Ni Reisin gemisi No. 24 Rüyük Deniz Romanı Şeytan adasına SIığınmıya mecbur olmuştu ,-m;l:hibü. Kara Yusufun gözle - tüy, Payranlığın son kertesini gö- Ve © da yavaş yavaş şaşır - Bağa ı";ıî!ıırdu. usuf dudaklarının ara - “ndan Mırıldanıyordu: — O... Tıbkı o.. Hattâ bu yüz, y 8Z. Tibki 0 O, Ne kadar a benziyor. Tıbkı bunun on #Y öncesi gibi... Teis de bu genç adama hay- | ÖN bakryordu. slirdi mi yoksa?... Merdenberi süren yorgunluk, kort direğine asıldığı gecenin .n':'“'ı şimdi onun beynine mi Yordu?... * N Yt '& aldun Kara Yusuf?... Ne h:"" Yusuf ağır bir uykudan u- ,.mıı_ibi silkindi. Bir şeyler söy- l'"hiu "Geln ağzını açtı, sonra yut- öR Hiç!... Birdenbire tuhaf ol- bi— Eski günleri hatırladım da. » “Ye mırıldandı. Sonra Habibe- ç_î'üln' bir daha, uzun uzun öptü. ye döndü. “:lın reis onunkoluna girdi ve se- rulgadta, Şeyh Ebusaidle Murad Tüdür bulunduğu tarafa doğru yü- Üler, Seytan adasında akşam büyük meşalelerin ışı- E“ _hw bir ziyafet — vardı. N.’Yl?in en güzel çalgıcıları saz ı.")orlu. maval okuyorlar, (yâ| & Sekiyorlar ve gene Cezayirin y_hı::lk çengileri, görülmemiş o- Yapıyorlardı. etkes, yediden yetmişe, di - _q..q::::ıçıyı kadar, herkes se 'du. Gök her zamandan da - ay parlak, yıldızlar bol - deki birkaç bülbül de “_“dın daha coşkun ve gü - S ğ ı..k_" yalnız k..:" Üzüntülüydü: Ali reis ve ş.,Y usuf,.. ç h E busaidle Murad reis ve h“dlllıınlır bunun çoktan N. var;nışlar, sebebini anla - K işlerdi. Fakat her defa - gerek Ali reis, gerek Ka- x';' $u karşılığı vermişlerdi: Orgunluktandır... -Azacık Taz ge / Ağrıyor da... Geçer... Bi - z : hr, bir şeyimiz kal - tiğim gibiyse çok fena. Bunun gü- nahını bütün hayatımca, koca bir dağ gibi yüreğimin üstünde taşı-| yacağım... — Ne demek istiyorsun?... An - Tamıyorum, Yusuf!... — Çok fena!... Çok fena!... Ya- zık!... Bu fırsat hiç elimize geçmi- yecek... Aradığımızı, — ayağımıza kadar gelmişken yollarda bıraktık.! Kabahat hep bende... Bunun ce- zasımı çekmeliyim. Sana vaktile haber vermeliydim onu... Yusuf, hem arkadaşını bahçe - nin kuytu köşelerine sürükliyor, hem de böyle söylüyordu. Ali re- is, gözleri büyümüş ve ağzı açık ol- duğu halde bakryor ve soruyordu: — Fakat ne demek istiyorsun, Yusuf?... Hangi fırsat?... Ayağı - mıza kadar gelen kim?... — Senin kabahatin nedir?... Bana neyi ha- ber vermeliydin?... Kara Yusuf kenardaki taşm üs- tüne oturmuş, başını avuçlarının içine alarak sıkıyordu. İkide bir sarsılryor, derin bir ağrı çektiği, bu ağrımım acısına zorla dayandı- ğı anlaşılıyordu. Ali rcis de Kara Yusufun yanı- na oturmuştu. Bu en sevgili arka- daşının omuzuna elini koymuş: — Yusuf!... Söyle bana ... Seni üzen nedir?... Biliyorum ki o kı- zı çok seviyorsun, fakat ben — bu derece olduğunu evvelce bilmiyor- dum. Sonradan öğrendim. Bilsey- dim, inan ki, onu gemide tutmak ve sana bağışlamak icin ölümü bi- le göze alırdım. Diyordu.. — Biliyorum Ali reis!... Sen ba- na bir reis değil, bir kardeş gibi davranıyörsun... Fakat onu ha - bear vermeliydim... O kızı esir pa- zarından nasıl aldığımı, nasıl ge- miye getirdi ğimi, ne yapmak iste- diğimi anlatmalıydım... — Anlatsaydın, işin sonu bu - raya varmaz, bütün o acı hallere meydan vermezdim. — Fakat, bunun için değil. Ben şimdi kendime üzülmüyorum. Se- nin için üzülüyorum. Sana karşı yaptığım yanlışlığa acryorum. — Ne gibi?... — O kız..: Güzel Stella, öyle sa.| nıyorum ki senin aradıklarından biriydi. Hepimizin aradıklarından biri... — Fakat... Nasıl olur?..: | — Evek... Bayağı olur... O kız, senin kardeşindi Ali!... —?7 — Bunda hiç şüphem yok... O-/ mu senden gizledim ve işte işlerin böylelikle bozulmasıma sebeb ol-! dum. Senden gizli hiç bir şey yap' mamalıydım... Eğer görmüş olay- dm, her halde tanırdın... Kimbilir? Belki yüzünden tanımazdın, am- ma bir defa gözlerini görseydin!.. Gözler insanı hiç — aldatmıyor... Gözler hiç de değişmiyor. Neden dikat etmedim... Daha iyi bakma- İrydım... Fakat heyecan ve aşk!... Hayır... Aşk değil, çünkü artık - nu sevmek de benim için yasak... Cğer sen izin verirsen... Annen, baban razı olursa, ancak c zaman onu tekrar sevebilirim... (Devamı var) Haklı bir istek Paşabahçeli bir. okuyucumuz- dan aşağıdaki mektubu aldık: “Yıllardanberi beklediğimiz e- lektrik nihayet köyün yanına ka- dar gelebildi. Köyün her evinde tesisat yapılarak şebekeye bağlan- dı. Fakat şirket ile köyümüzdeki inhisar fabrikası arasında 50—60| metrelik bir sahaya kablo döşeni- Hib döşenilmemesi hakkında çıkan anlaşamamazlık yüzünden tavan- daki yanmıyan ampullerin altın- da hâlâ gaz lâmbası ile oturuyo- ruz. Anlaşamıyan her iki tarafın da hüsnü niyetle hareket ederek bir an evvel bu işi hal ve bu suret-| le bir köy ve bir kazanın medent bir varlığa kavuşmasma engel ol- mamalarını diler ve bu işle alâkalı makamların dikkat nazarını cel- beylemenizi rica ederiz.,, Evkaftan şikâyet Beşiktaşta Türk Ali mahalle- sinde Sel sokağı 83 namarada otu- ran Ayşe imzasiyle Evkaftan şikâ- yet eden şa mektubu aldık: “İstanbul Mercan Tığeılar, 63 numaralı dükkânrmın 934 Evkaf vergisi 97 kuruş iken 200 kuruş fazlasiyle 297 kuruş alınmıştır. Sebebini sordum, yanlışlık olmuş, dediler. Şimdi yol ve pul masrafı yapa- rak ve işimi gücümü bırakarak iki Hiramı kurtarmak için uğraşıyo- rum, Her idare şikâyeti nazarı iti- bare alıyor ve icabına bakıyor, a- caba Evkaf da nazarı dikkate alır mr dersiniz.,, Bugün 175 Klz. MOSKOVA, 714 m, 17,30 Sözler, 18,80 — Kızlorduya — gürel Ban'atlaru dalr sözler ,1,80 Reman parçaları. Zi Operalurdan sahneler, 23 Almanca neşri- yAk 38,03 Framskida neşriyat. M,0Ğ İspan - yolea meşriyat. 3828 Kha. VARŞOVA, 1845 m. 1640 Şarkılar, süzler, 19,15 Kuartet mu » sikisi. Sözler, 20,20 Pepliler — konsez, sözler. 2i Belist konseri, 9146 Haberler, — 22 Salist Konserinin devamı, 2246 Koaferans, 23 Rek- lâmlar, 23,15 Danma, 2845 Almanca konle - rans. 24,06 Dans plâkları, Khı. PRAG, 470 m. 17,58 ocuk koönseri, 18,20 Piyano keman könseri, 18,40 Plâk. 1845 Ziraat. 18,55 Al . manca neşriyat, 1053 Haberler — (Almanca), 20,10 Plâk 20,10 Plâk, 2015 Rasça dera,£0,30 Orkestra konseri, 21,15 Kuartet oda musikisi 21,40 Haberler, 28. Piyea, 23 Son — haborlar. 88.15 Sonfonik caz. Khr. LEİPZİĞ, 882 m. 18,30 Asya ve dünya (konferans), 1910 Hnik Mletleriyle konsre, 2025 Güzel san'at - lar ve tarih, 2043 Şiirler, 21. Haberler, 21,10 Hafif musiki, 22,10 Sözler. — 2810 Haberler, koroların Yeni musiki (Berlladen nakil), 543 Khz. BUDAPEŞTE, 680. 1X.85 Macar garkıları, 1906 — Ders, 19,85 konser, 20,10 Radyo piyesl.2 30nz orkestrası, farlı Ganlo). 2810 — Hlaberler, 28,80 Opera orkratrası tarafındna konaer, Akşam Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI eai Pelgrar Adrealı İSTANBUL HABEK Petefnn — Vami SARTİ — Udarsi 44050 BEKEEAR SÜĞ ABONE ŞARTLARI ı . © Bayn Türkiye: 180 850 #60 1250 Ka Benebii. 150 Ho 640 1mlo ILÂN TARIFESİ Ticaret Ukakarinin satırı 12,86 Kesanl UAnlar 10 Kuruştur Sahibı ve Nrıriv.ıv Müdürü: HASAN RASİM US Basılağı yeri (VAKIT) Matbaaı LO aei a di ada dğina., aK Nakleden: (Vâ-Nü ) — Müsbet şeyi söyledim: Git"- sin! Lâkin ben de size bir sual s0- racağım... Ona para veren kadının adı nedir? — Kendisine para verenin ka- dm olduğunu sanmıyorum, Kâmi- le! Bunlar, dostlardır. Daha doğ- rusu, kara yüzlü dostlar... Suç ar- kadaşları?... Lâkin işin içinde ka- dın da olsa, sizin düşündüğünüz değildir. O kadım, Vahidden, si- zin gördüğünüze nisbetle pek ağır muamele gördü. Vahid, ona, si- ze yaptığından daha fenasını yap bı. — Ona da acıyorsumuz, değil mi?.. Bari gidin, kendisine söyle- yin, Vahidi o kabul etsin... — Bütün kadınlara karşı, size yaptığından fenasını yaptı.. Kuzi- niniz Hadiyeden ve diğer kadın- lardan istihfafla bahsediyor. Lâ - kin, sizden.... — Ben, onu kovdum, Ferid! O, benim istirab çektiğimi göreme-| di- Bunun içindir ki bana hürmet ediyor ve geri geliyor- — Ve gene bunun içindir ki ken disini kurtarabilirsiniz. — Sefalette mi? — Öyle sefalette ki, — bugün, dürdane hanıma, kendisini kabul etmesi için rica edemedim. — Dürdane hanıma, Vahidin bu raya geldiğini söylediniz mi? — Bunu söylemekle pek mi bü- yük kabahat işledim? Vallahi far- kınmda değildim. — Görüyor musunuz: Bana bu- nun fenalik olduğunun farkında. sınız ve parası olmadığının farkın- dasmız... Eğer size bahsetmediyse | bunları nereden öğrendiniz?.. — Dedi ki: “Eğer beni kabul etmezse, kendime bir iş arryaca- ğım. Çalışacağım. Artık bu hayatı sürmek istemiyorum.,, — Siz de Dürdane hanıma bun- ları anlattınız? — Hayır, yalnız buraya geldi- ğini anlattım. Başka şey anlatma- dım. — Ehemmiyeti yok... Vaziyetin- den hiç bir şey değişmedi. Gene de gözleriyle beni yiyecekler, su- allar soracaklar... Ah, Ferid! Ba- na niçin İınu yaptımız?... Demek ki çalışmak istiyor? — Eğer reddederseniz, tabiati- le çalışması lâzım gelecek. — Lâkin ne iş yapacak? — Bilmem. Bunun üzerine, Kâmile, divana | oturdu, Başını elleri içine aldı. Son ra, gözlerini kaldırmadan: — Buraya ne sıfatla girmek is- | tiyor? Cevab vermezden önce, Ferid, | koltuktaki eski yerine çöktü. Ya- vaş yavaş, sığındırıcı bir sesle: , — Azizim, Kâmileciğim ! Vahid sizin kocanızdır. Size karşı, ger- çi, çok kabahatlidir. Ne — kadar| mümkünse o kadar suçludur. Bu- na rağmen o, sevdiğiniz bir adam- dır. Demek ki, ahlâkmda alçaklık tan başka hususiyetler var. Beş sene zarfında ona ne zaman siz - den bahsettimse sizi sevdiğine da- ir yemin etti. Buraya dönmesi - nin sebebi, karşılaşacağı muame- leyi kestirmiş olduğu içindi. Ken- disi mağrurdur. Evet, onda mu- ayyen manada bir guürüur vardır. Vahidi bir kadm karşısında . eei Cei TAdRdK z HABER'in ! tefrikası didüdlke üüü lüee di No. 17 E Aşk ve His Romanı biçare mevkie düşmüş olarak gör- medim, Sizin karşınızda ise, biça. redir, boynu büküktür, — Bu son kış ondan bana ni- çin bahsetmedinz? — Sukutunu görüyordum, Onu size lâyik bulmuyordum. — Sukutu mu?... Bu sukut yal. nız altı aydanberi mi başladı? — Altı aydanberi kendini ko « yuverdi, Eski ahbablarımı terket. ti; yenilerini buldu. Fakat bu ye- nileri eskilerine rahmet okutuyor. İhtimalki bunlar, kendi muhit « lerinde muteber ve zavahiri koru- yan kimselermiş; fakat, Vahidle birlikte gezerlerken, maazallah... Geçen ilkbahardanberi, fakat bil. hassa sonbahardan itibaren, ne zaman bir yere girib de — Vahidi 'karşımda görsem, oradan çabucak sıyrılmanın yoluna bakıyorum. E- Tini sıktığımı görmesinler diye ö« düm patlıyor..: Anlryor musunuz? Kocanızın samim! vicdan azabları ve kendini doğrultmak arzusu kar- şısında, ve bataklıktan çıkmak is. timdadını işittikten sonra ona el uzatmamak insafsızlık olur. Şim- di, size düşüncemi söyliyeceğim: Eğer ona karşı hiç bir şefkat duy- muyarsanız, (bakınız, aşk değil, şefkat diyorum) ona, ve müşterek hatıralarımıza karşı şefkat duymu- yorsanız, kendisini kovunuz, u- zaklaştırınız. — Ferid... Mevzu bahsolan ben değilim... Bahsettiğiniz o dostlar. — İyice tarif mi edeyim? Hani eğlencesiz yerlerde çok çalışan ve kalabalık şehirlere para sarfetmek için gelen gençler ve — ihtiyarlar vardır. Oralarda, saadet ararlar... Basit ve para kuvvetiyle yaratılan sandet... Fakat, tahayyül ettikleri hayatım içine girebilmek için, bir vasıta lâzımdır. İşte, kocanız, böy- le bir rol oynuyordu. Onun için- dir ki, kendisinden size bahsetmi- yordum ve onun içindir ki... — Fakat, azizim, farzedelim ki, ona evimi açayım; burada, İşsiz, güçsüz nasıl oturacak? — Siz, çalışmağa insan seciye- sini yükseltecek bir vasrta diye mi bakıyorsunuz?... Vahid, burada, ailesi içinde yaşryacak: Bu sözle- rim size pek Burjuaca görünecek amma, zarar yok, gene söyliye- yim: Ailesi içinde, doğru yolu bu. lacak! Ben, kendi hesabrma, söy. Hyecek, hürmet edilecek ve müda. faa olunacak bir ailem olmaması- nın derdini, acısını çektim. Eğer evlenmiş bulunsaydım, karım, si- i zin çektiğiniz azabları — çekerdi. Lâkin, beni bugünkü halimden kur taracak, tedavi edecek de o olur. du, Nitekim, siz de, yavaş yavaş bu yola geliyorsunuz... Hissediyo- rum... Bir erkeği düzeltmek için, aile, işten daha iyi bir vasıtadır, azizim. — Kendisine söyleyin... Bin li. ra yollayım; peşimi bıraksın... — Ben onu kurtarm!,, diyo . rum; siz, “mahvedeyim!,, diyor « sunuz. — Bu parayı ona verecek vazi- yette değilim zaten... Bunu yapar sam çocuğumu mahvetmiş olurum. “ Yüzünü elleriyle örttü. ADevamıı var)