“den umut kesilir mi © Sanatk ârameliyatçılar, insanları nasıl “tamir,, ediyorlar? Otomobilden parçalanan bir yüzden artık umud kesilmiş sanı- lır.. Genç bir kızım başma gelen bu kaza ne kadar acıklıdır. Bu genç kızım henüz nişanlanmış, hem işi gücü yerinde bir delikanlıya ni- şanlanmış olduğunu düşünün. Ön ce çok sevdiği ve güzelliği etrafım- da ağzı açık dolaşan bu delikanlı, nihayet nişanlısının yüzünü ber - bad ve “bakılamaz,, bir halde gö- rünce, herkes bu sevginin soğu- masından korkar, Ayni şeyi, genç bir erkek için de düşünebilirsiniz. Bir parılparıl yanak ve sağlamlık- ları, sporculukları, zekâlarile genç kızlar üzerinde her zaman için iyi tesirler bırakan delikanlılar ara- sında bir de bakıyorsunuz ki, fa- lan delikanlı, korkunç bir tram - vay veya otomobil kazasiyle acık- lı bir manzara almış.. Onun yüzü ne kadar canlı ve sevimlidurur; gözleri, rahat ve bol kirpikli kapakları içersinde ne kadar temiz ve zeki bakardı! Şimdi bu kapa'tların yırtılmış, kulağının ezilmiş ve kaşının kop- muş olduğunu görüyor ve acıyor- sunuz. Haklısınız da.. Görünüşün, insanlar üzerinde çok tesiri vardır. İşte bu sebeble- dir ki, doktorlukta ameliyat işi nin bir de sanat tarafı kendini gös- terdi. Bu berbad yüz, bu umud kesil. miş güzellik sürekli bir zahmetle gene geriye alınıyor. Ayni deli -. kanlı veya genç kız eskisinden — hattâ daha güzel — denebilecek bir ölçü ve sevimlilikle karşımıza çıkıyor. Bugün, bir adam böyle bir ka. zaya uğradı mı, artık bütün haya- tınca bu feci ve önüne gecileme - miş damganın kölesi olarak ya - şıyacak değildir. Fakat bundan, sakın ters bir ma na çıkarmayın. Tramvaydan ge- ne sakmmak, otomobili görünce, o, yavaş gelib sizi ezmeyecekmiş! gibi görünse de, gene inanmayıb yaya kaldırımın üzerinde süzgün bir gelin gibi, fakat dikkatle yürü- yüşünüze devam edin.. Nihayet insan elinin, bu işi bir yoluna koyamadığı da olur. Fakat şimdi yapılan da az de ğildir. Sanatkâr operatörün işi, başma bir kaza gelmiş adamım yü- zünü kötü bir biçimden kurtar maktır. Bundan on ay önce, Bukmgan- şayr'da 12 yaşında bir İngiliz kızı bir kaza ile yüzünden korkunç su- rette yaralanmıştı, Lâkin bugün, o kadar sevimli. alınmıştı. Yüzün o kadar şiddetli yanmış ve bozulmuştu ki, en ya- kın arkadaşları kendisini tanıya -! mıyorlardı. Her hangi genç kız için ne bü- yük bir acı, ne korkunç bir felâ-| ket.. Kızı derhal bir hastaneye kal. dırdılar. Ve sanatkârca ameliyat işleri başladı. Doktor, önce onun göz kapak- larını yenilemeğe başvurdu. Bu - run delikleri etrafındaki şişkin - likleri ve kulaklarını da yenili - yordu. Buralar, gene ayni kızın bacaklarından alınan aşılarla te. min ediliyordu. , Sonra, kafa derisinden bir par- ça kaldırarak gözleri üzerine gü - zel bir çift kaç yaptılar. Daha sonra sırtından bir deri parçası edinerek ona yeni bir üst dudak kazandırdı ve yüzünde ge- ri kalan çukurlukları da kolların- dan aşılar alıb oralara nakletmek suretiyle doldurdu. Düzelti. Bugün bu kız, böyle 25 ayrı aşı ile, kazadan önceki kadar ve bel. ki daha güzel olarak görülüyor. Şunu da söyliyelim ki, bu gibi “İnsan tamirlerinde,, kullanılan parçalar nereden alınırsa (oraya büyük bir zarar gelmiyor! Hele insanın göğsü, bu çeşid ameliyatlarda yardımı (dokunan! en bol sahadır. Ve daktorlarca ekib biçmeğe en müsaid olarak 8â-! yılıyor. Böylece tırnaksız parmaklara yeniden tırnak diktikleri ve yetiş- tirdikleri oluyor. Gerçi bu çeşid ameliyatın ilk başlangıcı 1597 yılmdadır. Fakat modern tatbikatı o büyük harbten sonra daha çok açılmağa, ihtiyaç dolayısiyle yeni yeni | ilerleyişler göstermeğe başlamıştır. İngilterede bir hastahanede 19.000 adama “yeni yüz,, kazan- dırılmıştır. dir ki, sanki başından böyle bir Bö kaza hiç geçmemiş, Her şeyi unut. tu. Çünkü yeni ameliyat ustalık ları ona “yeni bir yüz vermiştir, denebilir. Bu kızmyenibir yüz elde edişi. ni dünya gazeteleri uzun uzadıya İngilterede 1829 da yapılmış ol. ve operatörü candan överek yaz- dılar, Diğer bir vaka da, yüksek ilk lokomotif, bulunduğu müzede pek harab bir hale geldiği için, as İtin tam bir örneği yeniden yapı. aileye mensub genç bir kız, bir -İlarak müzeye konulacaktır. Resim, denbire deposu pariryan bir oto -| Bu eski lokomotif örneğinin hazır. mobilden bavom bir balla darı İnanan wiletarlene. yollıyan hekim başı Sarayda içten içe bir hareket, bir kımıldanma vardr. Çünkü, Viyanada “Tahsili ilmi tıb,, et- | mekten gelen ve hekimbaşı oğlu olmak dolayısiyle iltimasla gene hekimbaşı tayin edilen Mesud E. fendinin saraya ilk defa gelerek padişahı muayene edecekti. Mesud Efendi hakkında birçok rivayetler vardı. Ve bu rivayetle- rin hepsi de kendisinin aleyhinde idi. Viyanadan gelen bazı kimse. ler, hakkında, şu sözleri söylüyor- lardı: — Mesud Efendi Viyanada ka- tiyen tıb tahsil etmemiştir. Bütün vaktini barlarda, tiyatrolarda ve diğer eğlence yerlerinde gezib toz. makla geçirmiştir. Doktorlara an- cak böyle yerlerde tesadüf etmiş- tir. Yoksa malümat tarafından sr fırdır!, Fakat bu sözler ancak kulaktan kulağa söyleniyordu. Çünkü o asırda hekimbaşı demek padişa - hın yanında bulunabilen, ve ken - disiyle hususi olarak konuşabilen bir adam demekti ki “neuzubil - lah,, böyle bir adamla düşman ol - mak mahvolmaktan beterdi. Çün - kü bir münasebetle padişahın ku - lağma iki kelime fısıldadı mı a » dam yerinden kuş gibi uçardı. Sonra Mesud Efendi kendi ha- inde bir adamdı. . Ricalden her hangi birinin aleyhinde bulunaca- ğa da benzemiyordu. Bütün bu sebeblerden dolayı vezirler heki: başılık gibi mühim bir mevkie her hangi bir ukalânm gelmesin - dense, uysal bir cahilin gelmesini daha faydalı bulmuşlardı. Nihayet Mesud Efendi saraya vardı. Bütün teşrifat (usullerine riayet ederek padişahın yanma girdi. / Şimdi bütün maharetini göster- mek ve padişahın gözüne girmek için lâzım gelen her şeyi yapmak vakti gelmişti, Padişahım yanımda sadrâzam, birçok Endron hocaları ve doktor. lar bulunuyordu. Padişah kendisine iltifat ettik - ten sonra sordu: > — Nasıl, bari Viyanada iyi tah- sil ettin mi? — Şüphe mi var (o padişahım. Gece gündüz “Tahsili ilmi tıb,, ile meşgul oldum. — Oh, ok! Pek memnun oldum. Bari gel de beni bir muayene et. İlâ gün var ki sağ tarafımda bir ağrıhissediyorum. Mesud Efendi, heyecan içinde, ilerledi. Kulağını padişahm sağ tarafıma yerleştirdi. Dinledi, din- ledi: — Lütfen öksürür müsünüz! — Öhhö! — Mükemmel, tamam.. Evet, e- vet... Anladım. — Ne anladınız? — Şey.. Siz sağ tarafınızda bir ağrı hissediyorsunuz. Bunu anlar dım. — Bunu ben de biliyorum. Fa- kat bu ağrınm sebebi ne olsa ge- rek? — Sey, şeyinizden muztaripsi- niz. Almancasmı biliyorum da, a-| kam dai di İNME el dk sultanı Nasıl derler.. Şey, şey canım şeyi- nizden rahatsızsınız! — Neden? — wwe Kalbinizden, evet, &- vet, kalbiniz ağrıyor. Padişah sadrâzama, sadrâzam nedimihassa, nedimihas doktorla- ra, doktorlar Mesud Efendiye, Me- sud Efendi de padişaha baktı. Ni- hayet padişah koca sarıklı başını iki yana doğru salladı: — Mesud Efendi oğlumuz, bu işte bir hatanız olsa gerek! Her ne kadar ilmi tıbba vakıf değil sem de zannımca kalb sağ nahiye- de değil, sol nahiyededir. — Evet, hakkı âliniz var.Kalb sol nahiyededir. Fakat öyle bir hastalığa mübtelâsmız ki sol ta - rafta bulunan kalbinizin ağrısı sağ tarafımıza aksetmiştir. — Ya? Peki bu hastalığın deva- si nedir? ' — Bir miktar zeytin yağı ile bir miktar vasser alıb karıştırırsmız. Bununla sağ tarafınızı iyice oğ- duğunuz takdirde iki gün sonra hiç bir şeyiniz kalmaz. — Vasser ne demek? — Vasser mi? Şey.. e Türkçesi aklıma gelmiyor. Hani içilir. — Süt mü? — Hayır.. — Peki, o halde nedir? — Peki, o halde nedir? — Renksiz, şeffaf bir mayidir. — Yoksa rumlarm mastiko de- dikleri rakrdan mı bahsediyorsun ! — Hayır, estağfurullah, demek istediğim şey sudur. Su, ab, mai.. Hazır olan doktorlardan biri i- tiraz etti; — Fakat, zannımca su, zeytin yağı ile karışmaz. — Evet, hakkmız var, o da doğ- ru, Fakat zorla karıştırırız. Neden karışmasın. Bir kabın içinde yarı yarıya su ile zeytin yağı doldurub ateşe sürülür, kaynıya kaynıya el- bet ki karışır. Bu sözlere kimse cevab verme di. Muayene de bittiğinden padi- şah yeni hekimbaşı Mesud Efen- diye izin verdi. Mesud Efendi de ağır bir yük altımdan kurtulub dışarı çıktı. Palişah her nedense Viyanada tahsil ettiğini iddia eden yeni he- kimbaşıyı hakikaten âlim ve her şeyi bilir sanmıştı. Mesud Efendi de çok ihtiyatla hareket ediyordu. Her hangi bir kimse hastalandı mı yanına mua- vin ismiyle birkaç doktor alıb öy- le gidiyor, ve hastaları onlara muayene ettirdikten sonra sözde kendilerini imtihan ediyor ve öğ- retiyormuş gibi sözlerine bazı şey- ler ilâve ederek ilâç veriyordu. Yu- karıda söylediğimiz sebebten do- layı da hiç kimse aleyhinde bulun. mağa cesaret edemiyordu. Mesud Efendi hekimbaşı mev- kiinde uzun müddet kaldı. Fakat gelgelelim bir gün şapa oturdu. Aksilik bu ya, Valide sultan ağır.! ni Ünen ela Bi ind eli 0 N “İm K N Pp Zi dk il DA a a ölüme niden yanma iki doktor ahb yene etmek için saraya gitti kat haremağası hekimbaşıy! yana çekti: — Valide sultan hatun bi Böyle üç, dört kişinin yanı" mesine asla müsaade edeme” ten kendisi de bana öyle tenb t. Hekimbaşı yalnız olarak sin dedi. Zavallı hekimbaşı bu sözİ zerine hafif tertib mahvol! hissetti. Zaten aleyhindeki kodular gün geçtikçe (art! Fakat başka çare göremediği nihayet yalnız içeri girme rar verdi ve girdi. Valde sultanm hastalığı * bir hastalıktı. Eski (Odokto' İlletigaşi veya Daülmerak e leri bu hastalığı Mesud Efen' tiyan bilmiyordu. Odaya girdiği zaman Vald tan gene nöbete tutlmuştu. 6 ri açık olduğu halde hiç kı madan yatıyordu. Mesud Efendi alnında» ! akarak Valde sultanın her nı dinledi, muayene etti, N# baktı. Bir şeyler mırıld hayet ilâç olmak üzere Hi ile sinameki tavsiye etti. İlâcı kullandıktan yarı" sonra kat'i tesiri görüleceği Valde sultanın hiç bir şeyi. yacağını söyliyerek (o yarım | sonra tekrar geleceği vadiy!€ dini saraydan dar âttı. hastalığı diğer doktorlara 19 derek bir ilâç öğrenib, yarı” sonra döndüğü zaman bu il bik etmekti. Doktor arkadaşları hasta?” linciye kadar Hindyağı ile ki verdiğini duyunca büyük telâşa düştüler. Hemen » ” mak lâzun geldiğini ken: yice tarif ettikten sonra ke nin tavsiye ektiği fevkalâde #* li müshilin hastaya verilm" temin etmek için süratle dönmesini söylediler. Mesud Efendi cüppesini p uçura sarayın yolunu ti da kendisini haremağası iel dı: — İâcı Valde sultana i“ mi? — İyi tesir etmesi için ye” fazlasiyle içirdik. | — Ne oldu? İ — Bir hal oldu. l — Anlamadım! İ f — Gönderdiğiniz yere g" meti rahmana kavuştu. yenii Mesud Efendi renkten gr” rerek geriye döndü. Kul3f 4 zaktan uzağa haykırışla””.. sesleri geliyordu. Artık bu son hâdise er | sud Efendi aleyhinde ku lağa söylenen lâflar e ra söylenmeğe başladı , mi bir heyet toplanarak fendinin azline, ve yeri! Efendiyi tayine karar Bu hâdise Mesud Efe” ağır geldi. O kadar ki nattı ve serserivane d üç sene sonra öldü.