AA AA AM AA MA M ÂAdemi iktidara Hormobin Tabletleri eklerde tenasüli zafiyeti ve bel gevşekliğini tedavi eder. Eczanelerde bulunur. Fiyatı 150 kuruştur. Mal; Erk ti Tietle M ŞUBAT 1935 karşı ye Vekâletinden: & D"P edilmekte olan Gümüş paralardan dört milyon liralık kısmı ei Zaman zarfında tamamen tedavüle vazedilmiş olacağından es ÖMüş paraların | Şubat 1936 tarihinden iti HABER — Akşam Pnıın aren herhangi bir kıy Mübadele vasıtası olarak kullanılmıyacağı hilâfına hareket e x—_—— Sütnine aranıyor Va ""ıllceıe Müdürlüğünden : 35 lira ücretle üç sütnineye ihtiyac * Taliblerin Darülâceze Müdiriyetine müracaatları ilân olunur. Si kekizi h_llllıındı kanuni takibat y apılacağı 2257 No.lu kanunun üci maddesi mucibince ilân olunur. (558) (669) EDEİTEDERMDEDİDDETAİTEDDDTLAZTERR RETEDERKDMU Doktor Ahmet Asım Ürtaköy Şifa Yurdu T l İ İutapıı TA açık hastahane, h:;:k fiyatları iki liradan iti baren İ vay yolu, Muallim Naci cad. No 115: bulun en güzel yerinde geniş bir park ortasında her türlü asri hâiz çok temiz, fiyatları çok ehven ve kadın erkek her türlü ve kadın ameliyatlarıyle apandisit, fıtık, basur ve buna Ameliyeler için hususi, fiyatlar, arzu edene fiyat Zgönderilir. Telefon: (4 listesi ve —. BORJİYA — Ben de ressam Rafael Sanzio"- Yum. Bana yaptığınız yardımdan do - layı teşekkürler ederim. Fakal rica *derim söyleyin! Beni buraya kim Ketirdi? — Ben getirdim. yolda boylu boyuna uzanmış ölü bir halde bul- üm, — Hangi tarufta? —Ötelden yirmi adım ötede. — Evet, şimdi hatırladım. Dört çeş- * Sokağına doğru gidiyordum. vr fael ellerile yüzünü örtü. Hıçkı- Bibi bir sesle inledi: — Ne korkune rüya! Yd Kastan delikanlının neden dola- Süşüp bayıldığını öğrenmek, ve m:kâ"' bulursa kendisine yardım et - İstiyordu: nüz. Büyük bir kederiniz ve teessürü- kân Olduğunu görüyorum. Eğer im - çü.ı:'lm_ı size yardım etmek isterim. ve Ü size karşı büyük bir muhabbet k Tpati duyuyorum, gç fael kendisine gösterdiği ba sami y*lten dolayı Ragastana minnetle llıı'L Yavaş yavaş boğuzını sıkan hiç bir SN geçtiğini duyuyordu. — Yavaş | B cevab verdi: hi Eret, size itimad edebilirim. Öyle d 'Oorum ki siz benim için iyi bir * Olacaksınız. ııı":nun üzerine iki genc ellerini bir- Ben !: Uzattılar. Ragastan memnun ve S ;.ch şu sözleri söyledi: &i demki beni bir dost sayabile - Ü « B!İ:IL Şu halde derdinizi de söyleyin, ı.!ılummıı bulabilirim. Yism, dı“ı hakiki ve içten bir dost kar- < S olduğunu anlamıştı: h'dhıho"ı" dedi, Ben Romanın en t adamıyım. ı*lmuı acı acı güldü. Hiç kendi- . Hiç kendi- —.ı': daha bedbaht bir kimseye te - bi Y"""İ! imkân varmıydı? * Bizi Oksa birisini seviyorsunuz da Sevmiyor mu? adar bana itimad gösterebiliyor- | Rafael başını salladı: — Seviyorum ve seviliyorum. — Fa- kat talisizliğim pek foci. Yalnız zan - nediyorum ki siz de ayni dertten mus taribsiniz. — Benden bahsetmeyin. Ben bir kı- hela, zafer hırsından başka hiç bir şe- ye malik olmıyan bir zavallıyım, Mev kiime bakmadan benaden çok — daha yüksek bir kıza gönül vermiştim, Ve | düne kadar da bir şeyler ümid etmek budalalığında bulunmuştum. Nihayet yaplığım büyük hatayı anladım. Dün öğrendim ki ben onu sevdiğim halde ©, beni sevmiyor, 'Teecssüründen dolayı Rugastanın gözleri doldu. Ağlamamak için yüzü- nü buruşturdu. Rafacel bunu görünce ellerini — ka- vuşturdu: — Vah zavallı dostum.. Size bütün kalbimle acıyorum. Bu iki gencin yanyana durarak teş- kil ettikleri lâvha hakikaten çok şai - rane idi. Her ikisi de ayrı ayrı meyus oldukları halde bir anda dertlerini u- nutmuşlar, yekdiğerini ayutmağa ça- lışıyorlardı. Ragastan birdenbire te « bessüm etti. — Ne garib iş? Hakikatte teselliye ve yardıma muhtac olan siz olduğu - nuz halde size ben kendi derdimden bahsediyorum. Hayır benden bahset - miyelim, Benim teselliye ihtiyacım yok. Kendi tablatlmi çok iyi bilirim. On beş gün buradan uzaklaşıp ta kır lara kavuşunca hiç bir derdim kal- maz, her şeyi unuturum. — Romayı terk mi edeceksiniz? — Bir an evvel terketmek - isterim. Fakat size herhangi bir yardımda bu- Tunabilirsem büyük bir memnuniyetle gidişimi geri bırakabilirim. Rafael bu sözler karşısında çok se- vindi: — ÜÖyle zannediyorum ki yardımı- nız benim için çok kıymetli olacaktır. Bir takım bilmediğim, tanımadığım, SERVETİ! ANNESi” KURUŞTUR BORJİYA 6& nu bilmiyorum. Demek ki, demin hak- kımda sarfettiğiniz medih ve senala - ra lâyık değilim. Şunu da ilâve ede - yim ki, ben, dünyada, fakir, kimsesiz bir adamım. İtalyaya, zaten monsen- yör Sezar Borjiyanın hizmetine gir - mek Üümidile geldim. Prens Manferdi, şiddetle: — Ya Serzar Borjiyanın hizmetine girmemiş iseniz?. — Girdim... Sezar Borjiyayı gör- düm. Bana ümidimin fevkinde — pek güzel bir tarzda muamele etti. Kendi- si her ne suvetle itham edilirse edil- sin; onun alçak, hajim ve namussuz ol- duğü söylensin; hulâsa, ne denirse densin; Sezar Borjiya, benim hakkım da o derece büyük lütuf ve inayetler- de bulunmuştur ki, nankör olmak kor kusu ile aleyhine dâğnemem... Bir şart la bunu yaparım: O da, şayet bütün bunları kendim tecrübe eder de bir kat't hüküm verirsem... — 0 halde buraya gelmekten, ce - miyetimizin içine sokulmaktan mak - sadınız ne? — Namusum üzerine yemin ederim ki, buraya gelirken, Sezar Borjiyanın düşmanları arasına düşeceğimi bilmi- yordüm. Bu esnada, Primvyer ileri atıldı, dedi ki: — Aziz Senyörler! Şövalye Rüugas- tan haklıdır. Kendisinin burada bulu- nuşu bir anlaşamamazlıktan ileri gel- miştir. Bundan da yalnız ben mes'u- lüm! Şövalye! Buradan çekilip git - mekte hürsünüz. Burada gördüğünü - zü, işittiğinizi ifşa etmiyeceğinize da- ir söz vermeniz bizim için kâfidir. Ragastanın benzi attı. Sapsarı ke - sildi. Tapınırcasına sevmekte olduğu genc kızla arasında artık müthiş bir uçurum açılmıştı. Buna sebeb — olan kendisi değildi. Bu işin nasıl olduğu - mu bile anlıyamamıştı. İstırabını belli eden titrek bir sesle Primvere şu ce - yabı verdi: — ——— y a — Sizi de affediyorum !, Tesadüfen öğrecdiğim sırları kimseye faş etmi- yeceğimi söylememi istiyorsunuz.. Du sözleriniz ispat ediyor ki, xöz verme - diğim takdirde benim bir sır © lı- yacak adamlardan olduğumu sanmak tasınız. Bu xannmızda benim için en büyük bir tahkirdir! İşte bu tahkiri- nizi aflediyorum. Bununla beraber, mademki söz vermekliğimi istediniz, işte, söz veriyorum. Bir Şövalyenin verdiği söz, namus demektir. Namus, hayattan daha kıymetlidir efendim. Şövalye Ragastanın sözlerindeki samimlik ve cesurluk, hareketlerinde ki açıklık ve tablilik, mücahidleri hay rette bırakmıştı. Hepsi birden baş eğerek onu selâm ladılar, Ragastan, bu hürriyet taraf « tarlarının kendisine karşı gösterdik -« leri bu güzel tezahüre mahzun bir ta- vırla baktı. Mecliste hazır bulunanları selâimla. dıktan sonra, kıra çıkan dar yola doğ rü yürümeğe başladı. Buz gibi-donup kalmış olan Prim « ver, kuhraman Şöyalyenin yavaş ya « vaş uzaklaşmasına baktı. Annesinin ölümünden doğan istırabı, şimdi, büs- bütün artıyordu. O şefkat dolu göğüse dertli başını yaslıyarak hüngür hüngür ağlamağa öyle ihtiyatı vardı ki... , —— KEDERLİ YÜREK Şövalye Ragastan, yer altından yer yüzüne çıktığı vakit, beti benzi gayet soluktu. Güya Appien yolu üzerinde - ki mezardan hakikaten bir ölü çık- mıştı. Zavallı delikânlının hayatında yeni ye esaslı bir şey hâsıl olmuştu: Aşk... Meyus bir aşk!... İki sıra mezarlar arasından, ahes- te adımlarla ilerliyordu. Pek düşün » celiydi. Neye uğradığını anlamağa çalışıyordu. Beynine, kesik kesik, şu fikirler gelmekteydi: