Zi MART — 1935 1 Şikâyetler, temenniler No. 56 Rüyük Deniz Rurmanı li Reis artık Graçyozayı kıskanmıya başlamıştı — Ne var, ne yok?. Sansor Osman hafif yağmurda ıslanan elbisesini silkerek raporu - Nu veriyordu: — Sabahleyin şişman bir adam- la, sıska bir kadın evden çıktılar, Çarşıya gittiler ve biraz sonra el - lerinde sebze, et ve — öteberi ile döndüler.. — Bundan bana ne ulan!.. Baş- ka? Başka ne var?. — Başka hiç bir şey yok... Graç- Yyoza bir saat kadar evvel odasının pancurlarımı açtı, kanala ve açık den'ze şöyle rastgele bakındı ve içeri girdi.. . — Sonra?. — Bir daha görünmedi., Sekiz gündür, bu rapor hiç de - ğişmedi... . Fakat dokuzuncu gün sabahle- yin, gök masmavi, deniz durgun Ve güneş parlaktı.. Ali Reis pencereden baktığı za - man bunları gördü.. Yüzü güldü . Gözlerinin içleri bile güldü ve el - lerini oğuşturdu.. — Oh! Dünya varmışbe!. İşte iş baş'ıyor! Diye söylendi.. Sonra bunu müj- delemek için Kara Yusufun oda - sına geçti.. Fa'cat o da çoktan kalkmış, açık Dens--sayin önünde kanaldan gi - dip gelen gondolları, kenardan ge çen insanlar seyrediyordu. Sansarm gelişi geçikiyordu . Ha!buki, Ali Reis ne olup geç * tiğini bir an evvel anlamak ve dı - şarı fırlamak istiyordu. Sansar, ancak güneş iyice yük - seldikten sonra döndü.. Ali Reis, merahla sordu: — Ne var ne yok?., Gene şişman herifle sıska kadımdan söz açarsan dil'ni koparırım sen'n!.. — Hayır Reis!.. haber getirdim.. Güneş doğmadan evvel rıhtım - da id'm.. Graçyozanm pencereleri açıktı.. Bir çiçek saksısı, al per - delerin arasmdan görünüyordu. — Evet!., Graçyoza — görünmedi., Demek ki ben oraya varmadan evvel kalk- llıı;!.. — Evet!.. — Biraz sonra — süslü ve büyük bir gondol konağın kapısına ya » haştı... Graçyoza oraya — bindi.. Tam arrılacakları sırada bir zabit başka btr gondolla geldi.. Kız'a konuştular., Sonra o da kızın gon: tdolüne geçti.. Karşı karşıya otur - dular.. Denize açıldılar.. Epeyce Uzaklaştıkları zaman genç zabitin Graçyozaya kitara çaldığımı duy - dum, — Nasıl bir adamdı bu?. — Onu tanıdım.. Hani buraya t#eldiğ mizin ertesi günü Meydanında — rastlamış, — ona Marki Valeryonun konağımı sor - Muştunuz !.. Ali Reis hemen hatırladı: — Hani!. Evet. Vikont Perini!.. Marki Marki Valeryonun Fato kumandanı... — Graçyoza ile Vardeş çocukları olurlar.. Kıskançlığın ilk defa olarak bir ::::Ç gibi kalbini kavradığını du- ş'ııüGugııı.ıhçrııkıı— Bugün başka | zusu büsbütün artmış, sanki şaha kalkmıştı.. — Acaba Graçyoza her sabah hu gezintiyi yapıyor mu? Bu Ve- nedikli asilzadeyi seviyor mu?. — Bunu da anladım.. Venedik- te göondolcülerin, hele kalp işlerin- de bilmedikleri şey olmadığını söylemiştiniz.. — İçlerinden birine tordum, Beni baştan ayağa kadar süzdü: “Sen bundan ne anlarsın? Markiz Hazretleri hava güzel ol - dukça her sabah bu gezintiyi ya - par; fakat o aklı — kıt parası çok zabiti hiç sevmez, onun'a alay e- der.. Fakat bundan sana ne, aptal!...,, diye — çıkıştı... “Kusura bakma!.. Ağzımdan kaçtı!.,, de - dim ve uzaklaştım. . — Aferin!.. Aferin!.. İşler yo - luna giriyor.. Eğer bu sabah ge - zintilerinden birini de benimle be- raber yapmak için — kandırırsak, yahut açıklarda elimize — geçerse ötesi çorap söküğü gibi gider!.. ... Savulun!.. Üç arkadaş erkenden kotraya binmişler, kanal boyunca ağır ağır gidiyorlardı. Ali eRis ikide bir arkasmma ba - kıyor, sanki birisinin onların ar - dmdan gelmesini bekliyordu. Ara- dağmn görmedikçe kalbi bızla çar- | Pioyr, carii sıkıltyordu.. Kanalın ağrında — bir dakike durdular.. Çünkü orayı dönerlerse, demindenberi kapısının — önüne baktıkları konak artık görünmi - yecekti. Artık ümidi kesilerek yol'arma düzelecekleri bir sırada — Sansar Osman haber verdi: — Geliyorlar!.. Ali Reis dönüp baktı: — Acaba onlar mı?. Diye mırıldandı.. Sansar anlat . Hız — Tâ kendileri... — Valeryonun konağının önünden gondola bindi- ler... — O halde aç yelkeni... Rüzgâr güzel... Onları beklediğimizi anla- şılmasın!.. Yelken açıldı ve ileriye atıldı- lar. Çok geçmeden goöndo! da ka - naldan çıktı ve açıldı. Sabahın r l ! ilk ışıklarma karşı, ipek yastık « lara yaslanan sarı saçlı güzel Graçyoza, şimdi büsbütün güzel - di. Genç Perini onun biraz ileri - sinde oturuyor, kitara çalıyor ve ağır bir sesle şarkı söylüyordu. ğğ Hareketlerinde, bakış ve nağme "| lerinde genç kıza karşı derin bu aşk beslediğini açıktan açığa an- latıyordu. Fakat Graçyoza ora - larda değildi. Etrafına bakınıyor, elini gon. dolun kenarından denize sarkıta- rak sularla oynuyordu. HABER — Akışam Postası Haydarpaşa yolcu—ğ larının dileği — | Eski Seyrüsefainin — (sevahili TÜTÜREREEEERE TI Türkçeye Geçren: NA-BI =:==.u=ıı-=ı"'ux ELERLARİİMİDTLRN N CEBıDELıKLER Gebidelikler Şahı Açı«gözter Padişahı Ali Cengizin başından geçenler İN 8) AALIETELL mütecavire) vapur postaları Akay | kakâEzüü3razzz2220200908İüllüNmIğZiiNEÜNTMANöNSENSNMSÜNENZLANMAN MASELALARLAZIKKLKLALININTAKIRIDINTUN —etğ z ismini alırken ve yeni bir idare kurulurken halkın her zaman — şi- kâyet ettiği bu vapur seferlerinin ıslâh edileceği ümidi beslenmişti. Hakikaten Akay idaresi az za- manda, elindeki vesaitle, çok şey- ler yapmağa çalıştı. Fakat idare- nin elinde bulunan asırdide Neve- ser, Bağdat, Basra gibi, müteaddit defalar kadro harici bırakılmala- rına rağmen gene her nedense bir türlü —terkedilemiyen, — yandan çarklı vapurlar öyle meharetler göstermektedirler ki bu yapılan işleri hiçe indirmekte ve yeniden şikâyetler yükseltmektedir. Işte dün matbaamıza kadar gelerek şi- kâyette bulunan dört Akay müş- terisinin bir şikâyet mektubu ki buna hak vermemek elde değil- dir; Akay İdaresinin sabahları 8,50 de Haydarpaşadan kalkan ve Bostncıdan itibaren bütün tren yolcularını da taşıyan postası tre- nin muntazaman Haydarpaşaya 8,40 da gelmesine ve vapurun da 8,50 da kalkmasma rağmen Köp- rüye ancak 9,15 de varabilmekte- dir. Halbuk” idare vapurun Köprü- ye muvasaletini 9,.5 olarak tesbit etm'ş ve bu suretle yolcularına (müşterilerine) karşı da resmi bir | teahhütde bulunmuştur, Idarenin, seri bir çok vapurları | bulunmasına rağmen bu seferi ya- | pan vapurun yandan çarklılar c'n- sinden ve on dokuzuncu asır ma- mulâtından olması dolayısıyle yir- minci asrın ikinci rub'unun — ihti- yaçlarımı tatmin edemiyeceği el- bette ki aşikârdır. Arada fark yal- nız asır meselesi değil, ayni za- manda zihniyet meselesidir de., Seyr'sefain İdaresinden ayrıl- dıktan sonra en büyük ehemmiyet ve dikkatini yolcularının istira- hatlerine vereceğini vadeyleyen Akay idaresi, biz Haydarpaşa yolcularma karşı — vapurlarında forsunu değişt'rmekten başka bir yenilik göstermiş değildir. Biz, bu kış günlerinde, yandan —— çarklı vapurların ancak — iki yüz | yolcu alan dar ve kasvetli iki sa- lonunda sıkışan yolcular, istira- hatlerimizin temini ricasından vazgeçtik. Fakat: İdarenin resmi seyrüsefer tarifesiyle teahhüt ey- lediği vechile vapurumuzun 9,.5 de Köprüye mMmuvasalet etmes'ni temin eylemesini ve teahhüdünü muntazaman yerine getirmesini talep etmeğe bir müşteri sıfatıyle kendimizde hak görmekteyiz, ' HABER Akşam Poatanı İDARE E >A1 ISTANBUL ANKARA CADDESİ Pelkrar Aarveli İRTANBTU MANEN Pelefoan Yazı- BARTE Büneni Serse darümüüii ü düşünün üeü ABONE ŞARTLARI B 06 0 ayet Püridiyer 120 850 AM0 1266 Meş Bosrtli 146 Wa 40 1810 ıILAN TARİIFESİ Pirsret dünleran satım A2.84 Menii Üünlar 10 Kurtüşüne sakesamenm ea ea aesneesan Sahıibı ve Nesriva' Müdürü: HASAN RASIM US Huti yeri (VAKFT) Müathanan Ali Cengiz sokağa çıkmca A- lemdara doğru uzandı, Yavaş ya-| vaş yürüyor, yeni boyalı potinleri- ni yeniden kirletmemeğe çalışı- | yordu. Buralarda vakit kaybetmen'n doğru olmıyacağımı — anlamıştı. Zaten saat te bir hayli ilerlemişti. On b'r buçuk olmuştu. Saat on ikide Despinada bulunması çok | faydalı olacaktı. Nasil olsa para-| sını da bozdurmuştu. Artık tram- vaya binmekte de hiç bir mahzur yoktu. Galatasaraya kadar gide- cek oradan arka sokaklara sapa- cah tı. Alemdarmım önünden yokuş a- şağı oldukça süratle geçen bir tramvaya bir canbaz meharetiyle atladı. Ama bunu — yaparken de bir hayli korku geçirmişti. Ya, düşüp de elbisesi parçalansaydı. Ne yapacaktı. 'Tramvayda ayakta kaldı. Tık- | İzm tıklım doluydu. Havanım - 80- ğuk olmasına rağmen içeride ter kokusundan durulamıyacak gibiy- di. Bu yüzden kend'sini dışarıya attı. Arka sahanlığa sıkıştı. Galatasaraya gelince tramvay- dan indi. Ve yürüdü. Kadın güzelliğini arttıran mal- zeme, kolonya, pudra, lâvanta sa- tan bir dükkân önünden geçtiğini yüzüne çarpan kuvvetli kokularla anladı. O dakikada ayağı yürü- mez oldu, Yerinde mıhlanıp kal- dı. Ş'şelerin üstüne Fiyatlarını da koymamışlardı. Kafasının içinden muhakkak bunlardan bir tane a- lrp Despinaya götürmeyi geçir- mişti, İnsanın cebinde bir liradan pek az eksik parası olur da tered- düt eder miydi, İşte o da h'ç dü- şünmeden dükkândan içeriye dal- UFaklı büyüklü bir sürü şişeyi önünden resmi geçit yaptırdı. Her şeye, her gördüğüne o kadar alâ- | ka gösteriyordu ki onu bu halinde görenler muhakkak her şişeden, hepsinden brrer tane ılıcığmı sanırlardı. Fakat fiyatlarını Bire- nince yüzü ekşiyor: | Kara — Çok güzel, çok güzel amma, çok da pahalı diyordu. Dükkâncı bin dereden su geti- riyor, mallarının — balisliğinden bahsediyordu. Nihayet yarım saate yakın bir soruşturma ve araştırmadan sonra b'r ufak şişe esansa elli kuruş pa- ra verdi ve dışarıya çıktı. Şimdiye kadar altmış kuruş sarfetmişti. Bununla beraber eli- ne ancak küçük bir $ şe esanstan başka bir şey geçmemişti. — Otuz beş kuruş param kaldı; çok yazık diye mırıldandı. Fakat başka türlü de ne yapabilirdim? Güzel kokuları pek sever'm. Bu- nun kadar insanı kibarlaştıran bir şey yoktur. Arkanda eski bir el- bise, başında eski bir fes bile olsa yanından geçenler insanım - tebdil gezdiğine hükmederler. Artık 35 kuruşa el sürmem. Öğle ve akşam yemeklerini de bedava yedikten sonra el sürmeğe lüzum da yok.. Ali Cengiz, dalgın denecek bir halde Taksime kadar gelmişti. Bu sırada arkasından elinde bir deste baston taşıyan bir yahudi çocuğu- nun seslendiğini 'şitti: — Beyim bir baston almaz mt- sınız?. Bakınız ne kadar da güzel, son moda bir baston.. Sonra ucuz.. Ali Cengiz durup bastona bak« &: —Hayrır istemem, Gerçi baston güzel şeydir amma., Yoluna devam eden Ali Cengi« Zzin arkasını yahudi çocuğu bırak» mıyordu: — Bakrmnız amma., Çök güzel.. — İstemem dedim ya., Zaten alacak olsam bunları almam.. Bunlar pek adi şeyler! — Bende başkaları da var.. İs« terseniz.. Hele şuna da bakımnız.. Çocuğun uzattığı bastona da baktı. Çocuk şayanı hayret bir a- ğız kalabalığıyler — Bakımız, beyim, dedi.. Halis hezaren.. Çok kibar bir baston.. Hele bakmız nasıl bükülüyor. Bu- nu imkânı yok kıramazsınız... (Du amı var) Dördüncü klteb Mavi Portakal Fiyatı $ Kuruştur Bu meraklı ve heyecanlı romanlar serisinden her on beş günde bir kitap neşro unur. Her kitab başlı başına bir romandır, Şimdiye Kadar Çıkanlar : Nu nara ” 1 Bir Mühim Cinayet 2 Sarı Saçlı Adam 3 Ası'mış Kadın 4 Mavi Portakal Tevzi Yerl: Vakıt Matbaası — Antara Cad :Tatanhul Büyük Tayyare Piyangosu Buyuk Ikramiye ; | Aynca 25.000, 20.000, Liralık ikramiyeler ! 78 ci Tertibin 6.cı Çekişi JI. Nisan 1935 dedir. 200.000 Liradır 15.000, 10.000, 5.000 ve 50,000 liralık dır .