'Nikbin İle bedbin Ahmet Karcan ve Mehmet Ta- , ttiki arkadaştılar. Birincisi | RYanın en nikbin, öbürü ise en Gbin adamıdır. | Bir gün biribirlerine tam Sü- Maniye camiinin — karşısında Si harbiye nezaretin'n yüksek | *Yarları altmda rastladılar. — Nasılsın Karcan? — Çok iyi.. Ya sen Tamer? —Çok fena.. — Nereye gidiyorsun? — Balıkpazarına.. Birine bor- *N var, onu vermeğe ıidiyonıııı.W — Alâ.. Ben de oraya ıidiyc-; n Dükkânım kirasını alacağım. | — B'liyo musun aklıma ne geli- ** Karcan? Bu duvarın altından #çerken birdenbire duvar üstü- | tüze yıkılsa... —Ve tesadüfen bize bir şey ol- | ta da duvarm içinden bir küp *lüsu altın çıksa... — Fakat hükümet derhal altım- 1 müsadere etse... W — Bize de yüzde elli ikramiye Üse,., , — Yolda paraları düşürüp kay-| Stek,.. | — Arkadan gelen bir başka a- bu paraları bulup bize iade be... — lade edereken paranın bir nmı aşırsa... i aşırırken gö- | ları bize ge- | — Fakat eve vardığımız zaman | in yanmış olduğunu görsek.. W — Ev sigortada olsa ve parala- | " |trtesi günü tıkır tıkır alsak... J — İş yalnız bt — kadarla kal-| . |*ıp sevgili karılarımız da ateş- * içinde yanısa... — Biz de kend'lerinden daha! | hç, daha güzel, daha zengin ikt| — dın bulup bunlarla evlensek. — Eh! Artık çok oluyorsun! “adi ağzına bir yumruk — vurur- | > Bu suretle bir türlü dişçiye "ldip çektirmeğe cesaret edeme- 'Üm dişim kendiliğinden düşse.. | Tamer daha fazla dayanama- | Karcanın üstüne hücum etti. Tcan kendisine mükabele et- kte aşla geri kalmadı. Bir pa- *dı bir gütültü koptu. Nihayet dlisler yetiştiler. Her ikisini ya- 'ayrp karakola götürdüler. Fakat aksiliğe bakm ki Kar- la Tamer kavga ederlerken o- dan geçmekte olan ihtiyar bir “dma çarptılar. Zavallı kadın t d Yahına yaklaşanlar, iki arkadaşı yakalayıp | ola götürdü. Ve kendilerini 4' _odıyı hapsetti, Artık hiddet- | geçmişti. Söze gene Tamer ladı: ı!:leîo'!'rdün mü başımıza gelen | » — İşi o kadar büyültme canım. 9 bu hâdiseden pek âlâ mem- Ş bile kaldım. Bahsettiğim u- uz dişim düşütüğü gib: bu sa- * ynum ağrıyordu, o da geç- Ç Fakat sormuyorsun? Belim-| fena halde zedelendim. ) Bu bahane ile çalıştığın da-| ; *N en az on beş gün izin alır, dn) 9* gel keyfim istirahat eder- — Sapkam da kayboldu. Üa Şapkan zaten kendinin de- quçen hafta tiyatroda yan- &_ değiştirildiğini ve bu şap- hatşz çok dar geldiğini, l'hî Atmağa karar verdiğini söy- k"_ mıydın? Bu suretle ondan Ttülmüş oluyorsun, Fena mı? — İşimden geri kaldım. | — Daha ne istiyorsun? Para ce-| binde kaldı. —Fakat sen de paranı alama- dın ya? —Ben bundan çok memnunum. Vakıa para alacaktım. Alacaktım | amma parayı derhal başka — bir borca yatırmak mecburiyetindey- | dim. Ele geçirilen b'r parayı baş- ka bir yere vermenin ne kadar bü- yük bir istirap olduğunu bilmiyor musun? Tamer hiddetden homurdandı. Her ne pahasına olursa olsun Karcana tekrar hücum - edecekti. | Fakat ağrıyan beli buna müsaade | etmedi. — Of belim! —Bundan memnun olmalısın. | Üzerime bir daha hücum etseydin belki başka bir yerin daha zedele- | nirdi. — Sen hakikati görmüyorsun! Zavallı kadımı öldürdük. Şimdi kimbilir. ne olacağız? Evyelâ mahkemel'ere düşeceğiz. | — Bu suretle meşhur oluruz. —— En az on beş sene hapis.. — Daha doğrusu on beş sene Bir altın madeni Bir atın dişlerinin eksik olması yüzünden bulundu Avusturalya'daki Yellowdine | altın madeni, yaşlı bir atın dört tane dişi eksik olması yüzünden | bulunmuştur ! Bu at yirmi yıldan beri Avus- | turalyada altın madeni aramakta olan Çarli Palmer adlı 50 yaşla- rında bir İrlandalımın malıdır. Çarli on yedi senedir bu atın sır- tında, Avustralyanm dağ, dere, tepe ve çöllerini dolaşmaktaydı. Altın tarlaları bulmak için bütün Garbi Avustralyayı dolaşmıştı. Günün birinde cebi meteliksiz, ! karnı da bomboş olarak S. Cross şehrine düşmüştü. Burada Whin- Fela adlı bir arkadaşı ona yardım etmiş, madenciliğe mahsus takım- | lar satın almış ve şehrin 60 - kilo- metre kadar cenubunda altın bu-! lunmak ihtimali olduğunu da söy- lemişti. | Palmer düşündü taşındı. Fa-| kat oralarda otlak meselesinin zor | olacağını hatırladı. Çünkü yaşlı | istirahat... — Kimbilir? Belki de bizi sarlar, — Belki de beraet, — | — Sen sayıkla!, İpi boynunda | görünce aklın başına gelir. | — Asılırken ipin kopabileceği- ni ve ölmekten kurtulabileceğimi- zi unutuyorsun ! — Başka bir ip takarlar. — © da kopabilir. — Gayet sağlam bir ip bulur- [ lar. —Bu sefer de sehpanın ayağı| kırılır. | — Yeniden demirden'ayak yas| parlar. | — Yer çökebilir. — Sağlam b'r yerde yaparlar. — Cellât ölebilir, — Başka bir cellât bulurlar. — O da ölebilir. | Tamer hiddetinden titriyordu. Karcansa hafif bir ıslık çalıyor- du. Birdenbire kapı açıldı. İçeriye bir kaç adam girdi. Tamer: — Mahvolduk diye mırıldan- dı. Karcanın ağzından da: — Kurtuluyoruz galiba! Sözü çıktı. Adamlar Karcanın durdular: — Tameri dava ediyor musu- nuz? diye sordular, Tamer Kar- candan önce cevap verdi: — Elbette dava edecek! Fakat Karcan: — Hayır dava etmiyorum. Ce-| vabını verdi. Tamer daha fazla önünde | dayanamadı: — © halde ben kendisini dava ediyorum dedi. Buna da komiser cevap verdi: — Karcana evvelâ sizin hücum ettiğiniz tahakkuk ettiği için dava | edemezsiniz. | — Pek âlâ. Öyle ise bizi tevkif- | haneye gönderiniz. Biz ihtiyar ka- | atınm dört tane dişi eksikti, bera- | berinde bir çok da yonca taşımak lâzım gelecekti. Bunun üzerine Heeney adlı bir | #maden arayıcısı, Yellowdine mımn- takasını tavsiye etti. Burası Pal- merin işine geliyordu çünkü bol| çayırlıkları vardı, | Ata yem tedarik etmek için ar- kadaşlardan iane toplandı. Pal- mer de söylediğimiz mımntakaya daoğru yola çıktı. Buraya varınca, araştıracağı toprakları temizle- | mek için üç hafta uğraştı. Niha- yet bir damara”' tesadüf — etti ve bunda da mâdencilerin - “renk,;| Tâkabını verdikleri altımı buldu. | Damarın peşini brrakmadı ve çok geçmeden bunun zengin bir ocak olabileceğini kesfetti. Bun- dan sonra kendisine yardım et- miş olan arkadaşına giderek me- seleyi anlattı. Bu sefer Whinfela | ile birlikte damara gittiler. Bera- berlerinde İsveçli iki kişi daha gö- türmüşlerdi. Bu adamların dördü de müte- hassıs arayıcılardı. Bir iki iskan- dilden sonra Palmer kaza merke- zine koşarak milli emlâkten olan bu toprakları kendi namına tem- | lik ettirdi. Arkasından da resmi bir araştırma ruhsatnamesi aldı, | 24 hektardan ibaret olan , bu toprağın şimdi değeri yarım mil- yon İngilix lirasıdır. Palmer, ara- | zisinde, atıma yem tedarik için ia- ne vermiş olan iki arkadaşı ile or- takdır. Madenin işletme imtiyazı yakınlarda kendisine verilecek- tir. Toprağı yarım milyon liraya sattıktan başka işletme imtiyazı | için büyük bir yekün alacaktır. Zenginlik ekseriya ehemmi- yetsiz bir tesadüfe bağlı bulun- maktaymış!.. —— yen iflâş etti. Cebimdeki parayı vermeğe mecburum, dına bililtizam çarparak ölümüne sebep olduk. | Bu sefer başka bir adam cevap | verdi: | — Ben belediye doktoruyum. İhtiyar kadını muayene ett'm. Si- zin çarpmanızdan bir kaç saniye evvel kalp durmasından ölmüş. Komiser de ilâve etti: — Serbestsiniz! | İki arkadaş dışarı çıktılar. Ba- | Irkpazarma doğru yürürken gene | konuşmağa başladılar: * - — 'Gördün mü Karcan? Nazari- | na ayni zamanda geliyor. — Daha iyi ya düşürüp kaybe- | debilirdin. Borc ödemek kadar| büyük saadet olur mu? — Sen de para alıp başka yere vereceksin ! — Bu da bir şey ifade etmez.| Borç vermek de saadet, alacak | almak ta saadet. Bu iki saadet ba- — Ya kadın sektei kalpten öl- meseydi de, kendisini biz. öldür-| müş olsaydık? — Bu suretle ayrılmak - üzere | Çoc uğunuz hitaben yazdığ Oğlunuz büyüdüğü zaman âşik olursa ne yaparsınız? Gelininize karşı nasıl bir vaziyet takınacaksı- nız? Bu sorgular her annenin kar- şılaşacağı en büyük meselelerdir. | Aşağıda okuyacağınız satırlar| şimdi 27 yaşında olan bir annenin bundan yirmi yıl sonra okunmak üzere kendi şahsına yazmış oldu-| ğua bir mektup.. Kadın bu m:klıbu: aile avukatına teslim etmiştir. “Çok daha yaşlanmış olan sev- gili kendim: Bu mektubu oğlum R... üç buçuk yaşında ve etrafımda oynarken ya- zıyorum. O, hayatrmızın sevinç kaynağıdır; zekâsımın büyümesini ve mesuliyetlerinin inkişaf seyrini | en derin bir alâka ile gözetlemek-| teyiz. Ey çok daha yaşlanımş olan ken-| dim, onun bu tatlı çağlarını aca- ba hatırlıyacak mısın? | Bugünlerde sarsılmış ııldı.ıiımu1 sanıyorum. R.... evleneceğini söy- ledi. Sen de seçmiş olduğu kıza | karşı bir kıskançlık ve kır;mlıkl duyuyorsun değil mi? Fakat rica ederim yapma.. Duy- gularının sana galebe çalmasına meydan verme! R.... nin Labasiyle| kendi aranda olup biteni, ilk ev-| Hliğin tatlı heyecanlarını hatırla-| yıver,.. R.... nin de ayni şeyleri tatma-| sını istemiyor musun? Sen (şaşır- | dım ben diyeceğim) onu ne emek- lerle büyüttün, onunla oynadın, onu ara sıra azarladın, fakat ona vermiyeceğin bir şey var... Eğer gelinini bir gasıp sayıyor: | san; doğrusu haksızlık ediyorsun Hatırlar mısım bilmem: Senin de kaynanan R... nin babasına alâka göstermekte ve üstüne başına bak- AF gi gel pT evlen irken.. | Bir annenin kendi kendisine ı bir mektub zardın? Bunların hepsi geçti. Fa- kat önceleri sen ve kaynanan ne kadar sıkılmış, kızm 4 ve üzülmüş- tünüz? Bunun tekrarlanmasına meydan verme.. Neden bilerek ve istiyerek baş- ka bir kadımı, hele bu kadın se- nin sevgili oğlunun seçtiği kimse ise, azıcık olsun incitmeli? (Hem de ayni zamanda kendini de incit- miş olacaksın. Bunu yapma. Değ- | mez!i) Eğer oğlunu daima kenıli etck- liğinin kemerine bağlı olarak tuta- bileceğini sanıyorsan aldanıyor « sun.. Ancak bu evlenmenin, senin bü- tün ilk sevgi ve terbiyenin — bir neticesi olduğunu ve kendiain ko- cana karşı olan duygularm aynini gelininin de R... e karşı duymakta olduğunu ve böylelikle oğluna sa- anet verdiğini, seni bazan şaşırtan meselelere onun maruz kalacağı- nı takdir ettiğin takdirde sana ö- ğüt için gelince ona uslu akıllı na- | sihatler vermeğe hazır bulunursun. Kalbinde daima şefkat ve samimi- yet besliyecek olursan oğlunun sa- adetin? eskiden uğraştığın gibi boyu”a kuvvetlendirirsin.. Şimdi R.... nin yüzüne de balrp da günün birinde koskoca bir a - dam olacağını gözümün önüne ge- trdikçe kendi kendime — gülüyo- rum, Sanıyorum ki sen de doksan beşinde böyle yapacaksın.., * Yukarıki mektubu Londranın Sunday Ekspres gazetesinden al- dık ve buraya yazdık. Analığın Milliyeti yoktar. Bu sıfat, evren- seldir. * » TI iyçugasi$İ T laşyyyaıi FUF gy yg3! OKT aç ae gglAALAR K gaa Hilâliahmere hizmet vicdan borcudur. Hilâliahmeri unutma! O, Hilâliahmere âza olmak senin şefkat ocağındır. vatan için bir kuvvettir. Hilâliahmere âza o!'unuz. Yardımsızları sevindirirsiniz. TIT egi yagagız P gayaggasFĞA T y gel Kİ Vp olan genç bir karı kocanm ıyrıl-ı' mak istemelerine sebep olan kay- nanaları ortadan kalksaydı? Y TTT a ggygaFEYLEMaygayass AA yayyoaEM MK gaay y HAk* Artık ötesini siz tahmin edin! Murad SERTOĞLU.