ha klar Sradling Hindistanda we yakalamağa giden lanlar lamağa gid üzerinde uzu müd üm Yapan ve boğaların mmtakalarda bir çok teh- Sagim bir Ingiliz âlimidir. Sr inE'in en heyecanlı ma - ' isinden dinliyelim: iy wee Yılanlarının yatağı © ün a havalisinde b'r küçük d ından (geçiyordum. 1 kişiye sma üzere kendi elim Bi, bir sandal yapmıştım. Senup, kıyısında beni bekli- iki Hindliyi bulmağa 0 im. Bir saat kadar dolaş- ha buluşacağımız Hindli İh; odan biri hastalanmış, ii Sem, başına gelmeğe cesa- iye, etmişti. Benim yanımda den başka bir silâbim Gölde dolaşmak o kadar i bir iş olmadığı için, kim- > kmuyordum, Zaten iki 8 ve bir saat ileride İn- takolları bulunduğundan. tuzağına düşmek iefili - md ei bulamayinca dayar gölgeli bir ağa - İM ee Yorulmuş - tepemde kaynıyordu. a kağ darna dönmek için bir N kürek çekmem lâzım Mein sokuldu. Kayığın iç mr” , Yarım saat bile geçme- ale nbire yüzümde serin k dolaştığını hissettim. ik, bunaltıcı İda bu derece serin bir hasıl ve nerden esebilir di- il Mere gözlerimi - araladı - Naş İlk, » Sok korkunç bir man- a karlaştım! Bunu defte - Bi ederken şimdi bile tüy- May Ay rdiğini duyuyorum. yiz Le Ne görsem beğe - iş bir boğa yılanı, " Ağacın göle uzanan dalı- i ını yüzüme ka- iy başını yüzüme k; ğ SÖNEN AR ş. — ARMA Ma. LA Yü aç KN e ve ka Birdenbire gözle - "tin, sendine çeken elektrikli e e # ik ilişti... İri sivri dislerini “İl w. İri sivri dişlerini ;” üm uzanmış ince dilini & Yang, tüne değdirmek... ip duktan sonra yutmak İN Si bağ lr. ile otom, Hindistanda bir boğa İlanı ç arla beraber, onlarla arka- li al T daş olarak büyüyen çocuk! Fransız âlimi Klod'un teşebbü- güvenemedim. Ağa - | yutmak istiyordu, dediğime inanr nız! Çünkü boğa yılanları siklet itibariyle benden çok daha fazla ağır ve büyük su aygırlarını, ya- ban eşeklerini bir hamlede yutar- lar... Bunu gözlerimle gördüğüm için, biraz sonra boğanın midesi- ne gireceğ mi biran içinde düşün- düm ve geri çekilmek istedim. Fa kat, boğa yılanı, ele geçirdiği şi- kârını o kadar kolay kaçırır mı zannediyorsunuz? O, insanı kaç- tuıkça kovalar, Ve hiddetlenir. Bir an içinde, bir kurtuluş çaresi bul- dum.. Kendimi geriye atarak ka-! yığı birdenbire devirdim. Ve ben derhal kayığın altında kaldım.. Boğa, insan oğlunun böyle ani bir hilesiyle karşılaşacağını nasıl | keşfedebilirdi? Kayığın altından yani suyun i- çinden onu seyrediyordum. Zavat k boğalBaşmi sağa sola salladı.. Kayiğın sırtına sert dişlerini vur- du.. Birdenbire nereye gittiğimi, | hangi deliğe girdiğimi anlayama- mıştı. Sonra yavaş yavaş ağacın dalındaki düğümlerini çözdü.. On metreden fazlâ boyu ve çok kor- kunç görünüşü ile ağaçtan süzü- lüp gitti. Onu gözümün ucuyle kayığın altından, kaybolduğu nok taya kadar takip ettim. ğer, suyun içinde dolaşan göl farelerinden biri ayağımı şiddetlice ısırmamış olsaydı, kayığın altından çabuk çabuk çıkmıyacaktım.,, Doktor (Stradling) Hindistan- | dan Londraya dönerken, üç büyük | yılan getirmişti. Hindistan seya- hatine çıkarken, beş yaşında br- raktığı küçük oğlunu on bir yaşın- da buldu. Çünkü altı yıl Hindis- tanda dolaşmıştı. Doktorun oğlu, yılanlarla çok çabuk arkadaş oldu.. Babasının getirdiği yılanlardan birini boy- nuna asar, kollarına dolayarak sokak © sokak dolaşırdı. Strad- ling'in oğlundan bütün mahalle çocukları korkuyordu. Küçük Stradling bu yılanla be- raber büyüdü.. On sekiz yaşına geldiği zaman, babası ölmüştü. HABER — Akşam Postası — — — m La Denizin sıcaklığından mu- , öniyle nasıl boğuştum harrik kuvvet çıkabilir mi? sü niçin neticesiz kaldı? Petrol şirketlerinin bu işdeki rolü nedir? Geçenlerde telgraf haberleri denizin hararetinden muharrik kuvvet çıkarmak üzere senelerden beri çalışan Fransız âlimlrinden Jorj Klod'un bu teşebbüsünden vazgeçliğini yazıyordu. Bu hususta okuyucularımızı ay- dınlatmak için profesörün ne yap- mak istediğine dair yazdığı bir makaleyi naklediyoruz: “Bundan on sene kadar evvel. deniz suyundaki kuvvetten istifa - de etmek meselesiyle meşgul olu - yordum. Birkaç âlime, nazari ola - rak, deniz suyunda-meycud ha « raret farklarından istifade yoliy - le bir tabahhür tevlid ederek bu. nun kuvvet haline getirilebilece - * ğini isbat etmiştim. Alimler na - zariyenin doğru olduğunu, fakat (5 tatbikatta bunun kabil olamıya - cağımı iddia ettiler, birçok nokta - lara ve ezcümle, suyun tazyikine mukavemet edebilecek bir boru yapılabileceğine itiraz ettiler, Fil hakika böyle bir boru yapmak çok müşküldü ve muhakkak © surette lâzımdı. Çünkü bu boru, denizin ancak derin yerlerinde (bulunan soğuk suyu satha çikaracaktı ve bu suretle üstteki hararet farkım - dan doğacak tebahhürat ile ma kine kuvveti elde edilebilecekti. Doktor Stradling'in oğlu bugün | Ağ cenubi Amerikada büyük bir sirkde boğa yılanları mütehassıs: olarak çalışmaktadır. oğa güreşleri halkın seyrini pek beğendiği oyunlar- şimdiye kadar atlı veya yaya boğa güreşçileri ta- Şimdi bir yenilik bulunmuştur. Boğa güreşçileri, abile binmiş oldukları halde çarpışmaktadır. İşte erde Madridde yapılan bir boğa güreşi... e Bir başka müşkül daha vardı. Bu müşkül deniz sularının satıh - taki tabakası ile dibteki tabakası arasında büyük bir hararet farkı olan bir sahil bulmaktı, Böyle bir sahili ne Fransız sahillerinde, ne de Fransız müstemlekeleri sa- hillerinde bulabildim. Yaptığım uzun tetkikat neticesi en müsaid yer olarak Küba adası sahillerini buldum. Böylece Kübaya gittim. Deni» İ zin dibine indirilecek boruyu yap- tırdım ve 1926 senesinde boruyu deniz dibine indirdik. Küba sa - hillerinde, denizin sathında hara - ret 29, dip taraflarda ise Sile 6 derece arasındaydı. Böyle 6 de - recedeki suyu 29 derecedeki su - yun hızasına çıkabildiğim takdir - de, bir tebahhür husule gelecekti ve bunu mihaniki kuvvete ifrağ p © p K Fransız âlimi Jorj Klod, ri za .. Kübada denize indirdiği 2 metre kutrunda e Bal ve 200 metre uzunluğunda borunun önüde.. etmek kolay olacaktı. İki bin metre uzunluğundaki boruyu denizin dibine (indirdik. 1 Birkaç gün sonra, suyun tazyıkı boruyu patlattı. Tekrar bir ei sini yaptırabilmek için üç sene 2 lışmam icab etti. Ve nihayet 1929 senesinde ikinci bir boru aldi ve denize indirildi. Fakat bu bo-! runun yapılmasında fabrika birl yanlışlık yaptığı için o da patladı. Artık ne ümidim, ne de taham- mülüm kalmıştı. Her taraftan a- leyhime makaleler yazılıyor, teşeb büsün saçma olduğunu söylüyor - lardı. Şurasını itiraf (o etmeliyim ki, büyük bir inkisara düştüm ve teşebbüslerimden vazgeçmeğe ka- rar verdim. Bununla beraber, ken-| dimi toparladım, cesaretimi ele al dım ve gene çalışmağa başladım, ve bu sefer mükemmel bir surette çalışan üçüncü boruyu yaptırdım. Artık şimdi, deniz harareti farkın- dan, fenni tabiri ile deniz suhüne- tinden elektrik, makine kuvveti el- ! de edebiliyorum. Şimdi 25.000 hattâ 30.000 kilovatlık kuvvet el- de edebilirim. Fakat bunu elde edebilmek için kurulacak fabrika (çok pahalıya mal olacaktır. En az üç milyon do- lar bulmak lâzım. Bu parayı bul mak ne kadar müşkül şey.. Hem bulsak bile fabrika öyle hemen - cecik kurulamaz. Hem fabrika yalnız Küba sahillerinde kurula » cağından ancak burası (istifade edebilecek. Avrupa sahillerinde ayni neticeyi almak çok müşkül - dür. Çünkü yukarda da söyledi - ğim gibi denizin sathı ile dibinde ayni derecede büyük hararet farkı yoktur ve kâfi miktarda derinlik yoktur. Bununla beraber, bugün almış olduğum netice ile nazari 0- larak kabul edilen iddialarının, tatbikat sahasında da kabil oldu. İ ğunu isbat etmiş olmaktan mem- nunum.,, Profesör Klod'un makalesi bu- rada bitiyor. Şunu ilâve edelim ki, eğer profesörün keşfi tatbikat sahasına konulabilecek derecede ilerlemiş olsa, petrol ve kömürle işliyen fabrikalara © iş kalmamış olacaktı. Bu takdirde petrol ve kömür işi yapan şirketlerin artık dünya yüzündeki o ehemmiyetleri düşecek, gittikçe hiçe inkılâb ede. cekti, Dünyayı idare edenirin, hattâ ellerinde oynatanların başmda da petrol şirketleri olduğuna © göre, profesör Klod'un mesaisinin ne için ve ne gibi entrikalarla netice siz kaldığımı anlamak, artık şim. di güç olmasa gerektir.