e B Y. Kadircan Kıflı ..... _ıııın-.ıı-—' Şarkıları söylem fakat Graçyoza hiç oralarda olmı_ıyor — Sahiden tanryamadım... An-| tak bir defa görmüştüm. Hakkım| Yok mu?... Hatırlayamadığıma i-| Hânınız !... — Olabilir!... Bunları neden Söylüyorsunuz? Size Bir şey - sor- Madım ki... Yalnız anlamak iste- diğim bir şey var: Bu delikanlı si- Ze babâmın konağını — niçin sor- Muştu7?... — Şey... Kimbilir?... Belki de... — Anlaşıldı, bunu da bana söy- lemekten çekiniyorsunuz!... Konağın önüne — gelmişlerdi. Graçyoza, gondoldan mermer ba- samaklara çıkmak için ona yar- dım eden Periniye: — Yorulmayınız!... Dedi. Başiyle hafif bir Vererek içeri girdi. Ertesi gün Graçyozayı almağa gelen Periniye hizmetçi şunu söy- ledi: — Markiz Hazretleri rahatsız-- dır. Bugünkü gezintilerini yapa- mıyacaklardır... O gün Ali reisin de canı sıkıldı, çünkü o da ne açıklarda, ne de kanallarda Graçyozanın göondolu- Y -- roslamamışstr Yalnız, dönüşte konağın önün- den geçerken pencereleri açık gör- dü. Sarı kız oradaydı. Ali reis şarkısını söyliyerek iler- ledi. Bir an için gözgöze ve yüzyüze geldiler. Graçyoza şimdi bu güzel ve a-. Onu görmüştü.. tik delikanlıyı daha yakmdan gör- müştü. Ve tuhafı şu ki onu eski- denberi tanıyor gibiydi. Onu tanıyordu. Hem de çok iyi| tanıyordu. Fakat nerede?... Kotra uzaklaştı ve kayboldu. Graçyoza şimdi geniş koltuklar - dan birine oturmuş, hatıralarını Kittikçe gerilere doğru yürüterek Bıki yılları araştırıyor, orada, bu Ankonalı şövalyeye dair hatırala-, Tının kaynaklarını bulmağa çalışı-| yordu. Yoksa, bu delikanlı onun için belki de sık sik Venedikte ras- gelinen yakışıklı — şövalyelerden| farksız olacaktı. | Onu daha önce, belki beş, belkıı ©n yıl önce nerede ve nasıl gör- Müştü. 'Onu nereden tanıyordu?... O gün, akşama kadar bunu dü- tündü. Gümneş battıktan sonra o- da hizmetçisi Vikont Perininin| teldiğini haber verdi. © sabah bir daha bu gençle gez- Meğe çıkmamak için kararını ver-| diği halde bundan hemen döndü Ve önü: — Buyurunuz aziz dostum!.. Diyerek salonda karşıladı. Perini ondan hiç ummadığı hal- de gördüğü bu iltifattan çak «se- ““mî!ü. Yerlere kadar - eğilerek telâmladı: — Umarım ki Marki Hazretle- Tinin hastalığı artık geçmiştir. Teşekkür ederim. Bir şeyim H—'Ğl Geçici bir baş ağrısı o-| selâm |ÖCÜ . Perini kitarasını,çalarak en yeni | yapacağım. Bu gezintiler, beni ne | gördüler. Sanki gondoldan haber- | man sol taraflarından — bir sıra | göondol göründü. Bunlar on beş Ihracatta hangi| No. 58 ' Büyük Deniz Romanı eğe yelteniyor, lacak!... Bu yüzden bu sabahki gezintiyi yapamadık, Fakat yarın 'sabah, ne olursa olsun, her halde| kadar da avutuyormuş!... Perini hem şaşıyor, hem de ağ- zı kulaklarına varıyordu. Ertesi gün kanaldan çıkan Graçyoza ile Perini, beyaz kotra- yı kendilerinden — epeyce uzakta sizdi. Alabildiğine açılıyor, ufka kadar gidiyor, sonra oradan kıyı- lara vurarak Sidonun yeşillikleri! arkasında kayboluyordu. | Perininin yüzü gülüyor, Graçyoza, göondolcuya: — Daha açılalım!... Dediği ve elden geldiği kadar açıldıkları halde kotraya yanaş - mak şöyle dursun, gittikçe uzak kalıyorlardı. Güneş epeyce yükselmiş, gezin- Hiyi her günkünden daha çok uzat- mışlardı. Perini kitarasını çalarak en yeni| şarkıları söylemeğe yelteniyor, fa- kat Graçyoza hiç oralarda olmu- yorda. fakat Dönerken ikisi de yeisli idiler. — MGraçyaza,, - Şöyalye., Beneventi ile yakından görüşemediği, Peri- ni de aralarına giren bu uğursuz. herife rasladığı için kızıyorlardı. Büyük kanala girecekleri za - kadardı ve bir gelin götürüyorlar- dr. Konağın kapısına yanaşabilme- leri için bunların arasından geçe- ceklerdi. Hepsinin geçmesi için epeyce zaman lâzımdı. - Graçyoza acele etmiyor ve bu gelin alayını dalgın dalgın seyre- diyordu. Fakat Perini fena halde sinirlenmişti. Hele bir dizi Bur- | juva kayığının geçmesini bekle- mek onun kontluk gururuna do- kunmuştu. Gondolcuya bu dizi - nin arasından geçmesini işaret et- ti. Gondolcu altı yedi adım aralık- la geçen kayıkların arasından ko- laylıkla geçebileceğini sanmıştı. Fakat: — İşte geçtik!... Diyeceği sırada ona amut ola - rak gelen göndol, Graçyozanın o- turduğu yerin biraz gerisine bütün hıziyle çarptı. Bir sarsıntı ve bir gürültü!... Çarpan gondolcu çığlığı bastı: — Kör müsün sersem herif!... İki dakika — bekliyemedin mi?... Hiç buradan geçilir mi?... Şimdi benim zararımı kim ödiyecek?... Kayığının yamılan ve çatlıyan baş tarafını gösteriyor, sövüyor - dü. ğ Ayni zamanda — Graçyozanın goöndoluna atlamış, gondolcunun | yakasından tutarak pıtıklmiı' başlamıştı. I (Devamı var) vasıta kulla- nılmalı? Ihracatçılar tren tari- fesinin ucuzlatılma- sını istiyorlar Ötedenberi ihraç eşyamızın Al- manya ve merkezi Avrupa mem- leketlerine ihracında başlıca yol olan Tiryeste transit tarikinin ih- raç mallarımız için, bugünkü şe- rait dahilinde hiç de iyi bir yol ol- madığı anlaşıldıktan sonra yeni yollar aranmakta olduğunu yaz- | mıştık. Alâkadarlar bir taraftan | Tuna yolunun bu işe ne dörece el- verişli ölduğunu tetkik ederken diğer taraftan da şimendifer yo- lunun —daha süratli ve daha kısa olması itibariyle— vaziyetini tet- kik etmektedirler. Tren yolunun bugün için, bir çok mahzurları görülmektedir, Alâkadarlar önü- müzdeki ihraç mevsiminde bu mahzurların ortadan kalkmasını beklemektedirler. Dün bu hususta kendisiyle gö- rüşen bir muharririmize ihraç ta- cirlerimizden Kapzımallar Cemi- yeti Başkanı Ziya Kılıç oğlu şu i- zahatı vermiştir: — Tiryeste yolunun yerine mer- kezf Avrupa memleketlerine ve Almanyaya ihraç — mallarımızı gönderecek yeni yollar aramağa mecburuz, Şark Demiryolları ile ihraç mallarımızı sevketmek mu- hakkak ki şayanı tercihtir. Yalnız bunun için bugünkü vaziyetin de- gişmesi lâzımdır. Evvelâ, hattın bizim olan kısmında asgari tarife tatbik edilmelidir. Bundan sonra Almayaya kadar olan yol üzerin- de bulunan memleketlerin Yunan ve Bulgar-yaş meyva ve sebzeleri- ne ve transit eşyasına tatbik ettik- leri tenzilâtlı navlün tarifesinin bizim için de tatbikini hükümeti- Miz temin etmelidir. Bundan sonra ihraç maddeleri- nin bulunduğu vagonların, ehem- miyetlerine göre, katardan kesil- miyerek gideceği yere kadar doğ- ru olarak götürülmesi temin edil- melidir. İhraç edeceğimiz yaş meyva ve sebzelerle daha bazı maddeler için Yunanlı ve Bulgarların kul- landığı şekilde soğuk hava terti- batlı vagonların kullanılması lâ- zımdır. Şark Demiryollarının e- linde bu vagonlar yoktur. Bu şe- kilde vagonları tedarike şirket mecbur tutulmalıdır. Komşularımızın tatbik ettikle- ri bu usülleri ve çareleri biz de te- min ettikten sonra Avrupaya her nevi yaş meyva ve sebzeyi biz de ihraç ederiz ve biz bunun için da- ha müsait istihsal ve fiyat şeraiti- ni haiziz. HABER Akşam Postası İDARE EVI ll'l'AN.Uİıı ANKARA CADDESI “Telgraf Adresli İSTANBUL HABER 'Telefom — Yazıt 28872 — İdare: M8tO ABÖNE nknııî_'î 6 18 aytık Türkiye: tıı ıu 060 1850 Krş| Benebii 130 445 840 1610 iLÂN TARIFESİ Ticaret HAnlarmın satırı 1850 ııııııııııııuıııı—ıı Sahibi ve Neşriyat Müdürü. HASAN RASİM US | Basıldığı yer: (VAKIT) Matbansı Türkçeye Geçircn : NA-BI Gebidelikler Ali Cengiz iki tarafına bakma - | dan doğru merdivenlere tırman - dı. İkinci kata gelince iki hama - lin aşağıya büyük bir — dolap in - dirdiklerini gördü. Yer dardı. İki İmkânı yok, burada sığımamazdı . Aşağıya inmekten başka çare lıu- Jamadı, indi.. luğu merdivenlerde aldı. Hiç bir düşünüyordu. Fakat, üçüncü ka - ta gelmeden yukarıdan bir ses: — Kendini sakm, diye bağır - dı. büfeyi indiriyordu. Çaresiz gene aşağı indi. Böyle çıkıp inmesi Ali Cengizi çok kızdırmıştı. . Kendi kendine: | — Bu da ne kadar buyuk büfe.. Ömrümde bu kadar büyüğünü de görmedim.. Yakasını düzeltti. Yeleğini aşa- ğıya, pantolonunu yukarıya çekti.. Bu sefer koşmadı.. Yavaş yavaş çıktı.. — Zaten boş olan midesini iki defa merdiveni — inip çıkmsı hamal bir dolap ve bir de kendisi., | Dolap indikten sonra gene $0 - | engele tesadüf etmeden çıkmayı | CEBİDELİKLER Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengizin başından geçenler —lj— KELEEMÜTTİZDEDETENIDIZDDAN k .— Bu böyle olmaz, dedi.. Aç. li:tın içimde kıyamet kopuyor ... quunıı da param kaldı.. Mu- ı hakkak hiç olmazsa azıcık bir şey yemeliyim.... | Bir şey hatırlamış gibi elini şa- kağına götürdü ve: — Öyle ya... Ben bu para ile an- | cak bir simit yiyebilirm.. Her halde br aşçı dükkânında et yi- i yemem.. Bir dükkâna — uğrayarak ufak bir francelâ, az sonra da bir ikin - cisinden “yavan ekmek — yenilir | mi?,, düşüncesiyle söğüş aldı. Tam ekmeğini ve söğüşünü yiyeceği s- Bu sefer de iki hamal büyük bir| rada caddeden geçen bir genç kız gölgesi onu bu işinden alıkoydu .. Bunun müdevver, — körpe, gül gibi çehresi, çevik hareketi, dol - gun kalçaları, balık eti vücudu pek hoşuna gitmişti.. Söğüşünü palto - sunun cebine, ekmeğini de — öteki cebine sokarak dükkândan çıktı .. Daha şimdiden âşık olduğu kızın arkasına düştü.. aA Genç kızın İstanbula yeni gel - miş gibi bir hali vardı. Koyu renk- büsbütün boşaltmış, açlığını fazla-| li ketenden sade bir fıstan giyin- laştırmıştı. Merdivene hiç bir belâya rast - lamadan varmıştı. Kapıyı büyük bir itina ile çaldı... Az sonra' kapı aralandı.. İhtiyar bir hizmetçi aç - tr.. Ali Cengiz: — Nasılsınız, madam? — Dedi.. Rica ederim, madam Despinaya geldiğimi haber verir misiniz!. — Çok yazık beyim.. Madam evde yok.. Buyukadada gitti.. Bir kaç gün orada kalacak... Ali Cengiz şaşırmıştı: — Büyükadaya mı? Ya!.. De. mek madam Büyükadada? Fakat gidilir mi Büyükadaya da kışın hiç?.. — Hasta bir tanıdığı var da be- | yim.. Oradan çağırdılar.. — Hastanın — Istanbula inmesi daha doğru olmaz mıydı?. Burada doktorlara kendisiin daha kolay - lıkla baktırabilirdi.. . — Madama bir şey yazmak is - terseniz, bana yazıp veriniz.. Ben kendisine gönderirim... — Buna lüzum yok... Ben ken - disini görmiye gelmiştim. — Şöyle teklifsizce bir öğle yemeğini yiye- cektim. — Bir kaç gün sonra ancak ge - lebilecek.. . Ihtiyar kadın bu sözü söyler söylemez kapıyı kapamıştı.. Ali Cengizin canı çok sıkılmıştı.. Mer- divenleri inerekn kendi kendine: — Menhus kocakarı, diyordu, bir bardak su bile isteseydim dam- lasını vermiyecekti.. Hele şu hay - van kapıcıya ne diyeyim! Madem ki madam yukarıda değildi, beni niçin çıkardı.. Hele dur şuna — bir göstereyim... Ali Cengiz kapıcının oturduğu odanm yanıma gelince l:ıpulın içeri bağırdı: | — Madem ki Madam Despina | evde değildi, bana niçin söyleme- din?..... — Sen bana: “Madam yukarda mı?,, demedin ki... “Kim taşını - yor?,, diye sordun.. Ali Cengiz kapıcının bu hazır- cevaplığı karşısında — söyleyecek *öz bulamadı.. Yalnız dudaklarını ısırmakla ve kızgın kızgın kafasınt sallamakla iktifa ederek uzaklaştı. Karnı çok acıkmıştı. mişti. Ali Cengizin fikrince yakışıklı, güzel, sevimli bir kadın basma bile giymiş olsa, elmaslara gömülmüş çirkin, endamı bozuk — bir kadına her halde tercih edilirdi.. Genç kız muhakkak rumdu ... 'Yalnız değildi... — Yanında uzun tüyki, uzun kulak ve kuyruklu, za- ğar ile çoban köpeğinin birleş- mesinden hasıl olmuş, amatör av - cıların av köpeği saydıkları iri bir köpek vardı. | Uroloğ — Operatör Doktor Kemal Ozıan1 Karaköy Topçolar caddesi No. 84 i Telefon 41235 ZAYİ — Istanbul ithalât gümrü- günden 12 — 5 — 8932 tarih ve 33446 No, lt beyannameye ait müfrez ordi - noyu kaybettiğimden yenisini alaca - gım, eskisinin hükmü yoktur. İstanbul Balıkpazar Arslan Han No, £ Ali Haydar — (82) Yeniçıktı Lasedemonyalıların ve Atinahların Cümhuriyet «leri - Ksenefon Haydar Rifat 50 Kuruş |