23 Mart 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— __rö—' - B B v n HAŞ KAT —| k eai eli di F Er -w gakiL e ; e€ ! Gizli bir 'çete Pavrs iszminde - bir zengini Ö ı oı ıs afiyes' x . 9 t dürüp servetini elinden almak istiyor. Fakat s€f | 0 Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman- - birınci vetin asıl sâhibi Evelin ismindeki yeğenidir: | o defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibı tgkib | Polis hafiyesi x : 9 hırsızlar tarafından kaçif! : dü ksini lan genç kızı kurtarıyor. Ve çetenin reisini arıyo! lfT 0 ,edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. b : A K OTOMOBİLİ SAŞIRTIR - | ” e Lğbğ;îğ::sğâ:âîu;? Tğâ' İ BIZIİ BİR OTO BüS CÜ DOLAR AA d YF ae “MATVEDİYOR!.. oam?'u?—' ÜZE B gl CB ; # GAŞ , P x li __/ v PN A — TAKİ8 EDENLER 1Zİ N BURADA KAYBET. î GAĞ — TİLER... Si O PAERSİ . GimOİ * |lOonusi DANE.. , Y A IN BUKADAR ELBiİ. KARL G%A ':N %TDU:— GİDEBİL! .'.ılâz! HEPSİ DE YENİ” NIOZKŞTI-AERBZAİBA. Si _ EY?N: Iİ.“B zz GIN - M DAKL 631 || NUMA| |. RALI $ EVv. DE. L -- :— : 4 M b ,-'.lıır , - KRFERMARNE V — I ÇOKTANDIR GÖRÜŞ- NE VAR? (KAPININ ABK?- ....... ÇIRACAKMISI - çMEM'ıŞT'Iğ. BUMŞ- AR? SINDA BİR NIZ:YOKSA Gİ- DA NE ARAYOR- geh VAR ! : RELİM Mİ? 1? .Ç ğ n e— 'Kırmızı Jakın sözlerini aklından çı- karmamıştı. Fakat'o kadar da - körk- muyordu. Çünkü Monteforte o sıra-| larda gayet sağlam ve âdeta zapto- lunmaz bir şehirdi. Çünkü her taraf-| tan geçilmesi imkânsız kayalıklarla | çevrili olduğu * gibi şu , gördüğünüz şimdiki boğaz da yoktu. Kont Monte- forteye döndüğü zaman dehşetli bir felâketle karşılaştı Kırmızı Jak çete- si üç aydan beri Monteforteyi muha- sara etmişti. Bu üç ay , içinde . şatoya kâapanan Kontes, hiç bir taraftan yar- | dım görmediği için teslim olmak üze- . reydi. |di. Çünkü Monteforteyi koruyan tabil | Kont büyük bir ümitsizlik içindey- vasıtalar şimdi onun zararına olarak düşmanın işine yarıyordu. Şehre yak- Jaşmak mümkün olmuyordu. Çünkü mevcut iki patikadan ayni zamanda üç kişiden fazla insan geçemiyordu Zavallı Kont elinden — hiç bir şey gelmediği halde şu bulunduğumuz yere gelip karısınmı kapanmış olduğu kaleye uzaktan bakarak - ağlıyordu. Lokantanın bulunduğu yere çadırını kurdu ve ertesi günü yeni bir hücuma | ge . Fakat askerlerinin daha şehre yallaşmadan birer birer öleceklerini anladı. , K ntun emrinde bulunan Şövalye- |Der Üç gür içinde kat'i bir netice alın- B L SY kendisinden — ayrılacaklarını söle iler. Beatrisi taparcasıma seven Filir Şövalyeleri dinledikten S&onran “in''har etmeğe karar verdi.. Lokantacı burada durdu. Ragastan: - — Haydi azizim,. Pek güzel anlatı- yorsunuz dedi. Lokantacı devam etti: “— Kont Filip karısmdan ayrıl- mâaktansa ölmeğe razı oldu. Soğuk ve — karanlık bir - geceydi. Dondurucu bir rüzgâr dağların - ara- sından şiddetle esiyordu. Bir uşak BORJİYA Kont gecenin karanlığında yanın- da bir adamın oturmuş olduğunu gör- dü, Arkasına ince ipekli bir elbise gi- yen bu adam hiç bir şey söylemeden Kont Filibe tuhaf bir gülüşle bal_n- yordu. " Kont: n * — Sen kimsin? diye sordu. Bu adam bıyık altından gülerek her iki ayağını ocağın alevleri içine soktu. Ayakları yanmadığı gibi Kont da bunların sivri iki tırnaktan ibaret olduğunu gördü. O zaman karşısında- kinin nas&ıl bir mahlük olduğunu an- İryarak korkusundan istavroz çıkardı. Bu halde titreyen şeytan: — Artık beni tanıdın değil mi? E- ğer bir daha istavroz çıkarırsan bura- dan savuşmağa mecbur olacağım gibi sen de genç karını bir daha göremi- yeceksin.. Güzel Beatris de Kırmızı Jakın eline geçecektir, dedi. | Kont hiddetinden dişlerini gıcırda- tarak: — Susl!.. Sesini kes! dedi. Şeytan gülmeğe başladı ve: — Monteforteye girmek, Kırmızı Jakla çetesini mahvetmek, Beatrisi tekrar görmek ister misin?.. dedi. — Söyle!. Benden ne istiyorsun?.. — Hiç bir şey!. Yahut hiç gibi bir şey! Kayaların arasından askerlerin- le geçebilecek kadar bir boğaz açmak çaresini sana öğreteceğim.. Bu sayede hem çeteye baskın vererek mahveder- sin hem de Monteforteve girip Beatri- si kurtarırsın. — Söyle bunun için ne yapmak lâ- zımdır?. — Şu mukaveleyi imza edeceksin.. Ben de sana bir altın yüzük verece- ğim. Parmağına takacaksın. Bu yü- zükle dokunduğun kayalar parçala- nır ve sana yol açılır. Ön sene sünr& bu yere gelerek yüzüğümü bana geri vereceksin.. Eğer vermezsen karın Bök atris benim olacaktır. Onu alıp götü- D BORİJİYA 199 Jer. Eskiden Sezarın ordusu da şehre — Eğer verirsem?. — O zaman yüzüğü alacağım ve on- daâan sonraki hayatın benim olacaktır. Kabul ediyor musun? — Kabhul ediyorum. Bir hokka ka- Jem ver, kâğıdı İmzalayayım.. — Şeytan imzayı tetkik ederek kâ- ğidı katlayıp sakladı. Ve Kont Filibe altın yüzüğü verdi: — Gün ve saat hesabiyle, daha doğ- rusu gece hesabiyle tam on gsene!. Bunu iyi aklında tut!. Eğer unutür veya ihmal edersen karışmam.. Beat- Tisin hayatı benim olur. dedikten son- ra korkunç bir kahkaha attıktan son- ra gözden kayboldu. Kont bir saniye kaybetmeden dı- garıya fırladı. Boru çaldırarak aske- Ti ve zabitleri topladı. Onlara hücum edileceğini haber verdi. Herkes kon- tun çıldırdığını sanıyordu. -Lâkin” o kayalara dönerek elini uzattı. Derhal sanki gökte binlerce yıldırım gürlü- yormuş gibi müthiş bir taraka uuyul- du. Bu halden korkuya kapılan asker- ler bulundukları yerden Monteforte- ye kadar kayaların parçalanıp düm- düz bir yol açılmış olduğunu- gördü- buradan hücum etmişti.. Ve gene bu- radan geçmeğe mecburdur. Dalgın bir halde bulunan Ragas- tan: — Evet geçecektir de.. Sözlerini mı- rıldandı. “s— Kont Filip bu cehennem geçidi. sayesinde şehre hücum ederek Kırmı- zt Jak çetesini baştan başa kılıçtan | geçirdi. Şimdi karı kocanın sevincini düşünün. Bir kaç sene böylece büyük bir saadet içinde geçti. Fakat meş'um gün yaklaşıyordu. Nihayet senenin bitmesine bir gün kaldı. Kont Filip peskoposu bularak oulüla uaun ' uzum konuştu. Ertesi günü akşamı — yalnız başına olarak şimdi- bulunduğumuz yere geldi. Gece yarısı olunca Şeytan meydana. çıkarak; .. .| —— Pek âlâ! Sözünde durduğunu gö- rüyorum. Yüzüğümü getirdin mi? de- di. — İşte almız! Şeytan elini uzattı. Fakat dehşetle bağırarak gene geriye çekti. Çünkü Kont gerçi mukaveleye uyarak yüzü- ğü getirmişti. Fakat onu mukaddes suyla dolu bir kâsenin içine koymuş- tu. Mukavele mucibince şeytanım yü- züğü almak için daha beş dakikalık bir zamanı vardı. Kont: — Haydi alınız!. Sözünü tekrarla« dı. _ Şeytan elini belki yirmi defa Kon- tun uzatmış olduğu kâseye sokmak is- tedi. Ve her defasında müthiş bir çığ« lık kopararak geriye kaçtı. Çünkü eri- miş kurşun bizim elimizi nasıl yakar- sa mukaddes su da onunkini öylece yakıyordu. Nihayet kuvveti kesilmiş ve elleri parçalanmış olarak: — Ben mağlup oldum. diye haykır- dı. Çünkü hakikaten Kont sözünde durmuş yüzüğü getirip şeytana ver- miş, fakat şeytan alamamıştı. Şeytan ona karşı döndü: — Evet mağlup oldum!. Fakat din- le, intikamımı alacağım!. İşte bak! diyerek elindeki çatalın sapı ile top- rağa vurunca etraftaki kayalar sal- landı, koptu, kırıldı, o vakit bir hey- keltraşın elinden çıkmış gibi munta- zam bir insan kafası hasıl —oldu. Bu da Kont Filibin başı idi. Şeytan bağırdı: — Bu kayayı gördün mü? Şimdi.- den sonra Alma- hanedanının talihi bu heykele bağlıdır. Bu kaya yıkılın- ca bu taştan kafa parçalanınca Al- ma hanedanı da mahvolacak ve sülâ. vott HülÜT ÜB DULUCURdÜK, ÜYUM Şeytan bu sözleri söyleyin beddua ederek yerin altında kayboldu. Lokantacı hikâyeyi bitirince: — Elindeki çatalm sapını yere vu-

Bu sayıdan diğer sayfalar: