Polis Hafiyesi (X: 9) Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman- birınci defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibı takib ,edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. Gizli bir çete Pavrs isminde — bir zengini Öl (dürüp servetini elinden almak istiyor. Fakat s€f vetin asıl sahibi Evelin ismindeki yeğenidir. Polis hafiyesi x : 9 hırsızlar tarafın dan kaçifi lan genç krzı kurtarıyor. Ve çetenin relisini arıyof z Kırmızı Jakın sözlerini aklından çı- karmamıştı. Fakat'o kadar da kork- muyorda. Çünkü Monteforte 6 — sıra- larda gayet sağlam ve âdeta zapto- Tunmaz bir şehirdi. Çünkü her taraf- tan geçilmesi imkânsız kayalıklarla çevrili olduğu gibi şu gördüğünüz şimdiki boğaz da yoktu. Kont Monte- forteye döndüğü zaman dehşetli bir felâketle karşılaştı Kırmızı Jak çete- «i Üç aydan beri Monteforteyi muha- sara etmişti. Bu üç ay içinde - şatoya kapanan Kontes, hiç bir taraftan yar- dım görmediği için teslim olmak üze- reydi. Kont büyük bir ümitsizlik içindey- di. Çöünkü Monteforteyi koruyan tabii vaşıtalar şimdi onun zararıma olarak gdüşmanın işine yarıyordu. Şehre yak- Taşmak mümklüh olmuyordu. Çünkü mevcut iki patikadan ayni zamanda üç kişiden fazla insan geçemiyordu Zavallı Kont elinden — hiç bir şey gelmediği halde şa bulunduğumuz yere gelip karısının kapanmış olduğu kaleye uzaktan bakarak - ağlıyordu. Lokantanın bulunduğu yere çadırımı kurdu ve ertesi günü yeni bir hücuma ge H, Fakat askerlerinin daha şehre yalaşmadan birer birer öleceklerini anladı, K ntun emrinde bulunan Şövalye- lex üş gün içinde kat'i bir netice alın- kendisinden — ayrılacaklarımı gö,le iler, Beatrisi taparcasına seven Filip Şövaiyeleri dinledikten sonra *An”har etmeğe karar verdi.. Lokantacı burada durdu. Ragastan: — Haydi azizim.. Pek güzel anlatı- yorsunuz dedi, Lokantacı devam etti: “— Kont Filip karısmdan ayrıl- Maktansa ölmeğe razı oldu. Soğuk ve — karanlık bir geceydi. Dondurucu bir rüzgâr dağların - ara- #ından giddetle esiyordu. Bir uşak Kontun çadırında ateş yakmıştı. BORJİYA OTOMOB Kont gecenin karanlığında yanın- da bir adamın oturmuş olduğunu gör- dü, Arkasma ince ipekli bir elbise gi- yen bu adam hiç bir şey söylemeden Kont Filibe tuhaf bir gülüşle bakı- yordu. " Kont: | « — Sen kimsin? diye sordu. Bu adam bıyık altından gülerek her iki ayağını ocağın alevleri içine soktu. Ayakları yanmadığı gibi Kont da bunlarım sivri iki tırnaktan ibaret olduğunu gördü. O zaman karşısında- kinin nasıl bir mahlük olduğdau an- lıyarak korkusundan istavroz çıkardı. Bu halde titreyen şeytan: — Artık beni tanıdın değil mi? E- ker bir daha istavroz çıkarırsan bura- dan savuşmağa mecbur olacağım gibi sen de genç karını bir daha göremi- yeceksin.. Güzel Beatris de Kırmızı Jakm eline geçecektir, dedi. Kont hiddetinden dişlerini gıcırda- tarak: — Bus!.. Sesini kes! dedi. Şeytan gülmeğe başladı ve: — Monteforteye girmek, Kırmızı Jakla çetesini mahvetmek, Boeatrisi tekrar görmek ister misin?.. dedi. — Söyle!. Benden ne istiyorsun?.. — Hiç bir şey!. Yahut hiç gibi bir şey! Kayaların arasından askerlerin- le geçebilecek kadar bir boğaz açmak Çaresini sana öğreteceğim.. Bu sayede hem çeteye baskın vererek mahveder- sin hem de Monteforteve ririp Beatri- Bi kurtarırsın. — Söyle bunun için ne yapmak lâ- zımdır?. — Şu mukaveleyi imza edeceksin.. Ben de sana bir altın yüzük verece- gim, Parmağına takacaksın. Bu yü- zükle dokunduğun kayalar parçala- mnır ve sana yol açılır. Ön sene sonra bu yere gelerek yüzüğümü bana geri vereceksin.. Eğer vermezsen karın Bo atris benim olacaktır. Onu alıp götü- receğim. ŞAŞPIRTIR - SAN (5)DOLAR FAZLA. ÇIKACAKMISI - V 'NIZ'YOKSA Gİ - RELİM Mi? BisE.. ÇOKTANDIR GÖRİ h Ş MEMİŞTİK. BURA- DA NE ARAYOR. SUNUZ! BORİJİYA 190 — Eğer verirsem?. — 0 zaman yüzüğü alacağım ve on- dân sonraki hayatın benim olacaktır. Kabul ediyor musun? — Kabul ediyorum. Bir hokka ka- Tem ver, kâğıdı Imzalayayım.. — Şeytan imzayı tetkik ederek kâ- ğıdı katlayıp sakladı. Ve Kont Filibe aİtın yüzüğü verdi: — Gün ve saat hesabiyle, daha doğ- Tusu gece hesabiyle tam on sene!. Bunu iyi aklında tut!. Eğer unutur veya ihmal edersen karışmam.. Beat- risin hayatı benim olur. dedikten son- ra korkunç bir kahkaha attıktan son- ra gözden kayboldu. Kont bir saniye kaybetmeden dı- şarıya fırladı. Boru çaldırarak aske- ri ve zabitleri topladı. Onlara hücum edileceğini haber verdi. Herkes kon- tun çıldırdığını sanıyordu. Lâkin- © kayalara dönerek elini uzattı, Derhal sanki gökte binlerce yıldırım gürlü-! yormuş gibi müthiş bir taraka uuyul- du. Bu halden korkuya kapılan asker- Jer bulundukları yerden Monteforte- ye kadar kayaların parçalanıp düm- düz bir yol açılmış olduğunu gördü- Jer. Eskiden Serarın ordusu da şehre buradan hücum etmişti.. Ve gene bu- rTadan geçmeğe mecburdur. Dalgın bir halde bulunan Ragas- ftan; — Bvet geçecektir de.. Sözlerini mı- rıldandı. “— Kont Filip bu cehennem geçidi. suyesinde şehre hücum ederek Kırmı- zt Jak çetesini baştan başa kılıçtan geçirdi. Şimdi karı kocanın sevincini düşünün. Bir kaç sene böylece büyük hbir saadet içinde geçti. Fakat meş'um gün yaklaşıyordu. Nihayet senenin bitmesine bir gün kaldı. Kont Filip paskoposu Sularak Ouünla uaun unum konuştu. Ertesi günü akşamı yalnız , başına olarak şimdi bulunduğumuz yere geldi. Gece yarısı olunca Şeytan | meydana. çıkarak : »— Pek âlâ! Sözünde durduğunu gö- rüyorum. Yüzüğümü getirdin mi? de- di. — İşte almız! Şeytan elini uzattı. Fakat dehşetle bağırarak gene geriye çekti. Çünkü Kont gerçi mukaveleye uyarak yüzü- ğü getirmişti. Fakat onu mukaddes suyla dolu bir kâsenin içine koymuş- tu. Müukavele mucibince şeytanm yü- züğü almak için daha beş dakikalık bir zamanı vardı. Kont: — Haydi alınız!. Sözünü tekrarla« dı. ; Şeytan elini belki yirmi defa Kon- tun uzatmış olduğu küseye sokmak is- tedi. Ve her defasında müthiş bir çığ lık kopararak geriye kaçtı. Çünkü eri- miş kurşun bizim elimizi nasıl yakar- ga mukaddes su da onunkini öylece yakıyordu. Nihayet kuvveti kesilmiş ve elleri parçalanmış olarak : — Ben mağlup oldum. diye haykır- dı. Çünkü hakikaten Kont sözünde durmuş yüzüğü getlirip şeytana ver- miş, fakat şeytan alamamıştı. Şeytan ona karşı döndü: — Evet mağlup oldum!. Fakat din- le, intikamımı alacağım!, İşte bak! diyerek elindeki çatalın sapı ile top- rağa vurunca etraftaki kayalar sal- landı, koptu, kırıldı, o vakit bir hey- keltraşın elinden çıkmış gibi munta- zam bir insan kafası hasıl — oldu. Bu da Kont Filibin başı idi. Şeytan bağırdı: — Bu kayayı gördün mü? Şimdi. den sonra Alma - hanedanının - talihi bu heykele bağlıdır. Bu kaya yıkılın- ca bu taştan kafa parçalanınca Al- ma hanedanı da mahvolacak ve cülü. vase AAAT HUNUUMLA U, UÜYU Şeytan bu sözleri söyleyip beddua ederek yerin altında kayboldu. Lokantacı hikâyeyi bitirince: — Blindeki çatalm sapını yere vu-