kile- rini terc'h edermiş... Kilerin bütün duvarlarını yapma çiçeklerden ö- rülmüş tuhaf çelenk ve taçlarla süslemişti. Bunun üzerine istintak hâkim- leri hastaneye kadar gitm'ş ve sa- bık hâkimi eski sebze pazarındaki evine kadar götürmüşlerdir.. Muhtelif mütehassısların dü- şüncelerine dayanan müstantik- ler, ayrf ayrı sebeplerden dolayı bu işde bir cinayet eseri sezmişp lerdi, Cesedin taşımakta olduğu yara bir intihar düşüncesini büs- bütün imkânsız kılıyordu. Sonra hizmetçinin ölümüyle sabık hâki- aa nn nnn dk | Mmin İhbarı arasında geçen kırk | saatlik müddet bir türlü izah edi- Esir Kadın Üa HABER'in tefrikası No. 47 Aşk ve His Romanı BereereneeseeereererrerenErannA Ihtiyar kızın can sıkıcı bali, iki- | söyledi.., Sizi iz'aç etmek hakkı - sini de, müşterek bir his etrafımda | nı haiz değilmişim... birleştriyordu. Vahdin, “kendi evinde,, , Gmirane bir tavırla ko- nuşması, Kâmilenni — zıddına git- medi. Hattâ, ismini söylemiş olma- sından hoşlandı bile.. Bunun üze - rine yumuşadı.. Matmazel Jackson, sustu.. Şim- di, genç erkek, bütün — bu muhit içinde sade karısmı görüyordu « Beyaz elbisesini giymiş.. Vücudu- nun şekli eskisi gibi.. Yüzü solgun, gözleri irileşmiş.. Kâmile de sus - tu. — Rüyalarına hâkim olan bu erkeğe bakmağa başladı.. Hemen şimdi neredeyse bozulacak olan bu süküt, onu korkutuyordu. Çok heyecanlı bir dakika., İhti- yar krzm, bütün hayatınca unuta- mıyacağı biran.. Bu — bakışlarda bütün aşk mânasmı, — mürebbiye anlıyordu.. Kâmlienin onu tutma - sına imkân kalmadı, kaçtı, gitti. Onları başbaşa bıraktı.. Kapı, üzerine, ancak kapanmış, kapanmamıştı ki, Vahit: — Geldim, Kâmile, çünkü Fe- rit.. - diye söze başlamıştı.. Kadın, onu, susturdu. — Hiç bir hiddet alâmeti göstermeden: — Gitmemelisiniz.. Buradan gitmemelisiniz.. Sizin için hiç bir şey yapamam... Beni bırakınız.. Eğer erkek ona doğru bir adım atmış olsaydı, her şey yıkılacak - tı: Gururu, kendini tutması... Her şey... Mukavemet edemiyecekti., Lâkin, Vahit; * bu müinimini mahlüka acıdı.. Feridin sözleri-de aklına geldi: “— Bu kadının yakasını bırak, Vahit!.,,,, Başını önüne iğdi: — Üzülmeyin, Kâmile.. gide - rim.. İçeri girdiği hem kapı, hem pen- cere şeklinde methalinden ayrıl - mamıştı.. Kâmile başını kaldır - mış, kaşlarını çatmış, ona bakıyor- du. — Ben, tavaf için geldim... Fe - vit, sizin bahliyar — olduğunuzu hâkime ait kanlı bir gömlek bu- lunmuştu. Pastia bütün sorgulara karşı kaçamaklı cevaplar vermiş ve ci- nayeti hep inkâr etmiştir. Hele gömlek meselesinde eski bir hâ- kim sıfatiyle bunu yok - etmesini de bildiğini, halbuki cinayeti ken- disi işlememiş olduğundan bunu olduğu gibi bırrakmış — olduğunu, binaenaleyh gömleğin masumiye- tine en büyük delil teşkil ettiğini söyleyip durmuştur. Sözde hâdise gecesi aşağıda bir gürültü işitince yataktan fırla- yıp hizmetçinin odasıma koşmuş ve karanlıkta ayağı bir şeye çarp- tığından yere, cesedin üstüne yu- varlanarak, gömleği kana lıulın—i mış! İşte bu yuvarlanma “netice- sinde esasen fıtık olduğundan ka- sığı dışarıya fırlamış ve saatlerce baygın kalmışmış.. Ayılınca üstü- mün başının kanla boyanmış oldu- ğunu görmüş ye hastaneye gitme- den evvel çamaşır değiştirmek mecburiyetinde kalmış.. Ortada başkaca delil ve şahit olmadığından meselede böylece esrarlı kalmış noktalar bir türlü Bana karşı beslediğiniz son damla şefkati de istismare kalkmamalı imişim.. İti- raz etmeyin. .Buna ben söylemiyo- rım, cevabınızı beklemeden, bura- dan hareket ediyörum.. Hattâ- bu şehirden gidiyorum.. Başka yerde nasibimi aramağa.. Bu kararı ver- dikten sonra, kendi kendime biraz hürmet ettim... Biraz hürmet... Ve mazideki müşterek hayatımızı ha- tırlamak cesaretini kendimde bule dum.. Ben, gene eskisi gibiyim.. Tam eskisi gibi.. Hiç değişmedim. Aklına gelen herşeyi yapan takı - mımndan... İçimden gelen hamlenin emrine gene uydum.. Feritten ay- rıldım... Buraya geldim. . Sizin itiyatlarınızı — değiştirmediğiniz kanaatindeyim.. Evde herkes uyu- yor ve ben bahçede dolaşabilirim diye düşündüm.. “Düşündüğümü de — yaptım.. Bahçeye girdim ve gezindim.. Yak nız evin pencerelerinden birinin aydınlık olduğunu gördüm. Bura- ya birkaç dakika baktım.Ve sonra. Beni affediniz.. Hangi devirde ol duğumuzu unuttum.. Pencere, göz. lerimin önünde, beni vaktiyle bek- lediğiniz pencereye inkılâp ediyor- du. Ben de, sizin bekeldiğiniz o adam oldum, Birân iiçnde..Şu ma- hut işaretler, ağzımdan, kaçtı.. E- min olunuz, bu böyle oldu.. Ve bu işaretlere Matmazel Jackson ce - vap verdi... Ona şunu sormak ar - zusunu bir türlü kendimden uzak- Taştıramadım: — Acaba sahiden bahtiyar mıydınız?. O ki, sizi ga - yet iyi bilir/bana bunu söyleyebi - hirdi.. Fakat, işte şimdi sizi karşım- da görüyorum.. Halimleşen, ifa - deniz, hayalime nakşoluyor.. Bu hayal, bende kalacaktır. “Şimdi artık sizin — için hiç bir şey değilim.. Bir mâna ifade et - miyorum... Bana, kinsiz bakabi - lirsiniz.. « —— li ' XESDE “Deyamı var) | birinin en kuytu köşesinde sabık| sinema filmlerini andıran bir hâ- dise olmuştur: Pastia'nın kendi malı olup da bundan bir çok yıl önce oturduğu çiftlikten bir yanaşma çıkagelmiş ve toprağın altında derin kazılmış bir çukurda sarışın genç bir kıza ait bir ceset bulunduğunu — ihbar etmiştir. Toprağın killi olması do- Tayısıyle bu ceset orada aşağı yü- karı oön yıl Kadar kalmış olmasına Yağmen hiç bozulmamıştır. İşte bu ihbar karşısmda artık şüpheye mahal kalmamıştır. Demek ki bu hâk'm cemiyete adalet dağıtmak için bir taraftan canileri cezalan- dırirken bir taraftan da kendisi cinayet işliyordu. Pastianm inkâr- ları karşısında bu ikinci cesedin hüviyeti bir türlü anlaşılamamış olmakla beraber müddei umumi tevkif müzekkeresini kesmiş ve ,sabık hâkimi umumi hapishaneye göndermiştir. Şimdi bütün Bükreş halkı muhakemeyi dört gözle bek- lemektedir. -Elde edilen delâile bakılırsa bu sabık hâkim sadisttir, yani e- ziyet etmekten, cinayet işlemek- ten zevkalan fena ahlâklı bir za-