Sanat bahisleri Şiir ve modern hayat “İtalya çok tehlıkeli bir blöf yapıyor!,, Yazan: Inkılâplar çağmımda yaşıyoruz ... Eski inançlarımız, — zevklerimiz hattâ tiksinmelerimiz bile değiş - mektedir. Geçmişte hiç bir in- kılâp yoktur ki, milletlerin ve şa - hısların düşünme tarzlarında bu kadar çabuk, bu derece umulmaz değişiklikleri görmüş olsun.. ÂAdet- ler başkalaştı... Fikirler değişti... İnançlar altüst oldu... Ve yaşayı - şin bütün tecrübelerini — tatmak için olan açlığın — sevkiyle, yeni nesil yaşama san'atini — büsbütün unuttu. Düşünceye dalmak, tasarlamak için vakit yok; ruhu besliyen ya - zıları okumak için vakit yok.. Ça - gımız çok serttir, yaşamak için sa- vaş çok şiddetlidir; pratik faydası olmıyan işlerle eğlenmek caiz de- ğil.. Şiir san'atinin de inkişaf yo - lunda olmadığı pek aşikâr.. Şimdi şairlerin sayısı çok daha — az; şiir şaheserleri de az; çünkü — içinde bulunduğumuz çağ hem şiire, hem şaire pek mülâyim değil!.. Çağın temayüllerini anladığı - mı pek iddia edemem; ancak za - mane şiirinin düştüğü vaziyete de acımaktan kendimi alamıyorum .. Bunun sebebi ne olsa gerek? A- caba neslin ruhuna harbin tesiri mi oldu? Bildiğim — bir şey varsa © da şiirin bahçesi çiçeksiz. ve ço- rak kalmıştır. Sesli sinema, Jaz Musikisi, yirmi dört saat zarfında bir çok tecrübeler görebilmek is - teği, yeni yeni icatlar, ihtisaslar, atalarımızı aylarca müddetle bes- Tiyebilecek duygular bunların hep- si şiirin büyümesine engel oluyor.. a Aneşk bütün bunlar muvakkat ı;lerdır. çıbuoık tesiri giden mo- da gibi bir şey... Halbuki insanın ruhhu daima ve daima şiirin ifade- sini ister ve bunda israr eder.. Bu an ne vakit gelecek? Ben bilmiyorum? — Her halde bugün değil.. Çünkü — Ademoğulları bir san'at eserinin tam değerini he - nüz takdir edebilecek — vaziyette değildir. Hızlı giden bir eks - Rabindranat Tagor presteki yolcu, gözünün — önünde ki geçici manzaraları takdir ede - myieceği gibi çağımızın baş dön « dürücü seyrine kendini kaptırmış olanlar da bir şiir hakkında mu - hakeme yürütemezler.. Yaşayışın kendine mahsus bir ahengi vardır. Ve bu ahenk bü- tün varlık tehlikeye konmaksızın hızlaştırılamaz.. Aç gözlü bir - bur, zengin bir sofrada muhtelif yemekleri çiğnemeden yutmağa uğraşır her birisinin — tadını ayrı ayrı tadmak için vakit kaybetmek istemez ve böylece varlığın en iyi tarafını kaybeder, Sür'at, sür'at ve baş döndürücü bir hız... Bütün ruhlar sanki çıl - gün bir hız fırtınasına kapılmış !.. Hız b'r takım muvaffakıyetlere se bep olabilir.. Fakat Ademoğulla - rının bütün saadetlerini temin ve yaşayışlarını tezyin edemez gibi geliyor bana... Böylece gençlik hız sayesinde hayat hakkında — geniş bir bilgi toplayabiliyor. Fakat ben bu bilgiyi zait sayıyorum. Çünkü ©o hassasiyetini kaybetmek üzere - dir. Dünyanın aşılmaz sanılan mesa- feleri kısaldı, şimdi her hangi bir fikir en kısa bir zaman zarfında küremizin en ıssız ve uzak yerleri- ne bile varıyor... Yeni düşünce tarzları, — yeni âdetler, yeni ruh Hinduları bile kaplamıştır. İ Diyorlar ki son kırk yahut elli sene zarfında fen sahasında elde edilen terakkiler şiir ifadesini za- yifletmiştir. Ben buna inanmıyo- rum.. İlmin getirdiği zenginlik ça- ğı, muhakkak ş'iri öldürür mü?; Öldürmemesi lâzım; bhele genç nesillerde hiç de böyle olmamalı - dır. Çünkü şiir bilhassa — gençliğin başlıca vasfıdır. — Fakat bu öyle bir histir ki — nemalandırılmazsa, çabuk kaybolur ve bu ziya gayri kabili tamirdir. Onunla birlikte de hayatın bütün tazeliği ve bütün güzelliği gider. Trcakyada tetkikler Tekirdağlı şairler Tekirdağ muhabirlmiz yazıyor: Tekirdağ, şiirlerini kanlı sul- tanlar için kılıç gibi kullanan bü- yük vatan şairi Namık — Kemal merhumun yüzlerce sene — evvel daha birçok halk ve saz şairleri ye. tiştirmiştir ki bunları aşıkane şiir- ler yazmakla vakit geçirmişlerdir. | Bunlar arasında memleket hal- kınca bilinen Piri Çelebi, Cafer, Bezmi, Remzi, Hasan ağa, Derviş Ahmet ve Malkarada doğan (Nev'i) tanınmıştır. Piri Çelebi: Asıl ismi Mıııufı1 olup (1150) senesinde ölmüştür. Bu beyit Piri Çelebinindir: “Bilinmez nice gündür ey seba yarim ne âlemde, Kiminle — salmır ol lâle ruhsarım ne âlemde?,, Cafer Efendi: Tekirdağında doğan ve yaşayan Cfer Efendi . şehrimizdeki Rüstem Paşa cami- inde müezzinlikle iştigal etmiş ve (1149) senesinde son nefesi ver- miştir. Cfer Efendinin bir beyiti aşğıdadır: * “Ne gecem gecedir. ne güdüzüm gündüz benim Cafer, Yetürdüm gündüzüm billâhi hayfa gönlüm eğlenmez.., Bezmi Efendi: Asıl ismi Meh- met olup Hicretin 11 inci asrı sonlarında yaşamış ve (1149) ta- rihinde vefat etmiştir. Bu beyit Bezminindir: “Meyi nabı satar piri mügân havfi | yasak tulmaz; Gelen rindeni yollar yerine hiç bir çanak tutmaz., Remzi Efendi: Asıl ismi Os- man Remzi olup şair Remzi Efen- dinin biraderidir. (1137) senesin- de ölmüştür. Bu iki beyit Remzi Efendinindir: “Kızıl elmaya değişmem — zekânın sultanım, Gerdanın Âkdenize, lâlini —mülkü Yeııen'ı:.ıl *Yadı mir'att ruhu kendi lebinle Remzi, Şimdi nöbet ml -verir tutll — şeker şikene,, Hasan ağa: Tekirdağında yetişip genç yaşta (1140) senesinde vefat eden Hasan ağanm bir beyiti: “Sakın aldırma elinden gamı zinhar Hasan, Mülâzım Norman 1865 numaralı mahpus Casus lagiliz zabiti mücellid yamaklığı yapıyor 186 numaralı mahpus İngilte- redeki Maidstone hapishanesinin | en münzevi adamıdır. Bu mahpus yabancı bir devlete askeri esrarı satmak suçiyle 1933 yılında beş! seneye mahküm edilen genç mü- lâzım Norman B. Stevart'dır. Hapse atıldığı gündenberi mah- pusların hiç birisiyle konuşmamış ve hapishanenin içtimaf ve spor faaliyetlerinden hiç birine iştirak etmemiştir. İngiliz hapishanelerinde, mah- pusları bedava beslemezler, hapse tıkılanların her birisine iş gördü . rürler. Sabık zabite de hapisha- ne matbaasında mücellit yamaklı- ği işi verilmişti. Vazifesi, ciltle- necek eski kitapların kapaklarına | tutkal sürmekten ibarettir. Bu çok can sıkıcı ve yeknasak — bir İştir. | Gündüz sabahtan akşama kadar i- şini gördükten sonra geceleri yat. | mak için hücresine çekilmektedir. Hapishanede biricik arkadaşı sağır ve dilsiz bir mahpustu. Ara- larında el ve ayak işaretleriyle an- laşırlardı. Şimdi ise bu sağır ve dilsiz mahpus hapishaneden çık - mış eski zabit de arkadaşsız, tek başına kalmıştır. Hapishanede kendisini yegâne Nice demir ki senin yarr vefada-| ziyaret edenler, hâlâ sorgularına rındır.,, Derviş Ahmet: Tekirdağ aha- Tisinden olan Derviş Ahmet (1157) senesinde vefat etmiştir. Muhtelif lisanlarda şiir söylediği rivayet edilmektedir. Bir beyitini naklediyorum: “Derviş bana — cevretme de ol yarı eefakâr, Bazı olmalı Hazreti İsa ana billâh...,, A. Hamdi Yazan: W.N.Ewer | İtalyada iktısadi buhran en son kertesine varmış bulunuyor; işsiz « lerin sayısı milyona yakın bir ye- kün tutuyor; devlet varidatı bütçe- | nin büyük açığını bir türlü kapa- yamıyor; ticaret müvazenesi yıl - dan yıla aleyhte olan dehşetli a - çıklar veriyor; devlet bankasında- ki altın mevcudunu elden kaçırma- mak için İta'yan sanayiinin ha - riçten tedarik mecburiyetinde ol - duğu ham madde ithalâtı bile tahdid ediliyor ve bütün bunlara rağmen Senyör Musolini Habeşis- tana hücum için harıl harıl hazır- lanıyor; etok dolusu paralar har « cıyarak Afrikaya ordular gönder.- meğe kalkışıyor! Bu tezatlar kar- şısında insan kendi kendine s0 - ruyor: Duçe, bu blöfü acaba — sadece faşistleri onurunu okşamak ve| kendi kurumunu yatıştırmak - için mi yapıyor?. Bana kalırsa bütün — bu askeri hareketleri, bayrak alayları ve ti- yatro sahnelerini andıran atıp tut- malar sadece blöften ibarettir ve Duçe bir Habeşistan muharebesini aklından bile geçirmiyor. Müstemleke muharebeleri hem kötü, hem de çok tehlikeli bir iştir. Senyör Musolini bunu — İngiliz müstemlekât tarihinden çok güzel öğreneb'lir. Hele Habeşistan gi- bi bir ülkede ucuzca elde edilebi - lecek bir muzafferiyete hiç de im- kân yoktur. İkinci bir Aduanm tekrar vuku- | wen büyük — ihtimâller vıdır.. 1896 martında Habeş askerleri İtalyan ordusunu Aduada tam mâ- nasiyle pataklamıştı. İtalyanların Habeşistan istiklâ - line bir nihayet vermek ve burası- nı bir İtalyan müstemlekesi yap - mak için girişimş oldukları o sa - | vaşta İngilizler de muvafakatini | vermişti.. Faşistler ise o muharebenin ha- | | kikatte bir galibiyet olduğuna dair durmadan propaganda yapmakta | masallar uydurmaktadır, Hattâ o | muharebenin — yıl dönümleri bile |tes'it edilmektedir. — “Corriere della Sera,, gazetesinin en büyük | puntolarla yazıdığı şu başlıklara bakm: “Adua Pagino d'ercismo İtali - ans,, Adua İtalyan kahramanlı- ğının bir Hmsalidir!.. Fakat Musolini ile generalleri - nin ahvale daha iyi vakıf olduk - larını sanıyoruz, İtalyanın yeni bir Aduayı göze | aldıracağını hiç de sanmıyorum .. Fakat her hangi bir pokercinin de | size söyliyebileceği gibi blöf yap - mak oldukça — tehlikelidir. Farz. delim Habeşliler bu blöfü gördü - |ler. Farzedelim ki Musolininin devam etmekte olan harbiye ba-| kanlığı memurlarıdır. Aile ziya- retleri pek nadirdir. Hapishaneye girdiğindenberi | annesinin kendisini görmesine an cak iki defa müsaade edilmiştir.. Yazdığı mektuplara da ancak al- tı haftada cevap alabiliyor. Çünkü bu yazılar ve gelen cevaplar hapis. hane idaresince kontrol edildikten sonra sansör icin harbiye bakan- lığına gönderilmektedir. Mahküm, #rha iki yıl hapisha-|, nede kalacaktır. /| için zabitlere | “bronz,, madalya'ar veri!miştir. dikte etmeğe uğraştığı ağır tazmı nata yanaşmadılar.. Bu son haftaların — bütün atıp tutmaları boşa mı gidecekdi? Her halde büyük bir devlet olan İtal * | yanın, atıldığı meydandan geriye | dönmesi her tarafta fena tesirler yapacaktı. Geryie dönmeyip te Uluslar Ku- rumuna aza olan bir millete çul ** lansaydı ne olacaktı? Bu kurumut diğer üyeleri bermutat ses çıkar * mayıp seyirci mi kalacaktı? İşte zor bir mesele daha! Bunun içindir ki İtalyan Habeş meselesi karşısında bütün Avrupt dış bakanlıkları sinirlenmiş, bü * yük üzüntüler geçirmişti. — Hele Fransızlar ne kadar da çırpınmış * lardı?. D Fransa “Alman tehlikesine, | l karşı Duçeyi elde etmek için az mı uğraşmıştı?, İta'lyan Afrikada ser- güzeşte atılmış olsaydı, Avrupada» D ki krymetinden yarısmı kaybede * cekti. İşte Fransızlar da — bundaB telâşa düşmüşlerdi . Duçe bu telâşı yatıştırmak için İtalyanın 7.000.000 ilâ 8.000.000 silâhlr asker çıkarabileceğini bü « tün dünyaya yüksek perdeden Tânt etti. Kendi gazetesi olan (Popor | 4 lo d'italia) —da şunları yazıyor: dimi “İtalya hem ruhan, hem de teke bktaj nik bakımından mükemmel bir su” | mapi rette hazırlanmıştır. O, Avrupa * baz nım mukadderatmı tayin eden ve ken edecek olan — devlettir. — İtalya w kendi hukukunu kendi vazifelerini 8i İ we kendi mukadderatını ııudnh * Mlark ür.,, n Demek ki Musolini Megalomani | (” buhranlarının en had devrelerin « den birini geçiriyor ki tam bu es“ | tlini nada hiç de iyi yapmıyor. , e Musolini makalesinde — “Garp | © milletleri, alçak bunaklardır,, di | — yor. Kendisine güvenen Fransız ve K Ingiliz devlet adamları — için hoşa | gidecek söz doğrusu!.. İtalya “Medeniyetin bekçisi,, * dir, diyor. Öyle ya bütün Afrikayi seferber etmekte olan Habeşl'le * re karşı Duçeyi korumak için be * yaz ırk mensupları elele verme * NL . Habeş'stan hukuku düvelin ta * rif ettiği vechile “mütearrız bif mil'ettir,, . Silâh almak için uğra * Şıp duruyor, Habeşistan dünyaay bir tehlike teşkil ediyor; sulhper * ver İtalyayı tehdit ediyar!.. Bu sözler size deli saçması gibi gelecek amma bunlar !talya hükü” 'ı. met'nin ileriye sürmekte oldul" ; idd'alardır. Bun'arın hepsinin fevkinde de k h tuhaf bir iş olmuştur: — Val - Val hâdisesinde bulunmuş olan İtal * yan kıt'atının hepsine nişanlar dâ* | gıtılmıştir. “Askeri yararlık'artır “gümüş,, efradü L'Ii:—'—"ı BC Y ETEFET L S Habeşistan İtalya mütalebatımi! kabul edip de işi kısa — kesmemit olsaydı Fasist i“aresi çok çet'n VE içinden çıkılmaz bir vaziyete dü” şecekti.. " O News Chronidl Nşî T TE NN DS » (Ş e