TTTT A —Ç y 3 Polis Hafiyesi (X: 9) gra A B R o Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman- birinci 4 defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibı takib $ TAKDĞE D ipıyyaBANINNN a ça N edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. Gizli bir çete Pavrs isminde zengin bir $ tehdid ediyor. Polis — hafiyesi x : 9 ıe"b.. man Pavrs mechul bir kurşunla yara” |. # yor, Hırsızlar bir taraftan Payrs'ın ya' e) | ! de ediyorlar. Evde de ikinci bir kurşun p:'—/ ÇISNTMEK V AÇIN üN | İ A R ' M K Â A T $ o N R A | 62 n BORJİYA — Evvelcede, güzel kadınlara rast- ladıkca, onları sevdiğimi zanneder - dim, Hattâ bazan, hayli tutulduğum da olurdu. Lâkin, bu hislerim çabuk gelib geçerdi, O kadar çabuk ki, bir meyhaneye gitmek, bir kavgaya tutuş müak, yahud biriyle düclle etmek, sev- diğim kadmın hayalini bana unuttu - rurdu. *Kısacası, o zamanlar, hürdüm, ba- gımı boştu. Ne güzel söz: “Hür,,.. Bu süzde öyle güze) bir müna varki işitin ce âdeta sarhoşa dönüyorum!... İste - diğin yere gidib gelmek, keyfince ge - zip tozmak, bütün âlemleri tanımak !.. At sırtında gezmeğe çıktığın sırada, yeşil dallarile seni selâmlıyan ağaç - barı, Iâtif bir pıtırtı İle mantonun üze- rine düşen yağmur tanelerini, şapka - nın üzerindeki tüyü harekete getiren rüzgârları kendine dost, arkadaş, sır- daş etmekte ne bahtiyarlıktır, Ragas- tan! Dünyada başı boş olmak, hiç bir jyerde, hiç bir sokakta, hiç bir evde a- lâka ve münasebetin bulunmamak, bütün dünyayı dolaşmak, kalendera - ne yaşamak demektir! Şövalye, biraz durdu. Elinin tersile alnındaki terleri sil- di. Sonra, pek sevdiği: “— Hürriyot.. Başı boşluk!,, gözle - rini bir kere daha hasretle yadetti. u sırada, yüreğini bir hasret kap- Tamıştı. Üzerine bir titreme ârız ol - maştu, Kendi kendisile — mücadeleye başladı: — Ben, ne budalayım? Ne telâş edi- yorum... Ne korkuyorum... Dün nasıl başı boş idiysem, bugün de gene öyle değil miyim? Sezar Borjiya — denilen © adama “Allaha ısmarladık!,, demek ten ve İlalyaya veda etmekten — beni kim menediyor? Yarın Kapiten'e, © Küzel atıma eğerini vururum... Dere - tepe, yolları aşmağa başlarım. Yağ - mur demem, güneş demem, giderim. Evet, beni bundan kim — menedebile - cek?... ı a— —— aa Delikanlı böyle düşünürken, gözü- nün önünden güzel bir hayal, dalga gibi gelib geçti. Sevdiği kadını bir an evvel nasıl vazıh olarak görüyor idiy- se, şimdi de görüyordu. Onun döktü « ğü göz yaşları yerine kendi kanını a - kıtacağını düşünüyordu. Ragastan şimdi anlıyordu ki, bu hayal, kendisini asla terketmiyecek; sevgilisinden ayrılması bir türlü ka - bil olmıyacak. Dudaklarından şu söz- ler dökülüverdi: “— Ah, Primver!,, Her nedense, elleri, gözlerine — git- t. Parmaklarını kirpiklerinden ayır - dığı vakit, nemlenmiş olduklarını gör dü. “—- Demek ki ben adam akıllı âşık olmuşum !, diye düşündü. Sonra, bu işden korktu: “— Eyvah, ben bu kadar zayıf yü- rekli bir insan mıyım? Nefsimle mü - eadele kabiliyetim mi yok? Aşk filân, yerinde dursun! Gerçi seviyorum, bu şüphesiz, fakat bu yüzden esir mi ola- cağım?.. Her derdin bir çaresi olduğu gibi, elbette bunun da vardır. Evvelâ şunu düşünmeliyim : *“Sevdiğim gene kızın etrafını — bir takım genc, güzel zengin Senyörler, Prensler, Kontlar almış. Bunların bhi- ri elbette o gene kızı sevmiş, onunla evlenmek istemiştir. Benim gibi serse- ri, fakir, kimsesiz bir adamm — böyle zengin bahtiyarlarla boy ölçüşmesi kabil mi?... Onların istedikleri kız ba- na varır mı? Nafile yere merhameti - ni kazanmağa uğraşarak gülüne ol- mıyayım....,, Gözünden bir damla yaş daha aktı. “— Haydi, haydi, zavallı Ragastan ! Yoluna devam et! Ve yarından tezi yok, Sezar Borjiya ile vedalaşarak Romadan ayrıl!,, diye kendi kendini teşvik etti., Fakat, birdenbire titredi: “— Sezar Borjiyayı bırakıp gitmek! Öyle mi?.. Fakat niçin? — Bu adamın HAYIR , BU EVDE KİMSE DE KULLANMAZ! MİSİNİZ, » RSON? İLMİYORUM, " ROARDAK SU İŞİN DıŞşARıI ÇIKMIŞTIM ) BİRISİ BAŞIMA $ BEN EVELİNİ ARLYACA EN AYRILMA - KİM OLDUĞUNU “? BENİMLE GÖRDÜNÜZ MU oLDUĞUNU GöÖSTÜ YİM! B ŞİMDİ BeşiİMİZ NUŞALIM !, İKİNCİ TABANCA ATı DIĞI ZAMAN EvİN. BU KISMİ DA YALNIZ BİZ VARDIK « KATIL DE BEŞİMİZDEN BORJİYA yanında hem bugünümü, hem de ya - rınımı emniyet altına almıştım. Önüm | de büyük servet kapıları açılmıştı. Bu adam, bana birdenbire yüzbaşılık rüt- | besi vererek beni taltif etti, Rüyada bile görmediğim şeyler hakikat sure - tinde tecelli etmek isidadını gösterdi. İş böyle iken niçin bütün bunlara sır- tımı çevirerek Romadan ayrılayım?... Evet, niçin?...,, Sorduğu bu sualin cevabını gene kendi verdi: “— Primver için!, t Gene düşüncelerine devam etti: “— Romada kalacak olursam, o kız için herşeyi feda etmem lâzım gele - cek... Alma hanedanile Borjiyalar a - rasındaki düşmanlıklara da karışaca- ğum.. Papa, benim düşmanım olacak.. Bunlar hep âlâ. Hepsine katlanayım.. Fakat acaba sevdiğim kız, bütün bu | fedakârlıkları kendisi için yaptığımın farkıma varacak mı?.. O, kimbilir han gi asilzadeye zevce olacak! Sen, buna dayanabilecek misin, Ragastan?.. Ha- yırl.. O halde, sefalet, bir köşede ze - lilâne ölmeği gö al... Kılıcını beline tak, atına bin; hemen Romadan defo- lup git! Bunun da bir kıza gönül kap- | tırmak gibi bir delilikten ileri geldi - | ğini unutma! —H- KONUŞMA Şövalye Ragastan, Roma - şehrine | girdi. Güzel Janus oteline doğru yü - rümeğe başladı. Otelin sokağına sapmış, hızli hizli yürüyordu ki, ayağı, kaldırım üzerine uzanmış bir şeye ilişti. — Acaba nedir? Diye söylenerek eğildi. — Bir adam.. Belki de bir sarhoş - tur. Yahud bir yaralı. Ey, kendine gel, kalk be adam! Ragastan daha ziyade eğildi. Ve a- damın hiç kımıldamadan durduğunu gördü: — Zavallı pek fena bir halde. Yal- nız yaralı değil, eğer yaralı olsaydi! elime kan bulaşırdı. Yavaş yavaş sabah olmağa, etraf aydınlanmağa başlamıştı. Ragastan bundan istifade ederek yerde yatanım yüzüne baktı. Ve mechul —adamın genc, kıvırcık kumral saçlı, geniş alın | hı, güzel ve açık yüzlü bir adam oldu- ğunu gördü. Delikanlı yalnız bayıl « mıişti. Elini kalbine koydu. Atıyordu. Etrafına bakındı ve güzel Janus ote * linden ancak 20 adım mesafede oldu- ğunu farketti. Bunun üzerine delikan hıyı omuzuna aldı ve otele doğru yü * rüdü. Otelci Bartolomeo kapıya vurulatı şiddetli tekmelerle uyandı. Ragasta * nm omuzunda hareketsiz bir cesetlt içeri girdiğini görünce hayret etti. İkisi birden hâlâ baygın olan deli * kanlıyı Ragastanın odasına yatağa kaldırdılar. Soğuk su ile vücudunu. şakaklarmı oğmağa başladılar. Otelci: — Yoksa ölmüş mü? Diyerek delikanlının kalbini dinle di. Atıyordu. — Ben bu delikanlıyı tanıyorum- Bir çok defalar arkadaşlarile birlik * te buraya gelir, şarab içer, yemek yef lerdi. Mesleği ressamlıktır. İsmi (€ Rafael Sanzio... Ragastan bu ismi hiç tanımıyor * du. Otelcinin sözlerine kalak verme€ * den genci kendine getirmek için çali “ şıyordu. Biraz daha masaj yaptıktâf sonra; — Kendine geliyor. diye mırıldandı. Hakikaten delikanlı yavaş yav3? gözlerini açtı. Kendine geliyordu: — Kendinizi daha iyi hissediyorsi” nuz değil mi? Refael cevab verdi: — Evet, övet.. Çok teşekkür ed€ * rim. Kendimi daha Iyi hissediyoru!”” Fakat siz kimsiniz? Rica ederim! — İsmim Şövalye dö Ragutan'w' ü Silâhşorum, ÇemLİN size Kİ”